Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Ekonomik Gündem > Yüzde 20 genç işsizlik ekonomiyi nasıl etkiliyor?

Yüzde 20 genç işsizlik ekonomiyi nasıl etkiliyor?

Teorik olarak, John Maynard Keynes gibi pek çok iktisatçıya göre işsizlik, ekonomik sorunların temelidir. Aynı zamanda makroekonomik bir problemdir.

Ampirik olarak da Türkiye ve dünyanın diğer ülkelerinde yapılan sosyal ve ekonomik anketlerde, topluma “Size göre en önemli ekonomik-sosyal sorun nedir?” diye sorulduğunda genel olarak “işsizlik” cevabı alınmaktadır.

Şu an Türkiye'nin en önemli ekonomik ve sosyal sorununun işsizlik olduğunu söylemek mümkün. Bu korkunç tırmanış, manşetleri süsleyen, bütün gündemi işgal eden faiz–kurlarda yaşanan korkunç tırmanıştan daha önemlidir.

TÜİK verilerine göre ILO, IMF ve OECD'nin ülkeler arası işsizlik karşılaştırmalarında 15-64 yaş grubunda işsizlik oranı 2014 yılı Aralık ayında yüzde 11,2 olarak gerçekleşmiştir.

Ancak medya ve aydınlarımız, toplumun birinci öncelikli sorunu olan işsizliğe yeterli derecede duyarlılık göstermemektedir.

Yine TÜİK verilerine göre 15-24 yaş grubundaki gençlerde işsizlik oranı yüzde 18,7'den 20,2'ye sıçramıştır. Geleceğimiz olan gençlerimiz iş bulamamakta, iş arayan her 5 gençten 1'i işsiz kalmaktadır. Yüzde 20'yi aşan genç işsizlik oranı, ekonominin büyüme potansiyelini yok eden, gelecek umudunu karartan tehlikeli gelişmedir.

İŞSİZLİK NEDEN YÜKSELİYOR?

Bir başka açıdan işsizlik sorununu, iktidarın uyguladığı ekonomi politikalarının ağır faturası olarak da görmek mümkün. Bunun anlamı, parasal sermayeden daha önemli olan insan sermayesinin çöpe atılması, en değerli kaynak olan insan kaynağının değersizleştirilerek israf edilmesidir.

Paradoksal olarak, Türkiye'nin son dönemlerde büyüme ve kalkınma sürecinde büyük bir tıkanma yaşanıyor. Bunun temel sebebi artan işsizlikle birlikte insan, para ve doğal kaynakların verimsiz kullanılmasıdır. 80 milyar TL'yi bulan işsizlik fonunun istihdam sağlayacak proje ve girişimcilere destek amaçlı kullanılmasının yerine faize-tahvile yatırılarak atıl bekletilmesi bunun en somut göstergesi. Oysa mevzuata göre işsizlik fonu kaynakları amaç dışında kullanılamaz, sadece işsizlik maaşı ödemek, girişimcilere mikro kredi vermek ve yeni istihdam doğuran firmaları desteklemek amacıyla kullanılabilir.

Bugün, 1980, 1994 ve 2001 krizlerinde yaşanan işsizlik oranı aşılmıştır. Türkiye ekonomisinin yaşadığı son dört kriz, bir analize tabi tutulduğunda, işsizlik oranının 1980 krizinde yüzde 8,6, 1994 krizinde yüzde 9,1, 2001 krizinde yüzde 8,9, 2009 krizinde ise yüzde 14 olduğu görülecektir. Ayrıca 2009 krizinin işsizlik faturasının 1980, 1994 ve 2001 krizlerinin işsizlik faturasından yüzde 64 daha yüksek olduğu anlaşılacaktır.

İktidarın resmi söyleminin aksine, 2008 dünya krizi, Türkiye ekonomisini teğet geçmemiştir. Tam tersine 1980, 1994 ve 2001 krizlerinden daha büyük bir işsizlik ve küçülme doğurmuştur. Ekonominin yüzde 4,7  küçüldüğü, işsizlik oranının yüzde 14'e fırladığı 2009 yılı, 2008'de başlayan küresel krizin Türkiye ekonomisini teğet geçmediğinin, tam tersine küresel krizin Türkiye ekonomisini tam merkezinden şiddetle vurduğunun en somut göstergesidir.

Peki, Türkiye'de işsizlik niçin 4 yıl aradan sonra tekrar çift haneli eşiği aşmıştır?

