Avrupa Birliği > İşte Türkiye'nin "ev ödevi"

İşte Türkiye'nin "ev ödevi"
AB Komisyonu'nun yayınladığı 2013 Türkiye İlerleme raporunda, Ankara'da siyaset alanındaki "eksiklikler" ve "yapılması gerekenler" sıralandı. Raporda, hükümete "kimseye danışmadan yasa çıkarma" eleştirisinden, Genelkurmay'ın hala Başbakan'a bağlı olmasına, Jandarma üzerinde yeterli sivil denetim sağlanmadığı eleştirisinden, Türkiye'ye "Rum ve Yunanlıları tehdit etmekten vazgeçme" çağrısına kadar pek çok "ev ödevi" yer aldı.

İşte AB Komisyonu'nun Ankara'ya verdiği "ev ödevleri":
 
* GÜVENLİK GÜÇLERİ SİVİL OTORİTE TARAFINDAN DENETLENMELİ - Gezi olayları sırasında polisin göstericilere karşı "orantısız güç" kullandığının pek çok yerde vurgulandığı raporda, güvenlik güçlerinin denetlenmesi için "bağımsız bir kurum kurulması gerektiği" vurgulandı.

* TOPLANMA ÖZGÜRLÜĞÜ YETERSİZ - Raporda, yapılan reformlara rağmen gösteri ve toplantı özgürlüğünün hala kısıtlı olduğu, polisin göstericilere müdahalesinin de "Avrupa standardında olmadığı" vurgulandı. Güvenlik güçlerinin bu çerçevede "eğitilmesi gerektiği" belirtildi.

* KİŞİSEL VERİLERİN KORUNMASI YETERSİZ - Kişisel verilerin korunması konusundaki yasaların yetersiz olduğu vurgulandı.

"HÜKÜMET NE ALKOL YASASINDA, NE BELEDİYE YASASINDA DANIŞTI..."
 
* "HÜKÜMET YASA YAPARKEN DANIŞMIYOR" - Raporda, yasa çıkarılırken hükümetin diğer siyasi partiler ve ilgili sivil toplum örgütleri ile yeterince danışma yapmadığı vurgulandı. Raporda, "Kilit ve hassas yasaların yazımı sürecinde hazırlıklar da, parlamento içinde ve parlamento dışında danışmalar yetersiz kalıyor" denildi. Raporda bu eleştiriye örnek olarak alkol yasası ile belediye yasası örnek gösterildi.

* KAMU HARCAMALARINA YÖNELİK DENETİM YETERSİZ - Raporda, Parlamentonun kamu harcamalarını denetimi konusunda gelişme sağlanmadığı vurgulandı.

* YOLSUZLUK KONUSUNDAKİ MİLLETVEKİLİ DOKUNULMAZLIKLARI KALDIRILMIYOR - Raporda, yolsuzlukla suçlanan milletvekillerinin dokunulmazlıkları konusunda da eleştiri yer aldı. Anayasa'nın mevcut halinin ise, milletvekillerinin ifade özgürlüğünü kısıtlayıcı hükümler içerdiği vurgulandı.

*SİYASİ PARTİ KAPATMA AVRUPA STANDARDINDA DEĞİL - Siyasi partilerin kapatılması ve finansmanı konusundaki yasaların Avrupa standardının altında kaldığı vurgulandı.

* KCK'LILARIN TUTUKLULUK HALLERİ SÜRÜYOR - Raporda, barış sürecine rağmen KCK'lıların tutukluluk hallerinin sürmesi eleştirildi. KCK için "PKK'nın sözde şehir yapılanması" ifadesi kullandı.

* KAMU ÇALIŞANLARI REFORMU YAPILMALI - Raporda liyakata bağlı olarak terfi yapılabilmesi için kamu çalışanları reformunun gerekli olduğu vurgulandı. Bakanların bağımsız düzenleyici kurumlar üzerindeki  güçleri eleştirildi.

* OMBUDSMANLIK GÜÇLENDİRİLMELİ - Ombudsmanlık kurumunun kurulmasından övgüyle bahsedilen AB raporunda, ombudsmanın güçlendirilmesi, kendi inisiyatifiyle hareket etme yeteneğinin geliştirilmesi gerektiği vurgulandı.

