Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Ergenekon > 2. Ergenekon davasında 3 tahliye

2. Ergenekon davasında 3 tahliye

2. Ergenekon davasının tutuklu sanıklarından Emcet Olcaytu, Hamze Demir ve Muzaffer Öztürk tahliye edildi.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada, sanık ve avukatların taleplerinin ardından alınan arar kararlar, üye hakim Hüsnü Çalmuk tarafından açıklandı.

Buna göre mahkeme heyeti, dosya kapsamı, delil durumu, suç vasfının değişme ihtimali ve tutuklulukta geçen süreyi dikkate alarak, iki yılı aşkın süredir tutuklu olan İşçi Partili ve Aydınlık Dergisi yazarı Emcet Olcaytu ile Muzaffer Öztürk ve Hamza Demir'in tahliyesine karar verdi.

Mahkeme heyeti, bu sanıklar hakkında yurt dışına çıkış yasağı koydu.

DURUŞMADAN

30'u tutuklu toplam 108 sanığın yargılandığı davanın bugünkü duruşmasında tutuklu sanık emekli Albay Hasan Atilla Uğur söz aldı.

Uğur, mahkeme başkanı Köksal Şengün ve üye hakim Sedat Sami Haşıloğlu hakkında tarafsızlıklarını kaybettikleri gerekçesiyle reddi hakim talebinde bulundu.

Mahkeme heyeti, Uğur'un iddialarıyla tutanaktaki beyanların örtüşmediği gerekçesiyle bu talebi reddetti.

Duruşmada söz alan Mustafa Balbay, mesleğe başlayışının 30. yıl dönümü olduğunu belirterek, şu an yargılanmakta olan kendisinin, basın özgürlüğü açısından ne kadar yol alındığının, ne kadar geriye gidildiğinin en somut örneği olduğunu söyledi.

Gazeteci olarak her iktidarı eleştirdiğini dile getiren Balbay, AB'nin 2010 yılı Türkiye İlerleme Raporu'na değindi. Raporda, Türkiye'de gazetecilerin düşüncelerini özgürce yazamadığının, otosansür olduğunun belirtildiğini ifade eden Balbay, rapordaki bu ifadelerin hiçbir gazetede yer almadığını, "otosansür yorumunun otosansüre takıldığını" savundu.

Balbay, "Oktay Ekşi'nin, bir başyazarın linç edildiği, fiilen sansüre uğradığı bu ortamda sizler, vereceğiniz kararla Türkiye'de basının ne kadar özgür olacağında önemli rol oynayacaksınız" dedi.

Halen 700 gazeteci hakkında 5 bin soruşturma olduğunu anlatan Balbay, "Ama bir kısım medya saldırı özgürlüğü, iftira özgürlüğü istiyor. Medyamızı da kendine çekidüzen vermeye çağırıyorum" diye konuştu.

Cezaevinde 24. kitabını yazdığını söyleyen Balbay, "Burası esir evi değil eser evi... Rıfat Ilgaz, Nazım Hikmet, Aziz Nesin'in yaşadıklarının tarihte kalmasını isterdim. En az 3 kitaplık malzemem birikti" dedi.

Cumhuriyet Gazetesinde çeşitli ekler çıkardığına, iddianamede Strateji ekinin ise terör örgütü yayını olarak değerlendirildiğine dikkati çeken Balbay, "İddia makamı ve iddia makamını kullanan alçaklar, 'Bunda akçalı bir şey var mıdır?' diye baktılar, defalarca kontrol ettiler, hiçbir şey bulamadılar" dedi.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın barış süreciyle ilgili sözlerine değinen Balbay, "Barış için ne gerekirse yapalım. Ama dağdaki teröriste açılım, bize kapanım mı?" şeklinde konuştu.

