Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Ergenekon > İkinci Ergenekon'da 96. duruşma başladı

İkinci Ergenekon'da 96. duruşma başladı  

İkinci ''Ergenekon'' davasının 96. duruşması başladı.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde oluşturulan salonda görülen davanın bugünkü duruşmasına, gazeteci Tuncay Özkan ve Mustafa Balbay'ın da aralarında bulunduğu 21 tutuklu sanık ile tutuksuz yargılanan Sinan Aygün, Emin Şirin, Yalçın Küçük, Adnan Türkan, Murat Ağırel katıldı.

 

Tutuklu sanıklar eski Başkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal, eski İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu, emekli Tuğgeneral Levent Ersöz, Ersin Gönenci ve İbrahim Özcan, Hüseyin Atilla Uğur ise duruşmaya katılmadı.

Duruşmada söz alan Levent Ersöz'ün avukatı Ali Rıza Dizdar, müvekkilinin sağlık durumunun ağırlaştığını ve buna ilişkin mahkeme kalemine bir rapor geldiğini belirterek, Ersöz'ün ek ifadesinin yazılı olarak mahkemeye sunacaklarını söyledi.

Hayati tehlikesi bulunan müvekkiline bir şey olması durumunda bu ek savunmanın tarihi belge niteliği taşıdığını ifade eden Dizdar, müvekkilinin sağlık durumunun da göz önünde bulundurularak derhal serbest bırakılması gerektiğini kaydetti.

Tutuklu sanıklardan Mustafa Balbay da mahkeme heyetinin 9 haftada 38 kere aynı gerekçelerle tahliye taleplerini reddettiklerini dile getirerek, Hizbullah davası sanıklarının tahliye edilmesini eleştirdi.

-MUSTAFA BALBAY-

Balbay, ''Şu anda firar olan Hizbullah değil, hukuktur. Hizbullah'a her şey mümkün bize değil, tahliye edilen Hizbullah sanıklarının biri 48, biri 35, biri de 14 cinayeti kabul etmişler. Onlar tahliye oluyor, ama biz hakkımızda hiçbir delil olmadan burada tutuklu olarak yargılanıyoruz'' şeklinde konuştu.

Hakkında 2 kez ağırlaştırılmış müebbet ve 300 yıla kadar hapis istendiğine dikkati çeken Balbay, ''Bu kadar ömür garantisini veriyorsanız tamam, ancak bu davalar arasında hiçbir hukuksal bağlantı kalmadı. Geldiğimiz nokta davanın bu şekilde devam etmeyeceğini gösteriyor. Hakkımda haberler çıkıyor. Eski Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in bana 'bu hükümetin hakim alımları sakıncalı' dediği yazılıyor. Bu suç mudur? 184 cinayetle yargılananlar dışarıda. Hukuku firardan kurtarmanızı bekliyorum'' dedi.

-TUNCAY ÖZKAN-

Daha sonra söz alan diğer tutuklu sanık Tuncay Özkan da, mahkeme heyetinin usul kanunlarına uymadığını belirterek, suçunu hala bilmediğini söyledi.

Delil değerlendirilmesinin yapılmasını talep eden Özkan, ''Eşim ve kız kardeşimin dinlenmesine neden bir şey demiyorsunuz? Delillerle ilgili neden değerlendirme yapmıyorsunuz'' dedi.

Özkan, şunları kaydetti:

''3 yıl oldu burada yargılanıyorum. Ama hala suçumu bilmiyorum. Sizler kendi aranızda benim suçumu konuşamazsınız. Suçumu bana da söylemek zorundasınız. Yargılamanın ne zaman biteceğini bilmiyorum. Bırakın siyaset yapayım. Buraya gelen insanlar benim siyaset yapmamı istiyorlar, onun için buradalar. Buradaki yargılama bir despotik uygulamaya dönüştü artık.''

Özkan, tutuksuz sanık Arif Doğan'ın sağlık sorunları nedeniyle ifadesinin alınmasını da eleştirerek, ''Sayın Doğan'a geçmiş olsun diyorum. Benim konuşma hakkım var. Bizim durumumuzu da biliyorsunuz. Onun durumu bizim konuşma hakkımızı engelleyemez'' dedi.

-DURUŞMA SALONUNDA İZLEYİCİ YOĞUNLUĞU-

Bu arada, duruşma salonunda izleyici ve basın mensuplarına ayrılan bölümün tamamen izleyiciler tarafından doldurulduğu görülürken, basın mensupları avukatların olduğu bölüme alındı. Duruşmaya aralarında Türkiye Barolar Birliği Başkanı Ahsen Coşar, Yönetim Kurulu üyeleri ile İstanbul Adana, Edirne, Uşak, Muğla Baro Başkanlarının da bulunduğu yaklaşık 35 avukat da gözlemci olarak katıldı.

Basın Konseyi Başkanı Oktay Ekşi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Orhan Erinç, Türkiye Gazeteciler Sendikası Başkanı Ercan İpekçi, Nail Güreli, Şükran Soner'in de aralarında bulunduğu kalabalık bir gazeteci grubu da duruşmayı izliyor.

