Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Ekonomik Gündem > ABD’li düşünce kuruluşu BPC: Otoriterlik, medyaya baskı ve yolsuzluk Türk ekonomisini tehdit ediyor

ABD’li düşünce kuruluşu BPC: Otoriterlik, medyaya baskı ve yolsuzluk Türk ekonomisini tehdit ediyor

ABD’nin saygın düşünce kuruluşlarından Bipartisan Policy Center’ın (BPC) hazırladığı raporda, yargıya, hukuka ve ifade özgürlüğüne saldırıların, politika ve ekonomiyi kalbinden vurduğu belirtildi. BPC uzmanlarına göre, ‘artan otoriterlik, ifade özgürlüğüne yönelik kısıtlamalar ve yolsuzluk’ Türkiye’nin kronik problemleri.

Washington merkezli düşünce kuruluşuBipartisan Policy Center’ın (BPC) ‘2015’te Türkiye Ekonomisi İçin Beklenenler’ başlıklı raporunda önemli uyarılar yer aldı. Artan otoriterlik, ifade özgürlüğüne yönelik kısıtlamalar veyolsuzlukların Türkiye’nin reddedemeyeceği kronik problemleri olduğuna vurgu yapıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın faize müdahalesi ve hükümetin bu çerçevede adım atmasının uzun dönemde erimelere yol açabileceği belirtildi. Siyasi risklerinTürk ekonomisini tehdit ettiğine dikkat çekilirken, Erdoğan’ın Bank Asya’ya baskısı için “AKP iç politikalarının makro pazarları nasıl olumsuz etkilediğine dair kusursuz bir örnek.” denildi.

Bipartisan Policy Center’ın (BPC) ‘2015’te Türkiye Ekonomisi İçin Beklenenler’ başlıklı raporunda Türkiye ekonomisinin, artan enflasyon, mali harcamalar ve toplam borç sebebiyle gittikçe daha güvenilmez hale geldiği ifade edildi. Türkiye’nin son 10 yılda ekonomide iyi bir performans gösterdiği ancak bunun daha çok dış kaynaklı olduğuna dikkat çekilen raporda, Merkez Bankası’nın bağımsızlığı, işletmelerin ve mülkiyet hakkının yasal korumalarını artırarak, zayıf hukuk kuralları riskinin azaltılmasının önemine vurgu yapıldı. Rapora göre, yurtdışından gelen sermaye girişlerine olan bu bağımlılık, yüksek borçlu ve dış şoklara karşı zayıf bir Türkiye oluşturdu. Net petrol ithalatçısı bir ülke olan Türkiye’nin son zamanlarda küresel petrol fiyatlarındaki düşüşten faydalanmasına rağmen, 2015 Haziran ayında, ABD Merkez Bankası’nın (FED) ‘Parasal Gevşeme’ programının sona ermesiyle Türkiye’ye akan yabancı sermayede ciddi anlamda kısıtlama olabilir. Yurtdışından gelen sermayenin yanı sıra hükümetin uzun vadeli kalkınma için gerekli olan yapısal reformlar yerine kısa vadeli teşviklere odaklanması ekonomiye bir başarı getirdiği, ancak bu yaklaşımın artık geri tepmeye başladığı ifade edildi.

Sıcak para tehlikeye girer

Ankara’da büyükelçilik yapan emekli diplomatlar Morton Abramowitz ve Eric Edelman liderliğindeki 12 uzmanın hazırladığı raporda Türkiye ekonomisinin 2013’ten beri ‘kırılgan beş’ ülkeden biri olduğuna işaret edildi. Raporda, önümüzdeki günlerde Türkiye’ye gelen sıcak paranın tehlikeye girebileceği ifade edildi. Buna gerekçe olarak, önümüzdeki günlerde FED’in para politikasında yapacağı değişiklikler ve Erdoğan hükümeti tarafından uygulanan politikalar, Türkiye’yi yabancı yatırımcılar için daha az çekici hale getirebilir.

Raporda şu değerlendirmelere yer verildi: “2014’te iki seçim atlatan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, şimdi de haziran ayında yapılacak seçimler öncesi faiz oranlarını düşük tutmak istiyor. Hükümetin ekonomiyi bu şekilde işler halinde tutması, uzun dönemde bazı erimelere neden olabilir. Siyasi riskler Türk ekonomisini tehdit eder. AKP’nin yapısal reformları gerçekleştirmek için isteksiz olması siyasi bir risktir. Ama Türk hükümetinin yakın vadede ekonomiyi ayakta tutmak için aldığı önlemler mevcut yapıyı zayıflatır ve en önemli ekonomik avantajlarından birinin israf edilmesidir (hukuk egemenliği). 2013 Haziran-Mayıs ayındaki Gezi Parkı protestoları ve Aralık 2013’te yolsuzluk soruşturması ile karşılaşan Erdoğan gücünü pekiştirmek için demokratik gelişim ve hukukun üstünlüğünü kurban etmiştir. Erdoğan hükümete karşı yapılan yolsuzluk soruşturmalarını bastırmak için Türk yargısının bağımsızlığını zayıflattı ve politikalarını eleştiren gazetecileri çökertmeye çalıştı. YouTube ve Twitter’ın yasaklanması, ayrıca yakın zamanda Aralık 2014’te onlarca gazeteciye yapılan operasyonla ifade özgürlüğünün acıklı durumda olduğunu açık bir şekilde gösteriyor. Yargı sistemine, hukuk kurallarına ve ifade özgürlüğüne karşı yapılan bu saldırılar, politika ve ekonomiyi kalbinden vurdu. Bu da çarpıcı ekonomik sonuçlar doğurabilir. Türkiye ekonomisinin yavaşlamasında sadece Erdoğan’ın politik pozisyonu etkili değil, bunun yanında ülke demokrasisinin geleceği de bir etkendir. Politik gücün Erdoğan’ın elinde toplanması, Türkiye ekonomisinin büyümesini tehlikeye sokacaktır.”

