Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Deniz Feneri > Deniz Feneri davasında beklenen oldu! İtirafçılar sözlerini geri aldı

Deniz Feneri davasında beklenen oldu! İtirafçılar sözlerini geri aldı

Almanya'da “yüzyılın bağış yolsuzluğu” olarak adlandırılan Deniz Feneri e.V. davasının görülmesine bugün devam edildi. Daha önce Almanya ve Türkiye'deki savcılara derneğe yapılan bağış paralarının amaç dışı kullanıldığını ve gayri resmi muhasebe tutulduğunu itiraf eden davanın kilit ismi sanık Firdevsi Ermiş ifadelerini geri aldı. Derneğin muhasebecisi olan Ermiş, daha önceki ifadelerini Alman makamlarının tehdidi üzerine verdiğini iddia etti. Deniz Feneri e.V. Başkanı sanık Mehmet Gürhan da davanın arkasında Alman hükümeti, istihbaratı ve polisinin "siyasi operasyonu" olduğunu savundu.

İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nce görülen davanın 5'inci duruşmasında aralarında Kanal 7 Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Karaman ile Genel Yayın Yönetmeni ve eski RTÜK Başkanı Zahid Akman'ın da bulunduğu 20 tutuksuz sanık hazır bulundu.

'PAZARLIK YAPTIM'

Savunmasını yapmak üzere söz alan, hem Almanya'daki hem de Türkiye'deki davanın sanığı, derneğin muhasebecisi Firdevsi Ermiş, gayri resmi muhasebe tutulması ve diğer sanıklarla ilgili yaptığı itiraflardan vazgeçtiğini açıkladı. Ermiş, Almanya'da ve daha sonra Ankara'da savcılara 2 gün boyunca gizlice verdiği ifadeleri psikolojik baskı altında Alman makamlarıyla denetimli serbestlik uygulaması konusunda yapılan pazarlık sonucu verdiğini  iddia etti.
Almanya'da yargılandığı dava kapsamında kaldığı cezaevindeki şartların çok ağır olduğunu söyleyen Ermiş, "Oradaki mahkemenin hakimi avukatıma söylemem gerekenleri aktarmış, avukatım da bana vermem gereken ifadeyi aktardı, aksi halde kurtuluşumun olmayacağını söyledi. Bu yüzden ifadeyi vermek zorunda kaldım ve böylece şartlı tahliye edildim" dedi.
İkinci kez ifade vermesi gerektiğinde Ankara'daki savcılara Almanya'daki ifadelerini tekrarlamasının nedenini ise Ermiş, "tekrar tutuklanmaktan korktum" şeklinde savundu.

'NASIL BU KADAR AYRINTILI ANLATTIN?'

Mahkeme Başkanı İsmail Hakkı Yolmaz'ın "Alman savcılarına ve Türk savcılarına gerçekdışı savunma yaptığını söyledin. Senin bütün ifadelerini okudum. Nasıl bukadar ayrıntılandırarak anlatabildin ve insanları suçladın?" diye sorması üzerine sanık Ermiş, "O zamanki şartlar altında öyle olması gerekiyordu. Şimdi söylediklerimin gerçek olarak kabul edilmesini diliyorum" demekle yetindi.

BAŞBAKANLIĞA PARA GÖNDERİLDİ

Türkiye'ye Deniz Feneri e.V.'nin parasının bavullarla getirilip diğer şüphelilere teslimi esnasında, bir tutanakta Türkçe olarak 'Başbakanlığa', Almanca olarak ise 'Başbakana' verilmek üzere yazdığı konusuna değinen Mahkeme Başkanı Yolmaz, "Başbakan veya Başbakanlığa 250 bin Avro teslim edildiği iddiası nedir?" diye sordu.
Türkçe yazıyı kendisinin, Almanca yazıyı ise sanık Mehmet Taşkan'ın yazdığını belirten Ermiş, "Sayın Başbakanımız zaman zaman çeşitli yerlerde yardım edilmesi gerekilen yerlerle ilgili olarak sivil toplum kuruluşlarını davet ediyordu. Biz de Mehmet Gürhan'la birlikte Sudan'a verilmesi için Başbakanlığa gönderilmek üzere para gönderdik" dedi.

