Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Ekonomik Gündem > Cari açık saatli bomba!

Cari açık saatli bomba!

Bülent Eczacıbaşı, dünyada makro dengeler değişirken gelişmekte olan ülkelere büyük fon girişlerinin devam edeceğini söylüyor. "Cari açık finanse edilebildiği sürece sorun yok" felsefesini ise saatli bombaya benzeterek bunun değişmesi gerektiğini anlatıyor.

İstanbul Atatürk Havalimanı’nın CIP salonu en kalabalık günlerinden birini yaşıyor. İçeride adım atacak yer yok. Sabahın erken saatlerindeki bu yoğunluğun nedeni, tam bahar geldi derken, şiddetli bir kışın ortasına düşen Avrupa’nın bazı kentlerine yönelik uçuşlardaki rötarlar. 
Bir grup gazeteci olarak bizim rotamız Frankfurt. 2.5 saatlik rötarın ardından Eczacıbaşı Holding’in Vitra standında göstermek istediği yenilikçi ürünleri ve fuarı görmek için yola çıkıyoruz. Ancak 3 saatlik yolculuğun ardından Frankfurt Havalimanı’nın uçuşa kapandığını öğrenince, sürpriz adresimiz Münih oluyor. 
Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı da fuarda yapacağı değerlendirmeleri Münih’te yapıyor. Eczacıbaşı, dünya ve Türkiye ekonomilerinin son durumuna ilişkin bir ufuk turu ile başlıyor konuşmasına. Notları şöyle: 

Cari açık bomba 
“ABD’de ekonomi yavaş yavaş toparlanırken siyasette kutuplaşma yaşanıyor. Avrupa Birliği’nde ise büyük ekonomik sorunlar devam ediyor. Gelişmiş ülkeler lokomotif olma rolünü kaybediyor. Gelişmekte olan ülkelerle gelişmiş olanlar arasında fark da hızla kapanıyor. Örneğin kişi başına gelir farkı 1990’da 10 katmış. 2011’de 6 kat. 2017’de 5 kata ineceği tahmin ediliyor. Gelişmekte olan ülkelerin dünya ekonomisindeki payı artıyor. 2002’de 42, 2011’de yüzde 48. Bu gelişme nedeniyle dünyada risk haritası değişiyor.” 
Türkiye’de 2011’in büyüme açısından yüz güldüren bir yıl olduğunu ancak cari açığın yüzde 10 düzeyine geldiğini anlatan Eczacıbaşı, cari açık için saatli bomba benzetmesini bir Laz fıkrası ile anlatıyor: 
“Temel yatağının altında tık tık tık diye bir ses duymuş. Karakolu arayıp ‘Komiserim yatağımın altında saatli bomba var’ demiş. Komiser de ‘nereden anladın’, diye sormuş. ‘Tık tık tık diye ses çıkarıyor’ yanıtını vermiş Temel. Komiser de ‘Tık tık tık diye ses çıkardığı sürece sorun yok’ demiş.” 
Eczacıbaşı, “Cari açık finanse edilebildiği sürece sorun yoktur” demenin biraz buna benzediğini belirtiyor ve şunları söylüyor: 
“Burada bir saatli bomba var. Ne zaman patlayacağı belli değil. Bugün patlamayacak, yarın patlamayacak ama bu fonlar akıyor. Günün birinde çıkma riskini beraberinde getiriyor. Bu nedenle başarılı bir operasyon yapıldı diye düşünüyorum 2012’de. 2013’te daha iyi sonuçlar beklemek mümkün. Bu bir tehlike olarak görüldü. Bir soğutma operasyonu devreye girdi. İsabetli bir politikaydı. 
‘Cari açık finanse edilebilir olduğu sürece sorun değildir’ görüşünün tehlikeli olduğunu kabul etmemiz gerekir diye düşünüyorum” diyor. Eczacıbaşı’nın 2013 öngörüsü ise şöyle: 
“2013’te sağlam zemin üzerine kurulan daha iyi bir yıl yaşayacağız.” 
Eczacıbaşı’nın yeni stratejilerini de özetleyen Bülent Eczacıbaşı, değişimi şöyle anlatıyor: 
“Gelişmiş ülkelere verdiğimiz ağırlığı azaltmayı hedefliyoruz. Bunun somut adımı Rusya’da yaptığımız yatırım. Gelişmekte olan ülke pazarlarına dikkatimizi yönelteceğiz. Üretim merkezlerini çeşitlendireceğiz. Bunların içerisinde Hindistan var. İkinci stratejimiz inovasyonu geliştirmek. Bozüyük merkezimizin sonuçlarını almaya başladık. Bir başka konu markalaşma. Almanya’da üç marka satın aldık. Daha fazlası için arayışlarımız sürüyor.” 
“Pazarlarımız içinde bugün hâlâ batı Avrupa ülkeleri büyük çoğunlukla önde” diye devam eden Eczacıbaşı şunları ekliyor: 
“Trendleri öngörebilseydik belki de biz daha önce yatırımlarımızı gelişmekte olan ülkelere kaydırırdık. Ama pek çok kuruluş gibi istikrarlı pazarlara biz de güvendik. Son krizlerin bize öğrettiği gelişmiş ülkelerde de krizlerin yaşanabileceği ve gelişmekte olan ülkelerde yatırımların daha da kârlı olabileceği idi. Bunu görmekte geç mi kaldınız dersen evet derim doğrusu. “ 
Eczacıbaşı’nın “İmralı sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz” sorusuna yanıtı ise şöyle: 
Hükümetin kararlılığını kutlamak lazım diye düşünüyorum. Kararlılık gösteriyor. Zor ve riskli bir süreç başlatıyor. O bölgeye yatırım yapmayı her zaman planlıyorum.

