Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Deniz Feneri > Deniz Feneri'ne Başsavcı isyanı

Deniz Feneri'ne Başsavcı isyanı

Üç savcının görevden alınmasına gerekçe gösterilen “evrakta tahrifat” iddiası için Başsavcı vekili Fikret Seçen, HSYK’ya görüş bildirdi: Tahrifat değil, usûl tedbiri

Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK), eski RTÜK Başkanı Zahid Akman’ın ‘evrakta tahrifat’ ile suçladığı savcılar Mehmet Tamöz, Nadi Türkaslan ve Abdulvahap Yaren’in, “İstanbul Özel Yetkili Savcılarının da zaman zaman mahkeme kararının üzerini kapattığı” şeklindeki savunması üzerine harekete geçti. Kurul, bu iddiayı araştırmak için İstanbul Özel Yetkili Başsavcı vekili Fikret Seçen’den bilgi istedi. Kurul, Seçen’e “Mahkeme kararlarının üzerini kapatarak işlem yapıyor musunuz” sorusunu yöneltti. Seçen ise savcıların zaman zaman evrakların üzerlerini kapatarak işlem yaptığını doğrulayarak, şu bilgiyi verdi: “Savcıların soruşturma aşamasında haklarında ‘yakalama’ ve ‘arama’ kararı aldıkları şahısların ikamet adresleri Ankara, İstanbul ve İzmir ise Ankara Emniyet Müdürlüğü ve ilgili savcılığa gönderilen yazıda İstanbul ve İzmir’de ikamet eden şahısların isimlerinin üzerini kapatarak bildiriyoruz. Bu işlem, soruşturmanın gizliliğini ve güvenliğini korumak adına yapılıyor. Böylece diğer ayrı illerde ikamet eden şüphelilerin isimleri bir diğer ile bildirilmemiş oluyor. Bu konudaki yasal düzenlemeler de ‘arama’ ve ‘yakalama’ kararlarının ilgili yerlere iletilmesi hususunda hukuksuzluk teşkil etmiyor. Aksine soruşturmanın gizliliği ve önemi açısından tamamen mevzuata ve usulüne uygun olarak yapılıyor.”

 

Savcıların isyanı: 18 ay neden beklediniz
Deniz Feneri e.V. davasının Türkiye soruşturmasını üç yıldır yürüten Tamöz, Türkaslan ve Yaren’in, “Ankara 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nin tedbir kararında tahrifat yaptıkları” gerekçesiyle görevden alınması, davaya müdahale olarak değerlendirildi. Savcılar, üç yıl önce Ankara 3. Sulh Ceza Mahkemesi’ne başvurarak aralarında Zahid Akman’ın da bulunduğu 19 kişinin tüm mal varlıklarına el konulması talebinde bulundu. Savcıların, nöbetçi mahkemeden iki önemli talebi oldu. İlki, 19 kişinin “doğrudan ya da ortak sahip oldukları tüm taşınmazlara, kara deniz veya hava ulaşım araçlarına, ortağı bulundukları şirketlerdeki ortaklık paylarına” el konulması. İkincisi ise “bu kişilerin ortağı bulundukları şirketlere ait tüm taşınmazlar ile kara, deniz veya hava araçlarına, ortağı bulundukları şirketlerin tüzel kişilik olarak ortak olduğu diğer şirketlerdeki ortaklık paylarına” el konulması. Ankara 3. Sulh Ceza Mahkemesi, savcıların talebini aynı gün karara bağladı. Talepteki ilk maddeyi kabul ederek, 18 kişinin tüm taşınmazları, araçları ve ortak olduğu şirketlerdeki hisselerine el konulması kararı verdi.


HSYK’ya ‘tahrifat’ itirazı
Dosyadan el çektirilen savcılar, HSYK’ya sundukları savunmada haklarındaki tahrifat iddialarına şu yanıtı verdi:

Soru: Ankara 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nin Deniz Feneri zanlılarıyla ilgili tedbir kararını içeren belgede tahrifat yapıldı mı?

