Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Demokratik Açılım > Açılımda 4 somut adım

Açılımda 4 somut adım

Hükümete OHAL şartlarını dayatmaya dönük eylemler sonuç vermedi. İçişleri Bakanı Beşir Atalay, önceki gün Başbakan Tayyip Erdoğan başkanlığında yapılan demokratik açılım toplantısından 'sürece hız verilmesi' kararı çıktığını açıkladı.

Atalay, açılım projesinin amacını, terörün tasfiyesi ve demokratik standartların yükseltilmesi olarak özetledi. Sürecin Meclis ayağındaki çalışmaların hızlandırılacağının altını çizen Atalay, yaşanan sokak gösterilerinin arka planının farkında olduklarını vurguladı. "Çocukların bir eline para diğerine taş verenleri iyi biliyoruz. Bir eline para bir eline kurusıkı silah tutuşturanları çok iyi tanıyoruz." diyen Atalay, sokak olaylarına karışan provokatörler ile bunların arkasındakilerin tek tek adalete teslim edileceği teminatını verdi. İçişleri Bakanı, olayların hız kazandığı 22 Kasım'dan bugüne kadar, bin 562 kişinin gözaltına alındığını, 363'ünün ise mahkemelerce tutuklandığını belirtti.

Muhalefetin açılımın içeriğinin belli olmadığı eleştirilerine karşı çıkan Atalay, Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi'yle terörü ve onun beslendiği olumsuz zemini ortadan kaldırmayı amaçladıklarını yineledi. Süreci sonuna kadar götürmede kararlı olduklarını kaydeden Atalay, hükümetin atacağı öncelikli adımları ise şöyle sıraladı: İnsan Hakları Kurulu Yasası, Ayrımcılıkla Mücadele Kurulu ile Bağımsız Kolluk Kuvvetleri Şikayet Komisyonu düzenlemelerini TBMM'ye intikal ettirilecek. Halen Meclis gündeminde bulunan Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı tasarısının bütçe görüşmelerinin akabinde bir an önce yasalaşması için gayret sarf edilecek.

Hükümet demokratik açılım sürecine hız kazandırıyor. Başbakanlık'ta önceki gün gerçekleşen zirvenin ardından açıklamalarda bulunan İçişleri Bakanı Beşir Atalay vatandaşlara çocuklarını sokak eylemlerinden uzak tutmaları çağrısı yaptı. "Bu çocuklar bizim geleceğimizdir. Bu çocukları terörden ve hayatlarını karartacak eylemlerden alıkoyalım." diyen Atalay, "Özgür Türkiye hedefini dinamitlemeye çalışanların oyununu bozalım." mesajı verdi. Atalay, "Ortalığı kırıp dökenleri, insanlarımızın canına ve malına kastedenleri biz takip ediyoruz ve gereken işlemleri yapıyoruz. Olayları varlıklarını teröre borçlu olanların tertiplediğini biliyoruz." ifadelerini kullandı.

Muhalefetin açılımın içeriğinin belli olmadığı eleştirilerine karşı çıkan Atalay, "Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi'nin amacı, terörü ve onun beslendiği olumsuz zemini ortadan kaldırmaktır. Bir tasfiye kavramı kullanılıyor. Doğrudur, biz terörü tasfiye etmek için uğraşıyoruz. Bu çalışmanın özü, iki hususa dayanıyor. Birincisi terörü tasfiye etmek, ikincisi, demokratik standardımızı yükseltmek." diye konuştu.

Önümüzdeki pazar günü üçlü mekanizma toplantısının düzenleneceğine işaret eden Bakan Atalay, bu toplantının gündeminin diğerlerine göre yoğun olacağını anlattı. Demokratik açılım çalışmalarının sınır ötesi boyutlarının bu toplantıda uluslararası boyutta detaylarıyla ele alınacağını kaydetti. Atalay, "Son şiddet olaylarının başlattığımız kardeşlik projesini baltalama amacı taşıdığı görülmektedir. Milletimizin tahrikler karşısındaki sağduyulu ve asil duruşunu sürdürmesini istiyoruz." şeklinde konuştu.

Muş Bulanık'ta bir vatandaşın ateş açması sonucu iki kişinin hayatını kaybetmesinin üzücü olduğunu söyleyen Atalay, "Vatandaşlarımızın bu şekilde güvenlik güçlerinin yapacağı görevi üstleniyor gibi tutum almasını katiyen onaylamıyoruz. Yanlıştır. Bir şey varsa güvenlik güçlerimiz yapacaktır. Silahlar ruhsatlıdır. Gönüllü köy korucusu statüsündedir. Koruculuk, terör olayının bir sonucu gelişmiş bir yapıdır. Terör tasfiye edildiğinden koruculukla ilgili çalışmalar da yapılacaktır." ifadelerini kullandı.

