Avrupa Birliği > AB'den uzaklaşan Türkiye, cazibesini kaybeder

AB'den uzaklaşan Türkiye, cazibesini kaybeder
Türkiye’nin, Rum Kesimi’nin dönem başkanlığında AB Konseyi ile dondurduğu ilişkilerin, 1 Ocak’ta başkanlığı devralacak İrlanda ile tekrar canlanması bekleniyor. Ancak Ankara’nın AB reformlarını eskisi kadar ciddiye alıp almadığı konusunda şüpheler var. AP Liberal Grup Başkan Yardımcısı ve gölge Türkiye raportörü Lambsdorff, AB’den uzaklaşan Türkiye’nin küresel cazibesini kaybedeceğini söylüyor.

Avrupa Birliği 3 Ekim 2005’te başladığı Türkiye ile müzakerelerde son 5 dönem başkanlığında hiç fasıl açamadı. Rum Kesimi ve Fransa’nın engellemeleri, diğer üyeliğe itiraz edenlerin destek vermesi, Türkiye’yi daha da demokratikleştiren AB sürecini felç etti.

AB ise Arap Baharı ile birlikte Ankara’ya olan ihtiyacının arttığını fark etti. Türkiye’nin AB Konseyi ile Rum Kesimi dönem başkanlığında dondurduğu ilişkilerin 1 Ocak’ta başkanlığı devralacak İrlanda ile tekrar canlanması bekleniyor. Ancak Türkiye’nin AB reformlarını eskisi kadar ciddiye alıp almadığı konusunda şüpheler var.

12 Haziran 2011 seçimlerinden sonra reformların durduğuna işaret ediliyor. Bazı ülkelerin olumsuz tavırlarının Türkiye’nin motivasyonunu kırdığını, Ankara’nın hayal kırıklığı yaşadığını kabul eden AB kaynakları, “Ancak Türkiye kendisi için reformları sürdürmeli.” diyor.

Avrupa Parlamentosu Liberal Grup Başkan Yardımcısı ve gölge Türkiye raportörü Alexander Graf Lambsdorff, AB’den uzaklaşan Türkiye’nin küresel cazibesini kaybedeceğini ifade ediyor ve şu sloganı kullanıyor: “Bütün azametli sözlere rağmen AB yoksa reform da yok!” Genişleme Komiseri Stefan Füle, AB’nin, Türkiye’nin iktisadî ve siyasî modernleşmesi için ‘en temel çıpa’ olduğunu vurguluyor. Üst düzey bir yetkili de AB hedefinin kaybolduğu bir Türkiye’de eski otoriter alışkanlıkların geri gelebileceği uyarısını yapıyor.

Avrupa Birliği 3 Ekim 2005’te başladığı Türkiye ile müzakerelerde son 5 dönem başkanlığında hiçbir fasıl açamadı. Rum Kesimi ve Fransa’nın engellemeleri ve Türkiye’nin üyeliğine itiraz edenlerin bu ülkelerin arkasına saklanarak destek vermesi üzerine Türkiye’yi daha da demokratikleştiren, kemikleşmiş sorunlarına el atılmasını temin eden AB süreci felç oldu. Ankara’nın üye ülkelerin temsil edildiği AB Konseyi ile Rum Kesimi dönem başkanlığında dondurduğu ilişkilerin 1 Ocak’ta başkanlığı devralacak İrlanda ile tekrar canlanması bekleniyor. Ancak AB’ye kızıp reformları durduran Türkiye’nin küresel cazibesini kaybedeceği uyarıları yapılıyor.

François Hollande’ın cumhurbaşkanı seçilmesi ile Fransa’nın Türkiye pozisyonunu yumuşatacağı ve eski Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin dondurduğu 5 fasılda ilerleme sağlanabileceği beklentisi var. Tarihinin en derin iktisadi kriziyle boğuşurken “Türkiye’yi düşünecek enerjimiz yok.” diyen AB, Arap Baharı ile birlikte Ankara’ya olan ihtiyacının arttığını fark etti. Basına kapalı toplantılarda Türkiye konusunda Sarkozy gibi düşündüğünü saklamayan Almanya Başbakanı Angela Merkel bile Türkiye ile müzakerelerin tekrar canlandırılmasını istiyor.

Ancak Türkiye’nin AB reformlarını eskisi kadar ciddiye alıp almadığı konusunda Brüksel’de ciddi şüpheler var.

