Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Ergenekon > Ergenekon bitti demek için erken

Ergenekon bitti demek için erken

Emekli askerî hâkim Kardaş, dava ile Ergenekon yapılanmasının bitmediğini, devlet kurumlarının demokratikleşme yolunda adım atmayı sürdürmesi gerektiğini söylüyor

Türkiye’nin en önemli davası olan Ergenekon sona erdi. Dava şimdi Yargıtay aşamasında. Davanın sonuçları tartışılmaya devam ediyor. Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğ müebbet alırken, Mehmet Haberal’ın tahliye edilmesi, kararların adil olmadığı tartışılıyor. Gündemdeki soruları emekli askerî hâkim Ümit Kardaş’a sorduk:


Ergenekon Davası kararlarını nasıl yorumluyorsunuz?

Sanıklara ilişkin iddialar ve suçlamalar çok ciddiydi. Cezaları da bu nedenle ağırdı. Anayasal düzene, parlamentoya ve hükümete yönelik suçlar soyut tehlike suçlarıdır. Bu nedenle teşebbüs aşamasında tamamlanmış suç gibi cezalandırılırlar.


Neden, bu düşünceler suç oluşturmadığı için ceza verilemeyeceğini ileri sürenler de var?

Çünkü bu suçların tamamlanması beklenirse sanıkları yargılama imkânı kalmaz. Gerekçeli karar henüz yazılmadığı için kişilere yönelik değerlendirme imkânı yok. Mahkeme yüklenen suçların sübuta erdiği kanaatine vardı ki, bu cezaları verdi. Kuşkusuz bu karar kesin değil, temyiz aşaması var. Gerekçeli karar yayımlandıktan sonra bir analiz yapılabilir.


Bu davadaki insan hakları ihlalleri ve usul ihlalleri, davanın önemini azaltır mı? Bu aşamada yargı bu tür şikâyetleri ortadan kaldırmak için neler yapabilir?

Davanın önemini azaltmaz, ama kuşkusuz adil yargılanma hakkını ve adalet duygumuzu zedeler. Yargının kendi başına yapacağı fazla birşey yok. Adli kolluk kurulması önemli. Savunmanın en baştan delil toplayacak şekilde soruşturmaya katılması ve delillerin soruşturma aşamasında toplanması gerekir. Tutukluluğun bir tedbir olduğu unutulmamalı. Bizde adeta infaza dönüşüyor. Kovuşturma aşaması da çabuk bitirilmeli. Hızlı ve adil çalışan bir yargı... Bağımsız ve tarafsız, nitelikli hukukçulardan oluşan, altyapısı ve teknik imkânları geliştirilmiş bir yargı olmalı.

DARBE ALGISI DEĞİŞTİ

Davanın önemi hakkında neler söylenebilir?

İlk kez bir darbe teşebbüsü yargı önüne getirildi. Bu soruşturma başladığında kamuoyunun darbe suçlarına ilişkin bir bilinci yoktu. Sanki darbe yapmak TSK’nın rutin görevleri arasındaydı. Siviller bozuyor, askerler de gelip düzeltiyordu. Askerî bürokrasi rejimin kurucusu ve koruyucusuydu. Bürokrasinin iradesi reşit olmayan halkın egemenliğinin üzerindeydi. Bu dava bu algının hem TSK içinde hem de toplum içinde bir ölçüde değişmesine neden oldu.


Dava kararları bu öneme uygun mu?

Davaya ilişkin kararın ne kadar dosya içeriğine ve hukuka uygun olduğunu ancak gerekçeli kararı gördüğümüzde daha doğrusu temyiz aşaması sonunda anlayabiliriz. Kuşkusuz bu davanın da adil yargılanma hakkı bakımından eleştirilecek yanları var. Ama bu eleştiri 90 yıllık yargı ve hukuk düzeni içinde görülmüş bütün davalar için geçerli. Hukukun askıya alındığı ve kurmaca bir hukukun hukuk olarak uygulandığı bir rejimde, İstiklâl Mahkemeleri, Sıkıyönetim Mahkemeleri, Devlet Güvenlik Mahkemeleri, Özel Yetkili Mahkemeler tarihsel pratiğinde bütün yurttaşlar bakımından bir sorun var. Bu mahkemeleri ve hukuk pratiğini savunanların bumerang etkisiyle bu hukukla karşılaşmış olmaları onlar için şaşırtıcı. Bu nedenle herkesin ilkeleri ve değerleri esas alarak gerçek bir hukuk düzeni inşasına birlikte karar vermesi gerekiyor.


Hakkında en çok konuşulan iki isim, İlker Başbuğ ve Mehmet Haberal. Biri müebbet hapse mahkûm, diğeri ise tahliye edildi. Ne düşünüyorsunuz?

Bu soruyu gerekçeli kararı görmeden cevaplamak mümkün değil. Mahkeme neden bu iki sanık hakkında farklı cezalar verdiğini orada belirtecek.


CHP liderinin ortaya attığı bir tez var. İlker Başbuğ’u göreve atayan Başbakan Erdoğan. Başbuğ müebbet aldı. Erdoğan’ın Başbuğ’u atamış olması hukukî bir sorun ya da sorumluluk doğurur mu?

Erdoğan, Başbuğ’u TSK teamüllerine uygun olarak sırası geldiği için atadı. Erdoğan’ın da şimdi Başbuğ’la ilgili olumlu olumsuz bir değerlendirme yapması gereksiz. Bir kişi ya da grup darbe planları yapmaya başladığı anda, bulunduğu statü dışına çıkmış olur. Cunta diye adlandırılan şey suç örgütü demektir. Ve TCK bunu ayrıca cezalandırır. Örgüt olmadan darbe teşebbüsünde bulunamazsınız. Buradaki sıkıntı TMK kapsamına girdiği için örgüte terör tanımının getirilmesi. Yoksa TCK zaten bu oluşumu örgüt kabul eder. Ayrıca burada örgüt darbeye teşebbüs suçunun bir unsurudur. Ayrıca cezalandırmaya da gerek yoktur.

