Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Balyoz Harekat Planı > Ölü generallerle darbe planı

Ölü generallerle darbe planı
 

Türkiye geçen hafta Yargıtay’daki 361 sanıklı Balyoz davasının temyizine kilitlendi. Adli tatilde de kesintisiz devam edecek davada en çok dijital deliller tartışıldı.

Yargıtay’da mikrofona gelen her sanık avukatı, davanın temelini oluşturan Oraj, Suga, Çarşaf, Sakal gibi darbe planlarının yer aldığı dijital delillerin sahte olduğunu savundu. Sanıklar ve avukatları, yargılamayı yapan İstanbul 10’uncu Ağır Ceza Mahkemesi’nde de söz konusu seminerde Balyoz’un B’sinin, darbenin D’sinin konuşulmadığını iddia etti. Avukatlar, sanıkların üzerine atılı suçların 2003 yılına ait olduğunu, 2003’te hazırlandığı iddia edilen bu belgelerin asla güncellenmediğine ilişkin 30 ayrı rapor aldılar. Avukatlar, Balyoz Planı ve eklerindeki dijital belgelerde 2 binden fazla zaman, mekân, kişi çelişkisi tespit ettiklerini söylediler. Dava sürecinden sonra temyiz aşamasında da tartışılan o deliller özetle şöyle:

Oradaki yazı fontu 4 yıl sonra icat edildi

Calibri dünyanın en kullanılan yazı fontu (yazı stili). Suçlama konusu 2003 tarihli dijital belgeler, darbe planları ve Balyoz Harekât Planı dokümanı yazılırken calibri fontu kullanıldı. Cami bombalama şeması Office XML ile çizildi. Ama bu yazı fontu ilk defa Microsoft tarafından 2007’de piyasaya sürüldü. 2003 yılında oluşturulmuş gibi görünen dijital belgelerde 2007’de piyasaya sürülen bir yazı fontunun kullanımı hiçbir şekilde mümkün değil. Sanık avukatları darbe planlarının metinlerini Microsoft’a yolladı ve yazı karakteri soruldu. Microsoft, ‘Calibri fontu’ olduğunu ve bu fontun 2007’de piyasaya sürüldüğünü bildirdi. Ama mahkeme avukatların itirazlarını reddetti, belgeleri delil olarak kabul etti. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da avukatların bu konudaki temyiz itirazının reddi yönünde görüş bildirdi. Başsavcılık tebliğnamesinde, şöyle denildi: “Dijital deliller hukuka uygun, suçun oluşumuna esas alınabilir. Elde ediliş şeklinde hukuka aykırı bir durum yoktur.”

Seminere katılmayanlar bile cezalandırıldı

Davanın ana delili sanık Çetin Doğan’ın Mart 2003’teki komutanlığı sırasında İstanbul 1’inci Ordu’da yapılan plan semineri. Mahkeme, seminerde darbe planı yapıldığını kabul etti, seminere katılan, listelerde ve belgelerde adı geçen bütün subayları, ‘Darbeye eksik teşebbüsten’ mahkûm etti. Seminere katılmak tek başına suç sayıldı. Üstelik mahkeme seminere katılmayan, o sırada yurtdışında görevde olan sanıklara bile ceza verdi. Savunmaya göre ise seminere 162 kişi katıldı. Ancak bunlardan sadece 52’si sanık konumunda. Diğer 110 kişinin ifadeleri bile alınmadı. Dava kapsamında 365 sanığın yargılandığı düşünüldüğünde başta denizci ve havacı askerler olmak üzere 313 kişinin bu seminerle uzaktan yakından bir ilgisi yok.

Ses geçirmeyen odada ezan sesi

Seminer ses kayıtlarını içeren 2’nci kasette ezan sesi duyuldu. Sanık avukatları 96’ncı duruşmada ses kaseti dinlenirken, mahkeme başkanı da ezan sesini duydu ve tutanağa geçirdi. Seminerin orijinal ses kayıtlarının içinde ezan sesi olmasına imkan yoktu. Çünkü seminer salonu ses geçirmez şekilde yapılmıştı. Savunmaya göre salon ses geçirmez olmasaydı, 3 gün süren seminer sırasında dışarıdan gelen başka seslerin de kasetlerde olması gerekirdi. Oysa ezan sesi dışında dışarıdan gelen başka ses yok. Avukatlara göre, ses kasetleri seminerin gerçekleştirildiği sırada kayıt yapılan orijinal kasetler değil ve delil sayılamaz.

