Avrupa Birliği > Raporu hayal kırıklığıyla karşıladık

Raporu hayal kırıklığıyla karşıladık
Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, “Avrupa Birliği'nin bu yılki İlerleme Raporu'nu özellikle siyasi kriterlere ilişkin bölümünü büyük bir hayal kırıklığıyla karşıladığımızı belirtmek durumundayım” dedi.

Avrupa Birliği (AB) tarafından yayımlanan “2012 Türkiye İlerleme Raporu”nu bakanlığın Ortaköy Ofisi'nde düzenlediği basın toplantısıyla değerlendiren Bağış, “İlerleme Raporları bizim için bir karne notlandırma belgesi değildir, hiçbir zaman olmamıştır, olamaz. Hükümetimize, ülkemize, milletimize karne verecek yegane makam milletimizin bizzat kendisidir” diye konuştu.

AB ilerleme raporlarının AB kriterlerine uyum süreci bağlamında objektif bir Türkiye fotoğrafının çekilmesine imkan tanıdığına inanmak istediklerini belirten Bağış, şunları söyledi:

“Bu düşünceyle de İlerleme Raporu yayımlanmadan önce bakanlığımız, diğer ilgili bakanlık ve birimlerimizle koordineli bir şekilde Komisyon'u mutaT olarak bilgilendirdik. Rapor öncesinde gerek şahsım, gerekse çalışma arkadaşlarım komisyon nezdinde raporun birtakım ucuz pazarlıklara kurban edilmemesi için yoğun bir çaba göstermiştir. Ne yazık ki bu çabalarımıza rağmen Avrupa Birliği'nin bu yıl ki İlerleme Raporu'nu özellikle siyasi kriterlere ilişkin bölümünü büyük bir hayal kırıklığıyla karşıladığımızı belirtmek durumundayım.”

“Anlaşılıyor ki tanımadığımız sözde bir devletin, sözde dönem başkanlığına denk gelmesi raporun içeriğinde bizi hayal kırıklığına uğratacak hususların ağırlıkta olmasında etkili olmuştur” diyen Bağış, “Biz yine de her yıl olduğu gibi bu raporun içerisinden makul ve yapıcı eleştirileri dikkatle not edecek, eksikliklerimizi gidermek için hassasiyetle hareket edeceğiz” diye konuştu.

İlerleme raporlarının Türkiye'ye tutulmuş ayna olarak gördüklerini belirten Bağış, şöyle devam etti:

“Ancak bu yıl Avrupa Birliği'nin kırık aynasının bizim için büyük ölçüde yol gösterici olmaktan uzak bir İlerleme Raporu'nu ortaya çıkardığını görüyoruz. Raporda münferit olaylara fazlasıyla yer verildiği ve bu münferit olaylardan tehlikeli genellemelere ulaşıldığı özellikle dikkati çekmektedir. Rum dönem başkanlığının AB üzerindeki etkileri AB'nin ne yazık ki bu kez ışığı önümüze değil, gözümüze tutmasına yol açmıştır.”

POZİTİF GÜNDEME GÖLGE DÜŞÜRME RİSKİ
Bağış, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Şu açıkça hissediliyor ki 2012 yılı Türkiye İlerleme Raporu ekonomik ve siyasi kriz içindeki Avrupa Birliği'nin çeşitli mazeretlerle Türkiye'nin üyeliğini geciktirme çabalarının bir yansımasıdır. AB, bu karamsar yaklaşımla, 2012 yılında başlatılan Pozitif Gündeme de gölge düşürme riskiyle karşı karşıyadır.”

Türkiye'nin 53 yıl önce o zamanki AET'ye ilk başvurusunu yaptığını hatırlatan Bağış, “Çok açık ve net söylüyorum. Bu, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde alınmış en cesur, en stratejik, en doğru ve en isabetli karardan biridir. Bizim Avrupa Birliği hedefimiz gündelik tartışmaların ve gelişmelerin çok daha ötesinde kalıcı, uzun vadeli ve vizyoner bir bakışın eseridir” diye konuştu.

Avrupa Birliği'nin cumhuriyetin demokratikleşme ve çağdaşlaşma idealleri açısından yarım asır boyunca Türkiye'ye önemli bir perspektif sağladığını vurgulayan Bağış, “Ülkemizin muasır medeniyet yolculuğu Avrupa Birliği'ne entegrasyon süreciyle yönünü belirlemiştir. Yani Türkiye kendisine sunduğu bu modernleşme perspektifi için Avrupa Birliği demiştir. Türkiye Cumhuriyeti, hedefini muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkmak olarak belirlediği için Avrupa Birliği demiştir” dedi.

TÜRKİYE AB STANDARTLARINA EN YAKIN NOKTADAYIZ
Türk dış politikasının ilgi, etki ve nüfuz alanı daha geniş bir coğrafyaya yayılırken Avrupa Birliği sürecinin bunun bir unsuru olduğunu vurgulayan Bağış, şunları kaydetti:

“Bu anlayış çerçevesinde Hükümet olarak göreve geldiğimiz günden itibaren bu perspektifi her zaman canlı tuttuk ve AB standartlarını yakalamak için kararlı bir reform süreci yürüttük, yürütmeye de devam ediyoruz. Bu kararlılığımız sayesindedir ki Türkiye yarım asrı aşkın süredir içinde bulunduğu bu sürecin son 10 yılında önemli bir mesafe kat etmiştir.”

