Dünya

 Dünya'dan Başlıklar 

 Dünya > Dünya'dan Başlıklar > Beyaz Saray'ın Suriye konusunda baş döndüren karar değişikliği

Beyaz Saray'ın Suriye konusunda baş döndüren karar değişikliği

ABD nasıl yanılarak uluslararası bir krize düştü ve sonra krizden nasıl çıktı

ABD Başkanı Barack Obama Suriye'ye saldırmak için Kongre'nin desteğini almak istediğini söylediğinde kendi ekibinden olumsuz tepkiler aldı. Ulusal Güvenlik Danışmanı Susan Rice başkomutan olarak güçsüz görünme riskini aldığını söyledi. Üst düzey danışman Dan Pfeiffer ise Kongre'den red oyu çıkma olasılığını yüzde 40 olarak verdi. Savunma Bakanı da endişelerini dile getirdi.

Obama yine de risk aldı ve hem ABD'de hem de uluslararası camiada destek toplamak için yaklaşmakta olan saldırıyı bir kenara koydu.

Her iki taraftan da az destek bulabildi. Kongre'deki üst düzey liderler Obama'nın Rose Garden'daki açıklamasından yaklaşık bir saat öncesine kadar böyle bir değişiklikten haberdar değildi ve politika yapıcılara bunu destekleyip desteklemeyecekleri sorulmamıştı. Obama'nın özel kalemi Denis McDonough Kongre'deki komite liderlerine konferans bağlantısıyla haberi verdiğinde bazılarının o kadar kafası karıştı ki ilk başta yanlış anladıkları görüldü.

ABD'nin dışında Arap liderler özel olarak bombalaması için ABD'yi teşvik ettiler ancak çok azı açık olarak Obama'ya destek verdi. İngiltere, Beyaz Saray'a sürecin ilerlemesi için gereken oyu sağladığını belirtmesinin iki gün sonrasında ortak müdahaleden çekildi. Aynı gün Rusya'nın sağladığı diplomatik açılımla ortaya çıkan ilerleme sağlanma olasılığının ortaya çıktığı gün yönetimin politika yapıcılara gönderdiği, Suriye konusunda neden Rusya'ya güvenilmemesi gerektiğine işaret eden kısa not karmaşayı daha da arttırdı.

Geçen hafta sonu Suriye'deki kimyasal silah stoklarının imha edilmesi için anlaşmaya varılmasıyla sonuçlanan, uluslararası diplomaside geçen bu 24 sıra dışı günde üst düzey Beyaz Saray, Dışişleri Bakanlığı, Pentagon ve Kongre yetkilileri ile bunun yanında Avrupa ve Orta Doğu'daki birçok meslektaşlarıyla yirmiden fazla görüşme yapıldı. Olaylar Amerika'nın dünyadaki rolünde en önemli anın ne olduğuna da ışık tuttu.

Gelen mesajların karışık olmasına, yanlış hesaplamalara ve son dakikada gelen farklı karara rağmen ABD uluslararası bir krize düştü ve sonra çıktı. ABD'nin küresel polis memuru olma rolünü azaltma hedefi koyan başkan neredeyse saldırı emri verecekken önce Kongre'nin onayını almaya karar verdi ardından da Suriye konusunda en büyük uluslararası aleyhtarı Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile anlaşmaya vardı.

Obama bu istenmeyen sonucu, ABD'yi yeni bir çatışmaya sokacak sınırlı saldırılar alternatifinden daha iyi olarak gördü. Kongre'den onay çıkmamasının yaşatacağı mağlubiyetin önüne geçmişti ve diğer yandan sorumluluğu Rusya'ya yüklüyordu. ABD'li yetkililer de kimyasal silahların teslim edilmesi anlaşmasının Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın elindeki kimyasal silah stoğunu saldırıya göre daha etkin bir şekilde azaltacağını söylüyor.

Katılımcılardan birinin verdiği bilgiye göre, Obama Cuma günü basına kapalı olarak yapılan bir toplantıda zor bir görevi yerine getirip takdir toplamakla ilgilenmediğini, sonuçlara baktığını söyledi.

