Avrupa Birliği > AB iletişim stratejisi nihayet hazırlanıyor

AB iletişim stratejisi nihayet hazırlanıyor

Gazetemizin Ankara temsilcisi Murat Yetkin, ‘şeytanın avukatlığını’ yapmasaydı yine de öğrenemeyecektik. Avrupa Birliği Genel Sekreterliği’nin (ABGS) hazırladığı ‘iletişim stratejisi’ belgesi tamamlanmak üzereymiş. ABGS’nin çizdiği çerçeve, ilgili kamu kuruluşları ve sivil toplum örgütlerinin politikalarını oluşturmasını sağlayacak.
Çok geç oldu ama artık güç olmasın mı desek?
50 yıldır Avrupa çatısının altına girmek için baş koyacaksınız, 50 yıl boyunca doğru düzgün bir iletişim stratejisi oluşturmayacaksınız.
ABGS’nin Avrupa kamuoylarındaki Türkiye karşıtlığı ile Türkiye’deki AB tepkisinin analizini yaptığını öğrendiğimde ‘Doğru yola girmeye mi başladık?’ demekten kendimi alıkoyamadım.
Hoş biliyorum ki bu yazı da çoğu okuyucunun ilgisini çekmeyecek. Türkiye-AB Karma İstişare Komitesi’nin düzenlediği ‘Türkiye-AB İletişimi Semineri’nin ilgi çekmediği gibi. 700 kişi ve kuruma davetiye gönderilmiş. 50 izleyici ancak vardı.
AB, Cumhuriyet projesiydi. Brüksel’de, Ankara’da yapılan yanlışlarla bu en önemli projeye ilgi iyice dibe vurdu.
Konuşmacılardan Murat Yetkin, gazetecilik tabiriyle ‘tersten vururken’ Türkiye’nin AB’deki imaj sorununa vurgu yapıyordu: “1980’lerde de Türkiye’nin imaj sorununu düzeltmesi lazım denilirdi. Aslında işkence yok, bölgelerarası gelir dağılımı sorunu yok, ekonomik sorun yok, sadece
imaj sorunu vardı öyle mi? Türkiye kendini ne zaman düzeltmeye başladı, Türkiye ile AB konuşmaya da başladı.”
Sadece sorunların çözümüne odaklanmak yeter mi? Hedef karar alıcıların konuşmasıysa elbette. Ancak burada kamuoylarının, yani sıradan vatandaşın da desteğinin alınmasından söz ediyoruz. Bunun için de doğru zamanda, doğru mesajı vermek gerekiyor.

AB’de tek ses yok ki iletişimde tek yol olsun
1. AKP hükümetinin AB yolunda getirdiği ivme ve müzakere sürecine geçilmesiyle birlikte bizler de sürekli ‘Türkiye’nin Avrupa kamuoyuna, AB’nin de Türkiye kamuoyuna anlatılması’ gerektiğini vurguluyorduk. İletişim stratejisi bir yana, yoldan çıkacak mıyız korkusu baş gösterdi.
Avrupa’da herhangi ağızdan çıkan herhangi bir sözü AB’nin  demeci olarak algılamamız zaten başlı başına bir sorun.
Türkiye-AB Karma İstişare Komitesi toplantısında Roma merkezli Uluslararası İlişkiler Enstitüsü (IAI) yetkilisi Emiliano Alessandri “Avrupa’da Türkiye ile ilgili tek bir tartışma yok. 27 ülkeden söz ediyoruz. Ülkeler arasında farklı tartışmalar olduğu gibi, ülkeler içinde de farklı tartışmalar yaşanıyor” diyor.
Ardından da tavsiyelerini sıralıyor:
“İletişim stratejisi esnek, dinamik, değişime açık olmalı. Ortak bir vizyon ve amaca sahip olmakla birlikte ülkeler bazında farklılık taşımalı.”
Türkiye’de veya Avrupa’da katıldığım toplantılarda bazen Türk konuşmacının ağzından çıkan sözlerden sonra hangi kelimelerin geleceğini hiç tereddüt etmeden söyleyebiliyorum. Aynı söylemler o kadar çok sık tekrarlanıyor ki.
Nitekim Emiliano Alessandri de şunları vurguluyordu:
“AB’ye üyelikte Türkiye’nin jeostratejik önemine vurgu yapılıyor. İç siyaset dengelerinin ön planda olduğu ülkelerde bu vurgunun hiçbir anlamı yoktur.”
Bir örnek daha:
“Türkiye’nin üyeliğinin AB’nin çok kültürlülüğüne hizmet edeceği vurgusu, liberal, sol, entelektüel kesimlerin kuvvetli olduğu ülkelerde etki yapar.
Hıristiyan kimliğin öne çıktığı ülkelerde ters teper.”
Bir tane daha:
“Türkiye’nin üyeliği ve İslam dünyasına köprü savunusu, Kuzey ülkeleri ile Polanya gibi Rusya’ya odaklı ülkelerde hiçbir etkisi olmaz.”
Önemli olan hangi ülkede hangi kesimin Türkiye’ye karşı olduğunu temel almak. Bu elbette Türk kamuoyu için de geçerli.
Bunları biz de yıllardır söylüyoruz ama değişen bir şey olmuyor...

Habibe ayakkabı istemişti
Deniz Temiz Derneği TURMEPA, İDO ve İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü’nün elbirliğiyle İstanbul’da yaşayıp da, hiç deniz görmemiş 3 bin çocuğa 23 Nisan’da vapur sefası yaptırmalarını anlatmıştım. İstanbul Milli Eğitim Müdürü Ata Özer, Noel Baba gibiydi. Çocuklarla şakalaştı, fotoğraf çektirdi ve elinden geldiğince taleplerini hayata geçirmeye çalıştı.
Habibe, “Bizim okula yardım edin, çoğumuzun ayakkabısı yok. Benimki de yırtık. Ama sadece bana verirseniz, kabul etmem. Tüm arkadaşlarıma verin” diyordu. Ata Özer, Esenler Kaymakamı Nazım Madenoğlu ve Esenler Milli Eğitim İlçe Müdürü Gürbüz Akbulut ile birlikte Atışalanı İlköğretim Okulu‘na gittik.
Ata Özer’in temin ettiği 100 ayakkabıya, 50’şer ayakkabı da Kaymakamlık ve Milli Eğitim İlçe Müdürlüğü eklemişti.
2980 öğrencisi olan okulda, ailesi devletten yardım alan 250 kadar çocuk varmış. Okul Müdürü Fatih Türköz fakirlik sınırında yaşayan çocukların 500’ü bulacağını söylüyor.
Çocuklarla sohbet de ettik. Ata Özer, “Habibe’ye teşekkür etmelisiniz. Gelmemize o vesile oldu” diyordu. Okulun, 1970’lerde inşa edilmiş ‘depreme karşı güçlendirilecek binalar arasında’ bulunan ek binasını bu ziyaret sırasında hemen yıktırmaya ve yenisini inşa ettirmeye de karar verdi.

Radikal, 01.05.09

Konu ile ilgili sayfalar...
3/31/2017 - Avrupa Birliği Brexit stratejisini açıkladı...
3/28/2017 - Gürcüler vizesiz Avrupa'da ...
3/25/2017 - AB'nin 60'ıncı doğum günü ...
3/11/2017 - AB Komisyonu'nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Hahn: Türkiye’ye bazı mali yardımlar durduruldu ...
3/1/2017 - Avrupa Konseyi: Türkiye otokrasiye sürükleniyor ...
Bütün başlıklar için tıklayınız