Dünya

 Dünya'dan Başlıklar 

 Dünya > Dünya'dan Başlıklar > Hizbullah'ın Suriye ikilemi

Hizbullah'ın Suriye ikilemi
Suriye’de Esad rejiminin içinde bulunduğu kriz, bölgedeki güç dengelerini de sarsıyor. Lübnan’daki en büyük siyasî ve askerî güç konumundaki Hizbullah, otuz yıllık tarihinin en zorlu sürecinden geçiyor.

Hizbullah, otuz yıl önce İran’daki İslamî devrimin etkisiyle, Lübnan’daki İsrail işgaline karşı savaşma misyonuyla kurulmuştu. ‘Allah’ın Partisi’ anlamına gelen Hizbullah’ın başlıca hedefi İsrail’e karşı direniş ve Lübnan’da bir İslam devleti kurmaktı. Aradan geçen yıllarda adım adım Lübnan’daki siyasî sisteme entegre oldu. 1992 yılında ilk kez meclis seçimlerine girdi ve Lübnan’da siyasî yaşamın sağlam bir parçası haline geldi. Zamanla hedefler de değişti. Lübnan’da İslam devleti kurma hedefi tarihe karıştı. Lübnanlı Bassam Haydar bu değişime yakından tanık olanlardan:

“1984-85’deki Hizbullah ile sonraki arasında çok büyük farklar var. Eskiden çok fazla dinsel fanatizm vardı. Eğlenmek yasaktı. Bunu engellemek için evlere baskın yaptıkları bile olurdu. Evde alkol içmek de mümkün değildi. Şimdi ise ‘diğerlerini’ kabul ediyorlar. Parti, gerçeklerle yüzleşmek zorunda kaldı. Herkese kendi ideolojisini dayatamayacağını anladı. Aksi takdirde taraftarlarının sayısı sınırlı kalırdı, büyüyemezdi.”

Devlet içinde devlet

Lübnan'da devletin içinde devlet olarak kabul edilen Hizbullah, askerî rolünü sürdürmekten de vazgeçmiyor. Silahsızlanma ya da Lübnan ordusuna dahil olma seçeneklerini kararlı bir şekilde reddeden Hizbullah kendisini bölgede İran-Suriye koalisyonu içinde Amerikan-İsrail çıkarları karşısında bir kale olarak görüyor. Bassam Haydar, Suriye'de giderek daha derinleşen krize ve rejimin devrilme olasılığına rağmen, Hizbullah'ın Esad'a sadakatini şöyle değerlendiriyor:

“Sorun, Hizbullah’ın başka seçeneğinin olmaması. Suriye’deki rejimi desteklemek zorunda. Çünkü Esad rejimi çökerse, ABD’nin desteklediği kişiler iktidara gelir. Onlar bize karşı. O zaman da Lübnan’daki İsrail’e karşı direnişi destekleyecek kimse kalmaz.”

"Esad rejimine destek sürdürülemez"

Hizbullah’ın çok açık taraf olması Lübnan kamuoyunda da tartışma konusu. Hizbullah’ın bir ikilem içinde bulunduğu görüşü hakim. Hizbullah’ın Suriye yanlısı tutumunu eleştirenlerden biri de Şii âlim Hani Fahs. Fahs birkaç hafta önce diğer Şii âlimlerle birlikte bir bildiri yayımlayarak, mağdurların yanında yer almanın bir Şii geleneği olduğunu hatırlatmış ve Suriye’de ezilen halkla dayanışma çağrısında bulunmuştu:

“İsrail’e karşı direnişi bu kadar ön planda tutan siyasî cephe, kendi halkına Esad’ın davrandığı keyfiyetle davranırsa, ondan desteği çekmek kaçınılmazdır. Kurtuluş ve direnişi yolsuzluk ve zulümle kirletemeyiz. Şiilerin en az üçte biri her fırsatta Suriye halkı ile dayanışmaya hazırdır. Bundan eminim. Bir üçte birlik bölüm de daha fazla serbestiye sahip olsa bu yönde görüş bildirecektir. Şii halk grubu içinde çeşitli fikirler var ve bu yeni değil.”

Hizbullah'da değişim işaretleri

Hizbullah Esad rejimine gösterdiği sadakate rağmen Lübnan içindeki dengeleri de gözetiyor ve ülkede istikrarı korumak üzere oluşturulan partilerüstü uzlaşmaya bağlılığını da sürdürüyor. Eski bir bakanının Suriye adına Lübnan’da saldırılar planladığı gerekçesiyle tutuklanmasına ses çıkarmadı. Lübnan ordusunun kısa süre önce kendi kontrolü altındaki Dahiye’de operasyonlar düzenlemesine de izin verdi. Hizbullah'ın tarihi boyunca önemli değişim süreçlerinden geçtiğine dikkat çeken Şii âlim Hani Fahs, Suriye’deki değişimi de göğüsleyebileceği görüşünde:

“Parti son derece pragmatik. Çünkü ortaya koyabileceği, gösterebileceği başarıları var. Örneğin Genel Sekreter Nasrallah’ın, Hz. Muhammed karşıtı filme gösterdiği tepkiyi alalım. Düzenlenen protesto gösterisiyle Nasrallah hâlâ güçlü olduğu, kendisinin hesaba katılması gerektiği mesajını verdi. Olayın tüm İslam dünyasını ilgilendiren boyutunu öne çıkardı. Şii boyutunu değil. Bunda olumlu olan, mesajların siyasî yollarla verilmesi. Papa’nın ziyaretinde Hizbullah temsilcilerinin kullandığı ılımlı söylem dikkat çekiciydi. Lübnan’ın bütününü kapsayan diyalog konusunda da olumlu mesajlar verdiler.”

dw.de, 30.09.2012


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.