Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Ekonomik Gündem > Şangay ile bu neyin ortaklığı

Şangay ile bu neyin ortaklığı

Türkiye, 17 yıllık Şangay İşbirliği Örgütü’nün artık resmen ‘diyalog ortağı’. Bu ortaklık, stratejik bir çıkar birliği mi, yoksa otoriter rejimlerle dayanışma mı
 

26 Nisan Cuma Günü, Türkiye ve Şangay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) arasında kurumsal işbirliğini sağlayacak “diyalog ortaklığı” anlaşması Kazakistan’da imzalanmıştı. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, imza töreninde, anlaşmayı iki tarafın “ortak kader beyanı” tanımlamış ve ŞİÖ üyeleriyle, “el ele ve omuz omuza yürüyeceği uzun bir yolun başlangıcında” olduklarını dile getirmişti. Çin, Rusya, Tacikistan, Kırgızistan ve Kazakistan tarafından 1996’da kurulan, Özbekistan’ın da 2001’de katılımına rağmen “Şangay Beşlisi” olarak anılan bu örgüt, nasıl bir yapıya sahip ve bu örgütle “kader birliği” ne anlama geliyor olabilir?

 

Pragmatik mi güç birliği mi

Örgütün, diğer iki “diyalog ortağı” Belarus ve Sri Lanka olduğunu anımsatarak, ŞİÖ ile ilgili farklı görüşleri özetleyelim. ŞİÖ hakkında iki görüş var; biri, “Batı’ya” ve evrensel insan hakları değerlerine karşı, Avrasya’nın otoriter rejimlerinin kurduğu bir güç birliği olduğu, diğeriyse, stratejik çıkarları gözeten pragmatik bir dayanışmadan kaynaklandığı. 1922’de kurulan ve dünya genelinden hak ve özgürlükler alanında çalışan sivil toplum örgütlerinin oluşturduğu bir yapısı olan Uluslararası İnsan Hakları Federasyonu’nun (FIDH), 18 Ekim 2012’de yayınladığı bir raporda, ŞİÖ üyesi devletlerde, insan hakları ihlallerinin ciddi biçimde arttığına dikkat çekmişti.

 

İnsan hakları karnesi kötü

FIDH’in 42 sayfalık raporunda, “ŞİÖ, üyeleri tarafından, insan hakları ihllalerini meşrulaştırmak için bir araç olarak kullanılıyor” deniyordu. FIDH, “teröre karşı mücadele kisvesi altında”, bu ülkelerin, “her türlü hak ve özgürlüğü ihlal ettiğini” öne sürüyordu. ŞİÖ üyelerinin “terör tehdidi” algısı ise, muhalif gruplara ve İslamcı hareketlere yönelik. FIDH, örgütün, kendi içindeki “dayanışmasının”, kendi içlerindeki hak ihllalerini, uluslararası mahkemeler gibi platformlara taşınması engellemek olduğunu da iddia ediyor.

 

Öncelik güvenlik

Buna karşılık, Pekin Üniversitesi’nden Çin’in uluslararası platformdaki siyaset bilimcilerden Jia Qingguo, ŞİÖ’nün “son derece başarılı ve ortak normlar üzerinde yükselen bir örgüt” olduğunu öne sürüyor. Qingguo’ya göre, bu ülkeler için “güvenlik“ en başlıca öncelik ve üyeler, pragmatik şekilde birbirleriyle dayanışarak, özellikle kökten dinci İslamcılara yönelik sorunlarını çözümlüyor.



 

“Kader birliği” ifadesi şaşırtıcı

TEMEL İSKİT / EMEKLİ DİPLOMAT:

Şangay Beşlisi bir sınır güvenliği teşkilatı olarak kuruldu. Bu örgüte tam üye olmak için NATO’dan ayrılmamız gerekir. AB adaylığımız da buna engel. NATO ve AB karşısındaki taahhütlerimizden sapma, onları yok sayma gibi bir ihtimali mümkün görmüyorum. Ancak burada bir zihniyet meselesi de var. Davutoğlu bu anlaşmayı imzalarken “kader birliği”nden bahsetti. Bundan bahsetmesi bir eğilimi, bir amacı ifade ediyor. B ifadeler Türkiye’nin yönüyle bağdaşmıyor. Şangay Beşlisi üyeleri, demokrasiyle ilişkileri olmayan hatta diktatörlüğe kayan ülkelerden oluşuyor. “Kader ortaklığı”, ileri demokrasi iddiası karşısında şaşırtıcı bir ifade.


 

Başka adım atılacağını sanmıyorum

VOLKAN VURAL/ EMEKLİ BÜYÜKELÇİ:

Türkiye’nin çeşitli uluslararası örgütlerle diyalog ortamında olması yadsınamaz bir şey. Ancak bunu AB’ye alternatif diye düşünmek yanlış. Şangay Beşlisi, üye ülkelerin iç güvenlik kaygıları nedeniyle, özellikle de radikal İslam’a karşı önlem alma amacıyla kuruldu. Ekonomik bir birlik oluşturma isteği de var ancak bugüne kadar atılmış çok ciddi bir adım yok. AB her şeyden önce demokrasi üzerine kurulmuş bir proje. Türkiye de bu birliğin bir parçası olmaya çalışıyor. Şangay Beşlisi’nin böyle bir demokrasi iddiası yok. Ortaklıkta başka bir adım atılacağını sanmıyorum. Bu statüde kalınır. Ancak tam üyeliğin bence bir sakıncası yok.


 

Rusya şantaj aracı olarak kullanılıyor

HAKAN AKSAY / GAZETECİ:

Türkiye’nin bu yöndeki başvurusu haziranda kabul edilmişti. Bu atılan imza da yeni bir hamleden çok prosedür olarak değerlendirilmeli. Türkiye başta Rusya olmak üzere tüm Avrasya ülkeleriyle ekonomik işbirliğini geliştiriyor. Siyasi alandaki gerginlik ise Putin’in 2004’te yaptığı Türkiye ziyaretinin ardından azalmaya başladı. İki liderin yaptığı görüşmelerle ilişkiler iyice sıcaklaştı. Bunun ardından Türkiye, AB ve ABD’ye karşı Rusya’yı bir şantaj unsuru olarak kullanmaya başladı. Bunların biri diğerinin yerine konulamaz ve hükümetin bu anlamda biraz numara yaptığını düşünüyorum.

Türkiye’nin bölgenin güçlü ülkesi olmak gibi bir projesi var. Bunun için tüm uluslararası örgütlere katılmak istiyor. Bu anlamda Şangay Beşlisi ile yapılan anlaşma da mantıklı bir süreç. Bu örgüt siyasi ve askeri bir varlık olarak kuruldu. Rusya her zaman siyasi işbirliğine ağırlık verdi. Şimdi ise Çin’in etkisiyle ekonomik bir işbirliği modeli olarak ortaya çıkmaya çalışıyor. Türkiye’nin de buradan önemli ekonomik çıkarları olabilir.

Şangay Beşlisi ile AB birbirinin alternatifi değil. Bu tip örgütlerde bulunmak doğru bir karar. Ancak böyle işbirliklerini bir tehdit unsuru olarak kullanmak ucuzcu ve alaturka bir yaklaşım. Bunları uluslararası pratiği az olan bir iktidarın adımları olarak değerlendirebiliriz. Batı’nın da bu tehditlere inandığını sanmıyorum.
 

Taraf, 05.05.2013


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.