Avrupa Birliği > AP Türkiye raporunu kabul etti

AP Türkiye raporunu kabul etti
Avrupa Parlamentosu'nun basın özgürlüğü ile ilgili sert ifadeler içeren raporu kabul edildi.

STRASBOURG - Avrupa Parlamentosu, son yılların en sert Türkiye raporunu kabul etti.

Özellikle basın özgürlüğü, adil yargılama gibi konularda sert eleştirilerin yer aldığı bu raporun altında imzası olan Avrupa Parlamentosu Türkiye raportörü Ria Oomen-Ruijten bulunuyor.

Türk medyasında basın özgürlüğü, sansür ve otosansürden duyulan endişenin açık bir dille yansıtıldığı raporda, basının bağımsızlığının demokratik toplumun “olmazsa olmazı” olduğunun altını çizilip, basın özgürlüğü ilkelerine saygı duyulması çağrısında bulunuluyor.
 

Türkiye’de makul sürede adil yargılama koşullarının bulunmadığına dikkat çeken AP, “Ergenekon” ve “Balyoz” davaları kapsamındaki aşırı tutukluluk sürelerinden duyduğu “kaygıyı” dile getirip, tüm zanlılar için “gerçek yargı güvencesi” istiyor.

ntvmsnbc.com, 09.03.2011

AP: Türkiye’de adil yargılama yok
Son yılların en eleştirel raporunu hazırlayan Avrupa Parlamentosu, basın özgürlüğünden, adil yargılanma olanaklarına, tutukluluk sürelerinden polis şiddetine kadar pek çok ayrı konuda Türkiye’yi topa tuttu.
 

STRASBOURG - Avrupa Parlamentosu (AP) son yılların en eleştirel Türkiye raporunu oylamaya hazırlanıyor. AP tarafından 8 Mart Salı Strasbourg’daki genel kurul toplantılarında tartışıldıktan sonra Çarşamba günü oylamaya sunulacak olan karar tasarısı şeklindeki raporda, Türkiye’de ifade ve basın özgürlüklerinin “endişe verici biçimde kötüye gittiği” vurgulanıyor. AP, 2002 yılından bu yana Türkiye’deki ifade ve basın özgürlüğü konusunda bu denli sert ifadeler içeren bir karar metni hazırlamamıştı.

Türk medyasında basın özgürlüğü, sansür ve otosansürden duyulan endişenin açık bir dille yansıtıldığı raporda, basının bağımsızlığının demokratik toplumun “olmazsa olmazı” olduğunun altını çizilip, basın özgürlüğü ilkelerine saygı duyulması çağrısında bulunuluyor. Yeni Radyo/TV yasasını “ticari” perspektiften olumlu bulan AP, buna karşılık, yasanın mahkeme veya yargıç izni olmaksızın “ulusal güvenlik” adına bazı yayınların durdurulmasına imkan tanımasını “kaygı verici” olarak tanımlıyor.

İnsan hakları ihlalleriyle ilgili kanıtları ortaya döken gazetecilere yönelik cezai soruşturmaların kaygı verici olduğuna vurgu yapılan taslak kararda, “Düşüncelerin cezalandırılması Türkiye’de insan haklarının korunmasının önündeki en temel engellerden birini oluşturmaktadır” ifadeleri kullanılıyor.

'İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ İLE İLGİLİ YASALAR GÜNCELLENSİN'
Ceza Kanunun 301, 318 ve 220’inci maddeleri ile Terörle Mücade Kanunu’nun 7/2 maddesinin ifade özgürlüğü önünde engel oluşturduğunun belirtildiği raporda, bazı internet sitelerine yönelik yasaklar da kınanıyor ve ifade özgürlüğüyle ilgili yasal çerçevenin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve AİHM içtihadıyla uyumlu hale getirilmesi gerektiği vurgulanıyor.

'ADİL YARGILAMA KOŞULLARI YOK'
Türkiye’de makul sürede adil yargılama koşullarının bulunmadığına dikkat çeken AP, “Ergenekon” ve “Balyoz” davaları kapsamındaki aşırı tutukluluk sürelerinden duyduğu “kaygıyı” dile getirip, tüm zanlılar için “gerçek yargı güvencesi” istiyor.

