Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Ekonomik Gündem > Vezir de olabilirsiniz rezil de

Vezir de olabilirsiniz rezil de
Gezi Parkı eylemlerinde bazı markalar protesto edildi, boykot çağrıları yapıldı. Markalar ve kurumlar ‘evrensel ilkelere’ bağlı kalarak hem çift yönlü iletişimini sürdürebilir hem de hedef olmaktan kurtulabilir.

Gezi Parkı hareketiyle birlikte yeni kuşağı anlamak üzerine çok sayıda değerlendirme, yazı ve analiz okuduk. Dijital devrimle birlikte tüm dünyada artık başka bir çağ yaşandığı yadsınamaz bir gerçek. İletişim konusu da bu çağda baştan ayağa yenilendi. Markaların, kurumların kriz yönetimine dair bildikleri pek çok şey dünde kaldı. Artık kriz de farklı, çözümü de.

TOPLUMSAL OLAYLARDA NELER YAPMALI EĞİTİMİ

Toplumsal olayların izinli veya izinsiz gösterilerin merkezi tüm dünyada kent meydanlarıdır. Atina’da Sintagma, Moskova’da Kızıl Meydan, Londra’da Trafalgar, vb… Eğer bu tür gösterilerin, eylemlerin olduğu meydanlarda veya yakınlarında bir mağazanız, restoranınız, şubeniz varsa oradaki personeli bu tür durumlar için eğitmek gerekiyor. Nasıl ilk yardım eğitimi almak gerekiyorsa, bir gösteri veya kaos anında personelin nasıl bir yol izleyeceği yönünde yeni bir kriz yönetimi eğitimi şart.

GÖSTERİCİYE YARDIM ETMELİ Mİ ETMEMELİ Mİ

Daha önce İstanbul’da Emek sineması için yapılan gösterilerde de polisin biber gazlı müdahalesinde zor anlar yaşayanlar bazı işyerlerine sığınmak istemiş ve engellenince sosyal medyada boykot çağrıları yapılmıştı. Yeni kriz yönetimi eğitimi evrensel ilkeler üzerine kurulursa işe yarar. Yaralı bir insanın içeriye alınması, zor durumdaki bir kişiye su verilmesi veya baygınlık geçiren birinin dinlenmesinin sağlanması… Mağazalara sığınmak isteyenler sadece göstericiler değil, o esnada oradan geçen sıran insanlar da olabiliyor. Kapıları kapatmanın büyük tepki çektiğini görüyoruz. Hatta “İçerideki müşterileri korumak için kapıyı kapattım” deyip sonraki günlerde ikramlarda bulunmak da markanın yarattığı algıyı değiştirmiyor.

MARKA BÜTÜNDÜR PRENSİBİ DEĞİŞMİYOR

Üstelik olay bir markanın bir mağazasında meydana gelmiş olmasına rağmen bütününe yansıyan bir tepkiye dönüşüyor. Tüketici esnaf ile ‘marka’yı birbirinden ayırıyor. Başka şubesi olmayan bir mağazaya dair tepki sadece kendisine yönelebiliyor. Oysa zincir mağaza ise tepki o şubeyle de sınırlı kalmıyor, markanın bütününe yayılıyor. Çünkü tüketici markayı bir kurum olarak muhatap alırken ona çeşitli sorumluluklar yüklüyor, aynı sorumluluğu esnaftan daha az bekliyor. Tüketici hangi mağaza franchise (bayi) hangi mağaza markanın kendisinde bilemez. Dolayısıyla franchise sahibinin veya mağazanın yöneticisinin tavrı markanın tamamının kaderini belirleyebiliyor. Markaların böylesi kritik lokasyonlarda franchise verirken artık bu krizleri de dikkate alması gerekiyor.

Markaların ideolojisi olabilir mi

BENETTON gibi ırkçılıkla mücadele eden, farklılıkları yücelten marka örnekleri de var. Bunu bir ideoloji gibi görmek doğru değil aslında. Benetton’un siyasi tavrı tamamen ‘evrensel ilkeler’e dayanıyor. Kimsenin kalkıp ırkçılığı hele de bu çağda savunacak hali yok. Toplumsal bir markaysanız veya hedefiniz bu ise evrensel ilkelerin dışında bir ideoloji benimsemek sizi sadece o grubun markası yapar.

‘Taraf olmayan  bertaraf olur’ kanısı yanlış

TÜRKİYE’de 1990 kuşağının sokaklara dökülerek, uzun süre sessiz kalan gazetecilerin ve aydınların eleştiri hakkını da kazandığı değerlendirmesi yapıldı. “Ben de çapulcuyum” diyen veya elinde “Çapulcuyum” yazan pankartlar taşıyan işadamlarına da rastladık. Böylesi büyük toplumsal olaylarda şirketler, markalar nasıl tavır almalı? Taraf olmayan bertaraf olur mu? Kurumların hedef olmayacak şekilde tavır takınmaları kendi lehlerine. Açıklama yapmakta acele etmemeleri de doğru bir tavır ancak geç de kalmamak gerekiyor. En kötüsü bir hatayı kapatmak için başka hataları peş peşe sıralamak. Samimi olmak ve hatayla ilgili samimi özür dilemek ve olayı zamana bırakmak en iyisi.

Uykusuzluk verimi düşürüyor

GEZİ Parkı eylemleri başladığından bu yana Türkiye uykusuz günler geçiriyor. Eylemlere destek veren vermeyen herkes gelişmeleri izlemek için ekran başında, sosyal medyada. Uykusuzluğun verimliliği etkilediğine dair pek çok araştırma var. Amerika’da uykusuz iş gücünün yıllık 6.5 milyar dolarlık bir kayba neden olduğu açıklanmıştı. Princeton Üniversitesi’nin yaptığı bir araştırma, uykusuzluğun beyinde bellek oluşumundan sorumlu hipokampüs bölgesini etkilediğini ve (kortikosteron) stres hormonunu artırdığı görülmüştü. Aynı araştırma dikkat kaybı ve konsantrasyon zayıflığına da dikkat çekiyordu.

Yeni eylemci tipi Gündüz iş gece direniş

GEZİ Parkı hareketi farklı bir eylemci kitle de yarattı. Günlük iş akışını bozmayan kitle sabah işe gidiyor, öğle arası ofisine en yakın protestoya katılıyor. Akşam iş çıkışı parklara giderek direnişe katılıyor. Bu yüzden meydanlarda kravatlı, takım elbiseli beyaz yakalı erkek ve topuklu ayakkabılı kadınlara rastlanıyor.

Hürriyet, 08.06.2013


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.