Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Ekonomik Gündem > Başçı: İşgücüne katılım da istihdam da artıyor

'İşgücüne katılım da istihdam da artıyor'

Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, Türkiye'de ekonomik göstergelerin olumlu bir gidişata işaret ettiğini belirterek, ''Çok önemli istihdam artışı var. İşgücüne katılım da artıyor, istihdam da artıyor. Dolayısıyla oradaki göstergelerin hepsi aslında hizmet sektöründen de katkı geleceğini gösteriyor. Bunları birleştirdiğiniz zaman, (U) dönüş son çeyrekte başladı diyebiliriz'' dedi.

İsviçre'nin Davos kasabasında düzenlenen Küresel Ekonomi Forumu'na katılan Başçı, ''İstanbul Finans Merkezi, Yükselen 2023 Vizyonu'' paneli sonrasında gazetecilerin sorularını yanıtladı. Başçı, Türkiye'nin bir U dönüşüne girip girmediğinin sorulması üzerine, ''Elbette, son çeyrek gayrisafi hasıla verileri açıklanmadı ama, onunla ilgili bütün göstergelere bakıyoruz. Sanayi üretimine bakıyoruz, hizmetler sektöründe istihdama bakıyoruz, çok önemli istihdam artışı var. İşgücüne katılım da artıyor, istihdam da artıyor. Dolayısıyla oradaki göstergelerin hepsi aslında hizmet sektöründen de katkı geleceğini gösteriyor. Bunları birleştirdiğiniz zaman, sizin bahsettiğiniz dönüş son çeyrekte başladı'' dedi.

Başçı, aralık ayındaki sanayi üretim artışının ocakta devam edip etmeyeceği sorusuna, şöyle karşılık verdi:

''Türkiye'de şu anda son çeyrekteki büyüme trendi ılımlı diye nitelenebilir. Ama bir önceki çeyrekten, üçüncü çeyrekten biraz daha güçlü. Çeyrekten çeyreğe bakmak daha sağlıklı olabilir. Bir önceki çeyrekteki büyümeden, çeyrekten çeyreğe baktığımızda, biraz daha kuvvetli bir büyüme gelecek. İlk çeyrekte büyük ihtimalle biraz daha kuvvetlenecek. Bununla ilgili bazı öncü göstergeler de var. Öncü göstergelerden en önemlisi belki tüketici güven endeksleri ve tüketici harcama eğilimi. Bir de bizim arkadaşların kartlı harcamalardan baktıkları bir endeks var. Ona da bakıyoruz. Tüketim harcamaları açısından orada da bir hızlanma var. Bu bizce sağlıklı, çünkü biz şunu istiyoruz; Makas çok açılmıştı. İç taleple ihracat talebi arasındaki makas çok açılmıştı. İç talep çok çok kuvvetli artarken ihracat malum yurt dışındaki sebeplerle kuvvetli artamıyordu. O zaman da bu dış dengede bir bozulma olarak yansıyordu. Onun için biz büyük bir çaba harcayarak aslında 2012 yılında dengelenmeyi büyük ölçüde başardık. İç talep daha yatay gitti, ihracat artmaya devam etti.''

 

-''Yüzde 4'ü rahatlıkla aşabiliriz''-

 

Başçı önceye göre şu anda ekonominin çok daha iyi noktada olduğunu belirterek, ''Artık hem iç talep artabilir ılımlı bir şekilde, aynı zamanda ihracat da artabilir. İhracatın diyoruz biz, büyümeye yaptığı katkı kadar iç talep de katkı yaparsa, bu defa iki ayak üstünde bir büyüme sağlanacağı için çok rahatlıkla biz (yüzde) 4'ün aşılabileceğini de düşünüyoruz. Yani 4'ün üzerinde bir büyüme olabilir diye düşünüyoruz'' şeklinde konuştu.

Türkiye'nin büyümesinde iç dinamiklerin önemine dikkati çeken Başçı, ''Türkiye bunu kendi iç dinamikleri ile gerçekleştirecek. Öyle batıda olduğu gibi bir mali teşvike ihtiyaç yok bizde. Kendi dinamiklerimiz zaten çok kuvvetli. Orada da iyi bir noktaya geldik diye düşünüyoruz. Dolayısıyla bizim finansal istikrar vurgusunu daha çok yapmamızın sebebi bu. Büyüme dinamiklerimiz zaten güçlü. Dikkat edersek eğer, enflasyonu düşük tutarsak, finansal istikrara dikkat edersek, Türkiye gerçekten sürdürülebilir, daha hızlı büyüme hızlarına kavuşabilecek. Geçmiş dönemlerde olduğu gibi iniş çıkışlı büyümeden ziyade, daha dengeli, daha sürdürülebilir şekilde, daha öngörülebilir bir şekilde büyüyecek diye düşünüyoruz'' ifadelerini kullandı.