O tarihte olmayan gemiye görev

2003’te TCG Alanya isimli gemiye görev verildi. Ama geminin inşa tarihi 2005’ti. Sanık avukatları geminin inşa tarihi ve bu ismi almasının 2005 yılı olduğunu belgeledi. Ancak mahkeme kabul etmedi. Başsavcılık tebliğnamesine bu konu geçmedi.

Albay suç tarihinde belgesel çekiyordu

Deniz Albay Ali Türksen üzerine atılı suç tarihi ve saatte deniz altında TRT’nin hazırladığı bir belgeselin çekimindeydi. Ancak bu çelişki de mahkeme ve başsavcılıkça kabul edilmedi.

Listede adı geçen albay TSK’da yok

Listede adı geçen Albay Fahri Ekşioğlu diye bir personel asla Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nda var olmadı. 2003’teki görev listesinde adı geçen iki generalden biri 1997’de, diğeri 1998’de öldü. Suçlandığı belgede adı Umut Ahmet Tarakçı olan kişi, Umut adını 2009’da aldı. Darbe sırasında Bursa’da el konulacak 35 AR 6132 plakalı araç 2006’da tescil edildi. Ancak bu itirazlar da hiçbir şekilde kabul görmedi.

Hastanenin adı 2008’de değişti

Özel hastaneler.doc adlı listede MEDICAL PARK SULTAN GAZİ adı geçti. Ancak bu hastane 2008’de Medical Park Grubu tarafından satın alındı. Bu isim de bu tarihte verildi. Bu belgeye itiraz da kabul edilmedi.

11 No’lu CD sahte

11 No’lu CD’de yer alan Ilacdepoları.doc’ta geçen ilaç firmasının ismi YENİ RECORDATI. Ancak firma bu ismi 2009 yılında İtalyan Recordati şirketi ile yaptığı anlaşma sonrasında aldı. Avukatlar bunu da belgeledi. Bu itiraz da kabul görmedi.

15 gözlemcinin önünde hükümet devrilmez

Seminerde hayali bir senaryo kapsamında Yunanistan ile savaş halinde aynı anda bir iç ayaklanma olması durumunda 1’inci Ordu’nun mevcut planının yeterliliği sınandı. Seminerde tartışılan senaryoda ne cami bombalaması ne de jetin düşürülmesi vardı. 1’inci Ordu’nun görev yeri Marmara Bölgesi ile sınırlıyken, 162 kişinin biraraya gelip yasal zeminde ve kendi seslerini kayda aldırarak, Ankara’dan gelen 15 gözlemcinin önünde hükümeti devirecek, tüm Türkiye’yi kapsayacak bir darbe provası yapması akla ve mantığa uygun değil. Avukatların bu itirazı kabul edilmedi.

1 haftalık hükümete darbe yapılmaz

Mahkeme kararında ve tebliğnamade darbenin hedefi olarak gösterilen Ak Parti hükümeti henüz 1 haftadır görev başındaydı. Planın son kayıt tarihi ve üstündeki tarih 2 Aralık 2002. Avukatlar, Balyoz Planı’nın 2002 yılında yazıldığının ileri sürülmesinin mantıkla, gerçekle ilgisi olmadığını savundu.

Şehit sayısı artmadı, azaldı

Balyoz Harekât Planı’nın 3b maddesinde ‘artan şehit cenazeleri ve artan öğrenci olaylarından’ bahsedilirken, avukatlar dip notta gösterilen 2001-2009 yıllarında şehit sayılarının azaldığını belirterek, ifadenin de raporun da gerçek dışı,
düzmece olduğunu kanıt olarak gösterdiler ve delil olmayacağını savundular.

CD 11 TSK bilgisayarında yazılmadı

Davanın ana delillerinden Balyoz Güvenlik Harekât Planı sadece sanal ortamdaki dijital verilerden ibaret. Bir dijital veri kendi başına bir CD’de bulunamayacağı için o veri dosyasının CD’ye yazdırıldığı kaynak bilgisayarın bulunması gerekirdi. Oysa CD 11’de bulunan Balyoz Güvenlik Harekât Planı’nın hangi bilgisayarda yazıldığı, oluşturulduğu bulunamadı. Bu bilgisayar ortada yok. Ancak CD 11’in oluşturulduğu bilgisayarın TSK’nın kullandığı bilgisayarlardan olmadığı kanıtlandı.

