Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Balyoz Harekat Planı > Örnek: Süründüklerini görmek en büyük arzum

Örnek: Süründüklerini görmek en büyük arzum
"Balyoz Planı" davasında Deniz Kuvvetleri Eski Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek esas hakkındaki mütalaaya karşı savunmasını yaptı.

Emekli Oramiral Özden Örnek bugünkü duruşmada yaptığı esas hakkındaki mütalaaya karşı savunmasını, "Bizler bu komployu hazırlayanları ve onlara yardımcı olanları tahmin edebiliyoruz. Bundan sonraki hayatımızda bu kişilerin en perişan hale gelip süründüklerini görmek en büyük arzumuz olacaktır. Bunun içinde elimizden gelen hiçbir şeyi esirgemeyeceğiz" diyerek bitirdi.

104'ÜNCÜ DURUŞMA

"Balyoz Planı" iddialarına ilişkin 250'si tutuklu 365 sanıklı davanın 104. duruşmasında tutuklu sanık sanık eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek esas hakkındaki mütalaaya karşı savunmasını yaptı. Örnek, mahkemeye sunduğu dilekçesinde 1927 adet çelişki, usul hatası ve hukuka aykırılıklara ilişkin bulgu sunduğunu belirterek, “364 masum insanın yargılanmasında sona geliyoruz. Böylece tamamen siyasi getiri sağlamak amacıyla kurgulanmış bir oyunun bu safhası da sona erecek. Umarım sonunda bu ülkede hukuk fakültelerinin gereksiz olduğunu kanıtlamayız" dedi.

"BALYOZ BİR KOMPLO"

Kasım 2002 -Ağustos 2003 döneminde TSK içerisinde bir darbeye teşebbüs hareketi olmadığını savunan Örnek, "Bu amaca yönelik olduğu iddia makamınca kabul edilen ama hukuki durumları ve geçerliliği davada tartışılmamış olan sayısal dosyalar sahtedir. Bütün Balyoz olayı bir komplo olup darbe ile beslenen, darbe olmasa bile yaratan hatta ortalığı boş bulursa kendisi sivil darbe yapan bir siyasi partinin ve onun yöneticilerinin siyasi getiri sağlamak için düzenledikleri veya düzenlenmesine göz yumdukları bir kurgudur" ifadelerini kullandı.

KAPLUMBAĞA KURYE

Gölcük belgeleriyle ilgili bilirkişi raporunun mahkemeye gelişini “trajikomedi" olarak nitelendiren Örnek, 14 Ocak 2011’de tamamlanan Donanma Askeri Savcılığı’nın 24 Mart 2011’de mahkemeye ulaştırıldığını söyledi. Örnek “Eğer rapor 11 Şubat 2011 öncesi gelseydi tasarlanan tutuklama gerçekleşemezdi. Soruşturma savcıları kendi lehlerine gördükleri Ahmet Erdoğan’ın raporunu bir veya iki gün içinde 1 Ordu Komutanlığı’ndan aldırmışlardır. Ama iş sanıkların lehine olan bir raporu aldırtmaya gelince kaplumbağa kurye olarak seçilmiştir" diye konuştu.

"TÜBİTAK'IN İÇİNE SİYASET BULAŞMIŞTIR"

Örnek “TÜBİTAK çalışanlarının bu davada bilirkişi olarak istihdamı yasaya aykırıdır. TÜBİTAK Bilirkişileri yasal olmayan şekilde seçilmişlerdirö diyen Örnek “İddia makamının Esas Hakkındaki Mütalaa’da esas aldığı bilirkişi raporları, iddianame tamamlanmadan önceki döneme aittirö diye konuştu. Dijital verileri ilişkin iki TÜBİTAK raporunun çarpıtılarak iddianame ve esas hakkındaki mütalaaya aktarıldığını savunan Örnek, "Bu kurumun içine siyaset bulaşmıştır. Kendi dergilerinin kapağına evrim teorisi mizansenini koyamamışlardır. Evrim teorisine inanmıyorlarsa bilimsel bir kurum değildir, inanıyorlarsa konmaması için siyasi baskı vardır. TÜBİTAK'ın bilimsel kalitesi ise alanına göre tartışılır. Bir kurumun bilimsel kalitesini söyleyebilmek için onunla iş yapmak gerekir. Bu kuruluşa 30'u aşkın proje verdim ve bir kısmının sonuçlarını aldım. Acaba iddia makamı kaç adet proje verdi? Eğer cevap hiç ise söylenti üzerine iddia inşa edilir mi? Size bildik bir lisandan söyleyeyim, kasaptan iyi fırıncı olmaz" sözleriyle TÜBİTAK'ı eleştirdi.

"DANIŞTAY'DA ÖNEMLİ BALYOZ'DA DEĞİL"

İddianamelerde ve esas hakkındaki mütalaada sanıklar lehine olan bilirkişi ve uzman raporlarının yok sayıldığını savunan Örnek, “İddia makamının iddiasının aksine suça dayanak olan dosyalar 1. Ordu bilgisayarlarında hazırlanmamıştır. Jandarma Yüzbaşı Hakan Erdoğan’ın sahteciliği tespit eden raporu, nedense savcılıkta kayboluyor ve bugüne kadar da bulunamadı. İşte bu davanın bir nevi dönüm noktası bu olaydır. Hakan Erdoğan’ın raporu soruşturmada normal işlem görseydi, Balyoz davası açılmazdı, kovuşturmada ise dava düşerdi" dedi. Balyoz davasına ilişkin belgeleri savcılığa veren Taraf Gazetesi yazarı Mehmet Baransu’nun ifadelerinin doğru yansıtmadığını öne süren Örnek şöyle konuştu: “MOBESE kamerası 21 Ocak 2010 günü araştırılsaydı Taraf gazetesine giren çıkanlar belli olacaktı. Danıştay cinayetindeki OYAK kamerası arızalı olduğu için kıyamet koparanlar, 19 CD geldikten sonra Taraf gazetesi girişini gösteren kameranın hangi tarihten itibaren ve neden arızalı olduğunu araştırmamışlar ve kamerayı tetkik için TÜBİTAK’a göndermemişlerdir. Danıştay cinayetinde kameraların arıza yapması önemlidir ama Balyoz davasında önemsizdir. Herhalde adil yargılama böyle olsa gerekir"