Ak Parti iktidarına kadar geçen 43 yıllık süreçte AB hedefi için önemli mücadele veren devlet adamları olduğunu, geçmişte pek çok kritik eşiğin aşıldığını kaydeden Bağış, şöyle devam etti:

“Ama şu çok açıktır ki bu 43 yıllık sürenin büyük bir bölümü Türkiye'de demokrasinin kesintilere uğradığı, ekonomik sıkıntıların hakim olduğu, buna bağlı olarak da AB perspektifinden uzaklaşıldığı dönemlerle anılmıştır. Biz Hükümet olarak göreve geldiğimizde bu gidişata son vereceğimizi ilan ettik. 3 Kasım 2002'de göreve geldiğimizde ortaya çok önemli bir irade ve kararlılık ortaya koyduk. Geçmişte atılan adımları çok daha ileriye taşıdık ve 2 yılda müzakerelere başlayacak yeterlilikte Kopenhag Kriterleri'ni karşılayarak 17 Aralık 2004'te müzakere tarihi aldık.”

3 Ekim 2005'te başlayan müzakere sürecini aynı kararlılıkla sürdürdüklerini belirten Bağış, “Hiç tartışmasız Türkiye 10 Ekim 2012, yani bugün itibarıyla AB standartlarına en yakın olduğu noktadadır” dedi.

Hürriyet, 10.10.2012

"Kopenhag kriterleri yoksa Ankara kriterleri var"
"Bunun dışında bu tür raporlarla, raporların içine tanımadığımız ülkelerin veya birtakım grupların yerleştirmeye çalıştığı, bizi inciteceği zannedilen cümlelerle Türkiye'nin masadan kalkmasını kimse beklemesin"

AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Türkiye'nin havlu atmaya niyeti olmadığını, Türkiye ile AB arasındaki müzakerelerin bütün AB üyesi ülkelerin oy birliğiyle alınan kararla başladığını ve bu süreci ancak oy birliğiyle alınacak bir başka kararın değiştirebileceğini belirterek, “Bunun dışında bu tür raporlarla, raporların içine tanımadığımız ülkelerin veya birtakım grupların yerleştirmeye çalıştığı, bizi inciteceği zannedilen cümlelerle Türkiye'nin masadan kalkmasını kimse beklemesin” dedi.

AB tarafından yayımlanan “2012 Türkiye İlerleme Raporu”nu, bakanlığın Ortaköy Ofisi'nde düzenlediği basın toplantısıyla değerlendiren Bağış, raporda Türkiye'nin kaydettiği gelişmenin itiraf edildiğini belirterek, “Raporun içinde Türkiye'nin 33 faslın 32'sinde ilerleme kaydettiği açıkça tescil edilmiştir. Bu bir tespittir ve asla yoruma açık bir mahiyet taşımamaktadır” dedi.

Bağış, bu tespite rağmen raporun önemli bir bölümünde haksız ve mesnetsiz tezlerin yer bulmasının ciddi bir çelişki olduğunu vurguladı.

“AB, kendisine yanlış kılavuzlar seçmiştir” ifadesini kullanan Bağış, “Türkiye'de bazı ideolojik grupların ve sadece Hükümetimize muhalefet etmek için kurulan bazı tezgahların süzgeçten geçirilmeden AB'nin İlerleme Raporu'na konulduğunu görüyoruz” dedi.

Bağış, “Ama hiç heveslenmesinler, bu işin başından beri söylediğimiz gibi, Türkiye'nin havlu atmaya, Türkiye'nin fişi çekmeye niyeti yoktur. Türkiye ile AB arasındaki müzakereler bütün AB üyesi ülkelerin oy birliğiyle alınan bir kararla başlamıştır, bu süreci ancak ve ancak oy birliğiyle alınacak bir başka karar değiştirebilir. Bunun dışında bu tür raporlarla, raporların içine tanımadığımız ülkelerin veya birtakım grupların yerleştirmeye çalıştığı, bizi inciteceği zannedilen cümlelerle Türkiye'nin masadan kalkmasını kimse beklemesin” diye konuştu.

"AB'NİN RUH SAĞLIĞI BUHRAN İÇİNDE"

AB'yi, kendi sağlığına dikkat etmeyen bir diyetisyene benzeten Bağış, “Buna rağmen biz diyetisyenin kendisini değil reçetesini dikkate aldığımızı belirtiyorduk. Ama bugün anlıyoruz ki, diyetisyenin beden sağlığı kadar ruh sağlığı da ciddi bir buhran içerisindedir ve bunun neticesinde AB psikolojik sorunlar yaşamaktadır” dedi.