* JANDARMA ÜZERİNDEKİ SİVİL YETKİ YETERSİZ - Raporda, mevcut Jandarma Kanunu'nda, jandarma üzerindeki sivil yetkinin yetersiz olduğu vurgulandı.

* SAYIŞTAY'IN ASKERİ VE İSTİHBARAT BÜTÇESİ DENETİMİ SINIRLI - Sayıştay'ın, güvenlik, savunma ve istihbarat harcamalarının denetiminin sınırlı olduğu vurgulandı. 

* ULUDERE'NİN SORUMLULARI BULUNAMADI, CEZALANDIRILMAD I- AB raporunda bir kaç yerde Uludere olayına değinilerek, sorumluların hala bulunup cezalandırılmaması eleştiriliyor.

*GENELKURMAY BAŞKANI HALA BAŞBAKAN'A BAĞLI - Raporda, genelkurmay Başkanı'nın, Savunma Bakanı yerine hala Başbakan'a bağlı olarak çalışması eleştiriliyor.

* HSYK'DA HALA BAKAN VE MÜSTEŞAR VAR - HSYK'da hala Adalet Bakanı ve Müsteşarı'nın görev alması raporda eleştiriliyor.

* KADIN YARGIÇ/SAVCI SAYISI AZ - Raporda adalet alanında gelen bir başka eleştiri ise, kadın savcı ve yargıç sayısının azlığı konusunda. Ayrıca savunmanın iddianamelerdeki kanıtlara ulaşımında, çapraz sorgulamada sıkıntılar yaşandığı, hükümlerin "yetersiz kalitede ve mantıksız unsurlar içermesi" eleştirildi.

* MEDYAYA BASKI SÜRÜYOR - Devlet yetkilileri tarafından medyaya yönelik baskının sürdüğünün vurgulandığı raporda, TCK'nın 314. maddesi de eleştirildi. Medyada "oto sansürün" yaygın olduğunun vurgulandığı raporda, "kritik gazetecilerin işlerinden edildikleri, internet sitelerine yönelik yasakların sürdüğü" de belirtildi.

* VİCDANİ RED ÇIKMALI - Raporda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin ilgili kararları uyarınca, inanç ve vicdan konusunda yasal düzenleme yapılması gerektiği vurgulandı.

* KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİ SORUNLU - Kadınların eğitim, iş pazarı ve siyasi temsile erişimlerin sınırlı olduğunun vurgulandığı raporda, kadın hakları konusundaki en sorunlu alanlar olarak da kadına yönelik şiddetin sürmesi(namus cinayetleri),kızların erken yaşta ve zorla evlendirilmesi gösterildi.

* KIZ ÇOCUKLARININ EĞİTİMİ - Kız çocuklarının eğitimi konusunda ek adımlar atılması gerektiğinin vurgulandığı raporda, çocuk işçiliğinin de sürdüğü belirtildi.

* EŞCİNSEL HAKLARI KORUNMALI - Raporda, kadın haklarının garantiye alınmasının yanı sıra, çocuklar, lezbiyen, gey, biseksüel, transseksüel bireylerin taciz, ayrımcılık ve şiddete karşı korunması gerektiği vurgulandı. Cinsel eğilim ve cinsel kimlik çerçevesindeki ayrımcılık ve şiddete karşı ek önlemler alınması gerektiği de raporda yer aldı.

* ANA DİL KISITLAMALARI KALDIRILMALI - Raporda, Anayasa ve Siyasi Partiler yasasındaki Türkçe dışındaki dillerin kullanımına ilişkin kısıtlamaların kaldırılması da istendi.

* KORUCULUK KALDIRILMALI - Raporda, barış sürecine rağmen yaklaşık 50 bin kişinin istihdam edildiği köy koruculuğu sisteminin kaldırılmamasının eleştirildi.

* RUMLARIN PETROL ARAMA HAKKI TANINMALI - Raporda, Türkiye'nin Akdeniz'de Rumların petrol arama hakkına yönelik tavrı eleştirildi. Ayrıca Türkiye'nin Rumların uluslararası örgütlere üyeliğine koyduğu vetonun kaldırılması da istendi.