"KİLİT TANIKLAR ÇAĞRILMADI"

Gazeteci Mehmet Baransu ve Askeri Savcılığın bilirkişi raporunu hazırlayan Jandarma Yüzbaşı Hakan Erdoğan’ın tanık olarak çağrılması taleplerinin kabul edilmediğini belirten Örnek “Mahkeme kilit tanıkları çağırmazsa acaba biz tezimizi nasıl kanıtlayacağız. Tanıkların talep edilmesinin maddi gerçeğin ortaya çıkmasından başka bir amaçla istendiğini iddia makamı hariç kimse iddia edemez. Sanki gerçeğin ortaya çıkması ve 364 kişinin masumiyetinin kanıtlanması bazılarına ürküntü ve dehşet veriyor gibi bir hisse kapılıyoruz" dedi.

ERGENEKON'A TV DİZİSİ BENZETMESİ

Örnek, “Ergenekon davaları olarak adlandırılan ve bir televizyon dizisini andıran yargılamalar başladığından beri çözemediğim bir konu var. Neden tüm özel yetkili savcılar ve Özel yetkili Mahkemeler ‘adli bilişimci’ bilirkişi olarak daima TÜBİTAK’ı tercih ediyorlar? İl adli yargı adalet komisyonunca yayınlanan bilirkişi listelerinde adli bilişimci yeterinden fazla yer almaktadır. Ben esasında çözemediğim konunun cevabını çok iyi biliyorum ama mahkemede dile getirecek hukuki geçerliği olan kanıt bulamıyorum" ifadelerini kullandı.

YALMAN'IN TANIKLIĞI

Dava sürecinde 31 tanık dinlendiğini ifade eden Örnek, İddianame ve esas hakkındaki mütalaada “Kasım 2002 – Ağustos 2003 döneminde bir darbeye teşebbüs hareketinin dönemin Kara Kuvetleri Komutanı Aytaç Yalman tarafından engellendiğinin" yazılı olduğuna dikkat çekerek Örnek, “Bu konuda hiçbir yerde bir delil yoktur. Aytaç Yalman’ın soruşturma aşamasında ifadesi de alınmamıştır. Bu iddia Aytaç Yalman tarafından gerçeklenmediği sürece havada boşlukta duran bir iddiadır" dedi.

SES KASETLERİ

Eski 1. Ordu Komutanı Ergun Saygun’un savunması sırasında “Darbe planı yapıldığı iddia edilen seminer ses kasetlerinin Başbakan tarafından Aytaç Yalman’a verildiğini bizzat Yalman’dan öğrendim" dediğini anımsatan Örnek şöyle devam etti: “MİT, Emniyet, Jandarma Genel Komutanlığı, Genelkurmay Başkanlığı, Balyoz davasıyla ilgili kendilerinde basında çıkan bilgilerden başka bir belge veya bilgi olmadığını savcılara resmi olarak bildirmişlerdir. Bu kuruluşlar ‘bizde belge yok’ diyorsa Başbakan’a bu kasetleri bunların dışında birileri yani bir çete, yasadışı bir örgütün vermiş olması lazımdır. Bu kasetlerin yasal yollardan ele geçirildiğine dair bir tek bilgi, bir tek belge yok. Bavullu adam da yok. Bavullu adam var diyen kanıtlamak zorundadır"

EZAN SESİ

Örnek Mahkemede ses kasetleri dinlenirken Mahkeme Başkanı Ömer Diken'in her sesin sahibini sorduğunu ama kaset kaydında geçmiş olan ‘ezan’ sesi hakkında 'bunu kim okuyor' diye sormadığını belirterek, "Eğer bu sesler orijinal kayıtsa size haberim var. Kaydın yapıldığı yer ses geçirmezdir. Şimdi bu kayıtlarda ezan sesinin olması nasıl izah edilecek? Acaba Başbakan'ın verdiği kasetlerden mikrofon kullanarak kayıt yapılırken mi geçti? Yoksa kasetlerin üzerinde oynanırken mi oldu? Seminer üç gün sürdüğüne göre neden başka ezan sesi veya trafik sesi yok? Bu arada Başbakan’ın eline geçen kasetlerden bir kopya muhakkak Başbakanlıkta kaldığına göre bu kasetler nerededir? Aytaç Yalman’a verilen kasetler nerededir? Kendisindekilerin nerede veya ne olduğunu en iyi Aytaç Yalman bilir. Bu kasetler bulunup buraya getirilmeli ve mahkemenin elindekiler ile mukayese edilmelidir. Sahtekarlık böylece daha kolay ortaya çıkar" diye konuştu.