'OHAL dönemlerinde özgürlüklerin önü kesildi'

Demokratik Toplum Partisi'nin kapatılmasından sonra gelişen olaylar, 'Olağanüstü hal mi isteniyor?' yorumlarını beraberinde getirdi. 'Siyasetçilerin Meclis çatısı altındaki diyaloglarının önemi' başlıklı yazısında sokak eylemlerini değerlendiren Radikal Gazetesi yazarı Altan Öymen, OHAL ve sıkıyönetim dönemlerinin olumsuzluklarına dikkat çekti. Gelinen süreç itibarıyla Türkiye'de sıkıyönetim ve OHAL uygulamanın imkânsız olduğunu vurgulayan Öymen, böyle bir girişimin hak ve özgürlüklere vurulacak en büyük darbe olacağını ifade etti. Öymen, "Sıkıyönetim, sokakta yürürken şüpheli görülüp, sorgu suale de gerek olmaksızın gözaltına alınabilmek demektir." dedi.

Türkiye'de yakın tarihte bu katı anlayışların uygulandığını hatırlatan Radikal yazarı Altan Öymen, şöyle devam etti: "Bu gidiş devam ederse, ortaya çıkacak ihtimallerden biri olağanüstü yönetim usullerinden birine gidilmesidir. O usullerden biri 'olağanüstü hal' rejimidir, öteki 'sıkıyönetim'... İkincisi, birincisine göre daha ağırdır. Ama birincinin yeterli olmadığı durumda ikincisine de gidilir."

Gelinen süreç itibarıyla Türkiye'de sıkıyönetim ve OHAL uygulamanın imkânsız olduğunu vurgulayan Öymen, sıkıyönetimin hak ve özgürlüklere vurulacak en büyük darbe olacağını şu sözlerle dile getirdi: "Benim neslimin birçok yılı 'sıkıyönetim' altında geçti. Ben asıl onu hatırlarım. Sıkıyönetim demek, bugünkü hak ve özgürlüklerimizin büyük kısmının askıya alınması demek... Ne siyasî, ne sosyal toplantı, ne gösteri, ne televizyon tartışması... Hiçbirinin -bugünkü ölçülerle- yapılamaması demek. Sokakta yürürken şüpheli görülüp, sorgu suale de gerek olmaksızın gözaltına alınabilmek demek... O gözaltına alınışın uzun bir süre, kimse tarafından öğrenilememesi demek... Öğrenilse bile, bunun haberinin yazılamaması demek... Gazetelerin kapatılabilmesi, televizyonların susturulabilmesi demek."

Milletim, bu kirli tezgâha gelmez

Başbakan Tayyip Erdoğan, son günlerde artan şiddet olaylarını 'bayatlamış bir kirli tezgâh' olarak niteledi. Terörden nemalananların, kirli çıkar çarkına çomak sokulmasından rahatsız olduklarını ifade eden Erdoğan, "Kardeşliğimizi, huzurumuzu, birlik ve bütünlüğümüzü bozmaya, sadece akamete uğratmaya dönük kirli bir oyun oynanıyor. Hem doğudaki, hem batıdaki insanımız tahrik ediliyor. Benim milletim bu oyuna, bu tezgâha gelmeyecek. Bu kirli senaryolara alet olmayacak.'' dedi. Konya'dan halka seslenen Başbakan, demokratik açılımdaki kararlılıklarını şu sözlerle ortaya koydu: "Bu millet her türlü zorluğu, her türlü sorunu aşacak iradeye sahiptir. Hiçbir şey bize ayak bağı olamaz. Hiçbir şey bu milleti kutlu yürüyüşünden alıkoyamaz." Terörle mücadelenin aynı şekilde devam ettiğini vurgulayan Erdoğan, bunun yanında sorunun çözümüne yönelik başka tedbirlerin de alınması gerektiğinin altını çizdi.

Mevlânâ'nın 736. Vuslat Yıldönümü etkinlikleri kapsamında Konya'yı ziyaret eden Erdoğan, çeşitli tesislerin toplu açılışı ve 2 bin 282 TOKİ konutunun anahtar teslim töreninde konuştu. Erdoğan, son günlerde artan şiddet olaylarını 'bayatlamış bir kirli tezgah' olarak niteledi. Terörden nemalananların, kirli çıkar çarkına çomak sokulmasından rahatsız olduklarını ifade eden Erdoğan, "Kardeşliğimizi, huzurumuzu, birlik ve bütünlüğümüzü bozmaya, sadece akamete uğratmaya dönük kirli bir oyun oynanıyor. Hem doğudaki, hem batıdaki insanımız tahrik ediliyor. Benim milletim bu oyuna, bu tezgaha gelmeyecek. Bu kirli senaryolara alet olmayacak.'' temennilerinde bulundu.

Başbakan, meydanı kirli tezgahlara bırakmayacaklarını dile getirerek, "Bu süreci asla ve asla yavaşlatmayacak, durdurmayacağız. Milli birlikten, kardeşlikten geriye dönüş asla ve asla olmayacak. Durursak ülke kaybeder, yavaşlarsak millet kaybeder, vazgeçersek memleket kaybeder.'' şeklinde konuştu. Bu kirli tezgahın içinde bilerek ya da bilmeyerek bazı medya kuruluşlarının da yer aldığını öne süren Erdoğan, terör haberlerinin veriliş şeklini eleştirdi.

