Dünya

 Dünya'dan Başlıklar 

 Dünya > Dünya'dan Başlıklar > 'Çözüm rejimle müzakerelerde yatıyor'

'Çözüm rejimle müzakerelerde yatıyor'
Suriye'de barış için daha alınması gereken çok yol var. Katar'daki toplantıda muhalif gruplar arasında büyük ölçüde ittifak sağlansa da uzmanlar rejimle uzlaşı sağlamadan nihai çözüme ulaşılamayacağı görüşünde.

Suriye Ulusal Konseyi’nin ülkedeki bütün muhalif grupları davet ettiği Doha’daki bir haftalık müzakere maratonu sona erdi. Alınan bütün kararlara ve yeni stratejiler geliştirme çabalarına rağmen kan dökülmesinin önlenemediği Suriye’de durum ümitsiz. Çözüm için arpa boyu kadar bile yol kat edilememiş olması, ülkedeki muhalif grupların ekseriyetini temsil etme iddiasındaki Suriye Ulusal Konseyi’ni de zor durumda bıraktı.

Şimdiye kadar Ulusal Konseyi destekleyenler de artık konseyin tek başına temsil yetkisini eskisi kadar benimsemiyor. ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, bütün muhalif gruplara açılmadığı takdirde Suriye Ulusal Konseyi’nin temsil yetkisini kaybedeceği uyarısında bulunmuştu. Clinton, Suriye’deki bütün grup ve bölgelerin muhatabı olan bir muhalefete ihtiyaç olduğunu vurgulamıştı.

Ulusal Konsey'in sözcülerinden Halit Salih, konseyin itibarını kaybetme tehlikesine karşı aldığı tedbirleri, “Devrimci gruplarla Suriye’deki siyasi partileri de bünyemize almak istiyoruz. Yola sekiz grupla koyulduk, şimdi 25 gruptan oluşuyoruz. Aynı zamanda Suriye’de faaliyet gösteren Ulusal Konsey bünyesindeki kuruluşların oranı da üçte biri aştı. İlk etapta üye sayımızı 300’den 480’e çıkardık" sözleriyle anlattı.

Peki, bu yeterli olacak mı? FİDE adlı düşünce kuruluşu adına araştırma yapan siyaset bilimci Bahar Mikail, Deutsche Welle’ye verdiği demeçte kuşkularını dile getirdi. Mikail, Ulusal Konsey’in medya üzerinden yarattığı imajın gerçekle bağdaşmadığını söyledi.

Mikail, “Suriye Ulusal Konseyi, Suriye’yi ve Suriye muhalefetini temsil ettiği izlenimini uyandırıyor. Bunu, medyanın üzerinde odaklaşmasına ve Beşar Esad rejiminin yıkılmasını arzulayan devletlerden aldığı desteğe borçlu. Ama yakından bakıldığında Ulusal Konsey ile Suriye’deki muhalefet arasında önemli farkların ve hatta uyuşmazlığın olduğu görülür. Özetle, Ulusal Konsey’in sadece kendini temsil ettiği söylenebilir" dedi.

İkinci Somali olma tehlikesi

Suriye Ulusal Konseyi’nin etki gücüyle ilgili kuşkular sadece iç çekişmeler ve şahsi sivrilme gayretleriyle sınırlı değil. Ülkede şiddetin sona ermesi muhalefetin tek bir cephede birleşmesiyle mümkün olabilir. BM ve Arap Birliği'nin özel temsilcisi El Ahdar El İbrahimi, Suriye’nin ikinci bir Somali olma tehlikesi karşısında uyarıda bulunmuştu. Konsey sözcüsü Halit Salih, bu görüşü neden paylaşmadığını şöyle dile getirdi.

Salih, “Somali’de, hemen aynı güçteki çeşitli gruplar çarpışıyor. Suriye’de ise durum oldukça farklı. Muhalif Hür Suriye Ordusu nizami kuvvetlerle başa çıkabilecek durumda değil. Hükümet kuvvetlerinin zayıfladığına dair işaretler var. Ancak ordunun elinde kimyevi silahların ve halka karşı kullandığı savaş uçaklarının bulunduğu unutulmamalı. Ordu ümidini kaybettiği takdirde halka bu silahlarla çok daha acımasızca saldıracaktır. Bu bakımdan karşımıza, birçok grubun birbiriyle çarpıştığı Somali’dekinden son derece farklı bir durum çıkıyor. Sayın İbrahimi’nin yanlış benzetme yaptığı kanısındayım" şeklinde konuştu.

Uçuşa kapalı bölge

Şiddete son verilmesini sağlamak amacıyla ortaya farklı öneriler atılıyor. İngiltere Başbakanı David Cameron, Beşar Esad’ın ülkeyi terk etmesi kaydıyla can güvenliğinin sağlanabileceğini söylemiş ama Esad bu teklifi ret etmişti. NATO, Türkiye’nin talebi üzerine Suriye sınırına uçaksavar bataryaları yerleştirdiği takdirde, Ankara hükümeti Suriye’nin kuzeyinde muhalefetin ve yaralıların sığınabileceği uçuşa kapalı bir bölge oluşturma hedefine yaklaşmış olacak.

Ancak siyaset bilimci Bahar Mikail bunun son derece riskli olduğunu ve Esad’ın müttefiklerinin sert tepkisine yol açabileceğini söylüyor: “Kim ne derse desin, Suriye’deki iç savaş ancak rejimle muhalefetin ileri gelenleri arasındaki müzakerelerle sona erdirilebilir. Rejim inandırıcılığından ve meşruiyetinden çok şey kaybettiği için çözüme katlanmak zor olacaktır. Fakat rejimin kuvvetli ve söz sahibi aktör olduğu unutulmamalı. Bu nedenle kimse rejimle müzakere masasına oturmadan sonuç alamaz.”

dw.de, 11.11.2012


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.