"HUKUK MU ÜSTÜNDÜR SİYASET Mİ"

Balyoz davasının siyasi bir dava olduğunu hep tekrarladıklarını ifade eden Özden Örnek, "Siyasal müdahalenin mahkemeler üzerinde hiçbir etkisi olmadığını söyleyenlerin, kral çıplak demesini zaten beklemiyoruz. Şimdi kendimiz bir yargılanma sürecindeyiz. Bugüne kadar bizlere nasıl davranıldığını gördük, bundan sonrasını da göreceğiz, neyi göreceğiz 'hukuk mu üstündür siyaset mi' onu göreceğiz dedi. "Balyoz komplosunun yegane hedefi TSK'dır" diyen Örnek, "Bu hedefin iki amacı vardır, geçmiş 80 yılın intikamını almak ve ve ülkeyi totaliter bir rejime doğru götürülmesinin yegâne engeli olan TSK’yi aşağılayarak, küçük düşürerek uydurma bahaneler ile suçlayarak tasfiye etmektir. Bu komployu hazırlayanlar faaliyetlerini tamamen iktidar partisinin ve bir cemaatin yöneticilerinin bilgisi ve teşviki ile yapmışlardır. Maalesef hazırlanan komplonun içinde yargı, emniyet, medya ve TSK’den bazı hain kişiler vardır" diye konuştu. Örnek sözlerine şöyle devam etti. "Bizler burada bulunan emekli ve muvazzaf TSK mensubu Subay ve Astsubaylar hiçbirimiz ne bir darbe girişiminde bulunduk ne de böyle bir olaydan bilgimiz vardır. Ama şimdi Türk kamuoyunun gözleri önünde kimin darbeye hem de sivil darbeye teşebbüs ettiğini herkes çok daha iyi görüyor. Demokrasiyi ulaşılacak amaç değil bir araç olarak kullanan zihniyet istediklerini elde ettikçe demokrasiyi parça parça rafa kaldırıyor ve kaldırmaya da devam edecektir.Tabii bu arada ülkemizin bölünmesinde çıkarları olan birçok ülke veya ülkeler birliği de onları desteklemektedirler. Aynen Osmanlının çöküşünde olduğu gibi. Ülkemizi yönetenler sadece kimin amacına piyonluk yapacağımıza karar veriyorlar. Umarım bu karanlık tablo en kısa zamanda aydınlığa kavuşur. Zira hukuksuz bir toplumu yönetemezsiniz ve bir gün herkes hukuka gereksinim duyar"

"BU KİŞİLERİN SÜRÜNDÜKLERİNİ GÖRMEK EN BÜYÜK ARZUMUZ OLACAKTIR"

Özden savunmasını şu sert sözlerle tamamladı: "Şahsıma atılı hiçbir suçu kabul etmiyorum. Umarım bu incelemedeki tespitler mahkemece karar aşamasında dikkate alınır. Burada hazır bulunan 364 kişi masum ve davanın fiilinden bihaberdir. Onlar 20 aya varan süredir tutuklu olmakla bir komplonun yarattığı dertlerini anlatamama duygusu altında hayatlarından çalınan günler için isyan duygusu ile doludurlar. Umarım bu eziyet en kısa sürede sona erer. Bizler bu komployu hazırlayanları ve onlara yardımcı olanları tahmin edebiliyoruz. Bundan sonraki hayatımızda bu kişilerin en perişan hale gelip süründüklerini görmek en büyük arzumuz olacaktır. Bunun içinde elimizden gelen hiçbir şeyi esirgemeyeceğiz" Duruşma sanıkların esas hakkındaki mütalaaya karşı savunmasının alınmasıyla devam ediyor.

Hürriyet, 31.08.2012

Örnek: Evrime inanmıyorlarsa bilimsel değil
“Balyoz” davasının tutuklu sanığı eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek, TÜBİTAK ile ilgili eleştirilerde bulunarak ''Bu kurumun içine siyaset bulaşmıştır. Evrim teorisine inanmıyorlarsa bilimsel bir kurum değildir, inanıyorlarsa konmaması için siyasi baskı vardır'' dedi.

İSTANBUL - İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen ''Balyoz Planı'' davası duruşmasında eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek, esas hakkındaki savunmasını yaptı.

Oramiral Örnek, mahkemeye sunduğu 18 klasörün 17'sinin delil mahiyetinde belgeler olduğunu ifade ederek, klasörlerde 305 farklı konu olduğunu belirtti.

Örnek, ''Bu konuların yüzde 80'den fazlası sahtekarlıkla ilgilidir. 305 konu içerisinde 1309 adet söylediklerimi kanıtlayacak belgeler bulunmaktadır” diye konuştu.

Örnek, Kasım 2002-Ağustos 2003 döneminde TSK içerisinde hiyerarşi dışı bir darbeye teşebbüs hareketi olmadığını ifade ederek, iddia makamı tarafından bu amaca yönelik olduğu kabul edilen sayısal dosyaların sahte olduğunu savundu.

Özden Örnek, ''Bütün 'Balyoz' olayı bir komplo olup darbe ile beslenen, darbe olmasa bile yaratan, hatta ortalığı boş bulursa kendisi sivil darbe yapan bir siyasi partinin ve onun yöneticilerinin siyasi getiri sağlamak için düzenledikleri veya düzenlenmesine göz yumdukları bir kurgudur'' iddiasında bulundu.

İddia makamına göre sadece sanıkların bilmediği konular için bilirkişiye gereksinim olduğunu belirten Örnek, dosyada 30 bilirkişi raporu ve uzman görüşü bulunduğunu anlattı.

Örnek, Gölcük belgeleriyle ilgili bilirkişi raporunun mahkemeye gelişinin bir trajikomedi olduğunu ifade ederek, 14 Ocak 2011'de tamamlanan raporun mahkemeye 24 Mart 2011'de ulaştığını söyledi.