Yaşanan badirelerin atlatılmasında 'millet' olmanın önemine vurgu yapan Erdoğan, "Yeter ki bir olalım, birlikte olalım, beraber olalım. Yeter ki kardeşliğimizi, uhuvvetimizi, dayanışmamızı muhafaza edelim. Bin yıldır sofradaki aşımızı kardeşlerimizle paylaştık. Yeter ki aşımızı derdimizi sevincimizi paylaşmaya devam edelim." diye seslendi.

Başbakan, terörle mücadelenin aynı şekilde devam ettiğini belirtti. Fakat bu mücadelede başka tedbirlerin de alınması gerektiğinin altını çizerek, "En modern silahları kullanın ama demokratik standartları yükseltemiyorsanız, insanınıza en geniş manada hak ve özgürlük sunamıyorsanız, yoksulluğu sona erdiremiyorsanız terör belasından kurtulamazsınız. Ülkenin tüm kaynakları terörle mücadeleye sevk edilse bile gönüller kazanılmıyorsa tek bir bir katre bile yol alamazsınız. Farklı adımlarla farklı yollarla bu işi çözmemiz gerekiyor. Bizim yaptığımız terörle topyekün mücadeledir." dedi. Erdoğan, bu çerçevede, son 7 yılda Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerine 14 katrilyona yakın yatırım yaptıklarını aktardı.

Türkiye'nin büyük düşünmek zorunda olduğunu kaydeden Erdoğan, şöyle konuştu: "Mevlânâ der ki 'Yoldaki tepecik seni bunaltmasın, zira nice dağlar var önünde.' Biz büyük düşünüyor, büyük hedefliyoruz ve bu doğrultuda çalışıyoruz. Mevlânâ gibi bir şahsiyete, Mevlânâ gibi bir ulu insana, Mevlânâ gibi kutlu birine sahip olanlara küçük düşünmek yakışmaz. İşte onun için büyük düşünüyor, büyük adımlar atıyoruz."

Başbakan, 'Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi'nin bir devlet projesi olduğunu tekrarlarken teröre son 30 yılda 300 milyar dolar harcandığını hatırlattı. Ardından "Bu sorun zamanında çözülebilseydi, bu imkanlarla Türkiye neleri başarabilirdi? Bu kaynaklarla ne kadar yol, ne kadar okul, ne kadar fabrika, baraj yapılabilirdi?" diye sordu. CHP ve MHP'nin projeyi engellemeye çalışmasını eleştiren Erdoğan, "Böyle çok önemli bir ülke meselesinde kenara çekilmekle kalmadılar yapanı taşlamak, süreci baltalamak, zihinleri bulandırmak, topluma, ülkeye karamsarlık yaymak için de ellerinden geleni yaptılar, yapmaya devam ediyorlar. Yahu milli birlik, beraberlik kardeşlik projesine, şu başlığa insan nasıl karşı çıkar?" ifadelerini kullandı.

Sen kaybettin, ben kaybettim; silah satanlar kazandı

30 yıldır devam eden terörden Türk'ün de Kürt'ün de kazanmadığını aktaran Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Kimin kazandığını ben sizlere söyleyeyim: Silah satan, mayın satan kazandı, uyuşturucu pazarlayan kazandı. Gençlerin kanıyla beslenenler kazandı. Askerlerimizi dağa çıkarıp istismar edenler kazandı. Kim kaybetti? Sen kaybettin, ben kaybettim, gençler kaybetti, gençlerin ailesi kaybetti, ülke kaybetti, millet kaybetti. Akıl sahibi, mantık sahibi, vicdan sahibi bir insan bu toplumun böyle devam etmesine izin verebilir mi? Kim fidan gibi delikanlıların düğüne gider gibi askere gidip, bayrakla sarılı tabutla dönmesini ister? Tabii ki terörle mücadele edeceğiz. Kimse buradaki sözlerimden yanlış anlam çıkarmasın."

Baykal CHP'nin sitesine girip baksın, rapor orada

Başbakan Erdoğan, bütçe görüşmelerinde yaptığı konuşmada, CHP'nin 1996 yılına ait Tunceli Raporu'ndan alıntılar yapmıştı. Dün yine bu konuya değinerek, CHP lideri Deniz Baykal'ın raporu inkar ettiğini hatırlattı. Ardından şöyle devam etti: "Dün 'acaba yanlış mı yaptık' diye merak ettim, arkadaşlara dedim ki, 'şu CHP'nin web sitesini bir açın'. Hakikaten açtık baktık ki o raporlar orada duruyor. Kendi partisinin web adresini bilmiyorsa ben şimdi Konya'dan hatırlatıyorum: 'chp.org.tr.' Açsın baksın. Sen neyi inkar ediyorsun? Hazreti Mevlânâ'nın bir sözü var: 'İki parmağının ucunu gözlerine koy, bir şey göremezsin dünyadan sen. Sen göremiyorsun diye bu âlem yok değil ki'"

Zaman, 18.12.09


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.