Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Ergenekon > Cihaner'i kurtarma planı Yargıtay üyesini bile rahatsız etti: Anayasal suç işleniyor

Cihaner'i kurtarma planı Yargıtay üyesini bile rahatsız etti: Anayasal suç işleniyor

Yargıtay 5. Ceza Dairesi Üyesi M. Nihat Ömeroğlu, Başsavcı İlhan Cihaner'i kurtarma operasyonunda yaşanan hukuk skandallarıyla ilgili manifesto niteliğinde bir yazı kaleme aldı.

Yüksek mahkemelerin son dönemdeki tutum ve davranışlarıyla yerel mahkemeleri baskı altına aldığını aktaran Ömeroğlu, "Yargıtay 11. Ceza Dairesi anayasal suç işlemektedir. Özel kurye ve Erzurum'un dava dosyasını İstanbul'a göndermeden istemesi gerçek ise usul ve yasaya aykırıdır. Bu, hâkimlere emir vermektir. CMK'ya göre yerel mahkemelerin buna itibar etmemeleri gerekir." ifadelerini kullandı. Ömeroğlu, Star gazetesine yazdığı yazıda ayrıca, duruşmada yaşanan alkış skandalını da değerlendirdi: "Eğer bunlar gerçekse, başkan ve heyetin açıkça ihsas-ı reyini gösteren bir tablodur."

Yargıtay üyesi iki kişiye ait olduğu ileri sürülen ses kayıtlarının ardından Yargıtay 11. Ceza Dairesi'nin İlhan Cihaner'in yargılandığı davada takındığı tavır eleştiri oklarının hedefi oldu. Yargıtay 5. Dairesi Üyesi M. Nihat Ömeroğlu, dün Star Gazetesi'nin 'Açık Görüş' ekinde hukuk manifestosu gibi bir yazı kaleme aldı. 'Yargıtay hukuk üstü mü?' başlığıyla verilen yazıda Ömeroğlu, yerel mahkemelerin baskı altına alındığını ve bunun suç olduğunu aktarıyor. Yargıtay'ın şu aşamada söz konusu iki davada birleştirme kararı veremeyeceğini belirtiyor. İşte o yazıdan çarpıcı bölümler:

YARGITAY 11. CEZA DAİRESİ'NİN TUTUMU, BİZİ ENDİŞELENDİRİYOR

"Son günlerde bir cumhuriyet başsavcısının yargılanması ile ilgili basında çok şey yazıldı, yorum yapıldı. Bu yazılarda adı geçen cumhuriyet başsavcısını kurtarma operasyonundan bahsedildi. Biz buna ihtimal vermiyorduk. Ancak yazılı ve görsel medyada bir Yargıtay üyesine ait olduğu öne sürülen ortam dinlemesinde ve buna paralel Yargıtay 11. Ceza Dairesi'nin adı geçen kişiyle ilgili yaptığı yargılama sırasında sergilediği tutum, bizi ciddi surette endişeye sevk etti. Alınan ara kararlar ve kendi meslektaşları hakkında suç duyurusunda bulunmamaları bu endişemizi artırdı.

2797 sayılı Yargıtay Kanu-nu'nun 1. maddesine göre, Yargıtay, adliye mahkemelerince verilen ve kanunun başlıca bir adli merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme mercii olan, bağımsız yüksek bir mahkemedir. Ayrıca Yargıtay özel yasamalarında belirlenen kamu görevlilerinin (1. sınıf hakim ve cumhuriyet savcısı, vali, müsteşar vb.) ilk derece yargı merciidir. Basın ve görsel medyadan öğrendiğimiz kadarıyla, Yargıtay 11. Ceza Dairesi, Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki (ACM) cumhuriyet başsavcısı ve diğer sanıklarla ilgili davaya 'el koymuş'. Deyim çok yakışıksız ve ağır. Ancak iddia edilen plana uygun bir tabir.

CMK, madde 3'e göre, 'mahkemelerin görevleri kanunla belirlenir'. Madde 11'e göre ise, 'davaya bakan mahkeme birden çok dava arasında bağlantı görürse birleştirme kararı verebilir'. Erzurum 2. ACM, İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davada bağlılık kuralını tespit etmiş ve birleştirme kararı vermiştir. İstanbul'daki ilgili ağır ceza mahkemesi bunu uygun görürse iki davayı birlikte görür. Uygun görmezse görev uyuşmazlığının çözümü için dava dosyalarını Yargıtay 5. Ceza Dairesi'ne gönderir. 5. Ceza Dairesi'nin vereceği karar kesindir."

