Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Ergenekon > TSK'nın içine sızmışlar

TSK’NIN İÇİNE SIZMIŞLAR
Soruşturma sürecinde İlker Başbuğ’u yakan bir başka gelişme daha ortaya çıktı.

Siteleri Genelkurmay bile onaylamadı

Bu gelişme ise; Genelkurmay Başkanlığı’nın kara propaganda sitelerinde yer alan haberler ve içeriklerine ilişkin tespitleri oldu. İnternet Andıcı iddianamesine de giren Genelkurmay Başkanlığı’nın 30 Aralık 2010 tarih ve 3050-605-10/O.Ç Ad.Müş. sayılı belgesinde şok değerlendirmeler yer alıyor. Site içeriklerinde yer alan Türkiye Cumhuriyeti Yürütme organını baskı altına alıcı yayınları derleyip bazılarını dijital ortamda kopyalayarak 13 Aralık’ta Genelkurmay’a gönderen savcılık, “Bu yayınlar TSK’nın yönetimsel geleneği ve hiyerarşik düzene olan bağlılığına ters düşüyor” vurgusu yaparak söz konusu yayınların TSK personelince yayınlanmış olma ihtimaline ilişkin Genelkurmay’dan kanaat bildirmesini istiyor. Genelkurmay cevabi yazısında “İnternet sitelerinin kuruluş amaçları ile bağdaştırılamayacağı düşünülen bu tür yayınlara, TSK tarafından hizmete yönelik amaçlar doğrultusunda işletilmesi öngörülen internet sitelerinde, yer verilmesinin kurumsal olarak onaylanmasının da mümkün olmadığının kıymetlendirildiği belirtilmiştir” denildi.

TSK’NIN İÇİNE SIZMIŞLAR


Bu yazıyla internet sitelerinin resmi ve legal amaçla kurulmuş olsa bile bu tür haber ve yayınların yer almasının TSK tarafından kurumsal olarak onaylanmasının mümkün olmadığını belirtiliyordu. Bunun üzerine savcılık Andıç iddianamesi de Genelkurmay yazısını, sitelerde hükümeti yıpratmaya ve darbe zemini hazırlamaya yönelik yapılan yayınların TSK içine sızmış Ergenekon örgütü mensuplarınca yapıldığına delil gösterdi.

Psikolojik harp faaliyeti ciddi boyutta

Başbuğ’la ilgili hazırlanan mütalaada Andıç iddianamesinde yer verilen psikolojik harp faaliyetlerine ilişkin değerlendirmeler de geniş yer tuttu. Dursun Çiçek imzalı planda Medya Faaliyetleri ve Kara Propaganda Faaliyetleri başlığı altında belirtilen “Ergenekon kapsamında tutuklanan TSK personelinin masum olduğu, irticayla etkin şekilde mücadele ettikleri için üzerlerine iftira atıldığı şeklinde haberler yaptırılacaktır. Son dönemde geniş yankı bulan ses kayıtları konusunda bilgi kirliği yaratmak üzere irticacılar tarafından yayınlanmış gibi gösterilecek, ama dinleyenlerin bizi haklı bulacağı tarzda ses kayıtları düzenlenecektir” ifadelerine ayrıca vurgu yapıldı. İddianamedeki, “Örgütün millete ve devlete yönelik hali hazırda uyguladığı veya uygulamayı planladığı psikolojik harekat faaliyetlerinin ciddi boyutlarda olduğu ortaya çıkmaktadır...” tespitine dikkat çekildi.

Süreç nasıl başlamıştı?

İnternet andıcı belgesinin Genelkurmay Adli Müşaviri Tümgeneral Hıfzı Çubuklu tarafından doğrulanması sivil savcılığı harakete geçirdi. Böylece İlker Başbuğ’un tutuklanmasına giden süreç başlamış oldu.

Soruşturmanın genişletilmesine ilişkin mütalaada İlker Başbuğ’a uzanan sürec tek tek anlatıldı. Buna göre Başbuğ’un tutuklanmasıyla sonuçlanan süreç kara propaganda sitelerinin 4 Şubat 2009’da Taraf gazetesinde yayımlanmasıyla başladı. Genelkurmay Başkanlığı’nın kamuoyunu yönlendirme ve kara propaganda yapmak amacıyla internet siteleri işlettiği duyulunca yer yerinden oynadı. Taraf’ta söz konusu haberin yayımlanmasının ardından Nisan 2009’da Genelkurmay Başkanlığı görevlilerince İnternet Andıcı’nın hazırlandığı iddia edilmiş ve hazırlanan andıcın fotokopisi Ergenekon savcılığına gönderildi.

