Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Ekonomik Gündem > Küresel ekonominin motoru Çin'e ne oldu?

 Küresel ekonominin motoru Çin'e ne oldu?
Pazartesi günü küresel piyasalarda yaşanan satış dalgasından etkilenmeyen borsa kalmadı.

Asya'da kayıplar yüzde 5'leri aşarken, Çin'in Şangay borsasında düşüş yüzde 9'lara yaklaşarak tüm borsalara öncülük etti. Asya'da başlayan dalga Avrupa ve ABD'ye de yayıldı.
Londra ve Frankfurt borsalarında kayıplar yüzde 5'leri aşarken, ABD'de Dow Jones endeksi yüzde 6,5 değer kaybetti.
Sadece bir günlük satış dalgasıyla küresel hisse piyasalarında yüzlerce milyar dolarlık kayıp yaşandı.
Yaşanan çalkantılara Çin Merkez Bankası'ndan gelen yanıt ise faiz indirimi şeklinde oldu.
Peki Çin'de ne oldu da piyasalar dünya çapında büyük bir satış baskısı altında kaldı?
Çin ekonomisi uzun süredir 'küresel ekonominin lokomotifi' olarak anılıyordu.
Uluslararası Para Fonu (IMF), 2008 küresel krizine kadar yılda ortalama yüzde 10,5 büyüyen dünyanın bu en kalabalık ülkesinin 2014 itibarıyla ABD'den daha büyük bir ekonomi haline geldiğini duyurmuştu.
Çin'in milli geliri 2014'te 17,6 trilyon dolar ile ABD milli gelirini yüzde 1 oranında aştı. Ülke kişi başına düşen milli gelir konusunda hâlâ ABD'nin gerisinde bulunuyor.
Çin'in dünyanın en büyük ekonomisi haline gelmesi, ülkede yaşanan sorunların başta diğer Asya ülkeleri olmak üzere tüm dünyaya ihraç edilmesi anlamına geliyor.


Değişen büyüme modeli

2008 küresel krizine kadar Çin ekonomisi, 1980'li yıllarda oluşturulan bir gelenekle ihracat odaklı büyümeye dayalıydı.
'Çin malı' kavramı tüm dünyada yer ederken, Dünya Bankası verilerine göre ülkenin milli gelirinin dörtte birini ihracat oluşturuyordu.
Yine Dünya Bankası verilerine göre 2014'te 2,3 trilyon dolar ihracat yapan Çin, küresel ihracatın yüzde 13'ünü gerçekleştirerek en yakın rakibi ABD'ye 700 milyar dolar fark atmıştı.
Ancak 2008 ekonomik krizinin ardından başta Avrupa Birliği ülkeleri olmak üzere gelişmiş ülkelerde büyümelerin yavaşlaması, Çin ihracatına olan talebi de azalttı.

Pekin için denklem basitti: İhracatta düşüş = Büyümede yavaşlama.
Çin ekonomi yönetiminin geliştirdiği çözüm ise büyümenin eksenini ihracat olarak korumakla birlikte, iç talebe ve yatırımlara daha fazla ağırlık vermek şeklinde oldu.
Yapılan düzenlemelerle Çin bankalarının daha fazla kredi kullandırması önündeki engeller bir bir kaldırıldı.
Özellikle yatırım harcamaları için finansman teşvik edildi ve 2008'de 4 yıl aradan sonra ilk kez tek hanelere gerileyen büyüme hızı, yeni yatırımların yüzde 50'ye varan hızda artmasıyla 2010'da tekrar yüzde 10,6'ya çıktı.
2010 yılı Çin'in çift hanelerde büyüdüğü son yıl olarak kayıtlara geçti.
Garanti Yatırım Direktörü Tufan Cömert bugün yatırımcılara gönderdiği piyasa notunda yatırımların artmasına karşın verimsiz olduğunu ve bu yatırımların ekonomiye dönüşünün olmadığını ifade ediyor.


Çin ekonomisi ve petrol denklemi

Çin'in dünyanın en büyük üretim merkezi haline gelmesinin doğal sonuçlarından birisi de, en büyük hammadde tüketicisi konumuna gelmesi oldu.
ABD'li yatırım bankası Bank of America-Merrill Lynch, bu yıl başında hazırladığı bir raporda Çin'in hangi emtia kaleminde küresel tüketimden ne kadar pay aldığını çıkarmıştı:

Çin ekonomisinin yavaşlamasıyla doğru orantılı olarak üretimin azalması ve hammadde ihtiyacının azalmasıyla birlikte dev bir oyuncu da küresel emtia piyasasındaki ağırlığını azaltmış oldu.
Çin etkisiyle oluşan talep açığı, petrolden bakıra, tüm emtia fiyatlarında gerilemeye yol açınca, Çin'in sorunları başka bir koldan daha ülke sınırları dışına taştı ve Rusya gibi petrol ihraç eden ülkelerin gelirleri azalıp ekonomileri zora girdi.


Sarsıntılar devam edecek mi?

Harvard Üniversitesi Ekonomi Profesörü Kenneth Rogoff: Çin ekonomisi kırılgan. Hem özel sektörün hem de bireylerin borç yükü çok fazla.
Pazartesi günü tüm piyasaları etkisi altına alan Çin faktörü, bugün en azından Avrupa borsalarında ya da ABD vadeli işlemlerinde hissedilmiyor.
Ancak uzmanlar, Çin sorununun bugünden yarına çözülemeyeceği görüşünde.
Harvard Üniversitesi Ekonomi Profesörü Kenneth Rogoff, dün Cambridge Üniversitesi'nde verdiği bir konferansta Çin'in fazlasıyla kırılgan olduğunu ve hem özel sektörün hem de bireylerin büyük bir borç yükü altında olduğunu ifade etti.
Çin'deki toplam borç oranlarının tespit edilmesi gölge bankacılık sistemi nedeniyle oldukça zor.
Ancak ABD merkezli denetim şirketi McKinsey, yılbaşında toplam borç oranının milli gelire oranının yüzde 282 olduğu tahminini yürütmüştü.
Rogoff'a göre, Çin'deki sorunların diğer gelişen ülkelere yayılması da kuvvetli bir ihtimal. Rogoff, "Rusya'nın hâlâ krize girmemiş olması bir mucize" diyor.
Garanti Yatırım'dan Tufan Cömert de piyasalardaki zorlu günlerin bitmediği görüşünde ve "Durumun kısa vadede çözülmesi zor" diyor.

BBCTurkish.com, 25.08.2015


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.