* YUNAN VE RUMLARA TEHDİT OLMAMAL I- Türkiye'nin, Ege'de Yunanistan'ın karasularını 12 mile çıkarmasını "savaş nedeni" sayan kararının eleştirildiği raporda, "Türkiye, AB üyesi ülkelere yönelik hiçbir tehditte bulunmamalıdır" denildi.

BU DA RAPORUN OLUMLU TARAFI

2013 İlerleme Raporunda Adalet ve Yargıya ilişkin Olumlu Tespitler
 
AB Komisyonu tarafından yayınlanan Türkiye raporunda, 'ev ödevi' kadar, yapılan reformlara da yer verildi. İşte Adalet Bakanlığı kaynaklarına göre, AB'nin özellikle yargı ve adalet alanında raporunda yer verdiği ilerlemeler;
 
YARGI BAĞIMSIZLIĞI

Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 2012-16 stratejik planını uygulamaya devam etmiştir. Yüksek Kurul, Türkiye Adalet Akademisi ve diğer yargı kuruluşlarıyla işbirliği halinde, tüm ülke çapında çok sayıda hakim ve savcının yeni mevzuat, insan hakları ve yargı etiği konularını kapsayan eğitim faaliyetlerini teşvik etmiştir.

Yüksek Kurul, Adalet Bakanlığı ile işbirliği halinde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Kararlarının tercümesi ve yayımını teşvik etmiş ve StrazburgMahkemesi tarafından Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine (AİHS) aykırı bulunan ilgili kararları, bu kararları veren hakimlere tebliğ etmiştir. Söz konusu ihlaller, hakimve savcıların mesleki değerlendirmelerinde dikkate alınmıştır.

Yüksek Kurul, içtihatları karşılaştırmak ve uygulamadaki kararlarda tutarlılık ve uyumu sağlamak amacıyla ilk derece ve yüksek mahkeme hakimlerini bir araya getiren hukuki danışma toplantıları düzenlemiştir.

Genel olarak, Kurul kararlarının öngörülebilirliği ve şeffaflığı daha da güçlendirilmiştir. Kamuoyuna hukuki meselelerde bilgi vermek amacıyla, hakim ve savcılar arasından 62 basın sözcüsü atanmış ve onlara eğitim verilmiştir.
 
YARGININ TARAFSIZLIĞI

Anayasa Mahkemesi Eylül 2012 itibariyle bireysel başvuruları almaya başlamıştır. Temel haklarının ihlal edildiğini iddia eden herkes, diğer iç hukuk yollarını tüketmiş olmak kaydıyla Anayasa Mahkemesi’ne başvurabilir. Anayasa Mahkemesi, AİHM ile aynı yaklaşımı takip ederek, ilk derece mahkemesi önünde halen derdest olan davalardaki tutuklama veya uzun yargılamaya ilişkin başvuruları incelemiştir.

AİHM Hasan Uzun-Türkiye kararında (başvuru no. 10755/13), kabul edilemezlik kararı vermiştir. Mahkeme, iç hukuk yollarının tüketilmesi kuralının, AİHS mekanizmasının işleyişinin ayrılmaz bir parçası olduğunu tekrar etmiştir. AİHM, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvurunun temel özelliklerini inceledikten sonra, Türk Parlamentosunun Anayasa Mahkemesi’ne ilke olarak AİHS ile güvence altına alınan temel hak ve hürriyetlerin ihlalinin doğrudan ve hızlı bir şekilde giderilmesini sağlayacak yetkiler verdiğine hükmetmiştir.
 
Anayasa Mahkemesi, Türk ceza hukukunda öngörülen tutuklama süresinin iki kat olarak uygulanmasına imkan veren Terörle Mücadele Kanunu’ndaki hükmü iptal etmiştir. Böylece, daha önce 10 yıl olan azami tutukluluk süresi, Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar da dahil 5 yıla inmiştir.
 