'GAYRİ RESMİ DEĞİL, ÖN MUHASEBE'

Gayri resmi muhasebenin olmadığını da ileri süren Ermiş, yapılan işlemin bir "ön muhasebe OLARAK tutulan notlar" olduğunu iddia etti. Ermiş, "Uygunsuz bir yaşam tarzım yoktur. Alkol dahi kullanmayan birisiyim" diye de ekledi.

'ÜÇ TALEPTE BULUNDULAR'

Sanık Mehmet Gürhan ise "Alman mahkeme başkanı, bana avukatım aracılığıyla kısmen de olsa istedikleri ifadeleri vermezsem hakkımda 20 yıla yakın hapis cezası verileceğini söyledi. Benden üç talepte bulundular. ‘Deniz Feneri paralarını Ak Parti ve Tayyip Erdoğan ile ilişkilendir, Kanal 7 yöneticileriyle ilişkilendir, islami yardım kuruluşlarıyla ilişkilendir'. Bunun son şansım olduğunu, aksi halde gün yüzü göremeyeceğimi söylediler" dedi.
Gürhan, savcıları yönlendirdiğini iddia ettiği komiser Alexander Böhm'ün, Alman gizli servisi BND üyesi olduğunu ve bu dava için görevlendirildiğini de ileri sürdü.

'ALLAH RIZASI VE HİZMET AŞKIYLA..'

Derneğin amacının "Türkiye'de ve dünyada yaşayan ihtiyaç sahiplerine din, dil, ırk gözetmeksizin yardım eli uzatmak" olduğunu savunan Gürhan "Sırf Allah rızası için ve hizmet aşkıyla bu işi yürüttük. Bu amaç uğruna çalışmaya devam edeceğim" diye konuştu.

'KILIÇDAROĞLU'NUN PSİKOLOG KÖYLÜSÜ'

Almanya'da kaldığı cezaevine tayin edilen bir psikologtan da bahseden Gürhan, "Gelen kişi 'Sen Tayyip Erdoğan'a gel, para aktardın mı?' dedi. Sonradan bu kişinin Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nun akrabası ve köylüsü olduğunu öğrendim" dedi.

DAHA ÖNCE 'PAZARLIK YOK' DEMİŞTİ

Ermiş ve Gürhan itirafçı olmaları nedeniyle hüküm giydikleri Almanya'daki davada ceza indiriminden yararlanmıştı. Almanya’daki yargılamanın ardından Ankara’da savcılara gizli ifade veren Firdevsi Ermiş, “Alman adli makamlarıyla pazarlık ya da uzlaşmaya girmediğini ve bu kapsamda herhangi bir belgeye imza atmadığını” söyleyerek Almanya'daki ifadelerini doğrulamıştı.

İFTİRA DAVASI AÇILACAK

Ermiş'in itiraflarından vazgeçmesi nedeniyle, hem Almanya’daki sanıkların hüküm giymesine hem de Türkiye’deki sanıkların tutuklanmasına ve yargılanmasına neden olduğundan bundan sonraki süreçte şikayete bakılmaksızın iki ülkede açılacak “iftira” davaları ile karşı karşıya kalacağı belirtildi.

ÜÇ SAVCI GÖREVDEN ALINARAK YARGILANMIŞTI

Deniz Feneri soruşturmasını yürüten üç savcı sanıklar Zahid Akman ve Zekeriya Karaman'ın şikayeti üzerine görevden alınmış ve 'evrakta sahtecilik' ile 'görevi kötüye kullanmak' suçlamasıyla yargılanmıştı. Savcıların görevden alınmasından sonra, sanıklar hakkındaki örgüt suçlaması düşerek, suçlama "görevi kötüye kullanmaya" dönüşmüştü.