 

-''Yüzde 15, iyi bir kredi büyümesi''-

 

Başçı, kendisine ocak ayında kredilerdeki hızlanmanın endişe kaynağı olup olmadığının sorulması üzerine, şunları dile getirdi:

''Bunu biz yönetebiliriz diye düşünüyoruz. Orada o dönüşün görünmesi de aslında bir anlamda iyi. Bir miktar yıl sonu etkisi vardır. Yıl sonlarında bankalar kendilerini büyük göstermek için hem aktiflerini hem pasiflerini biraz büyütmeye çalışırlar. Ondan da arındırdığınızda yine oldukça kuvvetli. Orada bu yönetilebilir diye düşünüyoruz. Yılın sonuna geldiğimizde büyük ihtimalle 15'e daha yakın bir noktaya varacağız. Yüzde 15 gerçekten iyi bir kredi büyümesi. Çünkü bazımız çok büyüdü.

Neden? Çünkü normal bir yılda 5 enflasyon, 5 büyüme için koysanız, 5 puan da finansal derinleşme için koyuyorsunuz. Kredilerin GSYH'ya oranı bugünlerde her yıl iki puan artabiliyor. İki puanlık artış bizim trendle uyumlu. Tarihsel trendle uyumlu. Bizim gibi ülkelerin trendleriyle de uyumlu. Normal bir artış bu. Onun ötesine geçtiğiniz zaman, biz eğer az ötesine geçtiyse küçük adımlar, aşırı hızlandıysa o zaman büyük adımlarla sıkılaştırıcı yönde likidite politikasıyla bunu dengeleyebiliriz. Likidite politikası da şu anda şöyle çalışıyor. Döviz likiditesi ayağında çalışabiliyoruz. Zorunlu karşılıkları artırdığımız zaman, ister YP olsun ister Türk Lirası olsun, aslında döviz likiditesini de beraber çekiyoruz. En son attığımız adıma dikkat ederseniz, 2,5-3 milyar dolar bir döviz likiditesini bizim rezervlere ekleme imkanımız oldu. O kadar kısım krediye dönüşmek yerine Merkez Bankası'nın rezervlerini artırmış oluyor. Bu aslında Türkiye'nin bir yandan dayanıklılığını artırıyor. Türkiye'nin rezervlerinin yeterliliği artık sorgulanmaz oluyor, daha az sorgulanır hale geliyor.''

Erdem Başçı, 2013'ün nasıl bir yıl olacağını kimsenin önceden bilemeyeceğini belirterek, ''Şu anki başlangıç trendi, çok kuvvetli bir sermaye akımı var. Gelişmekte olan ülkelerin hepsine, sadece Türkiye'ye değil. Çok kuvvetli bir iten faktör var, o da küresel parasal genişleme. İlave olarak bir de faizlerin çok düşük olması parayı itiyor'' dedi.

 

-''Sermaye akımları kuvvetiyken TL o kadar çok değer kazanmasın''-

 

Başçı, dünyanın ve Türkiye'nin karşısındaki risklere değinerek, ''Her ülkede kendine has çok zorlu problemler var. Amerika'nın problemleri ayrı, Avrupa'nın problemleri ayrı, Japonya'nın problemleri ayrı, Çin'in kendine has problemleri var. Daha ziyade Türkiye üzerinde baktığımızda sermaye akımlarındaki oynaklık diyoruz biz ona. Orada da sermaye girişleri kuvvetlendiği zaman, döviz kurları üzerine baskı yapıyor, Türk Lirası'na değer kazandırıyor, kredilerde de haddinden fazla bir genişlemeye yol açabiliyor. Çıkış olduğu zaman da tam tersi oluyor. Türk Lirası değer kaybediyor, bu defa krediler de yavaşlıyor, veya bazen eksiye bile dönebiliyor. Biz buna iktisat literatüründe 'ani duruş', 'ani duruş riski' diyoruz. Önce iyi hissediyorsunuz kendinizi, ama daha sonra ani bir çıkış olduğu zaman da çok kötü hissediyorsunuz. Biz diyoruz ki, bunu yumuşatacak politikalar uygulayalım. Sermaye akımları kuvvetiyken Türk Lirası o kadar çok değer kazanmasın. Yine değer kazanacak, kaçınılmaz bu belki ama o kadar çok kazanmasın. Biz onun biraz yumuşatalım'' şeklinde konuştu.

Türk Lirası'ndaki değerlenmeyi Türkiye'nin hangi araçla yumuşatacağına ilişkin de Başçı, ''Türkiye'de kısa vadeli faiz farklarını azaltalım'' dediklerini söyledi.