Raporun CMK 250. maddeyle ilgili yetkili savcılık tarafından, tutuklamaların yaşandığı 11 Şubat 2011 tarihine kadar mahkemeye gönderilmediğini dile getiren Örnek, ''Soruşturma savcıları kendi lehlerine gördükleri Ahmet Erdoğan'ın raporunu bir veya iki gün içinde 1. Ordu Komutanlığı'ndan aldırmışlardır. Ama iş sanıkların lehine olan bir raporu aldırtmaya gelince kaplumbağa kurye olarak seçilmiştir. Eğer rapor 11 Şubat 2011 öncesi gelseydi tasarlanan tutuklama gerçekleşemezdi'' diye konuştu.

Mütalaadaki ''Belgelerin tamamı 2003 yılı ve öncesine ait'' sözüyle ilgili bilirkişi raporlarında bir tespit olmadığını ifade eden Örnek, ''İddia makamının bahse konu olan iddiası kanıtsız ve dayanaksızdır. Bilirkişi raporları kasten çarpıtılmıştır. Çarpıtmayı kim yapmıştır?'' dedi.

TÜBİTAK’A ELEŞTİRİ
Örnek, dosyadaki iki TÜBİTAK raporuna değinerek, TÜBİTAK ile ilgili de şu eleştirilerde bulundu:

''Bu kurumun içine siyaset bulaşmıştır. Kendi dergilerinin kapağına evrim teorisi mizansenini koyamamışlardır. Evrim teorisine inanmıyorlarsa bilimsel bir kurum değildir, inanıyorlarsa konmaması için siyasi baskı vardır.

Bu kuruluşa 30'u aşkın proje verdim ve bir kısmının sonuçlarını aldım. Acaba iddia makamı kaç adet proje verdi? Eğer cevap hiç ise söylenti üzerine iddia inşa edilir mi? Size bildik bir lisandan söyleyeyim, kasaptan iyi fırıncı olmaz.''

TÜBİTAK raporlarında açık bir şekilde eksiklik ve yanlışlıkların, hatta aldatmacaların olduğunu ileri süren Örnek, TÜBİTAK raporlarına itiraz ederek, mahkemeden bunların kabul edilmemesini istedi.

'DARBE TEŞEBBÜSÜNDEN HABERLERİ OLURDU'
Örnek, mahkemenin 31 tanık dinlediğini, bunlardan Gölcük Donanma Komutanlığı'nda ele geçirilen belgelerle ilgili beyanda bulunan 7'sinin, sanıkların aleyhine tek bir kelime dahi etmediklerini söyledi.

Tanık Melek Üçtepe'nin 11, 16, 17 No'lu CD'ler için ''Bizim arşivimize ait değildir. Üzerine arşiv no verilmemiş CD arşive giremez'' dediğini hatırlatan Örnek, 11, 16, 17 No'lu CD'lerin üzerinde arşiv numarası olmadığını, tanığın beyanları dikkate alındığında bu CD'lerin kesinlikle 1. Ordu Komutanlığı'nın arşivine ait olmadığını vurguladı.

Eski Genelkurmay başkanları emekli orgeneraller Yaşar Büyükanıt ve İlker Başbuğ'un duruşmada tanık olarak dinlenildiğine atıfta bulunan Örnek, ''Her iki orgeneralin ifadeleri Aytaç Yalman'ın alınamayan ifadesi kadar önemlidir. 2003 yılında Kara Kuvvetleri Komutanı (Yalman) ve Genelkurmay Başkanının (Hilmi Özkök) haberi olduğu bir darbe teşebbüsü olsaydı bu iki orgeneralin kesinlikle haberi olurdu. Ama her ikisi de böyle bir konudan haberleri olmadığını defalarca tekrarlamışlardır'' dedi.

Örnek, mahkemenin, sanıkların tezinin ortaya çıkmasına yardımcı olacak tanıklar Mehmet Baransu, TÜBİTAK bilirkişileri, bilirkişiler Ahmet Erdoğan ile Hakan Erdoğan ve Aytaç Yalman'ı çağırmadığını ifade ederek, ''Hem iddianamede, hem de esas hakkında mütalaada Kasım 2002-Ağustos 2003 döneminde bir darbeye teşebbüs hareketinin Aytaç Yalman tarafından engellendiği yazılıdır. Bu konuda hiçbir yerde bir delil yoktur. Yalman'ın soruşturma aşamasında ifadesi de alınmamıştır. Bu iddia Aytaç Yalman tarafından gerçeklenmediği sürece havada boşlukta duran bir iddiadır.''

Özden Örnek, davanın tutuklu sanıklarından emekli Orgeneral Ergin Saygun'un mahkemede yapılan sorgulaması sırasında ''seminer ses kasetlerinin Başbakan tarafından Aytaç Yalman'a verildiğini bizzat Aytaç Yalman'dan öğrendiğini söylediğini'' belirterek, ne mahkeme heyetinden bir kişinin, ne de iddia makamının bu konuda bir tek soru bile sormadığını dile getirdi.

Örnek, iddianameye göre, MİT, Emniyet Genel Müdürülüğü, Jandarma Genel Komutanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı'nın soruşturmayı yürüten savcılara, ''Balyoz'' davasıyla ilgili kendilerinde basında çıkan bilgilerden başka bir belge veya bilgi olmadığını resmi olarak bildiklerini ifade ederek, şöyle devam etti:

''Bu dört kurum, devletin istihbarat toplayan yegane yasal kuruluşlardır. Bu kuruluşlar, 'bizde belge yok' diyorsa Başbakana, bu kasetleri bunların dışında birileri, yani bir çete, yasa dışı bir örgütün vermiş olması lazımdır. Bu kasetlerin yasal yollardan ele geçirildiğine dair bir tek bilgi, bir tek belge yok. Bavullu adam da yok. Kasetleri Aytaç Yalman kimden almıştır? Eğer kaset içindekiler suç ise neden bu suçlular hakkında bir işlem yapılmamıştır? Seminer o zamanlar suç değildi de 7 sene sonra mı suç oldu? Biz doğru olduğundan eminiz ama hukuki yönden Ergin Saygun'un söyledikleri neden mahkemece teyit edilmiyor?