Duruşma salonuna giren izleyiciler, Tuncay Özkan ve Mustafa Balbay'ın salona alınması üzerine alkışladılar.

Gruba seslenen Özkan, ''Mustafa Kemal'in bayrağını dalgalandırmaya devam. Bu yürek sizde'' şeklinde seslendi.

Bazı kişilerin alkışlaması üzerine, arkadaşları tarafından uyarılan bu kişiler uyarıların ardından Balbay ve Özkan'a sadece el salladılar. Tutuklu sanıkların bulunduğu bölüme yaklaşarak Balbay ve Özkan'la sohbet eden bazı basın mensupları ve izleyiciler görevli askerlerin uyarıları üzerine yerlerine geçtiler.

Tutuklu sanık Özkan'ın 7 aylık Can isimli yeğenini de ilk kez görerek kucakladığı gözlendi.

Duruşmada, salona 11.25'te tekerlekli sandalyeyle gelen tutuksuz sanık emekli Albay Arif Doğanın savunmasına geçildi.

Mahkeme başkanı Köksal Şengün'ün ''Konuşabilir misin?'' sorusu üzerine ''evet'' diyen Doğan'ın kimlik tespitinin ardından savunmasına geçildi.

"JİTEM BENİMLE VARDIR"
 

İkinci ''Ergenekon'' davasının tutuksuz sanığı emekli albay Arif Doğan, ''JİTEM benim. JİTEM benimle vardır. JİTEM kadrolu bir kuruluş değildir, geçici süre için kurulmuş operatif istihbarat birliğidir'' dedi.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada savunmasını tekerlekli sandalyeye oturarak yapan Doğan, JİTEM'le ilgili açıklamalarda bulundu.

Arif Doğan, kendisine zaman verilirse halkına olan borcu nedeniyle JİTEM'i açılayacağını ifade ederek, ''JİTEM benim. Veli paşama (Veli Küçük) devrettiğim Jandarma İstihbarat Grup Komutanlığıdır. JİTEM benimle vardır. Diyeceksiniz 'sen devlet içinde devlet misin', hayır değilim'' dedi.

Vatan haini olmadığını belirten Doğan, ''JİTEM legal değil diyorlar. Genelkurmay, jandarma inkar ediyor. Arif Doğan manyağı çıkmış... Kimseye yalan söylüyor demiyorum ama ben söyleyeceğimi de söylerim. JİTEM kadrolu bir kuruluş değildir, geçici süre için kurulmuş operatif istihbarat birliğidir. İstihbarat artı icraattır'' diye konuştu.

Doğan, JİTEM itirafçısı Abdülkadir Aygan'la ilgili olarak da ''Biri çıkmış 'adamları öldürdük' falan diyor. Böyle bir şey olamaz. Abdülkadir Aygan'ı ben öldürttüm. Askeri, sivili, herkesi suçluyor. Bu adam ölü. Ölmüş insanı kullanıyor PKK, gayet güzel kullanıyor. İsveç'te yaşıyormuş, DNA testi yapılsın, verilecek cezaya razıyım'' dedi.

Savunmasını yaparken yavaş konuşan Doğan, nefes almakta güçlük çektiğini belirterek, oksijen tüpünü kullanması için duruşmaya ara verilmesini istedi.

Bunun üzerine duruşmaya öğlen arası verildi.

JİTEM'İN HEPSİ SİVİLDİR
 

 İkinci ''Ergenekon'' davasının tutuksuz sanığı emekli Albay Arif Doğan, ''JİTEM'in hepsi sivildir. Bir tek asker benim. 10 bin kişi vardır ama 20'den fazlası bir araya gelmez. PKK'nın ölüm bölgesine giren birimdir'' dedi.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada Doğan'ın savunmasına geçilmeden önce kimlik tespiti yapıldı.

Mesleği sorulan Doğan, ''Emekli subayım. Eğer dağda 21 sene çalışılan bir meslek varsa, o meslektenim'' dedi.

Aylık gelirinin fındık ve pamuk geliri ile emekli maaşının 7-8 bin lira olduğunu belirterek, kullandığı 6 cep telefonundan 2'sinin numarasını hatırlayarak, ''Kullandığım telefonlar zaten dinlenen yerlerde vardır'' diye konuştu.

Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün'ün hakkındaki suçlamaları okuduğu sırada, yazılanlara değil, kalbine inandığını, öyle bir insan olsaydı adaleti mahkemeye bırakmayı değil, kendi cezasını kendisinin vereceğini dile getiren Doğan, ''Ben vatan haini değilim. 21 yıl dağda mücadele ettim'' şeklinde konuştu.

Terör örgütü üyesi olduğu bölüm okunduğu sırada da Doğan, ''Hangi terör örgütü Başkan'' dedi. Şengün de, ''İddia olunan Ergenekon örgütü'' demesi üzerine Doğan, ''Ben bilmiyorum'' şeklinde konuştu. Şengün de ''okumamı bitireyim. Sizden açıklama isteyeceğim'' dedi.

