Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Ergenekon > O bombaların sırrı mütalaada ortaya çıktı

O bombaların sırrı mütalaada ortaya çıktı
2010 yılında bir ihbar üzerine Ankara’da durdurulan ve içinden 958 adet el bombası çıkan kamyon, büyük tartışma meydana getirmişti. O dönem, özel yetkili cumhuriyet savcısı, bombalarla ilgili takipsizlik kararı vermişti. Ergenekon davasında savcılık mütalaasına giren bomba uzmanlarının raporu, gerçeği ortaya çıkardı: Kamyonda ele geçirilen Özel Kuvvetler’e ait bombaların 733’ü, Ergenekon soruşturmasında bulunan bombalarla aynı seriden.

Zaman, 29.03.2013

Ergenekon davasının görüldüğü İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne sunulan savcılık mütalaasına Özel Kuvvetler ve Ergenekon terör örgütünün ‘bomba kardeşliği' de girdi. Emniyet ve Jandarma bomba uzmanlarından oluşan heyetin iki raporuna geniş yer verilen mütalaada, üç yıl önce Ankara'da ihbar üzerine bir kamyonda ele geçirilen Özel Kuvvetler Komutanlığı'na ait el bombalarının 733'ünün Ergenekon soruşturması kapsamında bulunan bombalarla aynı seriden olduğuna dikkat çekildi. Mesela 12 Haziran 2007'de Ümraniye'deki gecekonduda ele geçen üç adet el bombası tapasında FUZE M204 A1 LS-2-64 12-52 seri numarası yazıyordu. Ankara'da ele geçirilen 124 el bombası tapası üzerinde ise FUZE M204 A1 LS-2-65 12-52 seri numarası bulunuyordu. Emniyet Milli Bomba Bilgi Merkezi kayıtlarında yapılan incelemede de kamyondaki el bombalarının sadece Ümraniye'dekilerle aynı olmadığı ortaya çıktı. Söz konusu el bombalarının, Ankara Zir Vadisi, Sakarya, Sapanca ve İstanbul Poyrazköy mühimmatları ile İzmir'de bir cafeye atılan el bombası, Eskişehir'de emekli Binbaşı Fikret Emek'in evinde bulunan el bombaları gibi 9 farklı olayda ele geçen mühimmatla aynı seri ve kafileden olduğu tespit edildi.

Mahkemeye sunulan Ergenekon mütalaası, Ergenekon cephaneliğinin ilginç bağlantılarını ortaya koydu. Savcılık mütalaasına patlayıcılara ilişkin biri 2010, diğeri 2011 olmak üzere farklı tarihlerde hazırlanmış 2 rapor girdi. Raporlara ilişkin tespitler, Emniyet ve Jandarma bomba uzmanlarından oluşan heyet tarafından hazırlandı. Raporda sanıkların bombaların patlayıcı özelliklerini kaybettiği yönündeki iddialarının asılsız olduğu belirtilerek, mühimmatın kullanılabilecek durumda olduğu vurgulandı.

