Avrupa Birliği > İlişkileri AB değil, Türkiye dondurdu

İlişkileri AB değil, Türkiye dondurdu

Türkiye Raportörü Oomen-Ruijten: AB ile ilişkiler Türkiye istedi diye dondu

Avrupa Parlamentosu (AP) Türkiye Raportörü Ria Oomen-Ruijten, Türkiye’deki cezaevlerinde PKK’lı mahkumların yürüttüğü açlık grevlerini yakından takip ettikleri belirterek, “Hükümet bunu insani yollarla çözmeli” dedi. Ruijten, konunun önümüzdeki yılın ilerleme raporuna yansıyabileceğini söyledi. Başbakan Erdoğan’ın gündeme getirdiği idam meselesi için, “Bu olursa Türkiye AB’ye asla giremez” ifadesini kullandı. Erdoğan’ın idam meselesini “gündem değiştirmek için” dile getirdiğini söyleyen Ruijten, “Başbakan iki hafta sonra kimsenin hatırlamayacağı konuları getirip ülkeyi tartıştırmakta usta” diye konuştu.

Ruijten, Ekim 2012 AB ilerleme Raporu’na tepki gösteren Türk yetkilileri eleştirdi. Kıbrıs’ın dönem başkanlığını gerekçe gösteren Türkiye’nin üyelik müzakerelerini kestiğini söyleyen Ruijten, Taraf ’ın sorularını yanıtladı.

 

Türkiye’de birçok cezaevinde PKK’lılar açlık grevine girdi. Bu konuda sizin tutumunuz nedir?

Hepsinin PKK’lı olup olmadığını bilmiyorum. Yapılması gereken ilk olarak onlara insani bir tedavinin garanti edilmesidir. Ayrıca bu olaylar iki yıl önce başlayan demokratik açılımların önünü kesmemelidir. Burnumu sokmak istemem ama bu sorunu demokratik ve insani yollardan çözmek hükümetin görevidir. Ön raporumuzda PKK’nın Avrupa için bir terör örgütü olduğunu ancak Kürt sorununun çözülmesi gerektiğini belirttik. İki yıl önce çok iyi bir şekilde başlayan demokratik açılımlar genişletilmeli ve devam etmelidir.

 

Mahkumların taleplerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Yaşananlar raporlarınızı nasıl etkiler?

Eğer Kürtçeye ne olduğuna bakarsanız altı yıl önce hayal bile edemeyeceğiniz bir aşamada. Ama yapılması gereken, bizim umduğumuz, Kürt vatandaşların bütün kültürel haklarının tanınmasıdır. Ölüm orucundakilere yardım veya müdahale edemem. Bizim dikkat çekmek istediğimiz nokta tedavinin insani yollarla olmasıdır. Muhtemelen ölüm oruçları raporlarımızı etkileyecektir.

 

Başbakan Erdoğan idam cezasının tartışılabileceğini söyledi. İdam cezasının geri getirilmesi AB ilişkilerini nasıl etkiler?

Avrupa Birliği ülkelerinin hiçbirinde idam cezası yok. Bu çok açık ve net. İdam cezası olan bir ülke asla ve asla Avrupa Birliği üyesi olamaz. Recep Tayyip Erdoğan ortaya bir şey atıp tüm millete tartıştırmakta usta bir isim. O ortaya bir şey atıyor insanlar bunu iki hafta tartıştıktan sonra kimse konuyu bile hatırlamıyor. Türkiye de buna uygun bir ülke. Bu da sadece lafta kalacaktır. Çünkü sizin Başbakanınız, bakanlarınız idamı kaldırıldı. Bu konu ciddi olamaz.

 

Ekim ayında açıklanan ilerleme raporu daha öncekilere göre biraz daha sertti. Bunun belirleyici etkenleri neydi?

Evet, bazı noktalarda önceki raporlara göre çok daha sertti. Ancak çok haklı nedenler vardı. Özellikle medya ve basın özgürlüğü konusunda. Birçok gazeteci cezaevinde hem de yargılanmadan. Yargı reformları yapılması yönünde vurgu yaptık. Terörle mücadele insanların yargılanmadan uzun süreler gözaltında, hapiste kalmalarına imkân veriyor. Tutukluluk süreleri cezaya dönüşüyor. Yargılamadan ceza veremezsiniz. Bu ülke için de, Avrupa standartları ve değerlerimiz için de kötü bir durum. Hükümet ve parlamento bu konuda reformlar yapmalıdır. Raporda buna benzer birçok konuda vurgu yaptık.