Adalet Bakanlığı, Avrupa Konseyi ile işbirliği halinde, AİHM içtihat hukukunu esas alan ve Mahkemenin, Türkiye’nin AİHS hükümlerini ihlal ettiği sonucuna vardığı kararlarında ortaya çıkan hususları ele almayı amaçlayan İnsan Hakları Eylem Planı üzerindeki teknik çalışmayı tamamlamıştır. Eylem Planının resmen kabul edilmesibeklenmektedir. Bakanlık ve Yüksek Kurul, önem arz eden konularda hakim ve savcılara insan hakları eğitimi vermeye devam etmiştir.
 
YARGININ VERİMLİLİĞİ

Yargının verimliliği bakımından, Yargıtay’ın önündeki derdest dava sayısı 2012 ortasına kıyasla, 2013 ortasında azalmıştır.
 
Danıştay bir önceki yıla göre daha fazla dosyayı karar bağlamıştır.
 
Yargıya ayrılan 2013 bütçesi 2.68 milyar avroya, kabaca Türkiye’nin GSMH’nin % 0.45’ne ulaşmıştır.
 
Temmuz 2012’de yürürlüğe giren 3’üncü Yargı Reformu Paketinin uygulanması, 2011 sonuyla 30 Nisan 2013 arasındaki dönemde, tutuklama yerine adli kontrol uygulamasında % 50’den fazla artışa neden olmuştur. Bu artış kısmen 3’üncü Yargı Reformu Paketiyle ihdas edilen, ev hapsi veya belli bir bölgenin dışına çıkmama veya belli yer veya alana gitmeme gibi, yeni adli kontrol çeşitlerinin bir yansımasıdır.
 
3’üncü Yargı Reformu Paketi ciddi sayıda tutuklunun salıverilmesine yol açmış; ancak, çocuklar bakımından uygun bir izleme sisteminin bulunmaması daha az salıverilmeyle sonuçlanmıştır.
 
3’üncü Paketin yürürlüğe girmesinden sonra, yayınlara el konulması, yasaklanması ve satış ve dağıtımının engellenmesine yönelik 31 Aralık 2011’den önce alınan kararların % 1’inden azı geçerliliğini korumuştur.
 
10 Temmuz 2013 itibariyle, büyük çoğunluğu bir yıla kadar ve çok küçük bir oranı da üç yıldan fazla süreyle olmak üzere, tutuklular cezaevi nüfusunun yaklaşık beşte birini oluşturmaktadır (2006 sonunda bu oran yarı yarıya idi).
 
2013’ün ilk yarısında, Ceza Muhakemesi Kanunun 100. Maddesinde sayılan suçlardan dolayı tutuklananların sayısında, 2011 ve 2012’ye kıyasla ciddi bir düşüşkaydedilmiştir. Bu madde, örneğin Ergenekon ve KCK gibi yüksek önem arz eden davalar bağlamında yargılananları da kapsayan söz konusu katalog suçları içermektedir. Sonuç olarak, tutukluluk sürelerinde ciddi bir düşüş ve hem genel olarak hem de Ceza Muhakemesi Kanunun 100. Maddesinde sayılan suçlarda tutukluluğa alternatif olarak adli kontrol tedbirlerinin uygulanmasında artış olmuştur.
 
Şubat 2013’te, ilgili mevzuatın Ocak ayında kabulünü müteakip İnsan Hakları Tazminat Komisyonu göreve başlamıştır. Türkiye aleyhine açılmış Mahkeme önündeki derdest davaların yaklaşık 4000’inin azalması beklenmektedir.
 
Ceza Muhakemesi Kanunu, yeteri derecede Türkçe bilseler bile, yargılamanın belli safhalarında, sanıkların kendilerini Türkçe dışında tercih edecekleri bir dilde savunmalarına olanak verecek şekilde Ocak 2013’te değiştirilmiştir.
 
VERİMLİLİK - 4. YARGI PAKETİ REFORMU

4’üncü Yargı Reformu Paketi, Türkiye’nin AİHM tarafından mahkum edildiği bir dizi meseleye hukuki çözümler sağlamıştır. Şunu belirtmek gerekir ki, Paket bir taraftan ifade özgürlüğü öte taraftan da şiddete veya terör eylemlerine tahrik arasında bir ayırım yapmıştır.
 
