Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Ekonomik Gündem > Düşük ve dengesiz büyümeden dış mihraklar mı sorumlu?

Düşük ve dengesiz büyümeden dış mihraklar mı sorumlu?
Ne yazık ki bir süredir hem düşük oranda büyüyoruz hem de dengesiz. Özel yatırım harcamaları 2012'nin başından bu yana düşüyor.

 

Sağlıklı bir büyümenin ‘dengeli’ olması gerekiyor. ‘Denge’den kasıt şu: Salt tüketim artışına dayanmamalı büyüme. Keza sadece kamu harcamalarının artışına dayanan bir büyüme de dengeli değil. Benzer biçimde, insanların tüketimlerinin giderek azaldığı, yatırımların ise çılgın bir tempoda arttığı bir büyüme de dengeli büyüme kavramına uymuyor.
Ne yazık ki bir süredir hem düşük oranda büyüyoruz hem de dengesiz. Özel yatırım harcamaları 2012’nin başından bu yana düşüyor. Gerçi ikinci çeyrekte düşüş oranı sınırlı kaldı ama hem ikinci çeyrekteki hem de yılın ilk yarısındaki yatırım düzeyi 2011 ve 2012’de ulaşılan düzeylerin altında. Bu iyi değil. Özel yatırımların son çeyrekte ‘toparlanır gibi’ yapması, başka koşullarda olsak olumlu bir gelişme şeklinde not edilebilirdi.
Oysa içinde bulunduğumuz finansal gerginlik ortamı dikkate alındığında, önümüzdeki dönemde özel yatırım harcamalarında toparlanma beklemek biraz fazla iyimserlik olur. İki nedenle. Birincisi, mevcut faiz ve kur artışları ile dış finansman olanaklarındaki azalışın özel yatırım harcamaları üzerindeki etkileri gecikmeli olarak ortaya çıkacak. İkincisi ve daha önemlisi, bu sevimsiz gelişmelerin, önümüzdeki birkaç yıl, aralıklarla olsa da sürmesi olasılığı yüksek. Özellikle dış finansman olanakları azalacak.
Türkiye gibi kamu kesiminin ekonomideki payının fazla olmadığı ülkelerde, kamu harcamalarını pompalayarak sürdürülebilir bir büyüme elde etmek de mümkün değil. 2012 yılında reel gayri safi yurtiçi hasıla (GSYH) içinde kamu tüketimi ile yatırımlarının toplam payı yüzde 15 civarındaydı. Bu düşük payın büyümeye katkısının yüksek olması için kamu harcamalarını bayağı bir arttırmak gerekiyor.
Şu sıralarda yapılan tam da bu. Son üç çeyrekte kamu harcamalarının büyümeye katkısı tam 7,2 puan. Dikkat: Aynı dönemdeki yıllık büyüme oranlarımızın toplamı zaten 8,7 puan. Büyüme, neredeyse tümüyle kamu harcamalarına dayanmış bu dönemde. ‘Neredeyse’; çünkü son çeyrekte özel tüketimde de belirgin bir artış oldu. Kamu harcamalarının büyümeye bu kadar yüksek bir katkı verdiği üç çeyrek uzunluğunda bir dönem, yeni GSYH verilerinin yayımlanmaya başladığı tarihten bu yana yok. Bundan önceki en yüksek üç çeyreklik katkı 2000’de gözlendi: 4.7 puan. Aradaki fark çok yüksek.
Açık ki mevcut politika sürdürülebilir bir politika değil. Elbette her sürdürülemez politika bir süre sürdürülebilir. Peki, nereye kadar? Kolay bir yanıtı yok. Olayın bir ‘istek’ boyutu var, bir de ‘yapılabilirlik’ boyutu. İstek boyutu: Seçimlere kadar sürdürülmek istenecek. Şiddeti ise özel kesimin büyümeye katkısının ne kadar tatmin edici bulunduğuna bağlı olacak.
Yapılabilirlik boyutu: Son aylarda yükselen piyasa ekonomilerine ilişkin risk algılaması yüksek düzeylerde geziniyor. Türkiye bu açıdan ön sıralarda yer alıyor. Bu nedenle dış finansman olanağı azalıyor ve maliyeti yükseliyor. Türkiye’ye ilişkin zaten yüksek olan risk algılamasını, bir de kamu harcamalarındaki artışın bütçeye yapabileceği tahribat nedeniyle daha da yükseltmeyecek kamu harcaması düzeyi yapılabilirliğin sınırını belirleyecek.
Ha, başlıktaki sorunun yanıtı ne derseniz, ‘her koyun kendi bacağından asılır’ atasözünü hatırlatmak isterim.

 

Fatih Özatay, Radikal

12.09.2013


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.