 

Rapor sizce Türkiye’de nasıl karşılandı?

Bu raporları bir ayna olarak kabul etmelisiniz. Ayna size bazen iyi haber verir bazen de kötü haber. Hükümet sadece kötü haber olarak görüyor. Hükümet ve bazı bakanlar böyle düşünüyor. Ancak bu raporların içinde güzel haberler de var. Hatta bazı bakanlar, “Biz raporları dikkate almayacağız” diyor. Ben buna gülüyorum. Avrupa Birliği’nin bir parçası olmak istiyorsanız, o topluluğun değerlerine sahip olmalısınız. Bizim vurgulamak istediğimiz bu. Bu sadece reformlar için bir müzakere süreci. Peki, bu reformlardan kim yararlanacak Avrupalılar değil, Türk vatandaşları. Bu reformları kendiniz için, ülkenizi modernleştirmek için yapmalısınız.

 

Balyoz, Ergenekon gibi dava süreçleri hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bu davalar başladığında ben takdir ediyordum. Türkiye bir anlamda geçmişini açığa çıkarıyor onunla yüzleşiyordu. Ama dava açıyorsanız, gözaltına alınan bu kişilere iyi bir avukat temin etmenin ötesinde suçlara karıştıklarına dair delilleri de sağlayabilmeniz gerekiyor. Buna imkân tanıyan bir mevzuata ihtiyacınız var. İnsanları gözaltına alıp, yıllarca içeride tutmak kabul edilemez. Bizim eleştirdiğimiz nokta budur.

 

Tutuklu gazeteciler de var...

Önemli olan bir gazetecinin cezaevinde olması değildir. Önemli olan kanıt niteliğinde bir ipucu parçası bile olmadan insanların cezaevinde tutulmasıdır. Uzun tutukluluk sürelerinin cezaya dönüşmesidir.

 

AB ile ilişkiler kopma noktasında mı?

Avrupa Birliği ile ilişkiler donmuş durumda ama bu Türkiye tarafından yapıldı.

 

Hükümet Brüksel’i sorumlu tutup Almanya ve Fransa’yı suçluyor...

Hayır, bu doğru değil. Çünkü son altı ayda Türkiye, Kıbrıs’ın başkanlığı altında müzakerelere devam etmeyeceğini bize söyledi. Kıbrıs şu anda bizim bir üyemiz. Yarın siz de bu kulübe girince durum ne olacak. Kulübün kurallarına saygı göstermeniz gerekir. Kıbrıs bu konulardan sadece bir tanesidir. Türkiye; insan hakları, adalet ve yargı reformları alanında ilerleme sağladıkça konseyde 23. 24. fasılları açacaktır.

 

Hükümetin AB karnesini nasıl değerlendirirsiniz?

Hükümet ilk başta çok güçlü bir şekilde AB üyeliği için çalıştı. Güçlü reformlarla çok iyi bir başlangıç yaptılar. Büyük reformlar yapıldı. Sonra reformlar durdu. Fakat ne yapılması konusunda Avrupa Komisyonu ve Avrupa parlamentosunun mesajı çok açık: “Birçok şey çok iyi yapıldı ama birçok toplumsal reform da acilen yapılmalı.”

 

Türkiye’deki başkanlık tartışmalarına nasıl bakıyorsunuz?

Benim ülkemde başkanlık sistemi yok. Fransa gibi bazı ülkelerde başkanlık sistemi var. Türkiye’de nasıl bir başkanlık sistemi istendiğini bilmiyorum. Bununla ilgili yazılı hiçbir şey görmedim. Sadece insanlar konuşuyor.

 

Diktatörlüğe gidebilecek bir yol olduğu yönünde kaygılananlar var...

Fransa’da da başkanlık sistemi var ama orada bir diktatörlükten söz edemeyiz. Öncelikle nasıl bir başkanlık sistemi üzerine konuştuğumuzu bilmeliyiz. Ben sadece ortada bir tartışma görüyorum. Biraz bekleyip görmek gerekiyor.
 

Taraf, 17.11.2012

Konu ile ilgili sayfalar...
3/31/2017 - Avrupa Birliği Brexit stratejisini açıkladı...
3/28/2017 - Gürcüler vizesiz Avrupa'da ...
3/25/2017 - AB'nin 60'ıncı doğum günü ...
3/11/2017 - AB Komisyonu'nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Hahn: Türkiye’ye bazı mali yardımlar durduruldu ...
3/1/2017 - Avrupa Konseyi: Türkiye otokrasiye sürükleniyor ...
Bütün başlıklar için tıklayınız