Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Ekonomik Gündem > Durmuş Yılmaz Fed'in kararını değerlendirdi

Durmuş Yılmaz Fed'in kararını değerlendirdi

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve Merkez Bankası eski Başkanı Yılmaz, ABD Merkez Bankası'nın (Fed) parasal genişleme programında değişikliğe gitmeme kararını değerlendirdi.

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve Merkez Bankası eski Başkanı Durmuş Yılmaz, ABD Merkez Bankası'nın (Fed) dün aldığı parasal genişleme programında değişikliğe gitmeme kararına ilişkin, "ABD yatırımcılarının gelişmekte olan ülkelerde çok büyük fonları var. Fed'in bu fonların zarar etmemesi için onlara bir çıkış stratejisi sağladığı dedikodusu var" dedi.

Durmuş Yılmaz, Anadolu Ajansı'nın (AA) resmi iletişim sponsoru olduğu 4. İstanbul Finans Zirvesi'nin "Bankacılar Forumu" panelinde yaptığı konuşmada, Türkiye'nin büyümesi, tasarruf uygulamaları ve Fed'in kararlarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Büyümenin olabilmesi için uygun bir ortamın gerekli olduğuna işaret eden Yılmaz, "Bu uygun ortamı sağlayan koşullardan en önemlisi güçlü siyasi ve ekonomik ortamın olması. Üretenlere, tüketenlere ve toplumun tümüne verilecek güven bu işin temelini oluşturuyor. Son 10 yılda Türkiye bu alanda çok önemli işler yaptı. Bugün Türkiye'nin temel makro ekonomik göstergeleri son derece güçlü. Dolayısıyla ekonomik büyümeyi sağlamak için gerekli bu koşul, Türkiye'de yeteri kadar var" ifadelerini kullandı.

Yılmaz, ABD ve Avro Bölgesi'nde merkez bankalarının bol sıfır faizli, neredeyse bedava para verdiğini ve buna rağmen bu paraların yatırıma, istihdama ve tüketime dönüşmediğini söyleyerek, şunları kaydetti:

"Çünkü güven yok. Özellikle harcama kapasitesi olan düşük gelir gruplarının gelirleri yok. Harcama kabiliyeti olan orta sınıflar da son derece borçlu oldukları için onlar da borç ödemeye yöneliyorlar. Verilen ucuz krediler ekonomik aktiviteye yansımıyor ve dönüşmüyor. Büyümenin olabilmesi için her şeyden önce yatırım yapılması lazım. Yatırımın kimin tarafından yapılacağı son derece önemli. Bunu kamu sektörü mü, özel sektör mü yapacak. Bunların önemli bir kısmının kamu tarafından yapılması gerekiyor. Türkiye'de son 10 yılda ekonomik büyümeye baktığımızda ekonomik büyümenin motoru Türk özel sektörü olmuştur. Kamu yatırımları da burada özel sektöre hizmet noktasında alt yapı yatırımlarını yapıyor ve yapmaya devam ediyor."

Yılmaz, Türkiye'de şu anda son derece etkin bir piyasa olduğunu belirterek, "Kredi piyasası son derece etkin çalışıyor. Bir tarafta kredinin arz tarafında olan bankaların sermaye yapıları son derece güçlü ve onlar kredi vermeye istekliler. Talep tarafına baktığımızda hane halkının borçluluk oranı nispi olarak diğer ülkelere göre düşük. Hane halkının borçluluk oranı mutlak değer olarak düşük ama artış hızı son derece yüksek. Dolayısıyla bunun üzerinde düşünmemiz gerekiyor. Borçluluk oranımızın daha çok artacağı konusunda ihtiyatlı olunmalı diye düşünüyorum" ifadelerini kullandı.

Şu anda kredilerin öngörülen genişlemenin üzerinde olduğunu ama tam da kontrolden çıkmış denilemeyeceğini kaydeden Yılmaz, konuşmasını söyle sürdürdü:

"TCMB'nin öngördüğü seviyelerin biraz üzerinde. Sonuç olarak toplam kredilerdeki büyüme geçmiş yılların ortalamalarına göre daha güçlü seyretmektedir. Bugün geldiğimiz nokta itibariyle global likidite giderek azalıyor. Kredinin maliyetleri yükseliyor. Teminat gereksinimleri artıyor ve en önemlisi de tasarruflarımız düşük. Dolayısıyla büyümemizi tehdit eden en önemli unsur bizim tasarruf oranımızın düşük olması. Büyümemiz ile cari açığımız arasında önemli bir ödünleşme var. Orta ve uzun vadede yapılması gereken tasarruf oranlarının artırılması. Bu, akşamdan sabaha olacak şey değil. Uzun vadeli makro politikalarla tasarrufun nasıl artırılacağı konusu üzerinde düşünülmesi gerekir."

