AİHM > AİHM: Foka'nın hakkı Foka'ya

AİHM: Foka'nın hakkı Foka'ya

İSTANBUL - Polikseni Foka, 1943’te Yunanistan’da doğar. 11 yaşında, İstanbul’da ikamet eden Yunan kökenli Türkiye vatandaşı Apostolos- Elisavet Pistikas çifti tarafından yasal yollardan evlat edinilir. 1981’de üvey babası, 1987’de de üvey annesi ölünce, Foka’ya menkul ve gayrimenkullerden oluşan küçük bir servet kalır. Nitekim aynı yıl, İstanbul 3’üncü Asliye Hukuk, Pistikaslar’ın tüm malvarlığının Foka’ya intikali yönünde karar alır. Mallar arasında üç apartman vardır.
Ne var ki servet, Foka’ya pek de uğurlu gelmez. Dört yıl sonra bir gün, polis tarafından psikiyatrik tedavi amacıyla bir hastaneye kaldırılır; oradan da akli melekelerini kaybettiği teşhisiyle Zeytinburnu’ndaki Balıklı Rum Hastanesi’ne sevk edilir.
Durumdan vazife çıkaran resmi makamlar, Foka’ya bir vasi tayin eder. Yunanistan’daki erkek kardeşinin, kendi vasilerini kendileri tayin etme isteği geri çevrilir.

Tüm malı Hazine’ye
Aynı resmi makamlar 1996’da, Foka’yı vasi tayin eden kararın iptali için mahkemeye başvurur. Yasal dayanak, 1964 tarihli hukuki düzenlemelerdir. Bu düzenlemelere, Yunan uyruklu bir kişi Türkiye’de vasi olamamaktadır. Makamlar, ayrıca, Yunanistan’ın da Türk uyruklular için benzer bir uygulama yaptığını da mahkemeye iletir.
1997’de İstanbul 7’nci Asliye Hukuk Mahkemesi, başvuru doğrultusunda, Foka’nın vasiliğini iptal eder. Ertesi yıl karar Yargıtay’ca onanır; tashihi karar talebini de geri çevrilir. Böylelikle, Foka’nın tüm gayrimenkulü Hazine’ye devrolur. Ayrıca Foka’nın tüm gelir ve hesaplarına da el konur. Foka, hastaneye epey mal varlıklı bir kişi olarak girmiş, daha tedavisi bitmeden beş parasız kalmıştır! Foka çok geçmeden, 2000’de hayatını kaybeder. Yunanistan’daki kardeşlerinin vesayet için gerek Foka ölmeden önce gerekse 2001 sonuna dek peş peşe yaptıkları hukuki başvurular, daha önceki gerekçelerle sonuçsuz bırakılır. 

Kardeşleri mahkemede
Sonuçta Foka’nın kardeşleri Yannis ve Evangelos, soluğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde alır. Davacılar, temel olarak Türk devletinin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin, mülkiyet haklarını ihlal ettiğini (1. Protokol 1. Madde) iddia eder. Mahkeme, Türk devletinden savunma ister. Türkiye’nin savunmasında şu noktalar öne çıkar:
* Polikseni Foka, kendine ait olmayan gayrimenkulleri mirasçılarına devredemez.
* Yabancı uyruklu kişiler, iki koşulla Türkiye’de mal edinebilir. 1 - Türkiye ile o ülke arasında karşılıklılık bulunması. 2 - Söz konusu kişinin mevcut sınırlamalar dahilinde hareket etmesi. Davanın görüldüğü dönemde, Yunanistan, Türk vatandaşlarının mal edinmesine olanak tanımıyordu. Dolayısıyla Türkiye’deki Yunan vatandaşları da benzer kısıtlamalara tabiydi. Bu durumda mirasçıların herhangi bir hak talebi olamaz.
Buna karşılık davalılar ise şu iddialarda bulunur:
* Söz konusu gayrimenkul, bizzat Türk mahkemeleri tarafında Polikseni Foka’ya devredilmiştir. Mallar tapuludur; Foka ilgili vergileri de ödemiştir.
* Polikseni’nin mallarına yasadışı biçimde el konulmuştur. Bu el koymanın dayandırıldığı 1964 kararnamesi, 1988’de yürürlükten kaldırılmıştır.
* Türk devletinin öne sürdüğü karşılıklılık iddiası, AİHM’nin daha önceki kararlarında geçersiz sayılmıştır.
Yunanistan da, mahkemeye sunduğu katkıda, Yunanistan’da hiçbir zaman ve hiçbir yerde Türkiye vatandaşlarının mal edinmesine ilişkin bir yasak uygulanmadığını bildirir.
AİHM, tarafları dinledikten ve gerekli incelemeleri yaptıktan sonra şu sonuçlara varır:
* Türkiye’nin karşılıklılık iddiası temelsiz. Sınırlamaların bulunduğu yerler dahil Türk vatandaşı vasilerin Yunanistan’da mal edinmesini engelleyen bir yasak yok.
* Yunan vatandaşlarını Türkiye’de mal edinmekten men eden bir yasal engel de yok; çünkü 1988’deki Bakanlar Kurulu kararı, 1964 kararnamesini ortadan kaldırmıştır. Tapu Kadastro Kanunu da uygun biçimde değiştirilmiştir.
* Dolayısıyla, davacıların, vasilik koşullarını yerine getirdiği, Türkiye’nin de davacıların mülkiyet hakkını ihlal ettiği anlaşılmaktadır.
İşin tuhafı, Türkiye’nin bu dava bağlamında, hukuken ortadan kaldırdığı bir yasağı fiiliyatta uyguladığı sonucu çıkıyor!

52 milyon TL isteniyor
Peki şimdi ne olacak? Mahkeme, kararını verdi ancak bir yaptırım öngörmedi; bunun yerine tarafları aralarında uzlaşmaya çağırdı. Bir not düşelim: Oybirliğiyle alınan kararda Türkiyeli yargıç Işıl Karakaş’ın da imzası var.
Davacıların Türkiye’den istediği ne? Toplam tazminat talebi, 25 milyon avroyu (yaklaşık 52 milyon TL) buluyor. Şimdi Türkiye, davacılarla anlaşmaya çalışacak. Kıbrıs’tan alışıktır ne de olsa. Anlaştı anlaştı, olmadı, AİHM karar verecek ödenecek tazminata... Gerçi AİHM, istenen meblağları abartılı buldu ama bu bir ilk teşkil edeceği için, elbette arkası da gelecek. Benzer binlerce davanın açılabileceği söyleniyor...
Ama tabii ki en önemlisi, Türkiye’nin bir kez daha hukuk duvarına toslamış bulunması.

Erdal Güven, Radikal

01.10.09

Konu ile ilgili sayfalar...
6/22/2017 - AİHM, Türkiye’yi ‘cemevlerine ayrımcılık’tan tazminata mahkum etti...
6/12/2017 - AİHM'den KHK kararı: OHAL Komisyonu'na başvurun ...
5/31/2017 - AİHM basın özgürlüğü ve gazetecilerle ilgili başvuruları öncelikli olarak işleme koyacak ...
4/6/2017 - AİHM, AKP iktidarı boyunca Türkiye'yi 270 milyon liralık tazminata mahkûm etti! ...
3/14/2017 - Tutuklu gazetecilerin umudu AİHM ...
Bütün başlıklar için tıklayınız