Hakimin (4’üncü Yargı Reformu Paketi sonrasında), Kanunda öngörüldüğü üzere aylık tutukluluğun gözden geçirilmesi sırasında, tutukluluğun devamı şartlarının bulunup bulunmadığını gözden geçirirken, şüpheliyi ve/veya müdafiini dinlemesi gerekmektedir.
 
Bir soruşturmada, eğer AİHM tarafından etkisiz bir soruşturma sonucu takipsizlik verildiği tespit edilirse, soruşturma üç ay içerisinde yeniden açılır. 15 Haziran 2012’de, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından izlenen 223 dava bakımından Mülga Ceza Muhakemeleri Kanunun 311 (2) maddesindeki süre sınırlamaları kaldırılmış ve böylece nihai AİHM kararlarına istinaden, bahsedilen sınırlamalar olmaksızın, yargılamanın yenilenmesi mümkün hale gelmiştir.
 
Adli yardım verilmesi şartları kolaylaştırılmış ve talep üzerine böyle bir yardım talebinin duruşmalı olarak incelenebilmesi mümkün hale gelmiştir. Avrupa standartlarına uygun olarak uygulandığında, bu değişiklikler olumlu bir etki doğuracaktır.
 
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi yargılamanın yenilenmesine ilişkin tatminkargelişmeleri not etmiş ve geliştirilmiş usulden ziyade standart usule göre, Hulki Güneş-Türkiye grup davalarının gözetiminin devamına karar vermiştir. Komite, Demirel-Türkiye grup davaları bakımından 3 ve 4’üncü Paketler bağlamında Türk mevzuatının ve uygulamasının Sözleşme gereksinimleriyle uyumlaştırılması amacıyla Türk makamlarının çabalarını memnuniyetle karşılamış, tutuklama sürelerindeki önemli düşüşü ve tutuklama yerine önleyici tedbirlerin uygulanmasındaki artışı gösterenistatistiki bilgileri memnuniyetle not etmiş ve Türk makamlarını adli uygulamalardaki gelişmeler hakkında bilgi sağlamaya devam etmeye davet etmiştir.
 
ADALETE ERİŞİM

Adalete erişim bakımından, adli yardım verilmesi şartları kolaylaştırılmış ve talep üzerine böyle bir yardım talebinin değerlendirilmesi için duruşma açılabilmesi mümkün hale gelmiştir. Şayet mahkeme yargılama giderlerinin davanın bir tarafının mağdur olmasına yol açacağı kanaatine varırsa, onu kısmen veya tamamen muaf tutabilir.
 
Adalet Bakanlığı internet sitesi hukuki meselelerde bilgi sağlamakta ve usulikonularda bilgi veren broşürlere yer vermektedir. Sivil toplum kuruluşları ve Barolar vatandaşların adalete erişim haklarına dair farkındalığın artırılmasına katkı sağlamışlardır.

YOLSUZLUKLA MÜCADELE POLİTİKASI

Türkiye rüşvet, zimmet, irtikap ve görevi kötüye kullanma başlıkları altında yolsuzluk davalarına dair mahkeme kararlarına ilişkin bazı istatistikleri toplamaktadır. Bu suçlarla ilgili olarak 2012’de, 3.902 mahkumiyet, 15.265 beraat ve 69 tutuklama gerçekleşmiştir.

TEMEL HAKLAR

(AİHM’de Türkiye aleyhine) Yeni başvuru sayısı peş peşe altı yıl aradan sonra ilk defa düşüşe geçmiştir ve Eylül 2011- Eylül 2012 döneminde 8.010 başvuru yapılmış iken, Eylül 2012’den bu yana 5.919 yeni başvuru yapılmıştır.  Çoğu adil yargılanma ve mülkiyet hakkına ilişkindir. Eylül 2012’de, Türkiye aleyhine 16.641 derdest dava varken, Eylül 2013 itibariyle bu sayı 13.900’e inmiştir. 4. Reform Paketinin daha fazla davanın kapatılmasına katkı sağlayacağı beklenmekle birlikte, raporlama süresince Türkiye 142 davayı kapatmıştır.
 