Kısa vadeli faiz farkları ne kadar azaltılabilirse, çeken faktör olarak görülen bu fark cazibesinin biraz daha azalacağını anlatan Başçı, ''Dolayısıyla oradaki değerlenme baskısını bir miktar almış olacağız. Fakat bunu yapınca bir defa krediler patlamasın diye, kredilerde çok anormal bir yükseliş olmasın diye, bu defa makro ihtiyati önlemler setini kullanıyoruz. Bunu devreye sokuyoruz ki krediler de makul bir şekilde büyüsün. Dolayısıyla hem kredilerdeki aşırı artışı yumuşatmaya çalışıyoruz, hem de döviz kurundaki aşırı değerlenmeyi yumuşatmaya çalışıyoruz'' dedi.

Başçı, tam tersi olduğu zaman da bu politikaları tam tersi çalıştırarak, Türk Lirası aşırı değer kaybetmesin, krediler de çökmesin ani duruş durumlarında diye bir yerde cephane biriktiriyor, ondan sonra bunu kullandıklarını anlatarak, ''Böyle bir dengeleyici bir politika. Bunu şimdi tabii istikrar politikası ile yapabilirsiniz, yani politika araçlarını kullanarak yapabilirsiniz. Bir de otomatik dengeleyicileri kullanarak yapabilirsiniz. Biz dedik ki yavaş yavaş otomatik dengeleyici mekanizmalar da kuralım, onları kullanalım. Çok da fazla politika inisiyatifine ihtiyaç kalmasın. Onunla ilgili üç tane mekanizma gerçekleştirdik. Bunlardan bir tanesi vadeye dayalı zorunlu karşılıklar. Kısa vadelerde yüksek, uzun vadeli yükümlülüklerde düşük zorunlu karşılılıklar.''

Zaman, 28.01.2013

Başçı: 25 bin dolar kişi başına geliri rahat geçeriz
Başçı, "Türkiye yüzde 5'in üzerinde reel büyüme hızlarını yakalar ve 25 bin dolar kişi başı milli geliri rahatlıkla geçeriz diye düşünüyorum" dedi

Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, ''Yüzde 5'lik enflasyon hedefine ulaşıp bunu herkese gösterdikten sonra belki hükümetle oturup tartışıp daha düşük bir enflasyon hedefleyebilir miyiz diye bakacağız'' dedi.

İstanbul Suriçi Grubu Derneği tarafından düzenlenen İstanbul Toplantıları'nda konuşan Başçı, ''Davos'ta herkes farklı problemleri konuşurken, biz Türkiye olarak biraz daha farklı çalışmalar yaptık. Çok da fazla kamuoyuna yansımadı. İstanbul'un 2020 olimpiyatlarını alması amacıyla kulis çalışmalarında bulunduk. Herkes Avrupa'daki ekonomik krizleri tartışırken, Ortadoğu'daki siyasi gelişmeleri değerlendirirken, biz Türkiye olarak geleceğe baktığımızı bir kez daha gösterdik. Birçok toplantıda katıldığımız ya da katılmadığımız toplantılarda olumlu ve iyi örnek olarak ülkemizin ismi diğer ülkelerle birlikte anıldı'' dedi.

Türkiye'nin on sene önce krizle uğraşan bir ülke olduğunu, bu süre içerisinde yapılanları hatırlatan Başçı, önümüzdeki on yıl içinde yapılacaklara değinerek ''Dünyada 2008 yılında başlayan krizden sonra yeni bir döneme girildi. Bu dönem özet olarak düşük büyüme dönemi olarak adlandırılabilir. Böyle bir ortamda Türkiye'nin diğer ülkelere göre nispi büyümesi daha yüksek olacaktır. Yeter ki doğru politikalara devam edelim. Dünya yavaş büyürken biz dengeli, sürdürülebilir, istikrarlı ve tempolu bir büyüme hızına kavuşursak aradaki kalkınma farkını büyük ölçüde kapatabiliriz'' şeklinde konuştu.

Kalkınma farkını kapatabilmek için enflasyon ile ilgili belirsizliğin, ortadan kaldırılması gereken bir engel olduğuna dikkati çeken Başçı, ''2001 krizinden sonra kanun değişikliği ile Merkez Bankası'nın hükümete borç vermesi yasaklandı. Hükümetle birlikte Merkez Bankası ortak bir enflasyon hedefi tespit eder ve bu hedefe ulaşmak da, Merkez Bankası'nın araç bağımsızlığı ve operasyonel bağımsızlığı vardır. Bugün itibariyle yüzde 5'lik enflasyon hedefine geldik. Yüzde 5'lik enflasyon hedefine ulaşıp bunu herkese gösterdikten sonra belki hükümetle oturup tartışıp daha düşük bir enflasyon hedefleyebilir miyiz diye bakacağız'' diye konuştu.