'NEDEN BAŞKA EZAN SESİ YOK'
Mahkemede ses kasetleri dinlenilirken sayın başkan her sesin sahibini sordu ama kaset kaydında geçmiş olan 'ezan' sesi hakkında 'bunu kim okuyor?' diye sormadı. Eğer bu sesler orijinal kayıtsa size haberim var. Kaydın yapıldığı yer ses geçirmezdir. Şimdi bu kayıtlarda ezan sesinin olması nasıl izah edilecek? Acaba Başbakanın verdiği kasetlerden mikrofon kullanarak kayıt yapılırken mi geçti? Yoksa kasetlerin üzerinde oynanırken mi oldu? Seminer üç gün sürdüğüne göre neden başka ezan sesi veya trafik sesi yok? Bu arada Başbakanın eline geçen kasetlerden bir kopya muhakkak Başbakanlık'ta kaldığına göre bu kasetler nerededir? Aytaç Yalman'a verilen kasetler nerededir? Bu kasetler bulunup buraya getirilmeli ve mahkemenin elindekilerle mukayese edilmelidir. Bavullu adam olmadığına göre Baransu'ya bu kasetleri kim vermiştir? Polis mi?''

Örnek, Genelkurmay Başkanının emriyle ve onun başkanlığında 15 Temmuz 2003 günü Harp Akademileri Komutanlığı'nda ''Genç Subaylar Rahatsız (Cumhuriyet Gazetesi'nden çıkan haber)'' olayı ve 4 Temmuz 2003 çuval krizinden sonraki çıkan durumu görüşmek için bir toplantı yaptıklarını hatırlattı.

Toplantıya kendisi, Çetin Doğan, Halil İbrahim Fırtına, Genelkurmay Başkanı, Aytaç Yalman ve Şener Eruygur'un katıldığını ifade eden Örnek, bu konuyla ilgili 5 Aralık 2009'da ifade verdiğini, ''Ergenekon'' sanıkları Muzaffer Tekin ve Fikret Emek'te birtakım belgeler ele geçirildiğini ve bu toplantıyla ilişkilendirildiğini kaydetti.

''Şimdi biz bu belgeler ile suçlanıyoruz. Suçlayanlar, toplantıya Genelkurmay Başkanının başkanlık ettiğini, soruları onun sorduğunu, bu belgelerin üzerinde benim ismimin yazmasının benimle illiyet bağı kurulmasına yetmeyeceğini görmezlikten geliyor'' diyen Örnek, bu konuları açıklığa kavuşturacak tek kişinin Yalman olduğunu, ancak ısrarlı taleplerine rağmen mahkemenin tanık olarak davet etmediğini söyledi.
Örnek, mahkemenin 31 tanık dinlediğini, bunlardan Gölcük Donanma Komutanlığı'nda ele geçirilen belgelerle ilgili beyanda bulunan 7'sinin, sanıkların aleyhine tek bir kelime dahi etmediklerini söyledi.

Tanık Melek Üçtepe'nin 11, 16, 17 No'lu CD'ler için ''Bizim arşivimize ait değildir. Üzerine arşiv no verilmemiş CD arşive giremez'' dediğini hatırlatan Örnek, 11, 16, 17 No'lu CD'lerin üzerinde arşiv numarası olmadığını, tanığın beyanları dikkate alındığında bu CD'lerin kesinlikle 1. Ordu Komutanlığı'nın arşivine ait olmadığını vurguladı.

Eski Genelkurmay başkanları emekli orgeneraller Yaşar Büyükanıt ve İlker Başbuğ'un duruşmada tanık olarak dinlenildiğine atıfta bulunan Örnek, ''Her iki orgeneralin ifadeleri Aytaç Yalman'ın alınamayan ifadesi kadar önemlidir. 2003 yılında Kara Kuvvetleri Komutanı (Yalman) ve Genelkurmay Başkanının (Hilmi Özkök) haberi olduğu bir darbe teşebbüsü olsaydı bu iki orgeneralin kesinlikle haberi olurdu. Ama her ikisi de böyle bir konudan haberleri olmadığını defalarca tekrarlamışlardır'' dedi.

Örnek, mahkemenin, sanıkların tezinin ortaya çıkmasına yardımcı olacak tanıklar Mehmet Baransu, TÜBİTAK bilirkişileri, bilirkişiler Ahmet Erdoğan ile Hakan Erdoğan ve Aytaç Yalman'ı çağırmadığını ifade ederek, ''Hem iddianamede, hem de esas hakkında mütalaada Kasım 2002-Ağustos 2003 döneminde bir darbeye teşebbüs hareketinin Aytaç Yalman tarafından engellendiği yazılıdır. Bu konuda hiçbir yerde bir delil yoktur. Yalman'ın soruşturma aşamasında ifadesi de alınmamıştır. Bu iddia Aytaç Yalman tarafından gerçeklenmediği sürece havada boşlukta duran bir iddiadır.''

''Yalman kasetleri kimden aldı?''
Özden Örnek, davanın tutuklu sanıklarından emekli Orgeneral Ergin Saygun'un mahkemede yapılan sorgulaması sırasında ''seminer ses kasetlerinin Başbakan tarafından Aytaç Yalman'a verildiğini bizzat Aytaç Yalman'dan öğrendiğini söylediğini'' belirterek, ne mahkeme heyetinden bir kişinin, ne de iddia makamının bu konuda bir tek soru bile sormadığını dile getirdi.