İşte itiraflar...
Deniz Feneri Derneği'nin muhasebecisi Firdevsi Ermiş’in Almanya'da ve daha sonra Ankara’da Türk savcılara verdiği ifadelerinden bazıları örnekler:

KARAMAN’A PARA TESLİM ETTİM

“Parayı alan Türkiye’deki kişiler yani Zekeriya Karaman gibi kişiler parayı aldıklarına ilişkin kesinlikle bir belge düzenlemez imza atmazlar.”
“İstanbul’daki Kanal 7 televizyonunda çalışan Uğur Aslan adlı kişiler sunuculuk yaparlardı. Bu kişiler bu program sırasında Almanya’daki derneğin Türkiye’deki derneğin parçası olduğunu gösterir sözler söylerlerdi. Uğur Aslan Almanya’ya tanıtım için geldiğinde kendisine ücret ödenmekle birlikte Zekeriya Karaman’ın onayı olmadan Almanya’ya gelmesi mümkün değildir.”
“Alındı belgeleri Türkiye’den Almanya’ya gelirdi. Bu belgeleri ben de birkaç kez Türkiye’den Almanya’ya götürdüm. Ben Türkiye’ye birkaç kez para getirerek Zekeriya Karaman’a teslim ettim. Birkaç kez de parayı Harun Kapıyoldaş’a verdim.

SERMAYE ARTIŞLARI DERNEK PARASINDAN

“Gayri resmi muhasebeye başlamamdan sonra yapılan tüm sermaye artışları ve kurulan şirket sermayelerinin paraları Deniz Feneri parasıdır. Zira bu miktarlar gayri resmi muhasebede Deniz Fenerinin şirketlerden alacağı olarak kayıtlıdır. Şirketlerdeki sermaye miktarı ile sermaye artış miktarının toplamı benim gayri resmi muhasebemdeki Deniz Feneri Derneğinin alacak toplamına eşittir.”
“Geminin alımında kullanılan ve esasen Deniz Feneri Derneğinin parası olan 1.100.000 Euro derneğin gayri resmi muhasebesinde kayıtlıdır. Bu kayda bakıldığında 1 milyon 100 bin Euro’luk miktar Deniz Feneri Derneğinin alacağı Euro 7 Şirketinin borcu olarak gözükür.”

ELDEN PARA GETİRİYORLARDI

“İsmail Karahan Almanya’daki şirketlerin satın almış olduğu tüm taşınmazların Deniz Feneri Derneğinin gayri resmi muhasebesindeki envantere kaydedilmesini, esasen bu taşınmazların kendilerinin olmayıp tümünün Deniz Fenerinin parasıyla alınmış olduğunu söyledi.”
“Türkiye’ye derneğin parasını getiren kişi bu parayı mutlaka Zekeriya Karaman’a teslim eder.”
“Almanya’ya geldiklerinde Zekeriya Karaman, Zahid Akman gibi kişiler Türkiye’ye elden para götürüyorlardı. Bu kişilerin adını resmi muhasebeye yazamazdım. Zira o zaman bu kişiler Deniz Feneri Derneği ile ilişkilendirilmiş olurdu. Bu nedenle gayri resmi muhasebede teslimatçıların listesinin bulunması zorunluydu. Buna benzer başka nedenlerle de gayri resmi muhasebede teslimat listesi tutulmuştu.”

TAŞINMAZLAR ŞİRKETE AİTMIŞ GİBİ GÖSTERİLDİ

“Almanya’daki dernek tüzüğü gereği taşınmaz sahibi olamıyordu. Zira dernek sona ererse mal varlığının Kızılhaç’a devredilmesi gerekiyordu. Esasen derneğe ait olmakla birlikte bazı taşınmazlar oradaki şirketler tarafından alınmış gibi gösterildi.”
“Benim bilgisayarım ile İstanbul Kanal 7’deki server arasında uzak masa üstü bağlantısı kurdu. Bu bağlantıya sadece İstanbul’da ya da Almanya’daki Kanal 7 binalarından bağlanılabiliyordu.”

ulusalkanal.com.tr, 23.05.2013


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.