Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Ekonomik Gündem > ‘Acı reçete’den sıfır borca

‘Acı reçete’den sıfır borca

Türk ekonomisinde “kemer sıkma”yı öngören her “acı reçete”nin sorumlusu IMF’ye olan borcumuz, iki gün sonra sıfırlanıyor. İlk stand-by anlaşmasının yapıldığı 1961 yılından bugüne kadar Türkiye IMF’den toplam 49.5 milyar dolar kredi kullandı

Türkiye, IMF’yle 52 yıldır yaptığı stand-by anlaşmalarından doğan borcunu önümüzdeki hafta tamamıyla kapatıyor. Türkiye’nin finansal dışa bağımlılığının ve “acı reçetelerin” sembolü olarak görülen Uluslararası Para Fonu IMF’ye son borç taksiti 14 Mayıs’ta ödenecek.
IMF’nin yarım yüzyıllık Türkiye macerası, Türk ekonomisinde karma ekonomik modelden serbest piyasa sistemine geçişin de tarihi oldu. Türkiye’ye ekonomik programı ile birlikte giren IMF, hükümetleri reel ekonomiden çekilmeye, kamu harcamalarını minimize etmeye teşvik etti.
2. Dünya Savaşı’nın yarattığı daralmayla gelen 1946 devalüasyonu, Atatürk dönemindeki kamu ekonomisi modelinin de terkedilmesiyle Türkiye’deki geniş çaplı liberalleşmenin miladı oldu. Ekonomi yönetimi, yabancı sermayeye uygun bir zemin hazırlamak için harekete geçerken, bir yandan da altyapı yatırımları için dış borç aranmaya başlandı.
Türkiye, devalüasyondan 1 yıl sonra; IMF, Dünya Bankası ve Avrupa İktisadi İşbirliği Örgütleri’ne girdi. Türkiye’nin IMF’ye girmesinin ardından, devalüasyon yetkisi de fon kuralları gereği yüzde 10 ile kısıtlandı. Bu durum, Türk hükümetlerinin para politikaları ile IMF’nin kısıtlayıcı politikaları arasındaki ilk sürtüşmenin de nedeni oldu.
Liberalizasyon ile patlayan ithalat iç üretimde daralmaya neden olunca, enflasyon yükseldi. 1958’de ekonomi gündemi kambiyo krizi ile meşgul olan Türkiye’nin 256 milyon dolarlık da dış borcu vardı.

Fransa’nın eski başbakanlarından Mendes France, 1950’lerin sonunda IMF heyeti başkanı olarak sık sık Türkiye’yi ziyaret ediyordu. 

İlk program Adnan Menderes’ten

Bu dönemde ilk kez IMF katkılı kemer sıkma önlemleri gündeme geldi. Demokrat Partili Başbakan Adnan Menderes’in aldığı 4 Ağustos 1958 kararları ile bütçe disiplini için adım atılırken, ekonomiyi daraltıcı bir etki ortaya çıktı.
Devalüasyona gidilirken, dış ticaret açığı büyüdü. 1958 yılında 55.3 milyon dolar olan bütçe açığı, 1959’da 266.7 milyon dolara yükseldi.
İlk banka tasfiyeleri bu dönemde yaşandı. IMF, hükümetin yeni kamu iktisadi teşebbüsleri için kollarını sıvamasına sıcak bakmıyor, üretimin özel teşebbüse bırakılması için bastırıyordu.

İmzayı İsmet İnönü hükümeti attı

Liberalleşme uygulamaları hem ara malında, hem son tüketimde ithalatı zorlayınca dış ticaret açığının büyümesi kaçınılmaz hale geldi.
Adnan Menderes iktidarının sonlarına yaklaşılırken Türkiye, 1959 yılını hayat pahalılığındaBrezilya’dan sonra dünya ikincisi olarak kapattı. Türkiye, 1960 kalkınma planıyla bir yandan devletçi planlamayı hatırlarken dış borç arayışları da hızlandı.
IMF ile ilk stand-by anlaşması da bu gelişmeler ışığında 1 Ocak 1961’de imzalandı. İsmet İnönü hükümetince onaylanan ve 1 yıl süren bu ilk stand-by anlaşması 31 Aralık 1961’de sona erdi. 31 Aralık 1961’de biten bu anlaşmanın ardından 1962’de IMF ile yeni bir düzenlemeye giden Türkiye’nin bu anlaşması da 31 Aralık 1962’de son buldu.
Türkiye, 1961’den 1970’e kadar her yıl IMF ile bir stand-by anlaşması imzaladı. Anlık para ihtiyacını gidermeye yönelik kısa soluklu anlaşmalar, yapısal bir dönüşümden çok günlük ihtiyaçların karşılanması amacını yansıtıyordu. Bu dönemler, IMF’nin Türk ekonomisinde nispeten geri planda kaldığı yıllar olarak tarihe geçti.

