Avrupa Birliği > Açılıma AB standardı çağrısı

Açılıma AB standardı çağrısı

Ankara’nın demokratik açılım adı altında başlattığı girişim, Avrupalı kurumlar tarafından da yakından izleniyor. Strazburg'dan Kayhan Karaca, Türk yargı sisteminin bu alandaki eksikliklerini uzmanlara sordu.

Türk hükümetinin Kürt, ya da demokratik açılımının Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AIHM) boyutu da var. Nedeni çok basit: Türkiye, tüm Avrupa ülkeleri gibi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne taraf ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından alınan kararlar temelinde yasalarını yeniden gözden geçirmekle yükümlü. Kürt açılımı çerçevesinde yapılması planlanan veya yapılacak yasal demokratik reformların da bu nedenle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarıyla uyumlu olması gerekiyor. Peki, bu konuda Türkiye'nin dikkat etmesi gereken hususlar neler? Reform çalışmalarında önceliğin hangi alanlara verilmesi gerekiyor?

“Yasalarda reform yapılmalı

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Türk yargıcı Işıl Karakaş, Türkiye'nin mahkemedeki sicilini de göz önünde bulundurarak, reform çalışmalarına Türk Ceza ve Terörle Mücadele kanunlarının gözden geçirilmesiyle başlanmasını savunuyor.

Karakaş, özellikle ifade özgürlüğü konusunda, Türk Ceza Kanunu'nun artık tüm Avrupa'da tanınan meşhur 301'inci maddesine dikkat çekiyor.

Karakaş, “Şu ana kadar bizim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin bu konuda verdiği Türkiye’ye ilişkin bir karar henüz yok. Buna ilişkin olan yapılmış başvurular var onlar bekliyor henüz. Dolayısıyla inceleme aşamasında olduğunu söyleyebiliriz. Ama benim şahsi görüşüm daha önce de defalarca ifade ettiğim gibi bu maddenin ifade özgürlüğünde bir engel oluşturduğunu düşünüyorum” diyor.

Işıl Karakaş demokratikleşme perspektifi çerçevesinde Türk Ceza Kanunu'nun, halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve aşağılamayla ilgili 216'ıncı maddesinin de muğlâk olduğu düşüncesinde.

Karakaş, “Buradaki açık ve yakın tehlike kriterinin somut olarak uygulanmasının ne anlama geldiğini henüz göremedim. Burada referans acaba Amerikan ve Federal Yüksek Mahkemesi'nin kararlarına göre mi yapılacak yoksa Avrupa standardına daha yakın bir anlayışla mı ele alınacak yoksa bildiğimiz Türk usulü yöntem mi izlenecek bunu da henüz tam görebilmiş değilim. Ama bu maddeye ilişkin olarak da yapılmış başvurular mahkemenin önünde var. Ama bunlar da henüz inceleme safhasında. Ben bu maddenin de yine ifade özgürlüğünde bir engel oluşturacağı düşüncesindeyim” değerlendirmesini yapıyor.

Avrupa ile uyuşmayan yasalar

Karakaş, Terörle Mücadele Kanunu'nun 6'ıncı maddesinin 5'inci fıkrasında, terör örgütü propagandası yapan yayın organlarının yayınlarının 15 günden 1 aya kadar durdurulmasını öngören yasal düzenlemenin de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesiyle uyumlu olmadığı görüşünde: 

 “Biliyoruz ki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin bu konudaki içtihatları ve 10. madde çerçevesindeki içtihatlarında, bazılarını rahatsız da etse hatta bilemiyorum mahkemelerce bölücülük olarak da nitelendirilse bazı açıklamalar ve beyanlar, bunlar demokratik bir toplumda tartışılması gereken konular. Dolayısıyla 15 günden 1 aya kadar, üstelik mevcut sayının toplatılması değil. Bunu öngörüyoruz tedbir olarak. Gerekli hallerde yapılabileceğini de mahkemelerin içtihatları kabul ediyor. Ama bu kadar uzun süreli mesela kapatmalarda, geleceğe yönelik olarak içeriği bilinmeyen yayınlarda bence 10. maddeyle çok uyumlu bir uygulama olduğunu ve yasal bir düzenleme olduğunu doğrusu düşünmüyorum.”

Işıl Karakaş'a göre, Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde başını ağrıtan konulardan biri de yargılama sürelerinin uzunluğu. “Yargılama süreleri aşırı uzun” diyen Karakaş sözlerini şöyle sürdürüyor: “Bununla ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi çok fazla karar verdi ve en son kararlarından birinde dedi ki: ‘Yargılama süresinin uzunluğundan şikâyet edebileceği kişiye bir yol gösterin.' Bunu İtalya yaptı ve İtalya örneğini vererek Türkiye’nin de böyle bir yol yaratması gerektiğini söyledik. Böyle bir yol yaratıldığı takdirde burada önemli ölçüde dosya gündemden düşecektir.”

Hükümler gecikiyor

Karakaş, tutukluluk sürelerinin uzunluğu nedeniyle Ankara'nın sürekli Strasbourg Mahkemesi'nde mahkûm olduğunu da hatırlatıyor:

“Tutukluluk süreleri çok uzun. Yargı reformu kapsamında da bu konuşuluyor ama Türkiye'deki ceza evlerindeki kişilerin %65'i zannedersem son yapılan bir araştırmaya göre tutuklu. Ceza yasasında bu konuda düzenleme var ama bu hükmün yani en fazla, ağır cezaya girmeyen hallerde, 1 yıl içinde davanın bitirilmesi lazım. Hüküm sürekli geri atılıyor. En son 2008'di sonra tekrar 31 Aralık 2010'a kadar bu hükmün yürürlüğe girmesi ertelendi. Şimdi mahkemelerimizin önünde çok fazla dosya var ama bunun da bir an önce hayata geçmesi lazım. Yoksa bu tutukluluk sürelerin uzunluğundan dolayı Türkiye sürekli Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin önünde mahkûm oluyor.”

Işıl Karakaş, usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası antlaşmalarla, aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda, uluslararası antlaşma hükümlerinin esas alınmasını öngören Anayasa'nın 90'ıncı maddesinin Türk yargısı tarafından pek uygulanmadığına da vurgu yapıyor.

dw-world.de, 10.09.09

Konu ile ilgili sayfalar...
3/31/2017 - Avrupa Birliği Brexit stratejisini açıkladı...
3/28/2017 - Gürcüler vizesiz Avrupa'da ...
3/25/2017 - AB'nin 60'ıncı doğum günü ...
3/11/2017 - AB Komisyonu'nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Hahn: Türkiye’ye bazı mali yardımlar durduruldu ...
3/1/2017 - Avrupa Konseyi: Türkiye otokrasiye sürükleniyor ...
Bütün başlıklar için tıklayınız