Bundansa herkes memnun değil. Obama hem Esad'a karşı bir araya gelen müttefiklerini hem de Esad'ın bölgedeki destekçileri İran ve Hizbullah'ı kızdırdı. Saldırılması gerektiği konusunda ABD'den daha agresif olan Fransız yetkililer zor durumda ve desteksiz kalmış hissediyor. Diğer taraftan Rusya, muhtemelen ABD'nin zararına dünya sahnesinde önemli bir oyuncu olarak iade-i itibar gördü.

Obama 21 Ağustos'taki kimyasal silah saldırısının ardından ilk bilgilendirilen kişiydi. İstihbarat kurumları ölü sayısını tutup, dinlemeye takılan, olayın arkasında Esad'a bağlı güçlerin olduğunu gösterdiğini söyledikleri konuşmaları incelerken Beyaz Saray yetkilileri olayın işlerin akışını değiştireceğini biliyordu. ABD daha sonrasında olayda 1.400'den fazla insanın öldüğünü açıkladı.

ABD'nin bölgedeki en önemli müttefikleri İsrail ve Suudi Arabistan baskı yapmaya başladı. Yetkililer ve diplomatların verdiği bilgiye göre, Suudi Arabistan'ın büyük etkiye sahip Washington Büyükelçisi Adel el Jubeir ve diğer diplomatlar Ağustos tatillerini yarıda kesip müdahalenin gerekliliğini savunmak üzere Washington'a koştu.

Obama ilk olarak güç kullanımıyla karşılık verilmesi çağrılarını kabul eder görünüyordu. 24 Ağustos'ta ulusal güvenlik danışmanlarıyla yaptığı toplantıda eğiliminin saldırı yönünde olduğunu açıkça gösterdi.

Obama Ağustos 2012'deki "kırmızı çizgi" açıklamasına atıfta bulunarak, "Geçen yaz kimyasal silah kullanımı konusunda bahsettiğim şey buydu," dedi. Donanma Akdeniz'in doğusuna her birinde yaklaşık 40 tomahawk cruise füzesi bulunan beş destroyer konuşlandırdı.

Obama bir gün sonrasında İngiltere Başbakanı David Cameron ile görüştü. Her iki lider de saldırıya hazır olduklarını açıkladı ve Esad'ın devrilmesi değil ancak bir daha kimyasal silah kullanmaya cesareti kalmamasını sağlayacak bir yaklaşım konusunda anlaşmaya vardı.

Cameron politikacıları tatilden geri döndürdü. Yasalara göre parlamentonun onayı gerekmemesine rağmen Irak işgalinin seleflerinden Tony Blair'e verdiği zararın farkındaydı. ABD'li üst düzey bir yetkili, ABD Genelkurmay Başkanlığı ve İngiltere güçlerinin "birleşik beklenmedik olay operasyonu"nun detaylarını halihazırda şekillendirdiğini belirtti.

Cameron Parlamento oylamasından önceki saatlerde taktik değiştirmek zorunda kaldı. Politikacılardan gelen baskılarla süreci ikiye ayırdı, buna göre önce müdahalenin gerekliliği ardından da İngiltere'nin direkt olarak müdahil olması gerekip gerekmediği oylanacaktı.

Obama'nın danışmanları bu noktada İngiltere'nin elinde sonunda çekileceği sonucuna vardı.

İngiltere Parlamentosu 29 Ağustos Perşembe günü Cameron'a büyük bir utanç yaşatarak Suriye'ye müdahalede bulunulmasını reddetti. Üzerindeki baskı artan ABD'nin başka yerden destek araması gerekecekti. Cameron'a yalnızca İşçi Partisi değil kendi partisi Muhafazakar Parti de muhalefet etmişti. Oylama daha sonrasında bir Rus televizyonuna Batı'daki yasama organlarının "tıpkı Sovyet Birliği'ndeki Komünist Parti gibi" kortej halinde oy verdiğini sandığını söyleyen Putin'i şoke etmişti. Moskova'nın BM Güvenlik Konseyi'ndeki veto gücünü atlayarak askeri müdahalede bulunulması olasılığı artarken Moskova'da alarm durumu ve hüsran artıyordu.