Avantajlar dezavantaja dönüşebilir

Raporda, Türkiye’nin büyük tüketici pazarı, pozitif nüfus istatistikleri, eşsiz jeopolitik konumu, sağlam banka sistemi gibi çok sayıda avantajı olmasına rağmen; yurtiçi ve küresel gelişmeler ile ekonomik yanlışların bu avantajların tümünü geçici dezavantajlara dönüştürebileceği uyarısında bulunuldu. Siyasi riskin ileri büyümenin önünde ciddi bir engel oluşturduğuna dikkat çekilen raporda, “Artan otoriterlik, gazeteci ve medyaya yönelik kısıtlamalar ve kuruluşlara yönelik yolsuzluk iddiaları 10 yıldan uzun bir süredir oluşturulan ekonomik dengeleri tehdit ediyor. Ekonomik sistemde hukukun üstünlüğü ilkesinden mahrumiyet ve hükümete yönelik giderek artan ‘yandaşçılık’ suçlamaları Türkiye’nin gücünü azaltabilir ve hatta muhtemelen ekonomik düşüşe neden olabilir.” ifadeleri kullanıldı.

BABACAN’IN YERİNE BULUT ZARAR VERİR

Raporda, Erdoğan’ın Yiğit Bulut’u ekonomi başdanışmanı olarak ataması ‘kaygı verici bir gelişme’ olarak değerlendirildi. Son 12 yılda ekonomik büyümeyi yöneten Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın 3 dönem kuralı sebebiyle görevinden ayrılmak zorunda kalacağına dikkat çekilen raporda, “Bulut’un son birkaç yılda Erdoğan üzerinde büyük derecede etkisi olduğu düşünülüyor. Kendisinin tartışmalı konumu dikkate alınırsa, eğer Babacan’ın yerine Bulut atanırsa bu Türk piyasaları için çok aşırı derecede zarar verir.” ifadesine yer verildi. Raporda, Türkiye’nin siyaset ve ekonomisinin dünya sahnesinde karışık bir durumda olduğuna dikkat çekerek, Ankara’nın büyümesini yükseltmek amacıyla, yeni ticaret ortakları bulmak için Ortadoğu’ya baktığı kaydedildi. Raporda, “Ancak bu ticaret yollarının birçoğu artık kesilmiş ve Türk ihracatını azaltmıştır.” denildi. Raporda, her şeye rağmen Türkiye’nin henüz geri dönüşü olmayan bir noktada olmadığını, bunun için bazı reformları yapması gerektiğini kaydetti. BPC’nin tavsiyeleri ise şu şekilde: “Merkez Bankası’na daha fazla bağımsızlık sağlanmalı. Bu, bankanın iktidardaki parti değil Türkiye için en doğru kararları almasını sağlar. Hukukun üstünlüğünün zayıf olmasıyla ilişkilendirilen riski azaltmak için şirketlere yasal koruma artırılmalı. Düşük performans okulları için hesap ve fon artırarak eğitim sisteminde eşitsizliği azaltmak gerekir.”

Zaman’a gözaltı raporda

Türkiye’de yayımlanan gazetelerin büyük çoğunluğunun isteyerek veya istemeyerek Erdoğan’ı desteklediği ifade edilen raporda, “Bu ise Türkiye’de basın özgürlüğü için hayra alamet değil.” ifadelerine yer verildi. Türkiye’nin popüler gazetesi Zaman’ın Genel Yayın Yönetmeni dahil çok sayıda medya çalışanı ve gazetecinin ‘hükümeti devirmek suçlamasıyla’ gözaltına alındığı ifade edilen raporda, “Erdoğan ve AKP içindeki birçok kişi yurtiçindeki muhaliflerini minimuma düşürmeyi amaçlayan demokrasi dışı ve baskıcı taktiklerini meşrulaştırmak adına milliyetçi retorikler kullanıyor.” değerlendirmesi yapıldı.

Bank Asya’ya baskı, ekonomiyi olumsuz etkiledi

BPC’nin raporunda hükümetin halka açık şirketlere müdahalesi ve yabancı yatırımcıları gerekçesiz bir şekilde denetlemesinin, yatırımların azalmakta olan inancını daha da olumsuz etkileyen demokrasi dışı eğilimi gösterdiği kaydedildi. Raporda, “Dolayısıyla yabancı sermaye akışındaki düşüş hızlanıyor. Erdoğan’ın yakın zamanda Bank Asya’ya baskı girişimleri AKP’nin yurtiçi politikalarının makro pazarları nasıl olumsuz etkilediği konusunda kusursuz bir örnek.” denildi. AKP’ye yakın işadamlarının yolsuzluk davalarında ön plana alınmasının yatırımcıların ‘risk algısını’ yükselttiği ve Türkiye’ye ilgilerini azalttığı ifade edilen raporda, AK Parti’nin yargıya müdahalesi, medya özgürlüğüne yüklenmesi ve iktidarını sürdürmek adına acımasız ve baskıcı yöntemlere meyletmesinin liberal demokrasi ideallerini, güçler ayrılığı ilkesini ve sivil hakları ihlal ettiği dile getirildi.

Zaman, 16.03.2015


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.