Türkiye-AB: Tek kelimelik ilerleme
Türkiye'nin Avrupa Birliği'yle yürüttüğü üyelik müzakerelerinde 2010'un ortasından bu yana tek bir başlık bile açılamadı.
Bu durumun oluşmasında hem AB kanadının hem de Türkiye'nin sorumluluğu bulunduğu ortada.
Mevcut konjonktür ise yıllardır yaşam ünitesine bağlı olarak hayatta tutulmaya çalışılan sürecin normalleşmesini sağlayabilecek adımlar için uygun bir ortam yaratıyor.
Türkiye'nin üyelik müzakerelerinde karşılaştığı en önemli engellerin çoğu Kıbrıs sorunu kaynaklı olsa da 2013'te müzakerelere yeni bir ivme kazandırabilecek kilit ülke Fransa.
Türkiye aylardır müzakereler konusunda Paris'i yakın markajda tutuyor.
Bunun nedeni ise Türkiye'nin AB üyeliğine net şekilde karşı olan eski Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin yerine ilişkilerin tekrar rayına oturtulması için selefine göre çok daha istekli olan ve müzakere sürecinin sonucu belli olmasa da kurallara bağlı olarak yürütülmesinden yana olduğu bilinen François Hollande'ın gelmiş olması.
Salı günü AB dışişleri bakanları tarafından masaya yatırılıp 13-14 Aralık'ta Brüksel'de düzenlenecek liderler zirvesinde onay verilecek taslak sonuç bildirisiyle ilgili Paris'in yaklaşımı Ankara'nın umutlarının çok da yersiz olmadığını ortaya koyuyor. Konuyu yakından izleyenler için teknik anlamda oldukça önemli gelişme tek bir kelimeye dayanıyor.
Katılım müzakerele geri dönüyor
Sarkozy'nin yıllarca Türkiye'yle ilgili belgelere girmesine izin vermediği "katılım" ifadesi sonuç bildirisine dönüş yapıyor.
"Katılım" ifadesinin tekrar metne girmesi ve bunun liderler düzeyinde onaylanacak olması Fransa'nın Sarkozy dönemindeki politikasını yavaş yavaş terk edeceğinin ilk somut göstergesi niteliğinde.
Taslak belgede, "Katılım müzakerelerinin yakın zamanda tekrar ivme kazanması her iki tarafın da çıkarına" vurgusu öne çıkıyor.
"Tek kelimelik ilerleme" Ankara'da not edilse de Türkiye artık söylemlerle değil eylemlerle ilerleme bekliyor.
Bunun en kısa yolu da Paris'in, Sarkozy döneminde "üyeliğe götürür" gibi oldukça komik bir bahaneyle bloke ettiği başlıkların açılmasına izin vermesinden geçiyor.
Paris, tavrını netleştirmek ve daha fazla adım atmak için 2013'ü bekliyor.
2013'ün ilk aylarından itibaren Fransa'nın sessiz ve kademeli olarak esnek bir tavır takınması öngörülüyor. Paris'in tavrı açısından belirleyici unsur ise Hollande'ın Türkiye'ye yapacağı ziyaret olacak.
Ankara'ya, "Son yılları unutarak yeni bir dönem başlatmak istiyoruz" mesajını net şekilde veren Fransa, ikili ilişkileri en ileri noktaya taşımakla AB sürecine ivme kazandırmak arasına sıkışmış durumda.
AB yetkilileri, "Fransa'nın, Türkiye'nin AB sürecine somut katkı yapmadan ikili ilişkilerde arzuladığı derinliğe ulaşamayacağının farkında olduğu" görüşünde.
Türkiye, Fransa'nın kısa vadede en önemli katkısının, açılması kolay olan "bölgesel politika ve yapısal araçların koordinasyonu" ile "ekonomik ve parasal politika" başlıkları üzerindeki blokajı kaldırması olacağını düşünüyor.
Fransa halen, "bölgesel politika ve yapısal araçların koordinasyonu", "mali ve bütçesel hükümler", "ekonomik ve parasal politika", Kıbrıs nedeniyle Komisyon tarafından da askıya alınan "tarım ve kırsal kalkınma" ve üyelik aşamasına gelindiğinde açılıp kapanacak "kurumlar" başlıklarını bloke etmeyi sürdürüyor.
Genişleme konusu uzun süredir ekonomik krizle boğuşan AB için öncelikli politika olmaktan çıksa da "sürdürülmesi gereken" politika olma özelliğini koruyor.
Balkan ülkelerinin genişleme süreçlerini canlı tutma yaklaşımını sürdüren AB'nin 2013'te Türkiye'nin süreci için de mütevazı ancak etkili adımlar atacağına yönelik beklentiler Ankara'da olduğu kadar Brüksel kulislerinde de oldukça yüksek.
BBCTurkish.com, 10.12.2012
| 