Ankara’da 10 Mart 2010 tarihinde bir ihbar sonucu durdurulan sivil kamyonda 958 adet el bombası bulunmuştu. Kamyon incelenmek üzere Emniyet Müdürlüğü’ne götürülmüştü. Krize sebep olan gelişmede askeri yetkililer bombaların Genelkurmay’a ait olduğunu belirterek incelemeye karşı çıkmıştı. Ancak polis, bombaların bilgilerini kayda aldıktan sonra kamyonu askeri yetkililere iade etmişti. Bu bilgiler bombaların Ergenekon cephaneliği kapsamında Sakarya ve Ankara Zir Vadisi gibi birçok yerde çıkan patlayıcılarla aynı seri ve kafileden olduğunu ortaya koydu. Ergenekon bombaları ile benzer olduğu saptanan bombaların Gölbaşı’ndaki Özel Kuvvetler Komutanlığı’na götürüldüğü belirtilmişti. Ergenekon kapsamında ifade veren tanıklar, Ergenekon’un çoğunluğu Özel Kuvvetler’de görev yapmış eski askerlerden oluştuğunu açıklamıştı. Ergenekon davası savcıları, mühimmatın üreticisi olan Makine Kimya Enstitüsü’ne (MKE) silahların ve bombaların ne zaman üretildiğini ve nereye verildiğini sordu. Gelen cevapta bombaların büyük bölümünün Kara Kuvvetleri Komutanlığı ve Jandarma Genel Komutanlığı için üretilerek ilgili komutanlıklara teslim edildiği açıklandı. Savcılar, sanıkların cephaneliği, sarf edilmiş gibi göstererek birlik dışına çıkarmış olabileceklerine dikkat çekti. Mütalaada, Ergenekon cephaneliğine ilişkin mahkemenin ikinci bir rapor daha hazırlattığı anlatıldı. Emniyet Genel Müdürlüğü Kriminal Polis Laboratuvarları Dairesi’nden ve Jandarma Genel Komutanlığı Kriminal Daire Başkanlığı uzmanlarından oluşan heyetin raporunda çarpıcı bilgiler yer aldı.

Raporda sanıkların, ‘Ümra-niye’den çıkan bombalar neden imha edildi?’ sorusunun cevabı verildi. Raporda az sayıdaki bombanın usulüne uygun olarak seri numarası ve bilgileri alındıktan sonra imha edildiğini bildirdi. Mahkeme, uzmanlara aynı üretim ve kafile numarasına sahip bombalarla işlenen olayların, aynı kişilerce işlenmiş olma ihtimali veya kişiler arasında irtibat veya bağlantı bulunma ihtimalini sordu. Aynı üretim ve kafile numarasına sahip el bombalarıyla işlenen olayların; hedefi, meydana geliş şekli, malzemelerin temin şekli gibi hususlar arasındaki bağlantıya dikkat çekildi. Bu tür durumlarda kişiler ve olaylar arasında bir bağlantı ihtimalinin gündeme gelebileceği belirtildi.

BAŞBUĞ, İŞLEM YAPILMASINDAN RAHATSIZ OLMUŞTU

Ergenekon davasının tutuklu sanığı olan o dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, bomba yüklü kamyona gelen ihbarı değerlendirerek işlem yapan cumhuriyet savcısından rahatsız olmuştu. Başbuğ, kamyondaki mühimmatın Silahlı Kuvvetler’e ait olduğunun öğrenilmesine rağmen askerle temas kurulmadığından şikâyet etmişti. Söz konusu aracın ve içindeki mühimmatın askere ait olduğunu öğrendikten sonra Ankara İl Emniyet Müdürlüğü’ne çekilmesini doğru bulmadığını belirten Başbuğ, ilgili cumhuriyet savcısı ve polisi şu cümlelerle eleştirmişti: “Bu şekildeki davranışlar kurumlar arasındaki karşılıklı güven duygusunu zedeler. Toplumda gereksiz yere gerginlik yaratır. Bakın burada zarar gören Türk Silahlı Kuvvetleri nihayetinde. Emniyetimiz de zarar görüyor. Adlî makamlar da zarar görüyor. Bu, devletin zarar görmesi demek. Bu kadar açık.”

Bombalar, kullanılmış gibi gösterilip çalınmış olabilir

Ergenekon davası savcıları, mühimmatın üreticisi Makina ve Kimya Endüstrisi Kurumu’na (MKE) el bombalarının ne zaman üretildiğini ve nereye verildiğini sordu. Gelen cevapta büyük bölümün Kara Kuvvetleri ve Jandarma Genel Komutanlıkları için üretilerek ilgili komutanlıklara teslim edildiği açıklandı. Savcılar, cephanelerin sarf edilmiş gibi gösterilerek birlik dışına çıkarılmış olabileceğine dikkat çekti.


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.