 

Biz adam olduk

Bülent Eczacıbaşı’nın Türkiye’de 10 yılda yaşanan değişimlere ilişkin de ilginç yorumları var. Eczacıbaşı ekonomiye, kamu yönetimine ve en önemlisi kendimize güvenin arttığını belirterek şunları söylüyor: 
Normalleşme ve güven artışı yaşadı Türkiye. Yaşadığımız krizler normal değildi. Şimdi tasarruf açığı, cari açık gibi bazı sorunlarımız elbette var. Onun için de normaliz. Ama ekonomiyi tarumar eden krizler yaşamıyoruz. Tam tersine krizleri atlatabiliyoruz. 
Hem yerli hem yabancı yatırımcının Türkiye ekonomisine güveni arttı. Büyük bir ekonomi olduğuna dair bir bilinç yerleşti. 
Kamu ekonomisine güven çok arttı. Kamu yönetiminin sorunlara hâkim olduğu, yetkin insanların iş başında olduğu, gereken tepkilerin zamanında verildiği bilinci hepimizde yerleşti. 
En önemlisi kendimize güven geldi. Bizler açısından gerçek bir transformasyon. Çünkü biz on yıllarca ‘biz yapamayız biz başaramayız biz adam olmayız’ dedik. Biz enflasyonu çözemeyiz, turizm yapamayız, ihracat yapamayız, yabancı sermayeyi getiremeyiz. Derken şimde tam tersine bir psikoloji girişimcilerimizde, yöneticilerimizde, ekonomideki aktörlerde hâkim oldu. 
Ya biz yaparız yapıyoruz işte. Bunun getirdiği psikolojik güç son derece önemli. Girişimcilik yatırım çok büyük ölçüde moral işi. Cesaret edebilme işi. Elinde o gücü görebilme işi. Bu büyük bir kazanım. 
Ancak artık yeni bir döneme girilmesi gerektiğine de işaret eden Eczacıbaşı, “Bu güvenle ne yapmalıyız? Bizim büyüme modelini artık değiştirmemiz lazım. 
2023 yılına yönelik olarak çok büyük hedefler koyduk. Bu modelle bu hedeflere gidebilir miyiz? Ben gidebileceğimizi düşünmüyorum. Yeni model maliyete dayalı rekabet gücünden, inovasyona dayalı rekabet gücüne erişmemiz lazım. Bu da bir ülkede iklimin yaratılması ile olabiliyor. İnovasyon bir iklim meselesi. Eğitimle Ar-Ge ile ilgisi var. Rekabet ortamı ile ilgisi var” diyor. 

 

Üçüncü kuşak hızlı geliyor

Eczacıbaşı, Frankfurt fuarını izlemesi için kızı Esra’yı da yanına almıştı. Esra, Harvard Üniversitesi’ni geçen yıl bitirmiş. Ekonomi ve sanat tarihi eğitimi gören Esra, holdingde çalışmaya başlamış. İstanbul Modern’de ilk projesini gerçekleştiren Esra, sanayiye de çok ilgili. Holding’te ilk işi ‘stratejik planlama.’ Sanatı çok sevdiğini bu alanda Türkiye’de yapılacak çok şey bulunduğunu heyecanla anlatıyor. “Bir şeyleri kaçırmak istemediğim için Türkiye’ye döndüm” diyor. Bu arada ABD’de bir arkadaşı ile startup bir şirket kuran Emre ise Türkiye’nin kaybolma tehlikesindeki sanat dallarına ilişkin ürünleri buluyor ve pazarlıyor. 
Yani şimdilik kendi kanatları ile uçmayı seçmiş. Ancak okulu bitince holdingde çalışacak. Kurumsallaşmayı zaten gerçekleştirmiş olan gruba işi seven yeni patronlar da geliyor. 

Fuarda en büyüklerden biri

Uluslararası Yapı Fuarı iki yılda bir yapılıyor. Her ne kadar biz fuara katılamasak da gazeteci arkadaşımız Şükrü Andaç imdadımıza yetişiyor. CEO Erdal Karamercan, Vitra’nın bu yıl 4 yabancı tasarım ofisinin elinden çıkan serilerle devlerin arasında iddiasını açıkça ortaya koyduğunu anlatıyıor. Bu tasarımcılar Fransız Christophe Pillet, İngiliz Ross Lovegrave, Alman NOA ve Finlandiyalı Pentagon.

Radikal, 17.03.2013


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.