4. Reform Paketinin AİHM’in Türkiye’yi mahkum ettiği bir dizi konuyu ele aldığı söylenebilir. Kamu görevlileri, hakimler, savcılar ve polis memurları insan hakları eğitimi almıştır. Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Dairesi Başkanlığı, ilgili AİHM kararlarının tercümesini internet sitesinden yayınlamaktadır. Dairenin kendisi ciddi manada güçlendirilmiştir.
 
4’üncü Yargı Reformu Paketindeki işkence suçu için zamanaşımını kaldıran Türk Ceza Kanunu değişikliğiyle cezasızlık ile mücadele açısından gelişme kaydedilmiştir; hüküm geçmişe yürümeyecektir ve bu nedenle 90’lı yıllarda işlendiği iddia edilen suçlar bakımından uygulanmayacaktır.
 
CEZAEVİ SİSTEMİ

Cezaevi koşullarında bazı iyileştirmeler getiren cezaevi sistemi reformuna devam edilmiştir.
 
Cezaevi personelinin yarıya yakını, Avrupa Cezaevi Kuralları ve Uluslararası Standartlar alanında eğitim almış, ayrıca ek personel alımına gidilmiştir. Sivil toplum kuruluşları ve cezaevleri arasında işbirliğini artırmaya yönelik adımlar atılmıştır. Türk Cezaevi Sisteminin işleyişine ve bu alandaki gelişmelere dair kamuoyunda farkındalıkartırma kampanyası yürütülmüştür.
 
Cezaevlerinin aşırı kalabalık olması sorununun çözümü için yeni cezaevi yapımı dadahil olmak üzere cezaevlerinin kapasitesinin artırılması çalışmalarına devamedilmiştir. Hükümet, çocukların koşullarının iyileştirilmesi amacıyla çocuk cezaevleri yapımına dair iddialı bir program geliştirmiştir.
 
PKK/KCK üyesi hükümlülerin büyük çaplı açlık grevi 68’inci günüde 18 Kasım tarihinde son bulmuştur. Ülke genelinde 66 değişik cezaevinde toplam 683 açlık grevi yapan mahkum bulunmakta idi. Sağlık ve Adalet Bakanlıkları açlık grevinde bulunan kişilere gerekli sağlık hizmetini sağlamışlardır.
 
İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ

Nisan ayında birçok anahtar sorunu ele alan 4’üncü Yargı Reformu Paketi kabul edilmiştir. Özellikle, terör örgütü adına propaganda yapılması, yayımlanması ve basılması suçlarının kapsamı, cebir, şiddet veya tehdit öğesinin suçun unsurlarına eklenmesi ile önemli oranda daraltılmıştır. Terör örgütüne üye olmadan örgüt adına suç işleme suçunun kapsamı sadece silahlı terör örgütleri ile sınırlandırılmıştır. Bundan başka, suç ve suçluyu övme suçunun tanımı, kamu düzeni için açık ve yakın tehlike unsurunun eklenmesi ile daraltılmıştır. Bu yasal değişikliklerin Avrupa Standartları ile uyumlu bir şekilde uygulanmasının, Türkiye’de ifade özgürlüğüne saygı konusunda önemli ilerlemelere yol açması beklenmektedir.
 
Kürt ve Ermeni meseleleri gibi hassas olarak telakki edilen bazı konularda serbest bir tartışma ortamının açılmasına yönelik ilerlemeler de kaydedilmiştir ve bu konuda medya açık sözlü olmaya devam etmiştir. Kürtçe dilinin alenen kullanımı kısmen normal hale gelmiştir.
 
2012 yılı Temmuz ayında kabul edilen 3’uncü yargı reform paketinin neticesi olarak Ocak ayında yasaklı yayınlar listesinden binlerce başlık çıkartılmıştır.

Hürriyet, 16.10.2013

Konu ile ilgili sayfalar...
3/31/2017 - Avrupa Birliği Brexit stratejisini açıkladı...
3/28/2017 - Gürcüler vizesiz Avrupa'da ...
3/25/2017 - AB'nin 60'ıncı doğum günü ...
3/11/2017 - AB Komisyonu'nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Hahn: Türkiye’ye bazı mali yardımlar durduruldu ...
3/1/2017 - Avrupa Konseyi: Türkiye otokrasiye sürükleniyor ...
Bütün başlıklar için tıklayınız