Ulusal Güvenlik Danışmanı Susan Rice, Dışişleri Bakanı John Kerry ve Savunma Bakanı Chuck Hagel, Kongre liderleriyle konferans görüşmesine başlarken İngiltere Parlamentosu da müdahaleyi oyluyordu. Görüşme sırasında Asya seyahatinde olan Hagel, müdahaleden vazgeçilmesi halinde ABD'nin güvenilirliğinin azalacağını öne sürdü. Hagel, Güney Kore'nin ABD'nin harekete geçmemesi halinde Kuzey Kore'nin de kimyasal ve biyolojik silah kullanmak için cesaret bulacağından endişelendiğini belirtti.

30 Ağustos Cuma günü Kongre'deki huzursuzluğun arttığı yönünde işaretler vardı. 186 Demokrat ve Cumhuriyetçi Başkan'dan Kongre'nin onayını almasını isteyen mektubun altını imzaladı.

Akdeniz'in doğusuna konuşlandırılmış beş destroyer Cumartesi günü vur emri bekliyordu.

Saat 17:00 sularında özel kalemi Denis McDonough ile 45 dakikalı bir yürüyüşe çıkan Obama, üst düzey danışmanlarını 19:00'da Oval Ofis'te toplantıya çağırdı. Obama toplantıda Kongre'nin onayını isteyeceğini açıkladı. Suriye'ye müdahale konusunda her zaman ihtiyatlı olunması çağrısı yapan McDonough dışında herkes şaşırmıştı.

Obama Washington'ın saldırmasını beklemekte olan Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande'ı da uyardı. Fransa'dan üst düzey bir yetkilinin verdiği bilgiye göre Obama bu kez Washington'da Kongre'nin onayını alması gerektiğini söyledi.

1 Eylül Pazar günü hem Cumhuriyetçiler hem de Demokratlar Beyaz Saray'ın teklifini sorguluyordu.

Obama, St. Petersburg'daki G-20 Zirvesi'ni askeri müdahaleye uluslararası destek toplamak için kullanmayı planlasa da konferanstan üye ülkelerin yarısı ikna olmadan ayrıldı.

Suudi Arabistan ve Türkiye ABD'nin konumunu desteklerken diğer Arap müttefikler sessiz kaldı, bu da Obama'nın yalnız kalma korkusunu arttırdı. Ürdün ve Birleşik Arap Emirlikleri'nden diplomatlar oylamanın geçmesine yardımcı olmak istediklerini belirtti ancak ABD'nin saldırılarının neden olacağı tepki ve misilleme saldırılarından korktukları için bunu aleni bir şekilde yapamayacaklarını belirtti.

Çıkmazdan çıkış yolu ise 9 Eylül'de Londra'daki bir basın konferansında Dışişleri Bakanı Kerry'ye Suriye'nin kimyasal silahlarından vazgeçerek ABD'nin saldırısını engelleyip engelleyemeyeceğinin sorulmasının ardından rastlantı sonucu bulundu.

Rus meslektaşı Sergei Lavrov dakikalar sonra Kerry'yi arayarak "Girişiminiz konusunda görüşmek istiyorum," dedi.

Amerikalı diplomat şakayla, "Neden bahsettiğinizi bilmiyorum," şeklinde yanıt verdi.

Her iki tarafın da daha önce böyle bir plan üzerine tartışmış olmasına rağmen Dışişleri Bakanlığı yetkilileri konuya şüpheyle yaklaşıyordu. Müfettişler sivil savaşın ortasında işlerini nasıl yapacaktı? Diğer taraftan Ruslarla çalışmak mantığa uygun gelmiyordu.

Beyaz Saray'ın Kerry'nin soruya verdiği dikkatsizlikten kaynaklanan yanıtın politik açmazdan bir çıkış yolu sağladığını fark etmesiyle ise işler hızla değişti.