ÇUBUKLU DOĞRULAMIŞTI

Bu gelişmenin ardından 6 Kasım 2009’da dönemin Genelkurmay Adli Müşaviri Tümgeneral Hıfzı Çubuklu, Genelkurmay Karargâhı’nda basının karşısına geçerek internet sitelerinin varlığını kabul etti. Çubuklu, “TSK’nın Başbakanlığın ilgili plan ve direktifleri çerçevesinde irticai ve bölücü tehdit unsurlarını izlemek üzere kurulmuş, işletilmiş internet siteleri bulunmaktadır” şeklinde bir gerekçe ortaya koydu. Bu açıklama Genelkurmay Başkanlığı’nın hükümeti yıpratmak ve devirmek için kamuoyu oluşturmak ve kamuoyunu hükümete karşı yönlendirmek amacıyla internet siteleri açıp işlettiğinin resmi ağızdan kabulü olarak değerlendirildi.Haberler ve ihbarlar üzerine İnternet Andıcı belgesiyle ilgili olarak İstanbul Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlattı.

DAVALAR BİRLEŞTİ

Soruşturmanın ana konusu ‘AK Parti Hükümeti’ne karşı yapılması düşünülen darbenin altyapısını oluşturmak ve irticaya ilişkin kamuoyunu olumsuz yönde etkilemek için Genelkurmay tarafından kurulan ve işletilen internet siteleri’ oluşturdu. İnternet Andıcı soruşturması olarak adlandırılan soruşturmanın sonucunda İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 22 kişi hakkında 21 Temmuz 2011’de Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni ortadan kaldırmaya ve görevini yapmasını engellemeye teşebbüs yani darbeye teşebbüs ile terör örgütü yönetme ve örgüte üye olma suçlamasıyla kamu davası açıldı. İddianameyi kabul eden mahkeme 14 sanık hakkında yakalama emri çıkarttı. Ayrıca davayı Dursun Çiçek tarafından hazırlanan İrticayla Mücadele Eylem Planı davasıyla birleştirdi.

Siteler amacının dışında kullanıldı

İlker Başbuğ’la ilgili değerlendirmede Andıç iddianamesinde yer alan bir başka noktaya daha işaret edildi. İddianamede internet sitelerindeki yayınların amacının dışına çıkarak Ergenekon terör örgütünün amaçları doğrultusunda yapıldığı tespitine şu şekilde yer verildi:

O MİTİNGLERE ÖVGÜ

“Dursun Çiçek imzalı İrticayla Mücadele Eylem Planı’nda sistematikleştirilmiş örgütsel hususlara paralel birçok yayının yer aldığı, Ergenekon terör örgütü soruşturmasını eleştiren, bu örgüte mensup veya yönetici olmak iddiaları ile yargılamaları devam eden sanıkların organizesinde düzenlenen Cumhuriyet Mitingleri’ni övücü ve katılımı teşvik edici yayınların da bulunduğu görülmüştür. TSK ile ilgili ise yok denecek kadar az sayıda yayının bulunduğu tespit edilmiştir. Bu haliyle söz konusu sitelerin kuruluş amaçlarında belirtilen kurum tanıtımı ve bilgilendirme gayeleri ile işletilmedikleri, bilakis Ergenekon silahlı terör örgütünün amaçları doğrultusunda kamuoyu oluşturmaya yönelik yayın yaptıkları kanaatine varılmıştır.” Ayrıca Ergenekon terör örgütü mensuplarının amaçları için TSK’nın arkasına gizlenerek faaliyet yürüttüklerine de iddianamede dikkat çekildi. Bu konuyla ilgili olarak da iddianamede şu tespitler yer aldı:

TSK KİMLİĞİYLE FAALİYET

“Ergenekon terör örgütünün uyguladığı psikolojik harekat faaliyetlerinde etkili olmak için özellikle, milletimizin güzide bir kurumu olan Türk Silahlı Kuvvetlerini ön plana çıkarmaya çalıştığı, haklarında örgüt üyeliği veya yöneticiliği şüphesi ile işlem yapılan bazı TSK personelinin yaptıkları fiillerin değil de resmi kimliklerinin ön planda tutulmasının amaçlandığı, bu yolla kamuoyunda soruşturmaya karşı olumsuz bir bakış açısı oluşturulmak istendiği gözlemlenmiştir. Yürütülen soruşturma kapsamında haklarında işlem yapılan bazı şüphelilerin Türk Silahlı Kuvvetleri’ne mensup olması kullanılarak, soruşturmanın Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı yapılıyor gibi yansıtılmak istenmesi ve bu örgüt mensuplarının gayri hukuki faaliyetlerini Silahlı Kuvvetleri’miz arkasına sığınarak gizleme çabası, örgütün sistematik ve planlı psikolojik harekat faaliyetlerinin sadece birkaç göstergesidir.

