Avrupa Birliği > Avrupa Günü'nde ortak mesaj: 'Türkiye'nin üyeliği, AB'nin itibarını güçlendirir'

Avrupa Günü'nde ortak mesaj: 'Türkiye'nin üyeliği, AB'nin itibarını güçlendirir'

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, 9 Mayıs Avrupa Günü sebebiyle yayımladıkları mesajlarda, Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliğinin, Avrupa Birliği projesi için önemine dikkat çekerek, katılımın AB'nin gelecekteki rolünü güçlendireceğinin altını çizdi. İktisadi Kalkınma Vakfı da yayımladığı mesajda Türkiye'nin üyeliğinin, AB'nin inanırlığı ve itibarı için bir sınav olacağına yer verdi.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 9 Mayıs Avrupa Günü sebebiyle bir mesaj yayımladı. Gül, yayımladığı mesajında şunları kaydetti:

“Siyasi, ekonomik, insani, tarihi ve kültürel açılardan tartışmasız parçası olduğumuz Avrupa kıtasında barış, istikrar ve refahın sembolü olan 9 Mayıs Avrupa Günü münasebetiyle vatandaşlarımız başta olmak üzere tüm Avrupa halklarını kutluyorum.

Avrupa Günü, Avrupa’nın dayandığı ve günümüzde tüm insanlık için evrensel nitelik taşıyan temel hak ve özgürlükler, demokrasi, hukukun üstünlüğü, kadın-erkek eşitliği ve serbest piyasa ekonomisi gibi değerlere bağlılığımızın hatırlatılması bakımından önemli bir vesile teşkil etmektedir.

Türkiye, başta Avrupa olmak üzere özgür dünyanın savunulması ve değerlerinin korunması için geçmişte büyük fedakarlıklar yapmış bir ülkedir. Bugün ise, Avrupa değerlerinin siyasi projesi olan demokrasinin Akdeniz’in doğusuna ve güneyine genişlemesini heyecanla karşılamış, bu tarihi dönüşüme müşahhas katkılar sağlamıştır. Öte yandan, Gümrük Birliği yoluyla 16 yıldan uzun süredir Avrupa ekonomik bütünleşmesinde rol oynayan Türkiye, Avrupa’nın içinden geçtiği durgunluk döneminde, hızlı büyüme oranı ve dünya ekonomisine sunduğu üretim ve yatırım potansiyeli ile, yaşanan güçlüklerin aşılmasına ve ekonomik canlanmanın yeniden sağlanmasına katkıda bulunabilecek bir konumdadır.

Avrupa yönelimini yaklaşık 50 yıl önce imzalanan Ankara Anlaşması ile pekiştiren Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyelik hedefi, bir devlet politikası olarak stratejik vizyonumuzun önemli bir unsurunu teşkil etmektedir. Bu yönde sarfettiğimiz çabalar, Atatürk’ün belirlemiş olduğu muasır medeniyet hedefi ve vatandaşlarımızın toplumsal ilerleme isteğiyle olduğu kadar, Cumhuriyetimizin temel öncelikleriyle de örtüşmektedir. Sözkonusu stratejik tercihin bir yansıması olarak, medeniyetler beşiği Anadolu’nun çokkültürlü yapısından ve kadim birleştirici ruhundan güç alan Türkiye daima Avrupa tarihinin bir parçası olmuş, modern Avrupa’daki tüm siyasi, ekonomik ve kültürel yapılanmaların içinde, büyük bir bölümünün kurucu üyesi olarak yer almıştır.

Bu çerçevede, Kopenhag kriterlerine tam uyum sağlamak amacıyla uzun yıllar önce ivme kazandırdığımız AB’ye üyelik sürecimize azimle devam ediyoruz. Türkiye, geniş bir toplumsal ve siyasi mutabakatla üyelik hedefi doğrultusunda kararlılıkla ilerlemekte, kapsamlı bir reform ve dönüşüm sürecinden geçmektedir. Reformlar sayesinde daha demokratik, daha müreffeh ve daha güçlü bir Türkiye inşa edilmesi, tüm vatandaşlarımızın hayat standartlarının en üst seviyeye yükseltilmesi bakımından, öncelikle milli menfaatlerimizin gereğidir.

AB sürecine bağlılığımızın kurumsal alandaki en son örneğini, AB Genel Sekreterliği’nin geçen yıl tam teşekküllü bir AB Bakanlığına dönüştürülmesi teşkil etmiştir. Ayrıca, toplumun tüm kesimlerinin ihtiyaçlarına cevap verecek yeni ve kapsamlı bir Anayasanın kabul edilmesine yönelik çalışmalar devam etmektedir.