TUTUKLULUK SÜRELERİNE ELEŞTİRİ
Yargıtay’ın anayasal düzene karşı işlenmiş suçlarda geçici tutukluluk süresini 10 yıla kadar çıkaran hükmünü de eleştiren AP, TBMM’ye bu alanda Türk yasal mevzuatını Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin adil yargılanmayla ilgili maddesiyle uyumlu hale getirmesi çağrısında bulunuyor. AP, AİHM’nin 14 Eylül 2010 tarihli Hrant Dink kararına rağmen, “Dink’in gerçek katilleri ortaya çıkmasın diye Türk devleti içindeki unsurların yarattığı yapay engellerden duyduğu endişeyi” de kararına yansıttı.

POLİS ŞİDDETİ DE RAPORDA
Türkiye’de gösteri ve örgütlenme özgürlüklerine saygı duyulmadığı not edilen taslak kararda, polisin geçen Aralık ayında Ankara’da üniversite öğrencilerinin gösterilerini aşırı güç kullanarak bastırması kınanıyor.

Türkiye’nin şu anda Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi dönem başkanı olduğunun hatırlatıldığı taslakta, Ankara’nın bu dönemi fırsat bilip Avrupa Konseyi değerlerine olan bağlılığını göstermesi ve Avrupa Ulusal Azınlıkları Koruma Sözleşmesi ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne ek protokolleri imzalayıp onaylaması isteniyor.

PKK KINANIYOR AMA...
PKK terörünün kınandığı taslak kararda, Kürt sorununa barışçıl çözüm için Türk hükümetinden, demokratik açılım çerçevesinde yeniden çaba göstermesi isteniyor. Bu çabaların, Kürt dilinin siyasal, kamusal ve eğtimde kullanılması, terörle mücadele yasasının değiştirilmesi, ifade ve örgütlenmeyle ilgili hakların güvence altına alınması, yerlerinden edilmiş şahıslarla ilgilenilmesi ve Güneydoğu’daki ekonomik ve sosyal durumun iyileştirilmesi etrafından yoğunlaşması gerektiği belirtiliyor. Diyarbakır’da devam eden KCK davası ise “yasal siyasal faaliyetlerin ihlali” olarak değerlendiriliyor.

EŞCİNSEL DÜŞMANLIĞI
Türkiye’de kadın hakları ve kadın-erkek eşitiliğiyle ilgili yasal çerçevenin eskiye oranla olumlu geliştiğinin belirtildiği taslak kararda, buna karşılık, namus cinayetleri, aile içi şiddet vakaları ve zorla evlendirilmelerin artışta olduğuna işaret ediliyor. AP, Türk hükümetinden eşcinsel düşmanlığına karşı mücadele etmesini ve TSK’nın eşcinselliği “psikoseksüel hastalık” olarak nitelemesini engellemesini de istiyor.

Askerliğe alternatif olarak sivil veya sosyal bir hizmet yaratılmasının Türkiye’nin uluslar arası hukuktan kaynaklanan yükümlülüğü olduğunun hatırlatıldığı taslak kararda, üniversitelerde türban sorununun da, kadınların hür seçim hakkına saygı temelinde siyasi partiler tarafından çözümlenmesi isteniyor.

'TÜRK ASKERİ KIBRIS'TAN ÇEKİLSİN'
Kıbrıs sorunu konusunda tüm sorumluluğu bir kez daha Ankara’nın omuzlarına yükleyen AP, Türk hükümetini, “adada devam eden müzakerelere elverişli bir ortam yaratılması amacıyla Kıbrıs’tan Türk askerlerini derhal çekmeye” çağrıyor.

AB ile Türkiye’nin vize konusunda ancak iki taraf arasında imzalanan geri kabul anlaşmasının yürürlüğe girmesinin ardından müzakereye başlayabileceklerinin savunulduğu taslak kararda, bu müzakerenin de öncelikle iş adam ve kadınları ile üniversite öğrencilerini kapsaması gerektiği görüşü dile getiriliyor.

AP, geçen yılki raporunda olduğu gibi bu yıl bir kez daha Türk hükümetine, dış politikasını AB ile uyumlu yürütmesi çağrısında da bulunuyor.

ntvmsnbc.com, 09.03.2011

'Türkiye'de medya özgürlüğü tehdit altında'
Son yılların en sert Türkiye raporunu hazırlayan Avrupa Parlamentosu Türkiye raportörü Ria Oomen-Ruijten, Türkiye’de yaşananları ntvmsnbc’ye değerlendirdi.