Psikolojide, bireyin kendisinde bulunan kusurları başkalarında görme davranışının “yansıtma” olarak adlandırıldığını anımsatan Bağış, “AB de bu yılki İlerleme Raporu'nda kendi kusurlarını çoğu yerde Türkiye'ye atfederek bundan kurtulacağını zannetmiştir. Teşhis doğru olmazsa, tedavi doğru olamaz. Bugün artık AB'nin kendi kusurlarını da görmesinin vakti gelmiştir” diye konuştu.

Türkiye'de her şeyin mükemmel olmadığını, birtakım sorunlar olduğunu kabul edebileceğini belirten Bağış, “Ama AB üyesi ülkelerle ilgili ilerleme raporları yazılacak olsa, o raporların bugün yayımlanan rapordan çok daha vahim neticeler çıkaracağını özellikle vurgulamak istiyorum” dedi.

Bazı AB ülkelerinde büyük şehirlerde toplumsal talebe rağmen cami yapımına izin verilmediğini, bazılarında da derneklerin, vakıfların, sivil toplum kuruluşlarının adlarında “Türk” kelimesinin geçmesine tahammül edilmediğini aktaran Bağış, “AB üyesi ülkeler ve Komisyon talep ederse, biz de onlarla ilgili bir ilerleme raporu yazıp, onlara bir ayna tutabiliriz” diye konuştu.

"KOPENHAG KRİTERLERİ YOKSA ANKARA KRİTERLERİ VAR"

Türkiye'nin AB için tarihte hiç olmadığı kadar stratejik önem kazandığını vurgulayan Bağış, “Türkiye'nin AB entegrasyon sürecini başlatan kararı, tarihinin belki de en cesur, en doğru, en stratejik adımıydı. Biz bunu bugün dahi bütün öz güvenimizle dile getirmekten çekinmiyoruz. Ama şunu da unutmamaları gerekir ki, Türkiye'yi bu projenin bir parçası olarak benimsemek AB için de tarihi, stratejik ve cesur bir karardı” diye konuştu.

AB'nin tutarsız politikalarına Türk kamuoyunun verdiği tepkiyi iyi okuması gerektiğini belirten Bağış, “Bu güvensizliği giderecek adımları atarak, kendi belge ve ilkelerini hatırlamak suretiyle gerekeni yapmalıdır. Türkiye ile müzakerelere başlama kararının arkasında bütün AB üyesi ülkelerin imzası bulunduğu çok çabuk unutuldu. İmza bir ülkenin onurudur, şerefidir, namusudur. Attığı imzanın arkasında durmayanlar AB'nin güvenilirliğini zedelerken, kendi ülkelerinin onurlarını da ayaklar altına aldıklarının farkına varmalıdır” şeklinde konuştu.

Uluslararası kuruluşların raporlarına yansıyan rakamların, Türkiye'nin AB'ye olan ihtiyacının her geçen gün azaldığını, buna karşın AB'nin Türkiye'ye olan ihtiyacının arttığını gösterdiğini belirten Bağış, “Türkiye için Kopenhag kriterleri yoksa Ankara kriterleri var, Maastricht kriterleri yoksa İstanbul kriterleri var... Ama AB için ne Ankara'nın, ne İstanbul'un, ne Konya'nın, ne Edirne'nin alternatifi bulunmamaktadır” dedi.

 İRLANDA'NIN DÖNEM BAŞKANLIĞI İÇİN HAZIRLIK

AB'nin, “tren kaçmadan” silkinip kendine gelmesi gerektiğini ifade eden Bağış, “Biz bütün sabrımızla treni rayda tutmanın mücadelesini vermeye ve en azından İrlanda dönem başkanlığı için hazırlıklarımızı sürdürmeye devam edeceğiz” dedi.

Bağış, AB Komisyonu'nun Genişlemeden Sorumlu Komiseri Stefan Füle'nin dün yaptığı açıklamada, “kendi ayağımıza kurşun sıkıyoruz” diyerek, müzakere sürecinin tıkanmasında, özellikle enerji ile yargı ve temel haklar fasıllarının açılmamasında sorumluluğun AB tarafında olduğunu itiraf ettiğini kaydetti. Bağış, “Bu bile bizim için önemli bir başlangıçtır” dedi.

Pazartesi günü Kıbrıs'ta önemli açıklamalar yapacağını aktaran Bağış, “Ama özellikle Kıbrıs'taki yarım ada devletinin sözde dönem başkanlığını kullanarak Türkiye üzerinden siyaset yapmasını hiçbir şekilde kabul edemeyeceğimizi bir kez daha vurgulamak istiyorum” dedi.

Radikal, 10.10.2012

Konu ile ilgili sayfalar...
3/31/2017 - Avrupa Birliği Brexit stratejisini açıkladı...
3/28/2017 - Gürcüler vizesiz Avrupa'da ...
3/25/2017 - AB'nin 60'ıncı doğum günü ...
3/11/2017 - AB Komisyonu'nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Hahn: Türkiye’ye bazı mali yardımlar durduruldu ...
3/1/2017 - Avrupa Konseyi: Türkiye otokrasiye sürükleniyor ...
Bütün başlıklar için tıklayınız