ABD'li ve Fransız diplomatlar ilk başta BM Güvenlik Konseyi'nden Suriye'nin yükümlülüklere uymaması halinde güç kullanımına izin verecek bağlayıcı bir karar çıkması için bastırıldığını söyledi. Fransız diplomatlar güçlü bir dili olan bir karar taslağı oluşturdu.

Rusya bu dili direkt olarak reddetti ve ABD'li diplomatlar Fransa'yı Moskova'nın kabul edeceği bir anlaşmaya ikna etmek için perde arkasından çalışmalar yaptı.

Süreçte yer alan ABD'li ve Rus diplomatlar Kerry ve Lavrov'un Londra'daki telefon görüşmesinin saatler sonrasında Amerika ve Rusya'da bürokrasinin hızlandığını belirtti.

Obama'nın 10 Eylül'deki, başlangıçta politika yapıcılara saldırıyı destekleme çağrısı yapma amacını taşıyan ulusa seslenişinde bunun yerine Rusya'nın teklifini görüşmek üzere Kongre'deki oylamanın ertelenmesi çağrısı yapıldı.

Kerry 11 Eylül'de, ABD ve Orta Doğulu yetkililere göre Rusya'nın blöf yaptığını düşünmediğini ve anlaşmaya varılabileceğini söyleyen İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile görüştü. İsrail, saldırının el Kaide bağlantılı muhalifleri güçlendirebileceği ve Esad'ın elindeki silahları ele geçirmelerine neden olabileceği konusunda ABD ile aynı fikirde.

Türkiye ve Ürdün'de bulunan muhalif liderler bu diplomatik gelişmelere öfkeliydi ancak ABD ve Avrupalı diplomatlar tarafından planı alenen reddetmemeleri konusunda uyarılmışlardı. Ancak birçoğu konuştu. Eskiden Suriye'de bir kimyasal savaş programının başında olan şu anda ise Türkiye'de yaşayan Tuğgeneral Adnan Selou, "Amerika'yı boş verin," dedi. Selou, "Bu planı tanımıyorum." şeklinde konuştu.

Kerry ve Lavrov Perşembe günü Cenevre'ye vardığında planın genel bir taslağı dahi yoktu. Her iki taraf da Esad'ın elindeki stoklar üzerinde hem fikir oldu ve sonraki adımları görüşmeye başladı.

Lavrov ve yardımcısı kimyasal silah saldırısının arkasında Esad değil Suriyeli muhalifler olduğu görüşünü koruyarak ve Suudi Arabistan ile diğer Arap ülkelerinin olayda parmağı olduğu konusunda komplolar öne sürerek Amerikalılar'ı şaşırttı.

Lavrov ve Kerry Fransa'ya adeta darbe indirerek, kimyasal saldırıların ardında kim olduğunu hesaba katmaksızın çerçeve anlaşması üzerine konuşarak çözüme vardı. Anlaşma askeri müdahale olasılığını oldukça uzak bir olasılık haline getiriyordu.

Putin New York Times için kaleme aldığı makaleyle kararı kutladı ve hükümetlerinin politikalarının başarısızlıkları konusunda Amerikalılar'a ders verdi.

Yönetimden üst düzey bir yetkili, Obama'nın Putin'in yazısından sonra daha da fazla hissettiği şeyin, Putin'in güvenilirliğini tehlikeye atmak istiyorsa Beyaz Saray'ın tüm sorumluluğu aldığından emin olması gerektiği olduğunu belirtti.

BM Güvenlik Konseyi'nden çıkacak kararda yükümlülüklerin yerine getirilmemesi halinde güç kullanılması seçeneğinin korunmasından vazgeçen ABD, Ruslar'a Esad'ın anlaşmaya uymaması halinde askeri harekat hakkını saklı tuttuğunu belirtti.

Pazar günü ise Esad birlikleri Şam'ın banliyölerini vurmaya devam etti.

—Bu habere Jay Solomon, Cassell Bryan-Low, Gregory L. White, Nour Malas, Sam Dagher, Charles Levinson ve Stacy Meichtry de katkıda bulunmuştur.

wsj.com.tr, 16.09.2013


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.