YARGITAY, HÂKİMLERE EMİR VEREMEZ

"Yargıtay 11. Ceza Dairesi, sanıklardan biri hakkında yargılama yaptığı için, Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nin dosyasını incelemek için isteyebilir. Bağlantı görürse, CMK 9 maddeye göre birleştirme kararı verip yüksek dereceli mahkeme olarak bu davalara bakabilir. Ancak bu aşamada, yani Erzurum 2. ACM birleştirme kararı verdiği için (dava dosyasından el çektiğinden) artık Yargıtay 11. Ceza Dairesi birleştirme kararı veremez. Ayrıca Erzurum 2. ACM'den, silahlı örgüt ve darbe iddiasıyla dava açıldığından, bu davalara ancak Yargıtay 9. Ceza Dairesi bakabilir.

Her zaman söylemeye çalıştım. Yüksek yargı, hakim ve cumhuriyet savcılarıyla yerel mahkemeleri baskı altına alıyor görüntüsünden sakınmalıdır. 11. Ceza Dairesi, Erzurum 2. ACM'yi baskı altına almakta ve anayasal suç işlemektedir. Özel kurye ve dava dosyasını İstanbul ACM göndermeden istemesi gerçek ise usul ve yasaya aykırıdır. Bu, hakimlere emir vermektir. CMK'ya göre yerel mahkemelerin buna itibar etmemeleri gerekir. Hiçbir makam, kurum, kuruluş mahkemelere emir veremez. Bu, vesayetçi zihniyeti çağrıştıran bir davranıştır. Yüksek yargı, elini yerel yargıdan çekmelidir. Yüksek yargı sadece yerel mahkemelerden kendisine gelen davalarla ilgili 'hukuki denetim ve deliller doğru değerlendirilmiş mi' noktasında yetkilidir. 14 Mayıs 2010 tarihinde, Yargıtay 11. Ceza Dairesi'nde yaşananlara ihtimal vermek istemiyorum. Sanığa ismen hitap etme, hastalığı, özrü olmadan yüce mahkeme önünde oturarak savunma yapma, toplu alkış vb. davranışlar yasalara ve usule aykırıdır. Bunlar gerçekse, başkan ve heyetin açıkça ihsas-ı reyini gösteren bir tablodur. Ama maalesef yüksek yargı mensuplarının, gerçek anlamda hesap verebilmeleri mevzuatta yok.

Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu'nun daha önceki olaylardaki tutum ve davranışı bilinmektedir. Bir Yargıtay üyesine ait olduğu iddia edilen ses kaydı, mahkemeye emir talimat veren karar hakkında, ne gibi işlem yapıp sonuçlandıracağını merakla bekliyoruz. (Ses kaydının hukuka aykırı delil olduğu öne sürülse de, soruşturma için delil başlangıcıdır. Ayrıca disiplin soruşturmasına ve disiplin cezası verilmesine engel değildir. Adalet Bakanlığı'nın da görev yerini mazeretsiz ve izinsiz terk eden, gösteri yapan hakim-savcılarla ilgili işlem yapıp yapmayacağı da merak konusudur. Eğer bunlar yapılmazsa, o zaman sormak gerekir. Yasalar, sadece güçsüzler için mi işlerlik kazanır?"

 

Vesayetçi sistem halka rağmen süremez

"Sonuç olarak, Türkiye Cumhuriyeti ve yüksek yargı, büyük bir sınavdan geçmektedir. Özellikle yüce Yargıtay'ı yıpratmaktan kaçınalım. Demokrasiye, hukukun üstünlüğüne, bağımsız ve tarafsız yargıya inananlarla, bunlara direnenler arasında bir mücadele verilmektedir. Ama tarih hep şunu göstermiştir: Halka rağmen bu vesayetçi sistem sürecek değildir. Demokrasi ve hukukun üstünlüğüne inananlar, er geç bu mücadeleyi kazanacaktır. Yüksek yargının bazı kesimleri, yerel yargıyı rahat bırakmalıdır. Yerel yargı mensupları, Anayasa'ya, hukuka, kanuna ve vicdani kanaatlerine göre karar verirler. Eğer yanlışları varsa o zaman Yüksek Mahkeme bunu düzeltir."

Zaman, 31.05.2010


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.