Tabiatıyla, Türkiye’nin samimi çabalarının nihayet AB üyeliği ile taçlanması, AB’nin taahhütlerine sadık kalarak, yapıcı bir yaklaşımla, “ahde vefa” prensibi gereği katılım konusunda aynı kararlılığı göstermesine de bağlıdır. Halbuki, bugün Avrupa’yı etkisi altına aldığını üzülerek müşahede ettiğimiz bazı çevrelerin yaymaya çalıştığı mesnetsiz kanaatler ve önyargılı düşünceler, Türkiye’nin AB’ye katılımının önüne suni engeller olarak çıkarılmaya çalışılmaktadır. Meşru beklentimiz, Avrupa halklarının, yersiz endişelere kapılmadan, Türkiye ile üyelik yolunda yarım asır önce başlayan beraber yürüyüşlerine devam etmeleri ve bu alandaki desteklerini hakkaniyetin bir gereği olarak güçlendirmeleridir.

Türkiye'nin bu süreç sonunda gerçekleşecek üyeliği, AB'ye de her alanda dinamizm katacak; ekonomi, enerji, dış politika ve güvenlik gibi alanlarda sağlayacağı yeni açılımlarla AB’ye uluslararası alanda şüphesiz daha belirgin ve ağırlıklı bir konum kazandıracaktır. Ülkemizin katılım sürecinin başarıyla sonuçlanması, AB’nin gelecekteki rolü ve temsil ettiği değerlerin daha geniş coğrafyalarda kabul görmesi yönünden de eşsiz bir fırsat sunmaktadır.

Son yıllarda bilhassa ekonomik krizi bahane ederek, yabancı düşmanlığı, ırkçılık ve İslamofobiden beslenen aşırı akımlar, öncelikle Avrupa’nın kendi değerlerine yönelik bir tehdittir. Bu tehdidin AB’nin daha fazla içine kapanmasına neden olacak ve öncülüğünü yaptığı evrensel değerlere halel getirecek şekilde zemin kazanmasının engellenmesi, samimi temennimdir.

Bir süredir Avrupa kıtasını etkisi altına alan ekonomik ve sosyal güçlüklerle mücadele yönünde sergilenen kurumsal gayretler, Avrupa’nın içine kapanmadan, açık bir vizyonla yoluna devam etmesinin önemini bir kez daha hiçbir tereddüde yer bırakmayacak şekilde ortaya koymuştur. Avrupa’nın her alanda dışa açık bir görüntü sergilemesi, yüzyıllardır dünyaya örnek teşkil eden toplumsal dokusu zedelenmeden daha da güçlenmesi bakımından da elzemdir.

Bu düşüncelerle, başta vatandaşlarımız olmak üzere, bütün Avrupalıların 9 Mayıs Avrupa Günü’nü içtenlikle kutluyorum.”

'Türkiye'nin AB üyeliğinin önemi izaha muhtaç değil'

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 'Avrupa Günü' dolayısıyla bir mesaj yayınladı. Erdoğan mesajında şu ifadelere yer verdi:

“ ‘Avrupa Günü’, bundan 62 yıl önce Avrupa Birliği’nin kuruluşu için atılan ilk adımları simgelemektedir.

Ortak bir pazar olarak başlayan AB, üye sayısının 6'dan 27'ye yükseldiği genişleme sürecinin de katkısıyla, bugünün ekonomik ve siyasi birliğine dönüşmüş; insan hakları, özgürlük, demokrasi ve hukukun üstünlüğü gibi temel değerler etrafında başarılı bir siyasi ve ekonomik bütünleşme örneği haline gelmiştir.

AB, Türkiye’nin de üyeliğiyle birlikte bütünleşme sürecini tam manasıyla tamamladığı zaman, bugün olduğundan çok daha güçlü, çok daha etkin bir hale gelecektir.

Avrupa ailesinin saygın bir üyesi olan Türkiye, kıtada barış ve istikrarın hakim kılınması için öteden beri önemli katkılarda bulunmuştur.

Nitekim, Türkiye halen,  Avrupa Konseyi başta olmak üzere belli başlı tüm Avrupa kurumlarında yer almakta ve ortak geleceğimizin inşasında önemli roller üstlenmektedir.

Türkiye’nin AB üyeliğinin taşıdığı önem, izaha muhtaç bir konu değildir.

Biz kıtamız ve ötesinde olumlu yansımaları olacak bu tarihi proje için çalışmalarımızı önümüzdeki dönemde de kararlılıkla sürdüreceğiz.

Bu süreçteki en büyük güç kaynağımız, halkımızın desteğidir. Vatandaşlarımızın talep ve beklentileri doğrultusunda demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları ile temel hak ve özgürlükler başta olmak üzere hayata geçirdiğimiz reformlar, AB üyeliği konusundaki irademizi açık biçimde ortaya koymaktadır.

Bununla birlikte, AB’li ortaklarımızın da bu süreçte üzerlerine düşen sorumlulukları yapıcı bir şekilde yerine getirmelerini bekliyoruz.

Türkiye-AB ilişkilerinin köklü geçmişi ve ortak çıkarlarımız, Türkiye’nin AB’ye katılımını vazgeçilmez kılmaktadır.

Bu nedenle, Türkiye’nin AB içinde hak ettiği yeri alacağına inancım tamdır.

Bu düşüncelerle, tüm Avrupa halklarının ‘Avrupa Günü’nü kutluyorum.”