Örnek, iddianameye göre, MİT, Emniyet Genel Müdürülüğü, Jandarma Genel Komutanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı'nın soruşturmayı yürüten savcılara, ''Balyoz'' davasıyla ilgili kendilerinde basında çıkan bilgilerden başka bir belge veya bilgi olmadığını resmi olarak bildiklerini ifade ederek, şöyle devam etti:

''Bu dört kurum, devletin istihbarat toplayan yegane yasal kuruluşlardır. Bu kuruluşlar, 'bizde belge yok' diyorsa Başbakana, bu kasetleri bunların dışında birileri, yani bir çete, yasa dışı bir örgütün vermiş olması lazımdır. Bu kasetlerin yasal yollardan ele geçirildiğine dair bir tek bilgi, bir tek belge yok. Bavullu adam da yok. Kasetleri Aytaç Yalman kimden almıştır? Eğer kaset içindekiler suç ise neden bu suçlular hakkında bir işlem yapılmamıştır? Seminer o zamanlar suç değildi de 7 sene sonra mı suç oldu? Biz doğru olduğundan eminiz ama hukuki yönden Ergin Saygun'un söyledikleri neden mahkemece teyit edilmiyor?

Mahkemede ses kasetleri dinlenilirken sayın başkan her sesin sahibini sordu ama kaset kaydında geçmiş olan 'ezan' sesi hakkında 'bunu kim okuyor?' diye sormadı. Eğer bu sesler orijinal kayıtsa size haberim var. Kaydın yapıldığı yer ses geçirmezdir. Şimdi bu kayıtlarda ezan sesinin olması nasıl izah edilecek? Acaba Başbakanın verdiği kasetlerden mikrofon kullanarak kayıt yapılırken mi geçti? Yoksa kasetlerin üzerinde oynanırken mi oldu? Seminer üç gün sürdüğüne göre neden başka ezan sesi veya trafik sesi yok? Bu arada Başbakanın eline geçen kasetlerden bir kopya muhakkak Başbakanlık'ta kaldığına göre bu kasetler nerededir? Aytaç Yalman'a verilen kasetler nerededir? Bu kasetler bulunup buraya getirilmeli ve mahkemenin elindekilerle mukayese edilmelidir. Bavullu adam olmadığına göre Baransu'ya bu kasetleri kim vermiştir? Polis mi?''

''Mahkeme ısrarla çağırmadı''
Örnek, Genelkurmay Başkanının emriyle ve onun başkanlığında 15 Temmuz 2003 günü Harp Akademileri Komutanlığı'nda ''Genç Subaylar Rahatsız (Cumhuriyet Gazetesi'nden çıkan haber)'' olayı ve 4 Temmuz 2003 çuval krizinden sonraki çıkan durumu görüşmek için bir toplantı yaptıklarını hatırlattı.

Toplantıya kendisi, Çetin Doğan, Halil İbrahim Fırtına, Genelkurmay Başkanı, Aytaç Yalman ve Şener Eruygur'un katıldığını ifade eden Örnek, bu konuyla ilgili 5 Aralık 2009'da ifade verdiğini, ''Ergenekon'' sanıkları Muzaffer Tekin ve Fikret Emek'te birtakım belgeler ele geçirildiğini ve bu toplantıyla ilişkilendirildiğini kaydetti.

''Şimdi biz bu belgeler ile suçlanıyoruz. Suçlayanlar, toplantıya Genelkurmay Başkanının başkanlık ettiğini, soruları onun sorduğunu, bu belgelerin üzerinde benim ismimin yazmasının benimle illiyet bağı kurulmasına yetmeyeceğini görmezlikten geliyor'' diyen Örnek, bu konuları açıklığa kavuşturacak tek kişinin Yalman olduğunu, ancak ısrarlı taleplerine rağmen mahkemenin tanık olarak davet etmediğini söyledi.
 

Örnek, gazeteci Mehmet Baransu'nun ifadesine göre seminerle ilgili 4 DVD'nin gazete binasında teslim alındığını ifade ederek, bu CD'leri Taraf Gazetesi'ne getirenlerin görüntülerinin bulunduğu kamera kayıtlarının incelenmediğini söyledi.

Örnek, ''Danıştay cinayetindeki OYAK kamerası arızalı olduğu için kıyamet koparanlar, 19 CD geldikten sonra Taraf Gazetesi girişini gösteren kameranın hangi tarihten itibaren ve neden arızalı olduğunu araştırmamışlar ve kamerayı tetkik için TÜBİTAK'a göndermemişlerdir. Danıştay cinayetinde kameraların arıza yapması önemlidir ama 'Balyoz' davasında önemsizdir. Herhalde adil yargılama böyle olsa gerekir'' diye konuştu.

Örnek, yargısal zeminin istenilen şekilde hazırlandığını belirterek, ''Kısaca bir hesap yapılırsa bu davanın kararı 1 yılda ancak buradan Yargıtay'a gidebilir. En az 1 yıl Yargıtay incelemesi ve kararı, 4-5 yıl Anayasa Mahkemesi kararı, 5 yıl AİHM kararı. Yani bizim durumumuz ancak en iyi ihtimalle 12-15 yıl sonra kesinleşecektir. Kim öle kim kala. Zaten de amaçlanan bu değil midir?'' ifadelerini kullandı.

