Dünya

 Dünya'dan Başlıklar 

 Dünya > Dünya'dan Başlıklar > İran'ın Suriye macerası

İran'ın Suriye macerası
Suriye-İran ilişkilerine son 20-30 yıldır politika ve din aynı ağırlıkta şekil veriyor. İç savaş nedeniyle tırmanan bölgedeki mezhep kaynaklı gerginlik, İran’ın konumunu olumsuz etkileyebilir.

İran ile Türkiye arasında gerilimin tırmandığı bir dönemde İran Dışişleri Bakanı Ali Ekber Salihi Ankara’daydı.Türk hükümetinin Suriyeli muhaliflerle bağlantısına dikkat çeken İran Dışişleri Bakanı Ali Ekber Salihi, Ankara’nın muhalifler tarafından kaçırılan 48 İranlı hacının kurtarılmasında önemli rol oynayabileceğini düşündüklerini söyledi. İran Ulusal Yüksek Güvenlik Konseyi Genel Sekreteri Said Celili de dün Şam’da Beşar Esad ile bir araya geldi. Celili, ‘İsrail’e karşı direniş cephesinin’ bir parçası olarak nitelediği Suriye yönetimine tam destek mesajı verdi.

"İran askeri ve gizli servisinin Suriye’deki varlığı"

Tahran yönetimi, Suriye’de isyancılar tarafından kaçırılan İranlıların kutsal mekânları ziyaret etmek üzere Şam’da bulunan turistler olduğunu iddia ederken, kendini "El Bera Tugayı" olarak adlandıran isyancı grup ise ellerindeki İranlılar arasında İran'ın Devrim Muhafızları üyelerinin de bulunduğunu öne sürüyor. İslam İlahiyatçısı ve Ortadoğu uzmanı Profesör Dr. Udo Steinbach, kaçırılan İranlı gruba ilişkin şunları kaydediyor: “Seyide Zeyneb Türbesi onlarca yıldır İranlı Şii hacılar tarafından yoğun bir şekilde ziyaret ediliyor. Ancak İran yönetiminin din ile siyasî emellerini iç içe geçirdiğine de sık sık tanık oluyoruz. O nedenle ben, Şii hacıların turunu sadece bir gezi değil, aksine İran askeri ve gizli servisinin Suriye’deki varlığının bir parçası olarak da görüyorum.”
 

"Din ve politika, madalyonun iki yüzü"

 

Steinbach’a göre Suriye-İran ilişkilerine son 20-30 yıldır politika ve din aynı ağırlıkta şekil veriyor. Hatta Steinbach bu iki unsurun iki ülke ilişkilerinde madalyonun iki yüzünü temsil ettiğini kaydediyor. Zira her iki Şii hükümeti de birçok Sünni komşularının arasında uzun yıllar izole oldu. Profesör Steinbach, Hafız Esad’ın 1970 yılında iktidara gelişinden bu yana bu durumun Suriye’nin politikalarına yön verdiğini kaydediyor: "Esad’ın Alevi inancından olan Suriyeliler için politikada tutunmak çok önemliydi. Bunu da İran sayesinde başardılar ve hem de sadece dini açıdan değil aynı zamanda politik güç açısından da."

Alman Bilim ve Siyaset Vakfı’ndan İran uzmanı Walter Posch ise iki ülke ilişkilerinde dinin çoktan ön planda olmaktan çıktığını savunuyor. Tahran yönetiminin Esad’ı gözden çıkardığını, İran için şu aşamadan sonra önemli olanın bir sonraki Suriye hükümeti ile uzlaşmacı bir yol bulmak olduğunu öne sürüyor. Ancak Posch, bunun pek de kolay olmadığını belirtiyor.

"İran'ın bölünmüşlüğü gidermeli"

Uzmanlara göre Esad rejiminin yıkılma ihtimali İran’ı giderek daha fazla kaygılandırıyor. Walter Posch Tahran yönetiminin Müslüman Kardeşler ve diğer Sünni gruplarla olan ilişkilerinin bozulduğuna dikkat çekerek, Suriye ile hiç bir bağ kalmaması endişesinin büyüdüğünü belirtiyor. Posch, bu durumda İran'ın Lübnan'daki müttefiki Hizbullah ile ilişkilerinin de son derece zorlaşacağına dikkat çekiyor.

Uzmanlar Suriye’deki iç savaş nedeniyle bölgedeki mezhep kaynaklı gerginliğin tırmanması durumunda, İran’ın daha da fazla izole olabileceğini, komşusu Irak ile birlikte bölgedeki tek Şii yönetim olarak Sünni komşularına göre çok daha zayıf bir konuma düşeceğini belirtiyor. Profesör Dr. Udo Steinbach, “İran bundan sonra bölgede yeni bir güce kavuşmak istiyorsa, ilişkilerini din temeline oturtmamalı” diye konuşuyor ve ekliyor: “İşte böyle bir arka planda Sünni Suudi Arabistan ve Katar ile Şii İran arasındaki kırılma iyice derinleşiyor. O nedenle bu bölünmüşlüğü bir an önce gidermek her iki taraf için de yapılacak en makul iş olur. Hem Suriye’yi göz önüne alarak kısa vadede, hem de politik çatışmaların Ortadoğu’da bir mezhep savaşına dönüşmemesi için uzun vadede.”

dw.de, 08.08.2012


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.