AK Parti iktidarının bilhassa ilk döneminde devrim niteliğinde reformlar yaptığına işaret eden AB yetkilileri, 12 Haziran 2011 seçimlerinden sonraki dönemin “tam bir hayal kırıklığı” olduğunu ifade ediyor. Reformların durduğunu, Türkiye’nin temel meselelerinde son dönemde ilerleme kaydedilemediğine işaret eden AB yetkililerine göre Brüksel ve Venedik Komisyonu’nun çok kuvvetli desteklediği yeni anayasa da AK Parti’nin başkanlık sistemi teklifi yüzünden tıkanmış durumda. Zaman’ın görüştüğü Brükselli bürokratlar ve siyasiler AB’yi boş vermiş bir Türkiye’nin reform sürecinin duracağından endişe ediyor. Bazı üye ülkelerin olumsuz tavırlarının Türkiye’nin motivasyonunu kırdığını, Ankara’nın da büyük bir hayal kırıklığı yaşadığını teslim eden AB kaynakları, “Ancak Türk yetkililer her zaman AB reformlarını kendi vatandaşları için yaptıklarını söylediler. Türkiye kendisi için AB reformlarını sürdürmeli.” diyor.

Zaman’a konuşan Avrupa siyasetinin en mühim figürlerinden Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schulz’a göre AB hedefini savsaklayan siyasetçiler hem saf hem de dar görüşlü ve AB reformlarının Türkiye’deki dönüşüme katkısını kavrayamıyor. Genişleme Komiseri Stefan Füle, daha diplomatik bir dille Zaman’a verdiği beyanatta AB’nin Türkiye’nin iktisadi ve siyasi modernleşmesi için “en temel çapa” olduğunun altını çiziyor.

Üst düzey bir AB yetkilisi ise AB hedefinin kaybolduğu bir Türkiye’de eski otoriter alışkanlıkların geri gelebileceği uyarısı yapıyor. “Bunu söylemek çok hoş değil ama Türkiye’nin iç dinamikleri reformları başlatmak ve sürdürmek için hâlâ çok kuvvetli değil.” diyen aynı yetkiliye göre atılan adımların sadece lafızda AB’ye uyumlu olması yetmiyor, uygulamanın da ‘AB ruhu’na uygun şekilde yapılması gerekiyor.

AK Parti’nin başkanlık sistemi teklifi ve kamu denetçiliği atamasını ima eden aynı yetkili, “Yeni HSYK, kamu denetçiliği ve insan hakları kurumu. Bunlar 2010’daki anayasa reformundan sonra atılmasına karar verilen adımlar ve çok da mühimler. Ancak uygulamaya baktığımızda bunlarla ilgili tasarrufların ne kadar Avrupalı olduğu sorusu gündeme geliyor.” yorumunu yapıyor. AB’nin Türkiye için “asgari ortak payda, farklı hayat tarzları için teminat ve bütün kesimlerin üzerinde mutabık kalabileceği” bir hedef olduğuna işaret eden üst düzey yetkili, AB reformlarının durduğu bir Türkiye’nin otoriterliğe doğru kayma riskinin olduğunu vurguluyor. Bir başka üst düzey yetkiliye göre ise AB perspektifi olmasaydı Türkiye asker-sivil ilişkilerinde ilerleme kaydedemez, Türkçenin dışında dillerde yayın ve eğitime müsaade etmez ve ölüm cezasını kaldıramazdı.

Avrupa Parlamentosu’nun bir başka ağır topu Liberal Grup Başkan Yardımcısı ve gölge Türkiye raportörü Alexander Graf Lambsdorff, AB’nin Türkiye’nin dönüşmesine sağladığı katkı konusunda daha net.

Lambsdorff’a göre AB süreci olmasaydı Arap Baharı’nda kimse bugün Türkiye’nin modelliğinden bahsetmezdi. AB’den uzaklaşan Türkiye’nin küresel cazibesini kaybedeceğini söyleyen Lambsdorff’un sloganı şu: “Bütün azametli sözlere rağmen AB yoksa reform da yok!”

Zaman, 26.12.2012

Konu ile ilgili sayfalar...
3/31/2017 - Avrupa Birliği Brexit stratejisini açıkladı...
3/28/2017 - Gürcüler vizesiz Avrupa'da ...
3/25/2017 - AB'nin 60'ıncı doğum günü ...
3/11/2017 - AB Komisyonu'nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Hahn: Türkiye’ye bazı mali yardımlar durduruldu ...
3/1/2017 - Avrupa Konseyi: Türkiye otokrasiye sürükleniyor ...
Bütün başlıklar için tıklayınız