8 yıl aradan sonra programa devam

1970’ten, 1978’e kadar IMF’ye sekiz yıl ara veren ve bu süre içinde stand-by anlaşması yapmayan Türkiye, IMF telkinlerinden vazgeçmiyordu. 1971 muhtırasından sonra kamuda ücretler donduruldu. Harcamaların kısılmasıyla kriz bir süre ötelenmiş oldu. 1978 yılında yeniden başlayan acil sıcak para ihtiyacı, hükümetin IMF ile tekrar masaya oturmasına neden oldu. 1978’den 1980 yılına kadar, IMF ile yeniden birer yıllık stand-by anlamaları gerçekleştirdi.

Devalüasyon bağımlılık oldu

1970’ler, Türkiye için uluslararası sürtüşmelerin ekonomik sonuçlar doğurduğu yıllar oldu. Bülent Ecevit liderliğindeki hükümetin “Ayşe tatile çıksın” parolasıyla başlattığı Kıbrıs Harekatı, hem askeri harcamaların artmasına, hem de harekata karşı çıkan batılı devletlerin ekonomik baskısına neden oldu.

Ambargo zorladı

1973 petrol krizi, Kıbrıs Harekatı’nın bütçeye getirdiği yük ile birleşince, 1978 ve 1979’da yeni istikrar programının yürürlüğe konması ve yeni stand-by anlaşmaları kaçınılmaz hale geldi.
Ambargonun etkisiyle Türkiye’nin dış piyasalardan borçlanması zorlanınca, IMF’den güçlükle alınan borcun bedeli de yükselmeye başladı. Krizin etkisiyle 1974 yılında petrol fiyatları 4 katına çıktı. Petrol fiyatlarındaki artış, ithal ürünlerin aşırı zamlanmasına neden oldu. Bütün dünya petrol tasarrufuna yönelirken Türkiye petrole sübvansiyon vererek tüketimi artırdı.

Dış borç 5’e katlandı
1970 yılında 1.8 milyar dolar olan dış borç, 7 yılda 10 milyar dolara çıktı. Dış ticaret açığı 769 milyon dolardan 2.3 milyar dolara ulaştı. 1978 yılında kısa vadeli borçların toplam borç içindeki payı yüzde 52’yi buldu.
Türkiye ilk kez 303 milyon dolar bütçe açığı verdi. Bu dönemde işsizlik de tavan yaptı. IMF’nin isteğiyle irili ufaklı pek çok devalüasyon yapılan 1970’lerden sonra, devalüasyon yapmak bir alışkanlığa dönüştü. 1970 devalüasyonu ile 1978 arasında Türk Lirası yüzde 68.4 oranında değer kaybetti.

Karaborsa dönemi

1980’e girilirken yeni bir petrol krizi patladı. OPEC üyeleri petrol fiyatlarına 1979 ve 1980’de yüzde 150 zam yaptı. Bu zammın üretime yansımasıyla yüksek enflasyondan zaten boğulmakta olan işletmeler, birbirleri ardına kapanmaya başladı. İşsizlik yüzde 20’lere yaklaştı. Enflasyon yüzde 63.9’a yükseldi. Pek çok temel tüketim maddesi karaborsaya düştü. Benzin, tüp, ampul bulunamıyordu. Randevuyla tüp alınan, yağ için kuyruğa girilen günler bu dönemde yaşandı.

IMF sosyal devlete el attı

1970’lerin sonu, IMF’nin Türkiye’deki sosyal devlet uygulamalarında tasarruf talep ettiği dönemler olarak tarihe geçti. Çiftçi destekleri ve memur ücretleri, IMF’nin doğrudan ilgi alanına girmeye başlamıştı. Yapılan stand-by anlaşmaları sonucunda uygulanan istikrar programına karşın Türkiye beklediğinin çok altında dış krediye kavuştu. Türkiye kemer sıktığı kadar borç bulamamaya başlamıştı.
Kredi girişlerinde görülen aksaklık nedeniyle de uygulanan ekonomik politikalar istenilen başarıya ulaşamadı. IMF destekli programların ardından dış ticaret açığı küzültülemezken TL’de de büyük oranda değer kaybı yaşandı.
1970’ler biterken ekonomik küçülmeyle birlikte enflasyon  da yükseldi. IMF, daha kapsamlı bir politika değişikliği için bastırıyordu.

Milliyet, 12.05.2013


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.