Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Siyasi Gündem > Dün 28 Şubat mağduru dedikleri Hizmet’e bugün iftira atıyorlar

 Dün 28 Şubat mağduru dedikleri Hizmet’e bugün iftira atıyorlar
Yolsuzluk ve rüşvet operasyonundan sonra Hizmet Hareketi’ne karşı karalama kampanyası yürüten hükümet medyasının son malzemesi 28 Şubat oldu.
 

Hizmet’in 28 Şubat’a destek verdiği ve postmodern darbeden yararlandığı yalanı üzerine yazı dizileri bile hazırlanıyor. Halbuki başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere partinin ileri gelenlerinin daha dün söyledikleri, yazıp çizdikleri ortada. Bugün her vesile ile tekrarlanan büyük yalanlar sebebiyle unutulan bu sözler, devletin resmi arşivlerinde duruyor.

Dönemin başbakanı Erdoğan, Kasım 2012’de TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu’na gönderdiği mektupta, isim vermeden Hizmet’i ‘28 Şubat’ın mağduru’ olarak nitelemişti. “Bu süreçte (28 Şubat) mağdur edilen kesimlerin, müdahaleci anlayışın işbirlikçisi veya destekçisi gibi takdim edilmesi son derece insafsız ve gerçek dışı bir değerlendirme olacaktır.” demişti. Bu cümleler, mektubun ‘Gülen Cemaatini ve AK Parti’yi Bitirme Planı’ ile ilgili bölümünde zikredildiği için medya tarafından, ‘Hizmet Hareketi’ni kastettiği şeklinde yorumlanmıştı. Örneğin Milliyet, söz konusu cümleleri Fethullah Gülen Hocaefendi’nin fotoğrafı eşliğinde ve ‘Sürecin mağduru oldular’ ara başlığı ile kullandı. Radikal haberi, ‘Gülen de mağdur’ ara başlığı ile verdi.

Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonu, 28 Şubat mağduru olduğu gerekçesiyle 19 Kasım 2012’de Erdoğan’ın da görüşlerine başvurmuştu. Komisyon, Erdoğan’a 50 soru yöneltmişti. Bu sorulardan biri de cemaatin 28 Şubat’a destek verip vermediğiydi. Erdoğan, 26 Kasım 2012’de 29 sayfalık bir mektupla soruları cevapladı. Gülen’le ilgili soruya cevaben yukarıdaki cümlelerin yanı sıra şunları kaydetmişti: “İmkanlarını ve zamanlarını ülkemizin sosyal sorunlarının giderilmesine hasreden, manevi çalışmalar yürüten grup, camia ve kanaat önderlerinin geniş halk kesimlerini koruma duygusuyla ve sorumluluk hissiyatıyla ortaya koydukları söylemler, kesinlikle postmodern darbe sürecinin bir parçası olarak yaftalanamaz. Nitekim bu kesimler gerek yaşadıkları haksızlıklarla, gerek uğradıkları takibat ve yargılamalarla, bu sürecin mağduru durumuna düşmüşlerdir.”

O dönem Erdoğan’ın başdanışmanı olan Yalçın Akdoğan da (Başbakan Yardımcısı) benzer açıklamalar yapmıştı. Erdoğan’ın komisyona gönderdiği yazıdan bir gün sonra, 27 Kasım 2012 tarihli Star’daki ‘Darbe mağdurlarına ithamlar’ başlıklı yazısında cemaat’e 28 Şubat iftirasının asla tutmayacağını vurgulamıştı. Akdoğan yazısında, öncelikle, “AK Parti 28 Şubat’ın ürünüdür.” şeklindeki yorumlara cevap veriyordu. Çünkü Refah Partili eski bakan Şevket Kazan’ın, “28 Şubat müdahalesi Recep Tayyip Erdoğan’ın önünü açan bir darbedir.” iddiası da Meclis komisyon raporuna girmişti. Söz konusu iddiaya cevap veren Yalçın Akdoğan, “Kendi partilerinin darbe süreçlerindeki tavırlarını ve duruşlarını eleştiremeyenler, farklı çarpıtmalarla darbelerin mağduru olan kesimleri zan altında bırakmaya veya bugün darbelerle yüzleşen AK Parti’ye yönelik istifhamlar uyandırmaya çalışıyorlar.” savunması yapmıştı. Ardından, “Bu süreçte beni rahatsız eden iki noktayı da vurgulamak istiyorum.” demişti. Bunlardan birincisi, merhum Turgut Özal’ın da ‘darbeci’ olarak yansıtılmasıydı. Yalçın Akdoğan’ı rahatsız eden ikinci husus ise Muhterem Fethullah Gülen’in 28 Şubat’ı desteklediği iddiasıydı. Böyle bir iftiranın asla tutmayacağını vurgulayan Akdoğan, o gün aynen şunları yazmıştı: “Bu tür iddiaların üzerine yakışmayacağı diğer bir isim de Fethullah Gülen’dir. Bir CHP milletvekili, Başbakan Erdoğan’a yönelik sorduğu sorularda AK Parti’nin 28 Şubat ve 27 Nisan olaylarından yararlandığını, Fethullah Gülen’in ise 28 Şubat sürecine destek verdiğini ifade ediyor. 28 Şubat sürecinde Hocaefendi’nin bir kısım konuşmalarını ve Zaman gazetesinin haberlerini örnek göstererek böyle bir yakıştırmada bulunulması insafla bağdaşmadığı gibi, hakikatle de örtüşmez. Sürecin mağduru olan kesimleri ve aktörleri, sürecin işbirlikçisi gibi göstermek tutmayacak bir kara çalmadır. Hakkında davalar açılan, yurtdışına gitmek durumunda bırakılan ve sempatizanları türlü zulümlere uğratılan bir kişiyi darbe destekçisi gibi lanse etmek, alçakça bir hezeyana saplanmaktır. Doğrusu sorumluluk sahibi kişiler şahıslarını değil kendisine gönül veren kitlelerin maslahatını düşünerek hareket ederler. Bu maslahatı, bir taviz olarak görmek de doğru değildir, bir destek olarak görmek de...”

Zaman, 28.02.2015

 


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.