Merkez Bankası'nın hesap verilebilirlik mekanizmasının olması gereken bir zorunluluk olduğunu ifade eden Başçı, merkez bankalarının enflasyonla ilgili sorumluluğunu hatırlatarak, şunları kaydetti:

''Enflasyonun yüksek olması da kötü, bir sıkıntı, haddinden fazla düşük olması da önemli bir sıkıntı. O da büyümeye zarar veriyor. Ne kadar düşük olmasın; eksi olmasın. Eksi enflasyon bir sıkıntı kaynağıdır. Enflasyonun olması gereken doğru değer nedir? Bir miktar artı enflasyon olmasında fayda var. Ama yüksek olmayacak. Gelişmiş ülkeler bunu yüzde 2 diye öngörmüşler.

Enflasyonun çok düşüğü de kötü çok yükseği de kötü. Bizim için yüzde 5'lik hedef 3 yıllık dönem için gayet iyi bir hedef. Büyümeyi en çoğa çıkartacak bir enflasyon hedefi olarak düşünülebilir mevcut ortamda. Fakat bunu daha sonra 4,5'e, 4'e indirir miyiz takip eden yıllar için müzakere ederiz. Ama önce şu yüzde 5'lik hedefi gösterelim.''

-''2023'te 25 bin dolar kişi başı milli geliri rahatlıkla geçeriz''-

Kalkınmanın önündeki diğer bir engelin aşırı yüksek borç olduğunu belirten Başçı, kamu borcunun ülkelerin gelirlerine oranının belli bir seviyesine geçmesi halinde büyümeden çaldığını söyledi. Bugün batıdaki birçok ülkede ve Japonya'da kamu borcunun gayrisafi hasılaya oranının yüzde 100 ve yüzde 100'ün üzerinde olduğuna dikkati çeken Başçı, şunları aktardı:

''Japonya ve Avrupa'da borç kamburu kamuda arttı. Şimdi de bu oranın azaltılması için çalışmalar yapılıyor. Bu büyümenin önünde önemli bir engel. Peki aynı şeyi özel sektör için söyleyebilir miyiz? ABD'de özel sektörün borcu gayrisafi hasılanın yüzde 100'üne yakın... Buradan çıkarılacak ders şu: Hiçbir şeyde aşırıya kaçmadığımız gibi borçlanmada da aşırıya kaçmamamız lazım.

Türkiye'de durum ne? Türkiye'de kamu borcunun gayrisafi hasılaya oranı yüzde 70'lerden çok kısa bir zamanda geçen yıl yüzde 37'lerin altına düşürüldü. Orta vadeli programa baktığımızda üç yılın sonunda bu oranın yüzde 31'e belki daha da aşağıya düşmesi öngörülüyor. Demek ki Türkiye'de büyümenin önündeki bir engel daha kalkmıştır.''

Başçı, gelecek on yıldan ümitli olduğunu söyleyerek, ''Fiyat istikrarına dikkat ettiğimiz sürece, aşırı hızlı borçlanma konusunda biraz daha titiz davrandığımız sürece biz çok rahat bir şekilde kişi başına nispi büyüme hızımızı daha artırabiliriz'' dedi.

Yapısal reform alanlarında ilerleme sağlandıkça özel sektörün önündeki engellerin de kalkmasıyla birlikte Türkiye'nin potansiyel büyüme hızının artacağını ifade eden Başçı, 2023 yılında 25 bin dolar kişi başı gelire ulaşabilme konusunda şöyle konuştu:

''Reel büyüme hızı yüzde 5 bizi o noktaya ulaştırır. Diyorlar ki 'biz hesaplıyoruz yüzde 7 olması gerekiyor reel büyüme hızı, bu nasıl oluyor?' ABD doları ile ölçüldüğü için 2023 yılındaki 25 bin dolar bugünün 25 bin doları değil. ABD dolarında da enflasyon var. Dolayısıyla yüzde 2, ABD dolarına enflasyon koyduğunuz zaman bizdeki yüzde 5'lik reel büyüme dolar bazında yüzde 7'lik büyümeye denk geliyor. 25 bin dolara çok rahat ulaşırız. Ama bunun daha iyisini mutlaka yapmalıyız. Bankacılık konusuna dikkat ettiğimiz, finansal kriz yaşama ihtimalini azalttığımız sürece ve bir de yapısal reformlar alanında ilerleme sağlandığı sürece Türkiye yüzde 5'in üzerinde reel büyüme hızlarını yakalar ve 25 bin dolar kişi başı milli geliri rahatlıkla geçeriz diye düşünüyorum.''

haberturk.com, 27.01.2013


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.