'Türkiye'nin olmadığı AB tekemmül etmemiş proje olarak kalır'

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, 9 Mayıs “Avrupa Günü” dolayısıyla yayımladığı mesajında “Avrupa Günü”, Avrupa’da barış, refah ve istikrarın yeniden doğum günü olduğu kadar geleceğe dönük bir durum muhasebesi vesilesidir” ifadesinde bulundu.

Tarihsel geçmişi ve gelecek vizyonu bakımından Türkiye’nin Avrupa bütünleşme sürecinin ayrılmaz bir parçasını teşkil ettiğine dikkat çeken Davutoğlu, “Bununla beraber bazı AB üyelerinin siyasi engellemeleri nedeniyle AB’ye katılım sürecimizde meydana gelen durgunluk hayal kırıklığı yaratmaktadır” dedi.

Türkiye’nin AB üyeliğinin tarihin doğal akışının bir sonucu ve gerekliliği olduğunu belirten Davutoğlu, şunları kaydetti:

“Türkiye’nin içinde yer almadığı bir AB tekemmül etmemiş bir siyasi proje olarak kalır. Esasen, bu projenin sürdürülebilirliği Türkiye’nin eşit koşullarla üyeliğinin sağlanmasıyla güvence altına alınabilir. Günümüzde uluslararası siyasi ve ekonomik ilişkilerde yaşanan hızlı değişim ve dönüşüm, bu tarihi projenin Türkiye’nin katılımıyla güç ve etkinlik kazanmasının küresel ölçekte de ne denli olumlu yansımaları olacağını ortaya koymaktadır.

Bu yolda kararlı ve özgüvenli bir şekilde ve güçlü adımlarla ilerlemeyi sürdüreceğiz. Devam eden reformlarımız bu gayretimizin önemli bir unsurudur.

Bu vesileyle başta vatandaşlarımız olmak üzere bütün Avrupalıların 9 Mayıs Avrupa Günü’nü kutluyorum.'

'Türkiye'ye yönelik genişleme politikası AB'nin itibarı için sınav'

İktisadi Kalkınma Vakfı, yayımladığı Avrupa Günü mesajında şunlara yer verdi:

9 Mayıs 1950’de Fransa Dışişleri Bakanı Robert Schuman’ın yayınladığı bildiri ile temelleri atılan Avrupa Birliği günümüzde dünyadaki en ileri ve kapsamlı ulus üstü bütünleşme örneği olmaya devam etmektedir. Bir süredir içinde bulunduğu ekonomik ve siyasi krizi aşmaya çalışan AB’nin 25 üyesi, Birliğin en önemli kazanımlarından olan ekonomik ve parasal birliği güçlendirmek amacıyla geçtiğimiz Mart ayında yeni bir mali anlaşmaya imza atmıştır. Yunanistan, İrlanda, İtalya ve İspanya gibi Üye Devletlerin yaşadığı ve tüm Birliği etkileyen borç krizi AB’nin kendine olan güvenini sarsmıştır. Bu durum genişleme, göç ve dış ve güvenlik politikaları da dahil olmak üzere AB’nin dünyada itibarını ve etkinliğini güçlendiren politikalarını olumsuz olarak etkilemiştir.
 
AB’nin temellerinin atıldığı 9 Mayıs’ın kutlandığı bu günde AB her zamankinden daha çok yeni bir ruh, dayanışma ve kararlılık ihtiyacındadır. AB’nin üzerinde durduğu insan hakları, demokrasi, hoşgörü, hukukun üstünlüğü gibi ideallerin tam anlamıyla bir temsilcisi olabilmesi, birçok Üye Devlette gözlemlediğimiz aşırı sağın yükselişi, sosyal harcamalardaki kesintiler sebebiyle ortaya çıkan tepkiler gibi siyasi gelişmeler nedeniyle zorlaşmaktadır.
 
Zor bir dönemeçten geçen AB’nin önümüzdeki dönemde ekonomik, siyasi ve sosyal alandaki sorunlarını bir dayanışma ruhu içinde ve temel ilke ve değerlerinden taviz vermeden çözüme kavuşturabilmesi umulur. AB’nin Türkiye’ye yönelik genişleme politikasının izleyeceği yön, Birliğin dünyadaki inanılırlığı ve itibarı için de bir sınav olacaktır. AB’nin Türkiye politikasını adil, sağduyulu ve ileri görüşlü bir şekilde sürdürebilmesi geleceğin dünyasında oynayacağı rolün de göstergesi olacaktır.

euractiv.com.tr, 09.05.2012

Konu ile ilgili sayfalar...
3/31/2017 - Avrupa Birliği Brexit stratejisini açıkladı...
3/28/2017 - Gürcüler vizesiz Avrupa'da ...
3/25/2017 - AB'nin 60'ıncı doğum günü ...
3/11/2017 - AB Komisyonu'nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Hahn: Türkiye’ye bazı mali yardımlar durduruldu ...
3/1/2017 - Avrupa Konseyi: Türkiye otokrasiye sürükleniyor ...
Bütün başlıklar için tıklayınız