Yanıt: Belge tedbir kararını uygulayacak ilgili kurumlara gönderilirken ilgisiz bölümler kapatıldı. Bu işlem HSYK müfettişleri ve Bakanlık tarafından ‘tahrifat’ olarak görülüyor.

Soru: Hangi bölümler kapatıldı?

Yanıt: Tartışmalı belge, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Deniz Feneri soruşturması çerçevesinde zanlıların malvarlıklarına tedbir konulmasına ilişkin talebi doğrultusunda Ankara 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nin verdiği tedbir kararıdır. Üç maddelik kararın ilk maddesinde “18 zanlının şirketlerdeki paylarına el konulması” hükmü var. İkinci maddede “zanlıların ortağı olduğu şirketlerin sahip olduğu varlık ve değerlere el konulması” talebine, ‘zaten ilk maddede tedbir kararı alındığından’ verilen olumsuz yanıt var. Üçüncü maddede ise Mehmet Sıddık Balıkçı için istenen tedbir kararının açık kimliği ve TC Kimlik Numarası olmadığından reddedildiği hükmü yer alıyor. Deniz Feneri Savcıları, Ankara 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nin kararını, 1. maddede yer alan tedbir kararının uygulanması için tapu sicil ve kadastro müdürlüklerine gönderirken 2. ve 3. maddeleri kapatarak göndermiş.

Soru: Soruşturma savcılarının böyle bir değişiklik yapma yetkileri var mı? Yapıldıysa neden bu değişikliğe ihtiyaç duymuşlar?

Yanıt: Kararın gönderileceği kurumların kararın tamamını görmesine gerek yok. Bu nedenle ilgisiz bölümlerin kapatılması yargı sisteminde usul haline gelmiş. Kapatma işlemi, kararın gönderildiği kuruma “burası seni ilgilendirmiyor” denilmesinden ibaret. Halihazırda Ergenekon, Balyoz gibi önemli yargılamaları yapan İstanbul mahkemelerinin CMK’nın 250. maddesindeki katalog suçlarla ilgili birçok kararı Ankara’daki savcılara gönderildiğinde, kararların ilgisiz bölümleri kapatılarak gönderiliyor. HSYK’nın bu uygulama nedeniyle daha önce cezalandırdığı yargı mensubu olmadı.


Yanıt bekleyen sorular
» Savcıların görevden alınmasına gerekçe olarak gösterilen “dosyada tahrifat” konusu 18 ay öncesinden bilinmesine karşın, HSYK neden Zahid Akman ve Zekeriya Karaman’ın şikâyetine kadar herhangi bir işlem yapmadı?

» Zamanlamanın soruşturma kapsamında tutuklamaların başlaması veya köstebeklerin kimliğinin tesbit edilmesiyle bağlantısı var mı?

» Sanık avukatları, savcılar uyardığı halde neden tapu sicil ve kadastro dairelerinin işlemlerine itiraz etmedi? İlgisiz bölümlerin kapatılması ‘tahrifat’ sayılacaksa, HSYK bunu neden aynı işlemi uygulayan diğer yargı mensuplarına, örneğin İstanbul özel yetkili ağır ceza mahkemelerinin işlemlerine teşmil etmiyor?

» Görevden alınan savcıların iddia ettiği gibi sanıklara yönelik operasyon yapılacağı bilgisi bazı kamu görevlileri tarafından sızdırıldı mı?

» Savcıların ‘köstebek’ olmakla suçladığı şube müdürü polis kimdir? Bu kişinin sanıklarla ilişkisi nedir?

» Yine savcıların üç ‘köstebek’ten biri diye iddia ettiği dönemin İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın özel kalem müdürü kimdi? Bu kişinin sanıklarla ilişkisi nedir?

» Savcıların ‘köstebek’ dediği Kırıkkale Belediye Başkanı Veli Korkmaz’ın sanıklarla ve olayla ilişkisi nedir?

» Kırıkkale doğumlu olan ve 1997’de Kırıkale Üniversitesi’nde rektörlük yapmış olan Beşir Atalay’ın, konu hakkında bilgisi nedir?