KARARLAR CAYDIRCI ETKİ YAPABİLİR

Davanın sonuçları demokratikleşme açısından önemli midir?

Davanın sonuçları darbe teşebbüsleri bakımından TSK içinde caydırıcı bir etki yapabilir. Ama sadece yargı süreciyle TSK’yı bu zihniyeti üretmekten alıkoyamayız. Genelkurmay kanunen hâlen özerk. MSB’nin yetkilerini kullanıyor. Eğitim halen bu zihniyeti üretiyor. Askerî yargı halen varlığını koruyor.


Ergenekon’u nasıl tanımlıyorsunuz?

Ergenekon’u devlet içinde derin bir yapılanmadan çok devletin kendisi, yani asker-sivil bürokrasi ve ona eklemlenmiş bir sivil yapı olarak görmek daha doğru. Cumhuriyet’in tekçi ideolojisini tahkim etmeye yönelik çelikten katı bir yapı. Zaten bu yapıda TSK darbe planlarını rutin bir görev olarak yapıyor. Her defasında revize ediyor. Belgeleri hiç saklama gereği duymuyor. Suç olarak algılamıyor aksine görev gibi görüyor. Hatta müdahalenin şartlarını dahi oluşturuyor. Seferberlik Tetkik Kurulu, Özel Harp Dairesi, Özel Kuvvetler Komutanlığı etkin rol alıyor. JİTEM, JİT gibi yapılar oluşuyor. Bunların hepsi gayet somut ve hiç de derin değil. Devletin kendisi hukuk dışına çıkarak aslında görünür yüzüyle Ergenekon. Çünkü devleti bir terör örgütünden ayıran tek şey hukuktur. Devletin şiddet kullanma yetkisi hukuka bağlı olması ve kalmasıyla meşrudur. Bunun dışına çıktığında demokratik meşruiyetini kaybeder.


Dava ile Ergenekon bitti mi?

Bunu söylememiz çok zor. Devleti bütün kurumlarıyla şeffaf, hesap verebilir, denetlenebilir hale getirmezseniz yani sivil demokratik denetimi, parlamenter denetimi sağlamazsanız, kurumların kültürel kodlarını demokratikleştirecek eğitim ve kültür hamleleri yapmazsanız bitmez. İster Ergenekon deyin ister başka bir şey önemli değil. Burada önemli olan devletin kurumlarının hukuk ve demokrasi dışına çıkmayı normalleştirmesidir. Böyle bir yerde birey yurttaş tehlikededir ve hukuk güvenliği yoktur. Herkes bir ölçüde bu yapıya farkında olarak ya da olmadan katkı sunuyorsa Ergenekon biter mi?


Anayasa olmuyorsa demokrasi paketi


Yargı konusu son dönemde tekrar gündeme geldi. 2010’da oluşan HSYK’nın ayrılması vs. öneriliyor. Yargı neden önemli?

Özgürlüklerin kullanılmasının teminatı sayılabilecek, devletin hukuk kuralları içinde kalmasının güvencesini veren bağımsız ve tarafsız bir yargıya ihtiyacımız var. Yargılama birliği ve tabii hâkim ilkeleri çok önemli. Askerî yargının yetki alanının genişliği, Askerî Yargıtay ve Askerî Yüksek İdare Mahkemesi’nin varlığı bu ilkelere aykırıdır. Bu mahkemelerin kaldırılması zorunludur. 2010 referandumu ile hâkimlere kendi aralarından HSYK’ya üye seçmesi hakkının tanınması yerinde olmuştur. Bunun değişmemesi gerekir. Parlamentonun üye seçmesi de önemli. Bunun için de nitelikli çoğunluk aramak gerek.


Anayasa yazım süreci hakkında ne düşünüyorsunuz?

Yeni anayasa için umudum yok. Türkiye tarihsel önemde bir değişimin kapısında durmaktadır. 90 yıllık tekçi, baskıcı ideolojiyle yol almak mümkün değil. Mevcut anayasaya referans veren bir değişiklik yeni olamaz. Tartışmalar bu anayasa üzerinden yapılmaktadır. Oysa yeni anayasa beyaz bir sayfa üzerinde, yeni bir felsefe inşasıyla yapılırsa yeni olur. Çoklu, çoğulcu, özgürlükçü, insanlık onurunu en yüksek değer olarak kabul eden bir felsefeden hareket ederek ilk kez yazılan bir anayasa. Yoksa mevcut anayasa maddeleri üzerinde yapılan bir değişiklik Türkiye’nin ihtiyaçlarına cevap vermez.


Yeni anayasa olmayacaksa demokratikleşme paketi bir çözüm mü?

Demokratikleşme paketinin içeriğini bilmiyoruz. Bir ölçüde rahatlık sağlayabilir. Ama Türkiye’nin kadim sorunlarını çözmez. Farklılıklarımızla barış ve özgürlük içinde ve hukuk güvenliği altında yaşamamızın ilkelerini gösterecek yeni bir toplumsal sözleşmeye ihtiyaç var. Merkezde aşırı bir şekilde toplanmış yetkileri yerele devrederek, yerelde demokrasiyi gerçekleştirmek, barışı ve eşitliği sağlayacak şekilde vatandaşlık hukukunu oluşturmak, anadilde, azınlık dilleri ve kültürlerini güvenceye almak, ancak yeni bir anayasa ile mümkün.

Taraf, 14.08.2013


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.