Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Balyoz Harekat Planı > İtiraz mahkemesi de tutuklamaları onayladı

İtiraz mahkemesi de tutuklamaları onayladı
İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi, 106'sı muvazzaf 162 Balyoz davası sanığının tutuklanmasına ilişkin yapılan itirazları reddetti. Mahkeme kararında sanıklar hakkında 'darbe teşebbüsü' suçundan hapis cezası istendiği vurgulanırken tutuklama kararının ölçülü olduğu vurgulandı. Gölcük Donanma'da çıkan yeni delilleri hatırlatan mahkeme, suç vasfı ve deliller nedeniyle tutuklama nedeninin varlığına dikkat çekti.
 

İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi, davanın 13'üncü duruşmasında sanıklar hakkında tutuklama kararı çıkarmıştı. Bu karar üzerine sanık avukatları tutuklama kararının kaldırılması için İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'ne başvurdu. Mahkeme, bu talebi reddederek bütün itirazları bir sonraki mahkeme olan İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi'ne göndermişti.

Mahkeme de geçtiğimiz hafta kendisine ulaşan dosyaya ilişkin incelemesini tamamlayarak kararını açıkladı. Mahkemenin, 22 sayfalık kararında sanık avukatlarının itirazları beş maddede değerlendirildi. Sanıkların 765 sayılı TCK'nın 147'nci maddesine göre 'Türkiye Cumhuriyeti icra vekilleri heyetini cebren iskat veya vazife görmekten cebren men edenlerle bunları teşvik eyleyenlere ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası hükmolunur' maddesinden yargılandığı hatırlatıldı. Avukatların sanıklar hakkında kaçak olmadığı için tutuklama kararı verilemeyeceği şeklindeki itirazına, "Sanıkların üzerine atılı suç sübut olduğunda verilebilecek hapis cezası 15 yıldan 20 yıla kadardır. Ceza süresine ve suç türüne göre tutuklama ve yakalama kararı ölçülüdür." denildi. Sanıkların üzerine atılı suçun CMK 100'de sayılan 'katalog suçlar' arasında yer aldığına dikkat çekildi. Yargılama sırasında yeni delil elde edildiğinde mahkeme tarafından sanıkların zorla getirilmesine, yakalanmasına ya da tutuklanmasına her zaman karar verilebileceği kaydedildi.

İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nin CMK 98'e göre verdiği yakalama kararının da yasaya ve uygulamaya uygun, bu konudaki itirazların yersiz olduğu ifade edildi. 'Sanıkların çağrıldıklarında gelmiş olmaları, dolayısıyla kaçma şüphelerinin bulunmadığı itirazı'nın da zaten mahkemece 'kaçma şüphesi' gerekçesiyle tutuklama kararı verilmemesi nedeniyle bu konudaki itirazın da yasal dayanaktan yoksun olduğu kaydedildi. 'Bazı sanıkların sağlık durumları nedeniyle itiraz' konusunda da yasada 'hasta olma'nın tutuklamaya engel bir gerekçe olarak düzenlenmediği belirtildi. Kararda, "Zira tutukevlerinde diğer tutuklu ve hükümlülere ilgili mevzuat hükümleri gereği tanınan haklar gereği tedavilerinin yapılabileceği, sanıkların sağlık durumlarının tutukevinde kalmaya engel nitelikte olup olmadığı yönündeki değerlendirmenin buna ilişkin sağlık kurulu raporuyla birlikte yargılamayı sürdüren mahkemeye ait olduğu, bahsedilen nedenle yasaya aykırı bir uygulamanın bulunmadığı" vurgulandı. Kararda, sanıkların delilleri karartma, yeni delil elde edilmesine engel olma tehlikesinin bulunduğu anlaşıldığı ve bu nedenle sanıklar hakkında bu aşamada adli kontrol hükmü verilmesinin yetersiz kalacağı belirtilerek, yakalama ve tutuklama kararına yapılan itirazların reddine karar verildi.

İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Şeref Akçay, Gölcük'te çıkan belgelerin yeni delil niteliğinde olmadığı, darbe teşebbüsü suçunun 2003 yılından sonra da devam ettiğine ilişkin delil bulunmadığı, suç vasfının daha sonra terör örgütü üyeliği şeklinde değişebileceği gerekçeleriyle tutuklama kararının kaldırılması yönünde görüş bildirdi.

 

Gölcük belgeleri 'deliller toplandı' iddiasını çürüttü

Mahkeme, 'tüm delillerin toplandığı, delil karartma şüphesinin bulunmadığı' şeklindeki itiraza da Gölcük Donanma Komutanlığı'nda ele geçirilen Balyoz belgeleri ile karşılık verdi. Kararda, yargılama devam ederken Gölcük Donanma Komutanlığı'nda dosyaya ek delil olarak gizlenmiş halde çok sayıda yeni delil elde edilmiş bulunması göz önüne alındığında delillerin tam olarak toplanmış sayılamayacağı ifade edildi. Bununla birlikte sanıkların bir kısmının halen görev yaptığı, bir kısmının ise emekli olmalarına karşın emekli olmadan önceki görev mahalleri, konumları, görevlerinden kaynaklanan sosyal mecralarındaki iletişimleriyle görevde olanlara ve yargılamanın safahatına, yeni delillerin elde edilmesine, delillerin karartılmasına etki etme tehlikesinin devam ettiği kaydedildi. Hâlâ tanıkların da dinlenmediği ifade edilen kararda, Gölcük Donanma Komutanlığı'ndan çıkan belgelerin de bu iddiayı güçlendirdiği dile getirildi.

Zaman, 02.03.2011


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.