Fed'in, aylık tahvil alımlarını değiştirmeyerek 85 milyar dolar seviyesinde bırakma kararının piyasalar üzerindeki etkilerine de değinen Yılmaz, "Fed'in dünkü aldığı karar piyasa üzerinde bugün itibariyle çok olumlu etki yaptı. Fed'in bu genişlemeci para politikasından çıkacağını hepimiz biliyoruz. Fed 22 Mayıs'ta piyasayı test etmek istedi, hiçbir eylem yapmadan sadece söylemle piyasanın nabzını tutmaya çalıştı. Ve gördü ki bu genişlemeci para politikası daraldığında piyasalar üzerinde son derece etkin bir olay meydana gelecek ve olumsuz bir etki yapacak" diye konuştu.

Fed'in er ya da geç piyasadan çıkacağı kesin olduğu için bundan sonraki dönemde çıkışın açıklanacağı tarihe kadar volatilitenin bir miktar daha artacağını ifade eden Yılmaz, konuşmasını şöyle tamamladı:

"Fed kesin olarak bir plan açıklayıp 'Şu tarihte çıkmaya karar verdim ve şöyle işlemler yapacağım' deyinceye kadar volatilite artabilir. Biz 22 mayıs döneminden önceki zamana tekrar geri döndük. Bu durum Fed'in çıkış stratejisini giderek daha komplike bir hale getiriyor. ABD yatırımcılarının gelişmekte olan ülkelerde çok büyük fonları var. Bu fonların zarar etmemesi için onlara bir çıkış stratejisi sağlandığı dedikodusu var. Eğer çıkışlar devam ederse bu çıkışlar sonucunda döviz piyasaları ve faizler üzerinde etkisini görmeye başladığımızda bu dedikodu bir noktada doğrulanabilir. Ben Fed'in dün aldığı kararların önümüzdeki dönemde volatiliteyi biraz daha artıracağını düşünüyorum. Çok zor bir ortamdan geçiyoruz şu anda."

Akbank eski Üst Yöneticisi Akkurt

Akbank eski Üst Yöneticisi (CEO) Ziya Akkurt da, sadece Türkiye'de değil dünyada KOBİ'lerin önemli bir yere sahip olduğunu vurguladı.

KOBİ'lerin gerçekleştirdikleri istihdam yoluyla toplumsal hayata etkilerine dikkati çeken Akkurt, KOBİ'lerin gelecek açısından önemli olduğunu ancak ekonomik krizlerde sermaye yetersizlikleri nedeniyle hassas noktalara taşındığını ifade etti.

Akkurt, KOBİ'lerin en büyük sorunlarından birinin organizasyon yapıları olduğunu ve bu durumun finansal sorunlarla da bağlantılı hale geldiğini dile getirdi. KOBİ'lerin çoğunun iç kontrol, raporlama ve finansal risk yönetimi konusunda zaafiyetleri bulunduğunu ifade eden Akkurt, KOBİ'lerin yapıları ve finansal görünümlerinden dolayı sermaye piyasalarından yaralanamaz hale geldiğini belirtti.

Çin Merkez Bankası Londra Şubesi CEO'su Wenjian Fang ise Çin ve Türkiye'nin her geçen gün ticaretini arttırdığını belirtti. Önceden iki ülke arasındaki ticaretin sadece ABD doları üzerinden yapıldığını anımsatan Fang, şuanda ise daha fazla opsiyonlar olduğunu, İstanbul'un bir finansal merkez olabilmesi için de bu çeşitliliğini kullanması gerektiğini söyledi.

Aktifbank CEO'su Önder Halisdemir de dünyadaki bankacılık sisteminin 2008'de büyük bir testten geçtiğini ve ortaya çıkan sonucun bankaların risk yönetimini iyi yapamadığı anlamına geldiğini belirtti.

Konvansiyonel bankacılığın ömrünü tamamlamakta olduğunu ifade eden Halisdemir, bankacılıkta uygulanan inovasyonun da bankacılıkta eski düzenin sadece teknolojik versiyonu olduğunu ve devamlı olarak aynı ürünlerin sunulduğunu anlattı. Halisdemir, dünyada sermaye piyasalarının bankacılık sektörünü geride bıraktığına işaret ederek, bankacılığın eski konvansiyonel yöntemlerle düşünüldüğünde sürdürülebilir bir durumunun olmadığını dile getirdi.

HSBC Türkiye Genel Müdürü Martin Spurling ise Türkiye'nin çok hızlı büyüyen bir ülke olduğunu ve çok büyük bir iş potansiyelinin bulunduğunu kaydetti. Uluslararası fonların son yıllarda Türkiye ve Ortadoğu'ya yöneldiğini, Avrupa Birliği'nden (AB) uzaklaştığını ifade eden Spurling, bu anlamda AB'nin kendi finansal krizini yaşadığını ifade etti. Spurling, Türkiye'nin krizlerden çok büyük dersler çıkardığını ve kurumsal şeffaflığın giderek arttığını dile getirdi.

 

aa.com, 19.09.2013


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.