Dünya

 Dünya'dan Başlıklar 

 Dünya > Dünya'dan Başlıklar > "Tehdit dışardan değil, içerden"

"Tehdit dışardan değil, içerden"
Obama ve Romney'nin seçim kampanyasında kozlarını paylaştığı konulardan biri de dış politikaydı. Ancak mevcut koşullar, seçilecek yeni başkana fazla hareket alanı bırakmıyor.

Cumhuriyetçi aday Mitt Romney seçim kampanyasına hazırlanırken, dış politika konusunda Başkan Barack Obama'nın görüşlerine bir alternatif sunmaya çalıştı. Romney dünya sahnesine açıklık ve kararlılıkla çıkacaklarını ve Birleşik Devletleri, yeni bir "Amerikan Yüzyılı"na taşıyacaklarını söyledi.

Romney'nin bu retoriği ABD'yi hâlâ dünyanın en önemli ülkesi olarak değerlendiren seçmen kitlesini hedef alıyordu. Ancak ABD, aynı zamanda 10 yıllık bir savaş ve mali krizin etkilerini taşıyan bir ülke. Chicago Küresel İşler Konseyi'nin araştırmasına göre, Ekim 2012 tarihinden bu yana Amerikalıların sadece yüzde 24'ü ülkesini hâlâ önemli bir dünya gücü olarak görüyor.

Harvard Üniversitesi'nden Amerikalı dış politika uzmanı Stephen Walt, DW'ye şu değerlendirmeyi yaptı: "Obama seçildiğinde, ABD'nin bazı bölgelere fazlasıyla yoğunlaştığına ilişkin genel bir kanı vardı. Bunun en açık örneği ise Irak'tan çıkma kararı oldu. Hatta Obama, Afganistan'da operasyonların artırılması kararı alırken, bunu belirli bir zaman dilimi ile sınırlandırdı."

Obama'nın dikkatli taktiği

Nitekim Obama ile birlikte ABD yönetimi dış politika konusunda daha dikkatli taktikler geliştirmeye başladı. 2011 Mayısı’nda Libya'da yaşanan iç savaş sırasında, Obama yönetiminden bir yetkili New York Dergisi'ne yaptığı açıklamada, Başkan'ın doğrudan değil, arkadan yani dolaylı liderlik yapmayı tercih ettiğini dile getirmişti. Bu açıklamanın satır arasında ise Washington'ın resmi bir operasyon düzenlemeyeceği, Obama'nın müttefiklerini Kaddafi'ye karşı bir NATO müdahalesi için siyasi ve lojistik açıdan destekleyeceği yer alıyordu.

Ancak bu tutum, ülkenin dış politik çıkarlarını başka ülkeler ve kuruluşlar tarafından temsil edilmesini reddeden Cumhuriyetçileri kışkırttı. Cumhuriyetçilerin Florida'daki parti kongresi sırasında eski Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice coşkulu kalabalığa şöyle seslendi: "Başka seçeneğimiz yok, liderlik yapmaktan çekinmemeliyiz, arkadan yönetmek olmaz."

Dış politika uzmanı Walt, Cumhuriyetçilerin tutumunu şöyle değerlendiriyor:

"Romney, daha çok zafer vurgusu olan bir ses tonuna yöneldi. Romney her fırsatta ABD'nin dünyada sıradışı bir rolü olduğunu, çok özel sorumluluklar taşıdığını ve bu nedenle dünyanın geri kalanından farklı değerleri temsil ettiğini söyledi."

"ABD içerden zayıflıyor"

Ancak uzmanlara göre konuşmak kolay, önemli olan vaatleri hayata geçirebilmek. ABD'nin yaşadığı ekonomik sorunlar nedeniyle hareket alanını kısıtlandığını belirten Alman Dış Politika Toplumu'ndan ABD uzmanı Josef Braml, "Romney başkan seçilmiş olsaydı, o zaman o da realitelere uymak zorunda olacaktı" diyor. Braml'a göre, ABD için en büyük tehdit dışarıdan değil, içeriden geliyor. Uzmana göre ABD'yi içeride daha çok ekonomik ve toplumsal sorunlar zayıflatıyor.

Nitekim seçim kampanyalarının merkezinde de ABD'de uzun zamandır çözüm bekleyen vergi politikası ve sağlık reformuna ilişkin tartışmalar yer aldı. Harvard Üniversitesi'nden Stephen Walt sözlerini şöyle sürdürüyor:

"Hem Cumhuriyetçiler hem de Demokratlar, Amerikan liderliği konusunda tüm dünyada tanınıyor ve ABD'nin askerî açıdan en güçlü ülke olduğu da teslim ediliyor. Her iki taraf da ABD'nin uluslararası sorunlara çözüm getirmesi gerektiğinin farkında. Bu noktada hiç kimse ciddi olarak bir izalosyon ya da geri çekilmeden söz edemez."

Hayal kırıklıkları

Öte yandan Obama 2008 yılında Başkan seçilirken ABD dış politikasında açılım bekleyenler hayal kırıklığına uğradı. Nobel Barış Ödülü sahibi Obama, Afganistan'da ABD'nin askerî varlığını güçlendirdi, Yemen ve Pakistan'da insansız hava uçakları ile düzenlenen saldırıları yoğunlaştırdı ve İran'a karşı da daha sert yaptırımları hayata geçirmenin yollarını aradı.

dw.de, 06.11.2012


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.