Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Ergenekon > Ergenekon’da sona yaklaştıkça manipülasyonlar da artıyor

Ergenekon’da sona yaklaştıkça manipülasyonlar da artıyor
Ergenekon’da karar aşamasına gelinmesi, davaya karşı olanları rahatsız etti. Aydınlık’ta iddia edildiği gibi Tuncay Güney’in ‘Gülen cemaatine yakın olduğu’ ileri sürülüyor. 19 yıl önce çekilmiş bir fotoğraf üzerinden manipülasyon yapılıyor. Fotoğraftaki şahsın Güney olup olmadığı bile belli değil.

İşçi Partisi’nin yayın organı Aydınlık gazetesi, önceki gün “Ergenekon fotoğrafı” manşetiyle bir haber yayımladı. Dün de Vatan Gazetesi yazarı Mustafa Mutlu, “Ergenekon’un şifresi bu fotoğrafta gizli” başlıklı bir yazı yazdı. İki yayına konu olan bu fotoğrafta Fethullah Gülen Hocaefendi, eski CHP Genel Sekreteri Kasım Gülek, merhum müzisyen Cem Karaca ve Ergenekon davası firari şüphelisi Tuncay Güney olduğu iddia edilen bir kişi görülüyor. Fotoğraf, Gülen’in onursal başkanı olduğu Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın 29 Haziran 1994 günü Dedeman Otel’deki kuruluş gecesinde çekilmiş. Bazı kimseler, Ergenekon davasında esas hakkındaki mütalaanın açıklanmasından hemen önce yayınladıkları bu fotoğraf ile güya Ergenekon’un bir ‘tertip’ olduğu tezini ispatlamaya çalışıyorlar. Güney’in soruşturma süreci ve daha öncesindeki faaliyetlerine kısaca bakmak, bu tezin ne kadar dayanaksız olduğunu gözler önüne seriyor.

Peki Tuncay Güney kim ve Ergenekon sürecindeki rolü ne? Aydınlık’ın dediği gibi, “Ergenekon’u başlatan adam” mı Tuncay Güney, oldukça karışık ilişkilerin ortasında. Soruşturma sürecinde, Güney’le ilgili çok ilginç bilgiler ortaya çıktı. ‘İpek’ kod adıyla lağvedilen MİT Kontr-Terör dairesinde çalıştığı, JİTEM kapsamında Veli Küçük’ün haber elemanı olduğu gibi çeşitli iddialar ortaya atıldı. En sonunda da Aydınlık’ın haberinde iddia edildiği gibi “Gülen cemaatine yakın” olduğu ileri sürüldü. Hayatına kısaca baktığımızda Güney’le ilgili bu son iddianın yalan olduğu çok açık bir şekilde ortaya çıkıyor. Şöyle ki, Güney, Sabah’ta ofis boy olarak işe başlamış, daha sonra Milliyet, STV, Tercüman, HBB ve en son da Akşam gibi gazete ve televizyonlarda çalışmış. Yani Güney’in girip çıkmadığı bir basın kuruluşu kalmamış.

Ergenekon soruşturmasıyla yolunun çakışması ise 2001 yılında gözaltına alınmasıyla oluyor. Güney, 1 Mart 2001’de otomobil dolandırıcılığı soruşturmasında gözaltına alınıyor. Bu gözaltına alınma işlemini, ‘elindeki Ergenekon belgelerini almak’ amacıyla yapılan komplo olarak değerlendiriyor. Dönemin organize suçlarla mücadele şube müdürü ve daha sonra Ergenekon davası sanığı olan Adil Serdar Saçan tarafından sorgulanıyor. Güney’in iddiasına göre, işkence altında Ergenekon yapısı ile ilgili tüm bildiklerini anlatması sağlanıyor. Daha sonra da serbest bırakılıp yurtdışına kaçırılıyor. O sırada Güney’in anlattıklarından MİT şema yapıp bazı devlet yetkililerine gönderiyor ama bu süreçte herhangi bir yasal işlem yapılmıyor.

Güney’in adı, bu sorgudan sonra ilk kez 2008 yılında gündeme geliyor. Adil Serdar Saçan’ın, devlete ait gizli belgeleri emniyet müdürlüğünden kaçırarak görevi kötüye kullandığı gerekçesiyle yargılandığı dava dosyasındaki 6 çuval belge, Fatih adliyesinin emanetinden alınıp inceleniyor. Güney’in Ergenekon yapılanmasından bahsettiği 2001 yılındaki sorgu kaseti bu çuvallardan çıkıyor. Bu şekilde ses kayıtları da Ergenekon soruşturmasına dahil oluyor. 22 Ocak 2008’de emekli Tuğgeneral Veli Küçük gözaltına alınırken evinde yapılan aramalarda üzerinde el yazısıyla not alınmış Ergenekon belgelerinin asılları bulunuyor. Bunlar Güney’in ifadelerini doğruluyor. Bütün bunlara bakıldığında, Güney’in Ergenekon’u başlatan kişi olduğu iddiası çok abartılı. Güney’in ifadeleri önemli ama davanın tek delili değil.

Ergenekon soruşturması, 12 Haziran 2007’de Ümraniye’de 27 el bombası bulunmasıyla başladı. Veli Küçük’e giden yol da Tuncay Güney ifadesinden değil, Muzaffer Tekin ve Alparslan Arslan, yani Danıştay saldırısı üzerinden oldu. Eğer Güney’in ifadeleri Ergenekon soruşturmasını başlatacak olsa, 2007’de değil 2001’de başlatırdı. Dolayısıyla Güney, şu anda Ergenekon davasında tanık bile değil firari şüpheli. Savcılık, Güney’in, “terör örgütü” kapsamında faaliyet gösterdiğini iddia ediyor. Bu durumda, söz konusu fotoğraf değil de, Haziran 2012’de Yeni Şafak gazetesinde çıkan Veli Küçük’ün makam koltuğunda, ayrıca Küçük ve ailesiyle yemek masasında samimi fotoğrafları daha çok şey söylüyor. Sabah gazetesinin Kasım 2008’de Güney’in MİT’e ve JİTEM’e çalıştığına dair haberleri, MİT Kontr-Terör dairesi başkan yardımcısı Mehmet Eymür’ün, “Güney’i JİTEM ve İşçi Partisi’ne sızdırdık” şeklindeki açıklamaları, Güney’in ifadesine göre Veli Küçük’ün JİTEM adına kendisini Celal Talabani ve Mesud Barzani ile görüşmeye göndermesi gibi bilgiler birçok sorunun cevabını barındırıyor. Bunlar, Güney’in istihbarat elemanı olarak camiaya sızdırıldığını gösteriyor. Ayrıca, 5,5 yıllık soruşturma, 4 yıllık yargılama sürecinde Ergenekon dosyasında toplanan deliller derin yapının varlığını fazlasıyla ispata yetiyor. Bunlar Güney üzerinden yapılan kara propaganda ile örtülemeyecek kadar açık deliller.

Zaman, 08.12.2012


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.