‘Egaydaak’ ifadesi 15 Mayıs

2003’te Suga Planı’nda, mahkemece kabul edildiği gibi önce darbeye zemin hazırlanacak ve bu maksatla da kısmi seferberlik ilan ettirmek için Yunanistan ile gerginliği artıracak eylemler yapılacaktı. Savunma avukatları Ege Denizi’nde Yunanistan ile gerginliği tırmandırmak için gemi tahsisi yapılması gerektiği halde böyle bir gemi tahsisi olmadığına dikkat çekti. NATO’dan gizli Ege’de uçak uçurulması mümkün değildir. Kardak krizinin ardından kullanılan ‘Egaydaak’ ifadesi ilk kez Genelkurmay Başkanlığı’na yazılan 15 Mayıs 2003 tarihli yazıda geçti. Bu da planın oluşturulduğu tarihin 10 Ocak 2003 değil, 15 Mayıs 2003’ten sonraki bir tarihte yazıldığının kanıtıdır.

Cami bombalama iddiaları yıpratma

Çarşaf ve Sakal planlarında, Fatih ve Beyazıt camilerinin bombalanacağı yazıldı. Sanık avukatları bu iddiaların delil sayılamayacağını, TSK mensuplarını yıpratmaya yönelik mantık dışı suçlamalar olduğunu savundu.

Ses kayıtlarında planların adı geçmiyor

1’inci Ordu Plan Semineri’ndeki ses kayıtları 5-9 Mart 2012 arasında 3 gün mahkemede dinlendi. Ne Balyoz ne Suga planlarının adı geçmedi. Planda Ege’de yapılan uçuşlarda artış yaşandığı bilgisine karşın, 1 Eylül 2001-31 Ağustos 2002 arasında 5749, 2002-2003 suç tarihlerini kapsayan dönemde ise 5136 uçuş yapıldı. Uçuş miktarı artmadı, azaldı.

F-16 ‘uçan gardiyan’lık yapamaz

Darbe planlarına göre F-16 pilotlarına verilen uydurma görevler maddi gerçeklerle bağdaşmıyor. 35 milyon dolarlık F-16 pilotlarına ‘uçan gardiyan’ olarak Fenerbahçe Stadyumu’nun güvenliği sağlama görevi verildi.

O AVM’ler 2003 değil 2010’da açıldı

2003’te Balıkesir ve Bandırma’daki büyük AVM’lerin kontrolü ve denetimi için personel planlaması yapıldığı belirtilmesine karşın, bu illerdeki AVM’ler 2010 ve 2011 yıllarında açıldı. Bu maddi hata da mahkemece dikkate alınmadı.

Olmayan cadde, sokak, otobüs durağı ve halk pazarı

Tırpan, Sakal, Çarşaf gibi planlardaki hatalar da yargılama sırasında hiç irdelenmedi. Atılı suç dönemi 2002-2003’de var olmayan cadde, sokak, otobüs durağı, halk pazarı isimleri planlara yazıldı. Mahkeme, ‘2006’daki sokak isimleri 2002 ve 2003’te halk arasında zaten bu isimlerle kullanılıyordu’ diye kabulde bulundu. Keşif raporlarında adı geçen 10 sokak ve cadde isminin İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden alınan raporlarla, 2007 yılında bu isimleri almış oldukları belgelendi. Ancak, tebliğnamede bu zaman çelişkileri bozma nedeni yapılmadı.

Nüfus kayıtlarında olmayanlara tutuklama

CMK ile dava dosyasına sonradan delil eklenmesi usulü bırakıldı. Ancak avukatlara göre Gölcük’te ele geçirilen sözde delillere dayanarak, ikisi gerçekte nüfus kayıtlarında olmayan yüzlerce sanığa tutuklama kararı verildi.

Olmayan birlikler yazıldı

Oraj darbe planında Gölcük, Ankara, İstanbul ve İzmir’de birlik komutanlıkları oluşturulacağı yazılmasına karşın soru önergesi yanıtında Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, Deniz Kuvvetleri’nde Gölcük, Ankara, İstanbul ve İzmir birlik komutanlıklarının hiçbir zaman olmadığını açıkladı.

Islak imzalılarda 2009 belgeleri

‘Bilvanis Çiftliği’ isimli klasörde yer alan 19 Nisan 2007 saat 18.01’de oluşturulan ‘ıslak imzalılar’ arşiv dosyasında bulunan bir belge 2008 yılına, 5 belge ise 2009 yılına ait. Bilimsel olarak bir arşiv dosyasının içinde bulunan herhangi bir belgenin içindeki bilginin tarihi arşiv dosyasının değiştirilme tarihinden önce olmalı. 2008 ve 2009 yıllarına ait belgelerin 2007 yılında oluşturulan bir ‘RAR’ dosyasında olması ve aynı yıl taranması imkansız. Mahkeme bu iddiaları da incelemezken, avukatlar sahtecilik olduğunu savundu.