Kendisine sorulanlara cevap vermeye hazır olduğunu ifade eden Doğan, ''Ben suçlu değilim ki aklanmak için kendimi müdafaa edeyim. Herkesin bilmesi gereken bilgileri aktarmak için müracaat ettim. Benim tek beyanım var. Evimden, yataktan aldılar. Yoğun bakımda ifadem alındı. Tutuklandım'' şeklinde konuştu.

-''BEN İSTİHBARATÇIYIM. HER KONUŞTUĞUM SUÇLU MU DEMEK''-

Doğan, ölecek de olsa sorulması durumunda cevaplayacağını dile getirerek, ''JİTEM'i bilen bir kişi varsa çıksın, size yazı vereyim beni iğneyle öldürsünler'' dedi.

Hakkındaki iddialara değinen Doğan, ''Veli Küçük paşamla irtibatta bulunmuşum. Sedat Peker'e reis demişim. Ben istihbaratçıyım. Her konuştuğum suçlu mu demek. Benim görevim suçlularla irtibata geçmek. Peker ile herkes görüşüyor. İnternete düşen ses benim sesim değildir. Ben aptal değilim. 21 yıl dağlarda yaşadım. Hayvanlaşmadım. İnsanları yaşatmaya çalıştım'' diye konuştu.

Başından geçen PKK terör örgütü ile mücadele ettiği dönemlere ait anılarından bir kısmını anlatarak, yanmış bir asker ile karnı deşilmiş bir Kürt kızının cesedini görünce yemin ettiğini ifade eden Doğan, ''Beni bunlarla suçlayın. Hainlikle suçlamayın. Beni bir daha öldürmeyin. 1000 mermi ile suçlamayın. Her askerde bulunur bunlar. Arif Doğan Türkiye'nin harp planlarını biliyor'' dedi.

Annesinin Kürt, babasını da Avşar Beyi olduğunu, Kürtçeyi iyi bildiğini ifade eden Doğan, JİTEM ile ilgili açıklamalarda bulundu.

Doğan, JİTEM'in esrar, eroin, uyuşturucu kaçakçılığı ile uğraşmadığını, PKK'ya karşı en az 100 kişilik gruplarla çalıştığını belirterek, ''JİTEM'in hepsi sivildir. Bir tek asker benim. 10 bin kişi vardır. Ama 20'den fazlası bir araya gelmez. PKK'nın ölüm bölgesine giren birimdir. Buradaki subaylara sorun ölüm bölgesinin ne olduğunu bilmezler'' dedi.

-''JİTEM'İ KURDUĞUMA, KURACAĞIMA PİŞMAN ETTİLER''-

Doğan, JİTEM olmasaydı bugün 80 bin askerin ölmüş olacağını belirterek, ''JİTEM'i kurduğuma kuracağıma pişman ettiler. JİTEM'i lağvettik'' dedi.

Kalbinde mermi yediği için pil olduğunu şeker, panik atak gibi hastalıkları bulunduğunu belirten Doğan, kendisinde bulunan 2 kalaşnikof silahın da birinin kendisine ait olduğunu, diğerinin de bir Korgeneral Hulusi Sayın'ın bir çarpışmanın sonucunda hediye olarak verdiğini söyledi.

Doğan, OHAL bölgesinde öğretmenler de dahil 10 bin tane tabanca dağıttığını belirterek, kendisinde bulunan uyuşturucu maddenin de 20 yıl öncesine ait olduğunu, kendisinde çıktığı belirtilen 3 av tüfeğinin ise barut izlerinin olmadığını anlattı.

Subayların her silahta yılda 150 tane mermi istihkakı olduğunu, kendisinin ise 3 silahı bulunduğunu belirterek, silahlardan birini Genelkurmay Başkanının hediye ettiğini, birinin ise kendisinin olduğunu, diğerini de satın aldığını kaydetti.

Doğan, mermi istihkakına göre 10 yılda 3 bin mermi olacağını belirterek, 1000 mermiyle kendisinin silah kaçakçısı yapıldığını anlattı.

İstihbaratçı olduğu için üst düzey örgüt mensubuyla irtibatlı olmasının doğal olduğunu dile getiren Doğan, ''Bana 100 yıl ceza verseler fark etmez. Adalete inanıyorum. Türk adaletine sığınıyorum, PKK adaletine değil. Onlar ben olsaydım Habur'dan geçemezlerdi'' dedi.

Bir istihbarat sonucu 78 kelle aldığını ifade eden Doğan, Güneydoğu'da görev yaptığı dönemde Mesut Barzani ve Celal Talabani'ye Meclis Başkanı ile görüşmelerinde tercümanlık yaptığını kaydetti.

Doğan, Kandil'e yürüyerek giden 21 kişinden biri olduğunu da söyledi.

Duruşma Doğan'ın beyanlarının alınmasıyla devam ediyor.

Star, 17.01.2011


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.