Avrupa Birliği > Teşvik tatlı, reform zor

Teşvik tatlı, reform zor

AB ile “Rekabet” başlığının açılamamasının en büyük nedeni olan devlet teşvikleri, çıkarılan yasaya rağmen hâlâ denetimsiz

Türkiye’nin AB üyelik sürecinde geçen aralık ayında açılamayan “Rekabet” başlığının, 1 ocak itibarıyla AB Dönem Başkanlığını üstlenen Macaristan’ın girişimleriyle en geç şubat ayında açılması bekleniyor. “Rekabet” başlığının açılamamış olmasına gerekçe olarak devlet yardımları, başka bir ifadeyle devletin verdiği teşvikler gösteriliyor. AB, devlet yardımlarının birden fazla kurum eliyle yapılmasına karşı. Birlik, teşviklerin sıkı denetimi ve izlenmesini değil aynı zamanda devletin piyasada rekabeti bozucu desteklerinin de önlenmesini istiyor. Devlet yardımlarına AB kurallarının getirilmesi, Bakanlar Kurulu kararı ile bir şirkete arazi verilmesi, yerel yönetimlerin futbol takımlarını desteklenmesine kadar uzanan geniş yelpazeyi etkileyecek.

Prof. Dr. Mehmet Altan, AB’de devlet yardımının sadece AR-GE’ye verildiğini belirterek Türkiye’de hükümetin bu yardımları istediği gibi şekillendirmek istediğini söyledi. Altan, “Hükümet devlet yardımlarını AB standartlarında AR-GE ile sınırlandırmayıp, siyaseten dağıtma imkânını elinde bulundurmak istiyor. Türkiye’de devlet yardımları kontrol edilemez boyutta” dedi.

AB Dönem Başkanlığını 1 ocak itibariyle üstlenen Macaristan, Türkiye ile ilişkilere ivme kazandırmak istiyor. Bu ay Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış ile İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Budapeşte’yi ziyaret edecek.

 

Kriterler meselesi

Ekim 2005’de resmen başlatılan ancak şimdiye kadar sadece 13 fasıl açılabilen üyelik müzakerelerinde “Rekabet” başlığının ele alınabilmesi için AB tarafından belirlenen en önemli kriter olan “Devlet Desteklerinin İzlenmesi ve Denetlenmesi Hakkında Kanun” geçen ekim ayında onaylanarak Resmî Gazete’de yayımlanmıştı.

Konuya yakın kaynaklar, yasanın geçmesinden sonra 4-5 teknik konunun daha kaldığı, bunların arasında devlet desteklerine ilişkin kurula atamaların yılsonu itibariyle yapıldığına işaret ettiler.

 

Bağımsız kurul oluşturulmadı

AB ile süren müzakerelerde rekabet faslının açılmasının en önemli sebebi olarak devlet yardımları gösteriliyor. Avrupa Komisyonu 2010 İlerleme Raporu’nda Türkiye’nin Rekabet Kurumu’ndan övgüyle bahsediliyor ve bir iki eksiklik dışında rekabet kurallarının Türkiye’de tatmin edici olduğu belirtiliyor.

Ancak rekabet başlığının açılmamasında asıl sorun devlet yardımları başka bir ifadeyle devletin verdiği teşvikler. Avrupa Birliği devlet yardımlarının birden fazla kurum tarafından verilmesine karşı. İstenen Türkiye’nin devlet yardımlarını izlemesi ve bunları denetleyecek bir kurumun oluşturulması. Bağımsız kurumun gerekli yaptırımları uygulaması da isteniyor.

Rekabet faslının müzakereye açılmasının ön koşulu olarak gösterilen Devlet Yardımlarının İzlenmesi ve Denetlenmesi Hakkında Kanun ekim ayında çıkarıldı ve yürürlüğe girdi. Kanun, devlet yardımlarına sıkı denetim getiriyor.

