Avrupa Birliği > Avrupa Birliği’ne destek düştü, milliyetçilik arttı

Avrupa Birliği’ne destek düştü, milliyetçilik arttı
Açık Toplum Vakfı ve Boğaziçi Üniversitesi’nin yaptığı iki ayrı kamuoyu araştırması, toplumun Avrupa Birliği’ne (AB) bakış açısındaki değişimi gözler önüne serdi. 2007 yılında yüzde 9,8 olan ‘Türkiye’nin AB’ye girmesine karşıyım’ diyenlerin oranı 5 yıl sonra yüzde 38,3’e çıktı.

Açık Toplum Vakfı ile Boğaziçi Üniversitesi, ‘Türkiye’de orta sınıfı tanımlamak’ ve ‘Türkiye’de muhafazakarlık: Aile, cinsellik, din’ başlıklı iki ayrı kamuoyu araştırmasına imza attı. Araştırmalarda, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne (AB) üyelik süreci, milliyetçilik, dindarlık, ekonomik tutumlar ve siyasi eğilimler gibi birçok konuda çarpıcı bilgiler yer aldı. 1.200 denek üzerinde yapılan araştırmaya göre olası bir referandumda ‘Türkiye’nin AB’ye girmesine karşı oy kullanırdım.’ diyenlerin oranı 5 yılda 4 kart arttı. Bu oran 2007 yılında yüzde 9,8 iken 2012’de yüzde 38,3’e yükseldi.

AB’ye üyeliği destekleyenlerin oranı ise 57,6’dan 51,7’ye indi. Deneklerin yüzde 56,9’u, AB’ye uyum sürecinde hayata geçirilen reformların faydalı olduğunu aktardı. ‘Fayda görmedik.’ diyenlerin oranı ise yüzde 3’lük artışla yüzde 33’e yükseldi. Araştırmada dikkat çeken noktalardan biri de toplumdaki milliyetçilik eğiliminin artması. ‘Kendinizi ne kadar milliyetçi sayıyorsunuz?’ sorusuna deneklerin yüzde 53,3’ü ‘tamamen milliyetçi’ cevabını verdi. Bu oran 2007’de yüzde 48 civarındaydı.

Araştırma, son yıllarda sıkça dile getirilen dindar insanların dindar olmayanlara karşı baskı yaptığı tezini yani ‘mahalle baskısı’ iddiasını da çürüttü. ‘Başını örtmeyen kadınlar beni rahatsız eder.’ diyenlerin oranı yüzde 21’den 14’e, ‘Ramazan’da oruç tutmayanlar beni rahatsız eder.’ diyenlerin oranı yüzde 33’ten 25’e, namaz kılmayanlardan rahatsız olanların oranı da yüzde 26’dan 18’e geriledi. Beş vakit namaz kılanların oranı ise yüzde 33’ten yüzde 28’e geriledi. Ramazan’da oruç tutanların oranı 2006’da yüzde 60 iken 2012’de yüzde 53’e indi. Araştırma, etnik kimlik çatışmasına da ışık tutuyor. Türkiye’de yaşayan her etnik grubun, Türk kimliğini eksiksiz kabul etmesi gerektiğini düşünenlerin oranı yüzde 42’den yüzde 31’e geriledi. Uzlaşmacıların oranı ise yüzde 26,7’ye yükseldi.

Hem kendini muhafazakâr bulanların hem de bulmayanların oranı azaldı. Buna göre hem kadın-erkek ilişkilerinde hem de siyasal görüşlerde kendini ılımlı muhafazakâr olarak tanımlayanların oranı 2006’da yüzde 39,9 iken bu oran 2012’de yüzde 49,9’a çıktı. Buna karşın kendini hiç muhafazakâr bulmayanların oranı yüzde 21’den yüzde 15’e, kendini tamamen muhafazakâr bulanların oranı ise yüzde 35’ten yüzde 30’a geriledi. Korunması gereken kurumlar arasında devlet, din, millet ve aile şıklarının sıralandığı araştırmaya katılan deneklerin yüzde 50’si ailenin korunması gereken en önemli toplumsal kurum olduğunu düşünüyor. Bu oran 2006’da yüzde 45’ler seviyesindeydi. Aileyi yüzde 22 ile din, yüzde 15 ile devlet ve yüzde 11 ile millet takip ediyor.

Toplumda bireyleşme süreci hızlanıyor

Araştırmanın bireyleşme ve otoriteye itaat eğilimleri alanında 6 yıllık değişime bakıldığında toplumun, tercihini özgürlük ve bireyselleşmeden yana kullandığı görülüyor. Buna göre ‘insan zayıftır, başında bir otorite bulunmazsa yanlış yola sapar’ tezine tamamen katılıyorum, diyenlerin oranı 2006’da yüzde 70 iken 2012’de yüzde 60’a geriliyor. Bu teze katılmayanların oranı ise yüzde 25’ten yüzde 34’e yükseliyor. Bu da insanların daha çok bireyleşme eğilimi olduğunu gösteriyor. Öte yandan araştırmaya katılan bireylere, muhafaza edilmesi gereken en önemli siyasal değerin ne olduğu soruluyor. Deneklerin yüzde 42,5’i ‘özgürlük’ olarak cevaplıyor. Bu oran 2006 yılında yüzde 37’ydi. ‘Eşitlik’ diyenlerin oranı ise her iki araştırmada da yüzde 41’de kalıyor.

Toplum değişim istemiyor

Araştırmada deneklere ‘Hayatımız değişmeli mi, aynı mı kalmalı?’ sorusu da yöneltildi. Buna göre ‘Hayatımız değişmelidir.’ diyenlerin oranı 2006’da yüzde 63’lerdeyken bu oran 2012 yılında 23 puan gerileyerek yüzde 40’a geriledi. Buna karşın ‘Hayatımız aynı kalsın.’ diyenlerin oranında 20 puanlık artış yaşanıyor. 2006’da yüzde 34 olan bu oran, 2012’de yüzde 54’e yükseldi. Sonuçlara bakıldığında toplumun tercihinin değişimci değil, statükocu tutum içine girdiği görülüyor. 2012 yılında seçimlerde oy vereceği bir siyasi partinin liderinin dini inançlarını dikkate alanların oranı 2006’ya göre yaklaşık 10 puan artış gösterdi. Buna göre 2006 yılında bir siyasi partiye oy verirken o partinin liderinin dini inançlarına baktığını söyleyenlerin oranı yüzde 62’lerde seyrederken bu oran, 2012’de yüzde 72’ye çıktı.

Zaman, 06.10.2012

Konu ile ilgili sayfalar...
3/31/2017 - Avrupa Birliği Brexit stratejisini açıkladı...
3/28/2017 - Gürcüler vizesiz Avrupa'da ...
3/25/2017 - AB'nin 60'ıncı doğum günü ...
3/11/2017 - AB Komisyonu'nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Hahn: Türkiye’ye bazı mali yardımlar durduruldu ...
3/1/2017 - Avrupa Konseyi: Türkiye otokrasiye sürükleniyor ...
Bütün başlıklar için tıklayınız