» İddia edildiği gibi özel kalem müdürü ve belediye başkanının ‘köstebeklik’ yaptıkları doğruysa Atalay’ın bu konulara dahli söz konusu mudur?


Soruşturmanın öyküsü
Almanya’nın en büyük bağış skandalı davası olarak kayda geçen Deniz Feneri e. V soruşturmasının geçmişi üç yıl öncesine dayanıyor. Frankfurt Main Savcılığı tarafından Deniz Feneri e.V hakkında açılan davada, Almanya’da yardım adı altında toplanan paranın amaç dışı kullanıldığı, Türkiye’deki Deniz Feneri Derneği ile Kanal 7’nin de bulunduğu çeşitli firma ve kişilere aktarıldığı saptandı. Frankfurt Eyalet Yüksek Mahkemesi, 17 Eylül 2008 tarihinde sonuçlandırdığı davada, dernek yöneticilerine “dolandırıcılık ve haksız kazanç elde etmek” suçundan hapis cezaları verdi. Mehmet Gürhan 5 yıl 10 ay, Mehmet Taşkan’a 2 yıl 9 ay, Firdevsi Ermiş ise 1 yıl 10 ay hapis cezası aldı. Deniz Feneri e.V’nin malvarlığı ise kamuya devredildi. Ancak Almanya’da yürütülen Deniz Feneri soruşturmasında, asıl sorumluların Türkiye’de olduğuna ilişkin ciddi bulguların olduğunu açıklandı.


Kurye Türkiye’ye para taşıdı
Hakim Johann Müller, toplanan 41 milyon avronun 18 milyonunun kuryeler aracılığıyla Türkiye’ye yollandığını ileri sürdü. Mahkeme, Mehmet Gürhan’ın yardım paralarını bir sermaye aracı olarak kullandığını, paraların Türkiye’deki Kanal 7 televizyonuna aktarıldığını, paraların nasıl kullanılacağına karar verenlerin aralarında Zekeriya Karaman, İsmail Karahan, Mustafa Çelik ve Zahid Akman’ın bulunduğunu iddia etti. Kararın 8. sayfasında ise şok bir iddia vardı. 2002’den 2007 Nisan ayına kadar 11 milyon 737 bin 994 avronun Türkiye’ye aktarıldığı halde çifte kayıtla tutulan muhasebe defterlerinde bu paranın gözükmediği anlatıldı. Ankara’da büyük tartışma yaratan bu tartışmaların gölgesinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, İşçi Partisi’nin 9 Eylül 2008’de yaptığı suç duyurusu üzerine soruşturma başlattı. Sonraki gelişmeler şöyle:

26 Eylül 2008: Ankara Başsavcılığı, Alman Mahkemesi’nin verdiği kararın Adalet Bakanı aracılığıyla isteneceğini duyurdu. Başsavcılık, 27 Eylül’de soruşturma dosyası ile mahkeme kararının istenmesi için Adalet Bakanlığı’na resmen başvurdu.

24 Şubat 2009: Deniz Feneri dava dosyası Türkiye’ye ulaştı.

11 Temmuz 2011: Birinci dalga operasyonda eski RTÜK Başkanı Zahid Akman, Kanal 7 Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Karaman, Kanal 7 Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Çelik, Yönetim Kurulu Üyesi İsmail Karahan, Finans Müdürü Erdoğan Kara tutuklandı.

16 Temmuz 2011: İkinci dalgada Deniz Feneri Derneği sorumlusu Ali Solak tutuklandı.

2 Ağustos 2011: Deniz Feneri Derneği Kurucu Başkanı Uğur Arslan, Kanal 7 yöneticileri Harun Kapıyoldaş, Muzaffer Şafak ve Mustafa Bölükbaşı ile Beyaz Holding’den Ayşenur Sezgin gözaltına alındı. Kapuyoldaş ve Şafak tutuklandı.

8 Ağustos 2011: Son dalgada İzzet Kurum ve Mehmet Sıddık Balıkçı tutuklandı.

26 Ağustos: HSYK, haklarında inceleme başlattığı savcıları görevden aldı.

Taraf, 03.09.2011


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.