STRASBOURG - Avrupa Parlamentosu, son yılların en sert Türkiye raporunu bugün görüşüyor.

Özellikle basın özgürlüğü, adil yargılama gibi konularda sert eleştirilerin yer aldığı bu raporun altında imzası olan Avrupa Parlamentosu Türkiye raportörü Ria Oomen-Ruijten, Türkiye’de son dönemde yaşanan gelişmeleri ntvmsnbc’ye değerlendirdi.

MEDYA ÖZGÜRLÜĞÜ TEHDİT ALTINDA
Kayhan Karaca: Türkiye hakkında beşinci raporunuzu hazırladınız. Bu yeni raporda, ifade ve basın özgürlüğü konularına özel vurgu var. İfade ve basın özgürlüğü konularında Türkiye’de yanlış olan nedir size göre?

Oomen-Ruijten : Son yıllarda, ama özellikle de son günlerde, medya özgürlüğünün tehdit altında olduğunu görüyorum. Bu konu daha önce Avrupa Komisyonu’nun ilerleme raporunda da dile getirildi. Türkiye’ye son ziyaretlerimde çok sayıda gazeteciyle görüştüm. En kaygı verici bulduğum şey, Türkiye’de en az 60 gazetecinin tutuklu olması. Yargı öncesi süreç olağanüstü uzun. Bu nedenle raporun oylanması sırasında sözlü bir değişiklik önergesi verip, demokratik bir ülkede ifade ve medya özgürlüğünün bu denli baskı altında olmasının kabul edilemez olduğunun karara eklenmesini isteyeceğim. Ergenekon tartışmasına baktığımda örneğin, en azından ‘derin devlet’ içinde neler olduğuna bakma teşebbüsü olduğunu görüyorum. Ancak, gerçek bir yargılama olmadığı, insanlar sadece geçici tutuklu kaldıkları ve sonuç olmadığı için, olup bitenler hakkında çok kaygılı olduğumu ifade etmeliyim.

KOPENHAG KRİTERLERİNE UYMUYORSUNUZ
Kayhan Karaca: Bu beşinci raporunuz dedik, beş yıl öncesine kıyasladığınızda Türkiye nerede?

Oomen-Ruijten: Her zaman söyledim, eğer Türkiye modern bir refah toplumu olmak istiyorsa, Kopenhag kriterleri olarak nitelediğimiz kriterleri yerine getirmesi çok önemli. Kopenhag kriterleri elbette demokrasidir ama aynı zamanda bireysel ve kollektif haklardır. Bireysel haklara baktığınızda aynı zamanda ifade özgürlüğünü görürsünüz. Eğer bir toplum büyümek fırsatına sahip olmak istiyorsa, insanların kendilerini özgür hissetmesi gerekir. Bu özellikle gazeteciler için çok önemlidir.

Kayhan Karaca: Türkiye size göre bugün Kopenhag siyasi kriterlerini yerine getirmiyor mu?

Oomen-Ruijten: Hayır. Türkiye bu kriterleri yerine getirmiyor. Beraber çalışmayı denediğimiz yer de burası. Avrupa Birliği’nin bir yükümlülüğü var: Türkiye bir aday ülke. Türkiye AB’nin üyesi olabilir. Fakat Türkiye’nin de, demokrasi, hukuk devleti ve bireysel ve kollektif haklar gibi, kendi yükümlülüklerini yerine getirmesi gerekiyor. Sadece medya değil dini özgürlükleri de unutmamak gerekiyor. Değişik kültürel kökleri olan insanların hakları var. Modern, özgür ve açık bir toplumda herkes saygı görmeli. Kaygı verici olan burada.

HERŞEYİN BİR YOLU VAR
Kayhan Karaca: Türkiye Kopenhag kriterlerini yerine getirmiyor diyorsunuz. Ama bir ülkenin üyelik müzakeresi yürütmesi için bu kriterleri yerine getirmesi gerekiyor. Ne yapacaksınız şimdi Türkiye’yle?

Oomen-Ruijten: Her şeyin bir yolu var. Türkiye’de birçok şeyin yapıldığını teslim ediyorum. Kürt kökenli Türk vatandaşlarının kültürel haklarını örnek alalım mesela; bundan dört yıl önce kimse günde 24 saat Kürtçe yayın yapan bir TV kanalı olacağını düşünemezdi. Dolayısıyla birçok şey yapıldı. Bunu takdir ediyorum. Ancak, müzakerelerin özünde Kopenhag kriterleri yatıyor. Bu da dini grupların özgürlüğüdür, bireyler için ifade özgürlüğüdür, erkek ve kadınlar için kendilerini en iyi yönde geliştirmeleri için özgürlüktür. Avrupa Birliği ve Avrupa Parlamentosu olarak Türk parlamentosuyla ve Türk toplumuyla bu gibi alanlarda daha fazla işbirliği yapmak istiyoruz.