''Şimdi durum Osmanlı'nın çöküşü gibi''
Özden Örnek, iktidar ve cemaat yanlısı basın ve görsel medya sayesinde ''Balyoz'' olayının gerçekte bir darbe olayı olduğuna bütün kamuoyunu inandırmak için hiçbir gayretten kaçınılmadığını, her türlü yalanın söylendiğini ileri sürerek, TBMM'de geçmiş darbeleri araştırmak üzere kurulan komisyonun araştıracağı darbeler arasında ''Balyoz''un olmadığını, dilekçeler verilmesine rağmen bunun gündeme alınmadığını söyledi.

''Balyoz komplosunun yegane hedefi TSK'dır. Bu hedefin iki amacı vardır. Geçmiş 80 yılın intikamını almak ve ülkeyi totaliter bir rejime doğru götürülmesinin yegane engeli olan TSK'yı aşağılayarak, küçük düşürerek uydurma bahanelerle suçlayarak tasfiye etmektir'' diyen Örnek, hazırlanan komplonun içinde yargı, emniyet, medya ve TSK'dan da bazı hain kişilerin olduğunu öne sürdü.

Örnek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Ne yazıktır ki yaşadığımız olaylardan, duyduklarımız ve gördüklerimizden sonra ülkemizde hukukun üstünlüğüne inanarak Ankara'da yargıçlar var diyemiyorum. Bence yargı intihar etmiştir. Bizler burada bulunan emekli ve muvazzaf TSK mensubu subay ve astsubaylar hiçbirimiz ne bir darbe girişiminde bulunduk ne de böyle bir olaydan bilgimiz vardır. Ama şimdi Türk kamuoyunun gözleri önünde kimin darbeye, hem de sivil darbeye teşebbüs ettiğini herkes çok daha iyi görüyor. Demokrasiyi ulaşılacak amaç değil, bir araç olarak kullanan zihniyet istediklerini elde ettikçe demokrasiyi parça parça rafa kaldırıyor ve kaldırmaya da devam edecektir. Tabii bu arada ülkemizin bölünmesinde çıkarları olan birçok ülke veya ülkeler birliği de onları desteklemektedirler. Aynen Osmanlı'nın çöküşünde olduğu gibi.

Ülkemizi yönetenler sadece kimin amacına piyonluk yapacağımıza karar veriyorlar. Umarım bu karanlık tablo en kısa zamanda aydınlığa kavuşur. Zira hukuksuz bir toplumu yönetemezsiniz ve bir gün herkes hukuka gereksinim duyar.''

''Bu davada, eylem, örgüt, iştirak, örgüt üyeliği, hukuken geçerli delil ve adil yargılama yoktur, usul hataları çoktur'' diyen Örnek, şöyle devam etti:

''Şahsıma atılı hiçbir suçu kabul etmiyorum. Umarım bu incelemedeki tespitler mahkemece karar aşamasında dikkate alınır. Bizler bu komployu hazırlayanları ve onlara yardımcı olanları tahmin edebiliyoruz. Bundan sonraki hayatımızda bu kişilerin en perişan hale gelip süründüklerini görmek en büyük arzumuz olacaktır. Bunun için de elimizden gelen hiçbir şeyi esirgemeyeceğiz.''

Özden Örnek'in 132 sayfalık savunmasını tamamlamasının ardından duruşma, diğer sanıkların esas hakkındaki beyanlarının alınmasıyla devam ediyor.

Bu arada, bir süredir rahatsızlığı nedeniyle duruşmalara katılamayan Örnek'in safra kesesinden taş aldırdığı öğrenildi.

ntvmsnbc.com, 31.08.2012

Özden Örnek savunma yapıyor

Balyoz Planı davasında Deniz Kuvvetleri Eski Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek esas hakkındaki mütalaaya karşı savunmasını yapıyor.

'Balyoz Planı' iddialarına ilişkin 250'si tutuklu 365 sanıklı davanın 104. duruşması başladı. İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nin yanında bulunan büyük salonda yapılan duruşmaya 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan, eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Halil İbrahim Fırtına, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek, MHP İstanbul milletvekili emekli Korgeneral Engin Alan'ın da aralarında bulunduğu 194 tutuklu sanık katıldı.

Emekli Orgeneral Ergin Saygun'un da aralarında bulunduğu 56 tutuklu sanık ise çeşitli gerekçelerle duruşmaya katılmadı. 2 tutuksuz sanığın hazır olduğu davaya ikinci Ergenekon davası kapsamında tutuklu yargılanan bu davanın tutuksuz sanığı emekli Tuğgeneral Levent Ersöz ise katılmadı. Bu arada CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın da duruşmayı izlemek için salondaki yerini aldığı görüldü.

AVUKATLAR YİNE DURUŞMAYA KATILMADI

Dosyada bulunan delillerin değerlendirilmeden, bazı tanıklar dinlenmeden Cumhuriyet Savcıları Savaş Kırbaş ve Hüseyin Kaplan'ın 920 sayfalık mütalaayı mahkemeye sunmasını protesto eden sanık avukatları duruşmaya bugün de katılmadı.

ÖRNEK SAVUNMADA

Uzun süredir rahatsız olduğu gerekçesiyle duruşmaya gelmeyen tutuklu sanık eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek'e Mahkeme Başkanı Ömer Diken, geçmiş olsun dileklerini iletti. Diken ardından Örnek'e esas hakkındaki mütalaaya karşı savunmasını yapıp yapmayacağını sordu. 155 sayfalık ve ekleri 17 klasörden oluşan esas hakkındaki mütalaaya karşı savunmasını mahkemeye yazılı olarak sunduğunu hatırlatan Örnek, "Bunun 45 sayfasını ayırdım. Başlıklar halinde sunumlarımı yapacağım. Kısıtlı olan zamanımı iyi kullanarak iddianame, mütalaa, yargı süreci ve eldeki delillere ilişkin açıklamalarda bulunacağım" dedi. Örnek savunmasını barkovizyondan yaptığı sunumla yapmaya başladı.

İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada esas hakkındaki savunmasını yapan Örnek, mahkemeye sunduğu 18 klasörün 17'sinin delil mahiyetinde belgeler olduğunu ifade ederek, klasörlerde 305 farklı konu olduğunu belirtti.

Örnek, “Bu konuların yüzde 80'den fazlası sahtekarlıkla ilgilidir. 305 konu içerisinde 1309 adet söylediklerimi kanıtlayacak belgeler bulunmaktadır. Bu belgelerin 300'e yakın kısmı o konuyla ilgili inceleme ve değerlendirme, 1009 tanesi de söylediklerimin dayandığı belgelerdir. 305 konunun 32 adedi bilirkişi raporlarıdır. Onların bir kısmında da değerlendirmelerim mevcuttur. Belge 391 ise sahtekarlık ve çelişkilerin toplandığı, bize göre usul hataları ve hukuka aykırılıkların yer aldığı bir inceleme raporu olup içerisinde 1927 adet bu şekilde bulgu vardır” diye konuştu.

Savunmasında savcılığın esas hakkındaki mütalaasından alıntılar yapan Örnek, duruşma savcılarının iddialarını ispatlamakla ilgilerinin olmadığını, suçladıkları sanıklardan masumiyetlerini ispatlamalarını beklediklerini kaydetti.

Örnek, Kasım 2002-Ağustos 2003 döneminde TSK içerisinde hiyerarşi dışı bir darbeye teşebbüs hareketi olmadığını ifade ederek, iddia makamı tarafından bu amaca yönelik olduğu kabul edilen sayısal dosyaların sahte olduğunu savundu.

Özden Örnek, “Bütün 'Balyoz' olayı bir komplo olup darbe ile beslenen, darbe olmasa bile yaratan, hatta ortalığı boş bulursa kendisi sivil darbe yapan bir siyasi partinin ve onun yöneticilerinin siyasi getiri sağlamak için düzenledikleri veya düzenlenmesine göz yumdukları bir kurgudur” iddiasında bulundu.

İddia makamına göre sadece sanıkların bilmediği konular için bilirkişiye gereksinim olduğunu belirten Örnek, dosyada 30 bilirkişi raporu ve uzman görüşü bulunduğunu anlattı.

 

“LEHTE RAPORDA KAPLUMBAĞA KURYE”

 

Örnek, Gölcük belgeleriyle ilgili bilirkişi raporunun mahkemeye gelişinin bir trajikomedi olduğunu ifade ederek, 14 Ocak 2011'de tamamlanan raporun mahkemeye 24 Mart 2011'de ulaştığını söyledi.

Raporun CMK 250. maddeyle ilgili yetkili savcılık tarafından, tutuklamaların yaşandığı 11 Şubat 2011 tarihine kadar mahkemeye gönderilmediğini dile getiren Örnek, “Soruşturma savcıları kendi lehlerine gördükleri Ahmet Erdoğan'ın raporunu bir veya iki gün içinde 1. Ordu Komutanlığı'ndan aldırmışlardır. Ama iş sanıkların lehine olan bir raporu aldırtmaya gelince kaplumbağa kurye olarak seçilmiştir. Eğer rapor 11 Şubat 2011 öncesi gelseydi tasarlanan tutuklama gerçekleşemezdi” diye konuştu.

Bilirkişi raporlarına ayrıntılı bir şekilde değinen Örnek, TÜBİTAK çalışanlarının bilirkişi olmasının CMK'ya aykırı olduğunu, TÜBİTAK bilirkişilerinin yasal olmayan şekilde seçildiğini anlattı.

Mütalaadaki “Belgelerin tamamı 2003 yılı ve öncesine ait” sözüyle ilgili bilirkişi raporlarında bir tespit olmadığını ifade eden Örnek, “İddia makamının bahse konu olan iddiası kanıtsız ve dayanaksızdır. Bilirkişi raporları kasten çarpıtılmıştır. Çarpıtmayı kim yapmıştır? Bu ifade, Yurt Atayün (eski İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürü) tarafından kullanılmıştır. Tamamen asılsız ve uydurma bir ifadedir. Ama bizim muhatabımız iddianamenin altında imzası olanlardır. Kendini özel yetkili savcı sanan polisler değil” dedi.

 

TÜBİTAK RAPORLARI

 

Örnek, dosyadaki iki TÜBİTAK raporuna değinerek, TÜBİTAK ile ilgili de şu eleştirilerde bulundu:

“Bu kurumun içine siyaset bulaşmıştır. Kendi dergilerinin kapağına evrim teorisi mizansenini koyamamışlardır. Evrim teorisine inanmıyorlarsa bilimsel bir kurum değildir, inanıyorlarsa konmaması için siyasi baskı vardır. TÜBİTAK'ın bilimsel kalitesi ise alanına göre tartışılır. Bir kurumun bilimsel kalitesini söyleyebilmek için onunla iş yapmak gerekir. Bu kuruluşa 30'u aşkın proje verdim ve bir kısmının sonuçlarını aldım. Acaba iddia makamı kaç adet proje verdi? Eğer cevap hiç ise söylenti üzerine iddia inşa edilir mi? Size bildik bir lisandan söyleyeyim, kasaptan iyi fırıncı olmaz.”

TÜBİTAK raporlarında açık bir şekilde eksiklik ve yanlışlıkların, hatta aldatmacaların olduğunu ileri süren Örnek, TÜBİTAK raporlarına itiraz ederek, mahkemeden bunların kabul edilmemesini istedi.

Duruşmaya öğle arası verildi.

Hürriyet, 31.08.2012


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.