Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Ergenekon > Zirve katliamında Veli Küçük izi

Zirve katliamında Veli Küçük izi

Malatya’da Zirve Yayınevi’nde 3 kişinin boğazı kesilerek öldürülmesi olayının azmettiricisi olarak tutuklanan Hüseyin Yelki’nin, emekli Tuğgeneral Veli Küçük’ün katliam için görevlendirdiği öne sürülen iki kişiyi tanıdığı ortaya çıktı

 

Malatya Zirve Yayınevi’nde misyoner faaliyetlerinde bulundukları gerekçesiyle 3 kişinin boğazı kesilerek öldürülmesi ile ilgili soruşturma, Ergenekon davası kapsamında tutuklanan emekli Tuğgeneral Veli Küçük ile papazlık yaptığı dönemde uzman çavuş olduğu açığa çıkan İlker Çınar’a uzandı.
Soruşturmayı derinleştiren Malatya Başsavcılığı’nın talebiyle, katliamın ‘bir numaralı sorumlusu’ olduğu öne sürülen Emre Günaydın’ı azmettirdikleri gerekçesiyle, Varol Bülent Aral ve Zirve Yayınevi çalışanı Hüseyin Yelki tutuklandı. 

Küçük’ün adamları
Savcılığın, bir gazeteye gönderilen ihbar mektubu çerçevesinde soruşturmayı derinleştirdiği öğrenildi. İhbar mektubunda, emekli Tuğgeneral Veli Küçük’ün, katliam için Hıristiyan çevrelere yakınlığı ile tanınan A.A. ile L.E.G.’yi görevlendirdiği ileri sürülüyor.
Bu kişilerin telefon kayıtlarını Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’ndan isteyen savcılık, tutuklanan yayınevi çalışanı Hüseyin Yelki’ye de bu isimleri tanıyıp tanımadığını sordu. İhbar mektubundan haberi olmayan Yelki, kişileri tanıdığını kabul etti ve L.E.G.’yi fotoğrafından teşhis etti.
Savcılık ayrıca, Yelki’nin, uzman çavuş olduğu açığa çıkan Tarsus Protestan Kilisesi eski Başpapazı İlker Çınar ile bağlantısı olup olmadığını araştırmaya başladı. Yelki, Çınar’ı kendisinin vaftiz töreninde tanıdığını ve bir daha görüşmediğini öne sürdü. Çınar’ın, uzman çavuşluktan emekli olması nedeniyle Emekli Sandığı’ndan maaş aldığı açığa çıkmıştı.

HÜSEYİN YELKİ’NİN İFADESİ:
Uzman çavuş olduğu açığa çıkan papaz Çınar’ı vaftizde tanıdım
Milliyet’in ele geçirdiği Yelki’nin ifadesi özetle şöyle:
“2001’de Hıristiyan oldum. Malatya’da 2002’de Kayra isimli yayınevi faaliyete geçti. Ben de aynı yıl vaftiz oldum. İlker Çınar ile vaftiz olurken tanıştım. 2004’ten sonra hiç görüşmedim. Zaten kendisi de kiliseden ayrıldı. Zirve Yayınevi’nin açılışı, Necati Aydın’ın 2003’te Malatya’ya gelmesi ile olmuştur. Her iki yayınevi aynı binada çalışıyordu. Kayra Yayınevi’nde, Malatya’da ben faaliyet gösteriyordum. Yayınevi kapanınca Zirve Yayınevi’nde bana bilgisayar tahsis ettiler. Mersin’de ise L.E.G. ile A. isimli şahıslar bulunuyordu. 2006’da, İstanbul’da bir doktor ameliyat olmam gerektiğini söyledi. İlk ameliyatımı o sene, ikinci ameliyatımı  17 Nisan 2007’de oldum. Masraflar, kiliselere yapılan yardımlarla karşılandı. Ameliyat olduktan sonra, 18 Nisan’da Malatya’ya döndüm. Akşam saat 17.00 sıralarında üç arkadaşımın hayatını kaybettiğini öğrendim. Olaydan sonra benim de mağdur olmam sebebiyle ayda 500 TL vermeye başladılar. 

‘Kardeşimin bağlantısı yok’
Değişik zamanlarda devletin emniyet güçleri, jandarma güçleri ile görüşmelerim olmuştur. Ancak bunlar tamamen yaptığımız işten kaynaklanan bir sıkıntımız olup olmadığı yönündedir. Hiçbir kurum adına çalışma yapmadım. Böyle bir faaliyetin içinde bulunmam doğru olmadığı gibi, benim yapıma da uygun değildir. Emre’nin, kardeşim Yetkin ile bir irtibatı yoktu. Kardeşim spor salonuna gitmiş. Salonun sahibi Emre’nin babasıymış. Emre’nin neden böyle bir ifade verdiğini bilemiyorum. Böyle bir olayı planlamış olsaydım, ameliyattan önce planlamam gerekirdi. Zira ameliyat sonrasında 1.5 ay yatağa bağlı kaldım. Bu vaziyette birilerine yardım etmem ya da onları kaçırmam ne kadar mümkün olabilir?”

Milliyet, 17.02.09

 


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.