AK PARTİ İŞBİRLİĞİ YAPMAYINCA...
Kayhan Karaca: Avrupa medyasında son zamanlarda Türk hükümetinin ya da Türkiye’nin Avrupa heyecanını kaybettiğine dair haberler çıkıyor. Siz bu görüşe katılıyor musunuz?

Oomen-Ruijten: Kısmen. Kısmen katılıyorum. Ama takdir edersiniz ki, parlamentoda işbirliği yapmayan AK Parti olunca reformları geçirmek de kolay olmuyor. Yapılması gerekenin, herkesin siyasal sorumluluğunu üstleneceği bir siyasi toplum inşa etmek olduğunu düşünüyorum. Sadece parti için iyi olana değil, ülke için iyi olana da bakılmalı. Elbette bu AK Parti için olduğu kadar muhalefet partileri için de geçerli. Hepsini ivedi biçimde işbirliği yapmaya davet ediyorum.

TÜRKİYE’NİN EKSENİ KAYDI MI?
Kayhan Karaca: Türkiye’nin yüzünü Batı yerine artık daha fazla Doğu’ya çevirdiği iddialarına ne diyeceksiniz?

Oomen-Ruijten: Türkiye’nin şu anda seçim kampanyası döneminde olduğunu görmezden gelemeyiz derim. Bunun farkında olmalıyız. Yani, kullanılan sözcükler bu dönemde biraz daha kulak tırmalayıcı gelebilir. Bizler Avrupa Parlamentosu olarak, seçimler sonrasında yeni Türk parlamentosuyla, reformlar için işbirliği yapabilmeyi ümit ediyoruz. Mesela yeni Anayasa hakkında. Avrupa olarak Türkiye’ye tavsiyelerde bulunmayı arzu ediyor, öneriyoruz. Türkiye reformları kendisi için yapmalı, AB için değil. Fakat uzmanlığımızdan yararlanılmak istenirse de tedarik etmeye hazırız.

ÖNCE KIBRIS
Kayhan Karaca: Sorumu bir de tersten yönelteyim: sizce AB hâlâ Türkiye’yi tam üye yapmak istiyor mu? Türkiye’yi içinde istiyor mu?

Oomen-Ruijten : Bu konuda hiçbir şey değişmiş değil. 2004 yılında bir karar alındı. Müzakere etmek için karar alındı. Türkiye de Kopenhag kriterlerini yerine getirme yükümlülüğü altına girdi. Ele alınması gereken bir konu daha var, o da Kıbrıs sorunu. Kıbrıs sorunu çözümlenirse müzakere edecek çok daha fazla şey olacak. Ancak en önemli olanı, daha önce de belirttiğim gibi, demokrasi, hukuk devleti, tarafsız ve bağımsız yargı ve bireysel ve kollektif hakların tanınması. Bizim için en önemli olanlar bunlardır.

YARDIMA HAZIRIZ
Kayhan Karaca: Özetlemek gerekirse, Türkiye’deki seçimlerin sonuçlarını bekleyecek ve sonra atılacak adımlara göre tavır belirleyeceksiniz…

Oomen-Ruijten: (gülerek) Hayır, hayır. Oturup bir şey yapmadan beklemek istemiyorum. Ama bir seçim kampanyasında da çok ihtiyatlı olunması gerektiğini bilirim. Eğer yardımımız ve önerilerimiz istenirse, yardıma hazırız.

ntvmsnbc.com, 08.03.2011

Konu ile ilgili sayfalar...
3/31/2017 - Avrupa Birliği Brexit stratejisini açıkladı...
3/28/2017 - Gürcüler vizesiz Avrupa'da ...
3/25/2017 - AB'nin 60'ıncı doğum günü ...
3/11/2017 - AB Komisyonu'nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Hahn: Türkiye’ye bazı mali yardımlar durduruldu ...
3/1/2017 - Avrupa Konseyi: Türkiye otokrasiye sürükleniyor ...
Bütün başlıklar için tıklayınız