Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Balyoz Harekat Planı > Hangi delillerin orijinali sizde

Hangi delillerin orijinali sizde

Balyoz davasını gören mahkemenin gerekçeli kararının yankıları sürerken, Genelkurmay’ın yalanlayamadığı deliller, kabul etmediklerini de doğruluyor

Balyoz davasında mahkemenin verdiği gerekçeli kararı okuyorum. Zinde kuvvetler, bazı medya mensupları, Genelkurmay Başkanlığı ve mahkeme heyetinin açıklamalarını davayı sulandırmak için kullansa da gerekçeli kararı okudukça 2003 yılında Türkiye’nin uçurumun kenarından döndüğünü tekrar görüyorum.

Bugün sizlerle gerekçeli karardaki ilginç bir noktayı paylaşacağım. Hatırlayacağınız gibi soruşturmanın ilk açıklandığı günden itibaren sanıklar, avukatlar ve bazı medya mensupları olayı sulandırmak için var güçleriyle çalıştılar.

Gerekçeli kararın “yansılar” kısmını okurken gülümsedim. Aklıma onlar geldi. Gülümsememin nedenini birazdan sizlerle paylaşacağım. Önce “Yansılar”dan neyin kastedildiğini açıklayayım.

Çetin Doğan komutasındaki cunta, 2003 yılının mart ayında darbenin son provasını yapmak üzere seminer adı altında toplanıyor. Tüm birlikler hazırlıklarını tamamlayıp, mart ayı başında planları 1. Ordu Komutanlığı’na getiriyor. Planlar CD’ler ve klasörler içinde. İstanbul’a geliniyor ve Çetin Doğan komutasındaki cunta yapılanmasına hazırlıklar anlatılıyor.

Toplantı, 1. Ordu Komutanlığı’nın seminer salonunda yapılıyor. Hazırlanan krokiye göre toplantı yuvarlak masayı andıran, ortada Çetin Doğan ve ekibi, sağ ve sollarında 1. Ordu’ya bağlı birlikler düzeniyle yapılıyor. Her birlik sunum yapmak üzere söz alıyor. Ve hazırlanan sunumlar da perdede katılımcılara gösteriliyor. İşte bu hazırlanan sunumlar “Yansı” olarak adlandırılıyor. Perdeye yansıtılan kimi zaman görsel, kimi zaman yazılı planlar üzerinden darbe konuşması gerçekleştiriliyor. Bu yansıların tümü Balyoz bavulunun içindeydi ve savcılığa teslim ettiğim belgeler arasındaydı.

Gerekçeli kararı okurken gülümsedim. Sanıklar savunmalarında 11, 17, 16 nolu CD’ler haricindeki 1-2-3 Nolu CD’ler başta olmak üzere tüm CD’leri kabul ediyorlar. “Seminerde kullanılmak üzere hazırladık” diyorlar. Ancak kabul ettikleri bu deliller, kabul etmedikleri üç CD’yi doğruladığı gibi, aynı bilgiler buralarda da var.

Zinde kuvvetler “ama o CD’lerde suç unsuru yok” diyeceklerdir. Ben de kendilerine “Peki o yansıları gördünüz mü, okudunuz mu?” diye soruyorum. Birazdan yansılardaki planlardan küçük bir bölümünü sizlerle paylaşacağım.

Sanıklar üç CD’yi yalanlarken diğer CD’leri neden mi yalanlamıyorlar? Soruyu şöyle sormak sanırım daha doğru. Neden yalanlayamıyorlar?

Bu CD’leri yalanlayamıyorlar, çünkü buna mecburlar. Neden mi? Nedeni çok açık. Bu CD’ler sunum yapılmak üzere 1. Ordu’ya getirilen yansılar ve toplantıda bu yansılar üzerinden bilgi veriliyor. Toplantıda CD’lere bakarak planlar anlatılıyor ve bunlar da ses kayıtlarında mevcut. Yani yansıları okudukları için kendi seslerini yalanlayamıyorlar.

Yalanlanan CD’ler ise toplantıda gündeme getirilmeyen bazı planlar ve listeler. Toplantıda gündeme getirilmediğini nereden anlıyoruz? Yine ses kayıtlarından. Çünkü kayıtlara bakıldığında sunumu yapan kişiler, bazı plan ve listelerin yanlarında bulunduğunu, klasörler içerisinde olduğunu, gizli ve hassas olduğu için perdeye yansımadığını itiraf ediyor. Hatta fişleme listeleri başta olmak üzere, göz altına alınacak, el konacak yerlerin listesinin de perdede olduğunu görüyoruz. Yani bazı planlar ve listeler katılımcılardan da saklanıyor.

Sanıkların kabul etmek zorunda kaldıkları yansılardan birkaç örnek vererek o gün ne konuşulduğunu hatırlayalım: “Tanklar şu meydana konuşlanacak, haritada mevcut, cezaevleri, marketlerin listesi perdede, göz altına alınacak kişiler perdede, AKOM sıkıyönetim merkezi olabilir, gözaltına alınacak kişilerin toplanacağı stadyumlar perdede... İsrail gibi sert tedbir alacağız, İstanbul’un üzerine çökeceğiz, İHL müdürü dahil herkesi göz altına alacağız, önce stadyumda toplayıp sonra sorguladıktan sonra cezaevine atacağız, Tüm listeler elimizde, örgütlerin, irticacıların, sinagogların listesi klasörde... Gözaltı timleri hazır, pastaneden fırınlara kadar tüm listeleri hazırladık, 12 Eylül gibi yapacağız, tepeleyeceğiz, askerî personel tüm kilit noktaları ele geçirecek, liderler bir gecede toplanacak, alışveriş merkezlerine el koyacağız, belediye kurumlarına asker atayacağız, belediye başkanını gözaltına alacağız, ateş açılacak, olaylara şiddetle müdahale edeceğiz, medyayı kontrol altına alacağız...” Ve daha fazlası.

İsmali Hakkı Karadayı’nın “Batı Çalışma Grubu’ndan haberim yok” dediği bir ülkede, Ertuğrul Özkök ve Özkökgillerin darbeyi kabul edeceğini düşünmek sanırım aptallık olur. Onlar bu kayıtlara “kahve muhabbeti, geyik” diyerek rollerini oynayacaklar. Onlar rollerini oynarken ben şunu merak edeceğim; Çetin Doğan mart 2003’te darbe toplantısı yaparken, Emin Çölaşan’ın Hürriyet ’te, Mustafa Balbay’ın Cumhuriyet ’te Hilmi Özkök’ü hedef alıp, Çetin Doğan’ı yücelten yazıların nereye koyacağız. Bir de aynı günlerde Vatan gazetesinden Leyla Umar’ın, Fazıl Say konserinde gördüğü Çetin Doğan üzerine dört gün “güzelleme” yazı dizisi yapmasını nasıl açıklayacağız? “Çetin Doğan anjio oldu” haberlerini büyütmenize girmiyorum bile.

Taraf, 10.01.2013


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.