Kanun çerçevesinde “Devlet Yardımları İzleme ve Denetleme Kurulu” adında özerk bir kurum oluşturulması gerekiyor. Kurul öngörülen devlet yardımının uygun olup olmadığına karar verecek. Uygun olmadığına karar verdiğinde de inceleme başlatma yetkisine sahip olacak. Tarım, balıkçılık ve hizmet sektörlerinde devlet yardımlarının yasa dışında tutulduğu kanunda, devlet yardımlarının AB’ye uygun bir çerçevede şeffaf ve denetlenebilir olması sağlanıyor. İktisadi Kalkınma Vakfı uzmanlarına göre, kanun ekim ayında değil de altı ay önce çıkarılsaydı, aralık ayında da özerk kurul oluşturulsaydı bu başlık açılmış olacaktı. Avrupa, Türkiye’nin verdiği devlet yardımlarının niteliğinden değil, ancak denetimin yetersizliğinden şikâyetçi. Merkezi idarenin, yerel yönetimlerin ve birçok kurumun verdiği teşvikler şikâyet edilen alanlar arasında.

 

Kanunlar engel değil

Türkiye’de değişik birçok kurum devlet yardımı verebiliyor. Aynı sektör farklı kurumlardan birden fazla destek alabiliyor. Bu da AB kurallarına uygun değil. AB uzmanları, rekabet başlığının açılması için yapılması gerekenlerin büyük ölçüde tamamlandığını, bir an önce özerk kurulun kurulması gerektiğini belirterek, Türkiye’nin çıkardığı kanunu uygulamasına prensip olarak herhangi bir engelin olmadığı görüşünde.

Uzmanlar, devlet yardımlarının ekonomik ve sosyal problemlerin çözümünde devletlerin vazgeçemeyeceği müdahale araçları olduğunu ve yerinde kullanıldığında ekonomiyi olumlu yönde etkilediğini belirtiyor.

 

Şeffaf yapı şart

Bu olumlu etkiye rağmen yardımların uzun vadede ekonomik refaha katkılarının düşük düzeyde kaldığına dikkat çeken uzmanlar, bu nedenle devlet yardımlarının sadece konjonktürel dalgalanmaların ve istikrarsızlığın yaşandığı dönemlerde ortaya çıkan ekonomik olumsuzlukların boyutunu ve süresini kısaltabilecek tedbirler olarak, uluslararası piyasalarda talep görebilecek mal ve hizmet üretimini hedef alacak şekilde ve şeffaf bir yapıda uygulanması halinde fayda sağladığı görüşünde. Avrupa Birliği içerisinde yapılan devlet yardımları ikiye ayrılıyor ve “de minimis” olarak adlandırılan rekabeti etkilemeyecek derecede küçük ölçekli yardımları içeriyor. Muafiyet Tüzüğü içinde yer alan ve AR-GE’ye yönelik yardımlar Birlik içerisinde serbestken diğer tüm yardımlar için üye devletlerin Komisyon’dan izin alması gerekiyor.

 

Teşvikler 1990’da strateji değiştirdi

Devlet yardımları, temel olarak bir mal veya hizmetin maliyetini düşürmeye yönelik devlet tarafından yapılan kaynak transferleri olarak tanımlanıyor. 1980 yılına kadar ithal ikameci sanayi stratejisine uygun olarak ihracata dayalı politikalara uygun teşvik programları yürütüldü. Bu dönemde ihracatta vergi iadesi, teşvik primi gibi direkt olarak ihracat performansına bağlı nakit destekler kullanıldı. 1990’lı yıllardan itibaren Avrupa Birliği ile Gümrük Birliği Anlaşması çerçevesinde teşvik sisteminin Avrupa Birliği ile uyumlaştırılması zorunluluğu ve teşvik edilecek yatırımların uzun dönemde uluslararası pazarlarda rekabet edebilecek yapıda olmaları dikkate alınarak nakit krediler önemli ölçüde kaldırıldı. Bunun yerine bölgesel teşvikler ve vergisel teşvikler getirildi.

Avrupa Birliği müktesebatı kapsamında teşviklere ilişkin yaşanan asıl sorun teşvikleri denetleyecek bir mekanizmanın henüz oluşturulmamış olması.

Taraf, 10.01.2011

Konu ile ilgili sayfalar...
3/31/2017 - Avrupa Birliği Brexit stratejisini açıkladı...
3/28/2017 - Gürcüler vizesiz Avrupa'da ...
3/25/2017 - AB'nin 60'ıncı doğum günü ...
3/11/2017 - AB Komisyonu'nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Hahn: Türkiye’ye bazı mali yardımlar durduruldu ...
3/1/2017 - Avrupa Konseyi: Türkiye otokrasiye sürükleniyor ...
Bütün başlıklar için tıklayınız