Ergenekon hâlâ faaliyette

Emekli Orgeneral Başbuğ’a ilişkin savcılık mütalaasında Ergenekon yapılanmasına ilişkin çok önemli bir tespitte daha bulunuldu. Ergenekon terör örgütünün yapılan tüm soruşturmalara rağmenhalen faaliyetlerini sürdürdüğüve amacının seçilmiş iktidarı bir darbe ile devirmek olduğu vurgulandı.Yine bu iddiaya ilişkin Andıç iddianamesinde yer alan şu tespitlere atıf yapıldı:

BİRDENBİRE OLMADI

“Her ne kadar yürütülen soruşturmalar neticesinde örgütün birçok hücresi deşifre edilmiş ve birçok açıdan örgüte zarar verilmiş olsa da, İrticayla Mücadele Eylem Planı, örgütün faaliyetlerine aralıksız devam ettiğinin somut bir örneğidir. Soruşturmalar kapsamında elde edilen deliller İrticayla Mücadele Eylem Planı’nda yer alan örgütsel tutum ve anlayışın birdenbire ortaya çıkmadığını ve sadece plandaki zamanla sınırlı olmadığını göstermektedir. Ergenekon silahlı terör örgütünün, mevcut iktidar partisinin tek başına iktidar olduğu 3 Kasım 2002 tarihinden sonra faaliyetlerini artırarak devam ettirdiği ve hedefinde iktidar partisinin yer aldığı çok sayıda illegal çalışma içerisine girdiği, elde edilen deliller doğrultusunda örgüt hakkında hazırlanan önceki iddianamelerdede ortaya konulmuştur. Gölcük Donanma Komutanlığı İstihbarat İKK Güvenlik Şube Müdürlüğü İstihbarat Kısım Amirliği’nin zemin kaplamaları altında özel olarak yapılmış gizli bir bölmede ele geçirilen deliller arasında, İrticayla Mücadele Eylem Planı’na paralel içerikli ve iktidar partisinin tek başına iktidar olduğu günden bugüne gelen süreçte örgütün sürece yayılan faaliyetlerini gösterir çok sayıda belge ele geçirilmiştir. Bu bağlamda Gölcük Donanma Komutanlığı’nda yapılan aramada elde edilen deliller hem bulundukları konum hem de muhteviyatları itibariyle ayrı bir öneme sahiptir.”

AK Parti’nin iktidara gelmesiyle faaliyetler arttı

İddianamede sanıklar psikolojik harp kapsamında yapılan faaliyetleri de tek tek anlatılıyor. Soruşturmanın şüphelisi haline gelen İlker Başbuğ da iddianamede bahsedilen faaliyetlerden suçlanıyor. Ergenekon terör örgütünün bir yandan mensuplarını devlet içerisine sızdırdığı, diğer yandan da bu mensupları aracılığı ile devlete ait belgelere ulaştığı vurgulanan iddianamede, Genelkurmay Başkanlığı bünyesinde kurulan ve yayın yapan internet sitelerinin içeriğinin ve denetiminin hiyerarşik yapı içerisinde onay alındıktan sonra belirlendiği anlatılıyor. Bu sitelerin içeriğinden görevli kişilerin sorumluluğunun olduğu kaydedilen iddianamede, AK Parti’nin 3 Kasım 2002 seçimlerinden sonra tek başına iktidar olmasının ardından benzer içerikli çalışmaların İrticayla Mücadele Eylem Planı ismiyle düzenlenene kadar devam ettiği ve bu belgeyle eyleme dönük hale getirildiği kaydediliyor.

Bilgi kirliliği ve karalama orijinla kara propaganda

Psikolojik harp faaliyetlerinin detaylıca anlatıldığı Andıç iddianamesindeki ifadelerin savcılık ifadesinde de karşılık bulduğu görülüyor. Başbuğ’la ilgili değerlendirmede iddianameden ifadelere yer veriliyor: “Psikolojik harbin en önemli unsurlarından olan kara propaganda vasıtasıyla dezenforme edilen bilgi, olay veya durumun dezenforme edildiğinin ortaya çıkması bile kara propagandanın ilk anda oluşturduğu etkiyi sıfıra indiremez. Bu sebepledir ki; etkisinin bir gün dahi süreceği bilinse, kara propagandayı yapanlar gündemi meşgul etmek, bilgi kirliği ile kitleleri etkilemek amaçlarından vazgeçmezler. Bilgi kirliliği ve karalama orijinli kara propaganda faaliyetlerinin hedefinde düşman unsurlar vardır ve dost unsurların bu faaliyete maruz bırakılmaları düşünülemez. Dolayısıyla bir ülke içerisinde propaganda faaliyeti yaptığını düşünen hiçbir kişi, kurum, birim, yapı devletin yasama, yürütme, yargı organlarını, güvenlik birimlerini, o ülkenin kendi milletini, ordusunu ve diğer kurumlarını kara propaganda faaliyetinde düşman unsur olarak belirleyemez ve hedef alamaz.
 

Bugün, 09.01.2012


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.