Balbay'ın şiiri

Geçen Cuma günü yapılan duruşmada tutuklu sanık Hüdayi Ünlüer'in avukatı ile diğer avukatlar arasında bir gerginlik olduğunu anımsatan Balbay, Ünlüer'in 3 avukat değiştirdiğini, tutukluluk süresi uzadıkça sanıkların başka avukat arayışına girdiklerini söyledi.

Balbay, bu durumu "Vicdanlarınız granit kayadan daha da katı/Nerede bulalım bu vicdanı delecek avukatı/Vicdanlarınız buz dağı kadar katı/Nereden bulalım bu dağı delecek avukatı" şeklindeki şiirle anlattı.

"Nazlı Ilıcak bile bu davaya ılıcak bakmaya başladı" diyen Balbay, şöyle devam etti: "Kurban Bayramı'nda kantin kapalıymış. Açık görüş ancak pazar günü yapılacakmış. Burada insan yatıyor, kurbanlık koyunlar değil. Burada dünyanın en yaşlı terör örgütü üyeleri yatıyor. Yaş ortalaması 55, kilo ortalaması 90... Ağlarsa bir anam, bir karım ağlar, gerisi yarın ağlar. Aylarca yarını bekledik, en azından vicdanen sizler için de yarının gelmesini bekliyorum."

Tuncay Özkan: "Cezaevinde insanın rengi de soluyor"

Tutuklu sanık gazeteci yazar Tuncay Özkan da hapishanedeki yaşamında kendisini en çok etkileyenin fotoğraflar olduğunu belirterek, "Kaldığımız hücre 1 adıma 3 adım. Ben yosunun yaprak açabileceğini, çiçek açtığını ilk defa burada gördüm. Hücrede rengi gitmeyen tek şey yosunlar. Ranzamda güvercin ağacı fotoğrafı var. Çok sevdiğim için onların fotoğraflarını çektirdim. 3 hafta sonra fotoğraftaki renkler solmaya başladı. Cezaevinde insanın da rengi soluyor, rengi insanı terk ediyor" dedi.

Ne zaman TBMM'yi cebir ve şiddet kullanarak ortadan kaldırmaya teşebbüs ettiğinin belirtilmediğini ifade eden Özkan, "Hangi gün, kimlerle birlikte yapmışım. 'Suçun şudur' deyin. Hakkımda karar verin" şeklinde konuştu.

Özkan, kendisi için ölümün cezaevinde yatmak olduğunu ifade ederek, "Bu zulüm, zorbalık, faşizmdir. Buna bir son verin lütfen" dedi.

Bir izleyicinin kendisine hediye ettiği kitabın içinden, Aşık Veysel'in "Seversin, alırsın karın olur. Seversin, alamazsın kara sevdan olur" sözlerinin yer aldığı bir ayraç çıktığını dile getiren Özkan, "Sevdiğinin koynundan sabaha karşı alınmanın, çocuğunun gözü önünde kelepçe takılmasının adı ne? Bu zulmün adı ne? 27 aydır suçunu söylemeden burada yatmanın adı ne?" diye konuştu.

Özkan'ın bağırarak konuşması üzerine Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün, sanığı uyardı.

"Biz nasıl olsa kurbanlık yerine buradayız" diyen Özkan, Kurban Bayramı'nı da kutladı.

Duruşmada, sanıkların taleplerini sunmalarının ardından avukatların taleplerine geçildi.

Tutuklu sanık Cengiz Köylü'nün avukatı Hasan Gürbüz, müvekkilinin Mehmet Bora Perinçek'i tanımadığını belirterek, ancak basında, "Cengiz Köylü, Bora Perinçek'e Harp Akademilerinde ders verdirmiş" şeklinde haberlerin yer aldığını söyledi.

Bu haberlerin birçok internet sitesinde de kullanıldığını ifade eden Gürbüz, böyle bir şey olmadığını dile getirdi. Gürbüz, müvekkilinin tahliyesini istedi.

cnnturk.com, 11.11.2010

 


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.