Son kayıt edici bir polis memuru

Gölcük’ten bulunduğu ileri sürülen ve 2003’de hazırlandığı iddia edilen Balyoz Harekât Planı’nın üst verisinde son kayıt edici olarak emniyette görevli polis Reşat Polat’ın adı çıktı. Sanık avukatları bunun dijital verilere polisin müdahalesini kanıtladığını savundular.

Bilirkişi: Deliller sahtekarlık ürünü

Mahkemece Gölcük delilleri için bilirkişi raporu alındı. Azmi Tosun ve heyetinin 14 Ocak 2011 tarihli raporunda, ‘bu delillerin tamamının sahtekârlık ürünü olduğu’ belirtildi. Bu CD’lerden imaj da alınmadı. Ancak mahkeme delilleri kabul etti ve Gölcük’te bulunan deliller yönünden de tebliğnamede bir eleştiri getirilmedi.

Eskişehir delillerinde 175 çelişki

Eskişehir’de Hakan Büyük’ün oğlunun yaşadığı dairede 20 kadar polis arama yaptı. Bir dolabın altından, evdeki diğer bin gigabayt toplamdaki hafıza kütüğünde hiçbir izi bulunmayan bir flash memory-hafıza kartı bulup çıkarıldı. Emniyet iki bilirkişi raporu aldı. İki rapor arasında 175 çelişki doğdu.

CD 16’ya 21 dijital dosya sonradan eklendi

CD-16 içeriğinde gerekçeli karardan önce gerçekte var olmayan 21 adet dijital dosya (sayfa 816-817’de) sonradan eklendi.

Şehirler farklı ama dosyalar aynı versiyon

Kadın olduğu halde babalık hakkından yasaklanan sivil memur sanık Güllü Salkaya ve öteki birçok personel Word dosyalarını hazırladıkları ve çıktı aldıkları için mahkûm oldular. Hepsi farklı şehirlerde ve farklı bilgisayarlarda hazırlanmıştı. Ancak bu Word dosyalarının hepsinin 9.28 versiyonu ile hazırlandığı belirlendi. Tüm bilgisayarlar farklı olduğu ve sürekli güncellendiği için versiyonun aynı olması imkansız.

Kağıttan Word

Mahkemece Gölcük’te çıkan bir tek ıslak imzalı belgeye dayanılarak, ‘11 No’lu CD dahil tüm CD’ler gerçektir’ değerlendirmesi yapıldı. Ancak avukatlar baz alınan
11 No’lu CD’nin sahte olduğunu savundular, bu CD’nin kağıttan bakılarak Word halinin oluşturulduğunu öne sürdüler. Avukatlar 33’üncü sıradaki okunmayan ve ‘yaklaşık’ olduğu anlaşılan kelimenin 11 No’lu CD’de ‘ideolojik’ şeklinde yazıldığını belirttiler.

6 klasör lehe delil saklandı

Avukatların iddiasına göre içinde sanıklar lehinde yüzlerce bulgu ve tespit, resmi makam yazısı bulunan 6 delil klasörünü savcılar adli emanete kaldırdı. Oysa CMK 160’a göre savcılar, sanıklar lehindeki delilleri de koymak zorunda.

Lehte bulgular aleyhe yazıldı

İddianamede 1019 lehte bulgu, 22 ayrı defa ‘aleyhte bulgu’ olarak değerlendirildi. Bu durum da avukatlarca eleştiri konusu yapıldı.

Mahkeme kendini bilirkişi yerine koydu

Mahkeme üyeleri adli bilişim uzmanı olmadıkları halde bilirkişi gerektiren konularda inceleme yaptırmadı. Mahkeme, Yeni Akit, Taraf ve Zaman gibi davayı yanlı savunan basında yer almış kimi yanlış görüşleri kopyalayarak değerlendirme yaptı. Mahkeme kendini bilirkişi yerine koydu.

‘2007 gibi görünür’ ifadesi teknik hata

Mahkeme, basından alıntı ile ‘bizzat Microsoft (MS) açık kaynaklarında yer verilen bilgilere göre 2003 yılında yazılmış olan bir Word belgesi 2007 yılında yeni versiyon yüklü bir bil­gisayarda açıldığında, sanki 2007 yılında hazırlanmış gibi görünece­ği’ ifadesine yer verdi. Avukatlar bu ifadenin yanlış ve teknik olarak hatalı olduğunu savundular.

 

Hürriyet, 21.07.2013


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.