Birinci sebebi, hükümetin artık istihdam dostu büyüme ve kalkınma vizyonundan uzaklaşması, bu amaçla strateji, program ve eylem planları geliştirememesidir. Özellikle son 2 yıldır çığ gibi büyüyen ekonomik ve sosyal sorunların üzerine gidilmemektedir. Böylece geçici sorunlar konjonktürel olmaktan çıkıp yapısal ve kalıcı hale gelmiştir.

İkinci sebebi ise sistematik olarak yapılan hatalarla, vergi cezalarını silah olarak kullanarak medya özgürlüğü gibi girişimcilik özgürlüğüne açık saldırı yapılması, Anadolu aslanları dediğimiz dünyanın en dinamik girişimcisi olan Türk iş dünyasının fişlenmesi sonucu yatırım, üretim ve ihracat heyecanının iktidar eliyle yok edilmeye çalışılmasıdır. Makul şüpheye dayanarak girişimcilerin bütün mal varlığına el koyma düzenlemesinin Bank Asya örneğindeki gibi uygulamaya başlamasıyla birlikte güven, istikrar ve yatırım ortamı zehirlenmiş, özel yatırımlar durma noktasından küçülme noktasına gelmiştir. Hal böyle olunca yerli ve yabancı sermayeler Türkiye'den uzaklaşmaktadır. Citibank, HSBC Bank gibi küresel sermayeye yön veren dev finans kurumlarının Türkiye'den çıkma kararı alması, küresel sermayenin Türkiye'den çıkışı için öncü sinyal niteliğindedir. Bütün bunlar, 2015 ve sonrası için çok yıkıcı bir gelişme. 2015 Şubat ayında iki öncü gösterge olan ihracatın yüzde 13 küçülmesi, sanayinin yüzde 2,2 küçülmesi ise ekonominin küçüleceğinin ve büyük bir çöküş yaşayacağının sinyalini veriyor. İktidarın hukuktan, demokrasiden ve özgürlüklerden uzaklaşmasına paralel olarak güven ve istikrar ortamı da giderek kaybolmaktadır. Diğer yandan büyüme hızı 1,7'ye düşen, çift haneli enflasyon ile çift haneli işsizlik şeklinde kendini gösteren derin bir stagflasyon dönemine girmiş kırılgan bir ekonomi çıkıyor karşımıza. Ara rejim benzeri tek adamlığa dayalı baskıcı kötü yönetişim paradigmasını terk edip demokratik, özgürlükçü hukuk devletine geçiş yapmadan kaybettiğimiz güven, istikrar, yatırım, büyüme ve istihdam ortamını geri kazanmak mümkün değil.  

Yatırım ve üretimi artırmadan büyüyemeyiz. Büyüme hızımızı yüzde 5'in üzerine çıkarmadan işsizliği azaltamayız. Türkiye yüzde 5'in altında büyüdüğünde işsizlik oranı artmakta, yüzde 5'in üzerinde büyüdüğünde ise her yüzde 2'lik büyüme işsizliği yüzde 1 düşürmektedir. Yani Türkiye ekonomisi yüzde 7 büyürse, işsizlik yüzde 8'e; yüzde 9 büyürse işsizlik yüzde 7'ye düşebilir. Ancak Çin, ABD gibi istihdam dostu yenilikçi büyüme ve kalkınma modeli geliştirilebilirse yüzde 5 istikrarlı büyüme ile işsizlik yüzde 5'lere inebilir.

Diğer yandan, işsizlik ve yoksulluk arasında büyük bir korelasyon vardır. Yoksulluğun en temel nedeni işsizliktir. Türkiye'de yüzde 17 olan yoksullukla mücadele için işsizlik oranını düşürmek şart.

Türkiye, işsizlik sorununu kalıcı olarak çözebilmek için istihdam üzerindeki toplamda yüzde 50'yi aşan vergi ve parafiskal yükler azaltılmalıdır. Ayrıca büyüme ve istihdam deposu olan yeşil ekonomi, nano teknoloji, bilişim vadileri, enerji çiftlikleri gibi yenilikçi ve istihdam dostu sektörlerde optimal ölçekte yerel ve bölgesel kümelenmeler başlatılabilir.Yeni yatırım alanları açılarak hem eksi olan yatırım hem de 25,6 milyon olan Türkiye ekonomisinin iş üretme ve istihdam performansı 50 milyona yükseltilebilir. Sadece 25,6 milyon kişiye iş üretebilen bir ekonomik yapı, 78 milyon nüfusu olan bir ülkeye artık dar geliyor.

*Hesa Ekonomi Araştırmaları Merkezi Direktörü

Zaman, 09.04.2015


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.