Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Siyasi Gündem > Makam araçları bile devlet sırrı

 Makam araçları bile devlet sırrı
Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün Türkiye temsilcisi Oya Özarslan, Yolsuzluk Algı Endeksinde dünyada ilk üçe giren Türkiye için, “Makam araçlarının ne kadar yakıt tükettiği bile devlet sırrı kapsamında. Türkiye, Batı’da büyük bir hayal kırıklığı yarattı” dedi


Yolsuzluk Algısı Endeksi raporunu yayınlayan Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün Türkiye temsilcisi Oya Özarslan, Türkiye’nin dünyada nasıl algılandığını, nereye gittiğini ve yolsuzluk algısını Taraf’a anlattı
Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün, 180 ülkeyi baz alarak hazırladığı Yolsuzluk Algısı Endeksi’nde bu yıl Türkiye, beş puan kaybederek en büyük düşüşü yaşayan ülke oldu. Dünyanın gündemine oturan bu olay sizin için sürpriz oldu mu?
Türkiye; Çin, Angola ve Ruanda’nın dört puan kaybetmesinin ardından beş puanla büyük bir düşüş yaşadı. Bu ülkeler zaten Yolsuzluk Algı Endeksi’nin son sıralarında yer alan ülkeler. Türkiye’nin düşüşü dünya nezdinde şaşkınlığa neden olsa da, geçen yıl yaşanan 17 ve 25 Aralık yolsuzluk iddiaları dolayısıyla aslında bizim için sürpriz olmadı.
Türkiye son birkaç yıldır AB’den uzaklaşmaya başladı. Algıdaki artışın bununla ilgisi olduğunu düşünüyor musunuz?
AB’nin; hukukun üstünlüğü, hak ve özgürlüklerin teminat altına alınması, demokrasi, şeffaflık ve hesap verebilir olmak gibi çok önemli değerleri var. AB’den uzaklaşmak, bu ilkelerden de saptığınız anlamına geliyor. Sadece yolsuzlukla ilgili de değil. Gezi olaylarından itibaren Türkiye’de, hak ve özgürlükler konusunda da gittikçe artan bir kısıtlama olduğunu görüyoruz. Yolsuzlukla ilgili haber yaptığı için ceza alan ya da ceza alma tehdidiyle karşı karşıya olan pek çok gazeteci var.
Peki, ya 17 ve 25 Aralık yolsuzluk soruşturmasıyla ilgili getirilen yayın yasakları…
Bu çok kritik bir konu. Yayın yasaklarını Batı’ya ne anlatmak, ne de açıklamak mümkün. Demokratik ülkelerde bu tarz olayların yaşanması mümkün ve kabul edilebilir bir şey değil. Yayın yasaklarına, Türkiye’nin yolsuzlukla mücadeleyle ilgili imzaladığı uluslararası sözleşmelere aykırı olduğu için örgüt olarak itiraz dilekçesi verdik. Dolayısıyla bu tür yayın yasaklarının, Yolsuzluk Algısı Endeksi’nde Türkiye’nin gerilemesine doğrudan etkisi olduğunu düşünüyorum.
Öyleyse 17 ve 25 Aralık yolsuzluk iddialarının da doğrudan etkisi olduğunu düşünüyorsunuz.
Burada önemli olan yolsuzluk skandalına hükümetin nasıl muamele ettiği. İktidar, bu konunun yargı önüne gitmesine engel oldu. Savcılar, takipsizlik kararı vererek dosyayı kapadılar. Tek bir kişi bile hâkim karşısına çıkmadı. Türkiye’deki yargı sistemine baktığımızda, savcıların dava açmaya çok meyilli olduğunu görürsünüz. Ancak ne dört bakan, ne de diğer şüpheliler hakkında dava açıldı. Bu yüzden 17 ve 25 Aralık skandalının, Türkiye’nin üzerinde koca bir şüphe bulutu olarak gezindiğini düşünüyorum. Dava açılmadığı gibi bir de bu süreç, düşünce hak ve özgürlüklerini daha da kısıtlayan bir hale dönüştü. Yolsuzlukla ilgili haberlerin paylaşılmaması için Twitter ve YouTube’u kapadılar. Yeşil alanların usulsüz bir şekilde imara açılması başlı başına bir yolsuzluktur. Bunun yaşattığı infial Türkiye’yi, Gezi olaylarına götüren toplumsal bir sonuç yarattı. Raporda bunun da etkisi olduğunu düşünüyorum.


Dünya bu yasakları nasıl algıladı?
Yasaklar özellikle Batı’da şok etkisi yarattı. Kiminle konuşsam, aklında kalan ilk şey bu iki yasak. Ardından da yayın yasakları getirildi. Yurtdışındaki pek çok yazar, araştırmacı ve kurum yaşananları yakından takip ediyordu. Böylece Türkiye’de demokratikleşmenin aksi yönünde birtakım eğilimler olduğunu gözlemlediler.
Atatürk Orman Çiftliği, Validebağ ve Yırca’da da aynı şeyler yaşandı. Üstelik mahkemelerin verdiği “yürütmeyi durdurma” kararlarına bile uyulmadı.
Yürütmeyi durdurma kararları maalesef çok geç geliyor. Geç gelen adalet de adaletsizliğe neden oluyor. Çünkü hukukun üstünlüğünü tanımıyorlar. Hatta bu kararları veren hâkimlerin görev yerlerini bile değiştirdiler.


Tekrar rapora dönecek olursak. Türkiye ile en fazla benzerlik taşıyan ülke hangisi?
Pek örnek alınacak tarafı olmayan Çin… Çin, yolsuzluk algısı en fazla olan ülkelerden biri. Çin’in durumuna baktığımızda, bir yandan hızla kalkındığını, diğer yandan da ağır insan hakları ve çevre ihlallerinin yaşandığını, aynı zamanda da büyük yolsuzlukların var olduğunu görüyoruz. Buna, ‘’hormonlu büyüme’’ de diyebiliriz.
Daha önce Türkiye’dekine benzer skandalın yaşandığı bir ülke elbette vardır. Süreç orada da bizdeki gibi mi işledi?
Avustralya’da büyük bir yolsuzluk skandalı yaşandı. Öyle ki, hükümet düştü, bakanların çoğu da istifa etti. Üstelik bu skandalı ortaya çıkaran Tony Fitzgerald adındaki yargıcı görevden almak kimsenin aklına bile gelmedi. Fitzgerald’ın kurduğu komisyon, ülke genelinde büyük bir yolsuzluk temizliği yaptı. Avustralya şu an Yolsuzluk Algısı Endeksi’nin 11’inci sırasında. Türkiye’deyse soruşturmayı yürüten savcılar görevden alınmış durumda. Batı’da ve demokratik ülkelerde, yolsuzluk dosyasına bakan bir savcıyı ya da yargıcı görevden almak kimsenin aklına gelmez. Buna ne sistem müsaade eder, ne de birinin gücü yeter.


Yani yolsuzluğun ve şeffaf olamama durumunun Türkiye’de bir devlet geleneği olduğunu mu söylüyorsunuz?
“Şeffaf olamama” Türkiye’de bir devlet geleneği, evet… Bürokratlarımızın, çalışanlarımızın içine işlemiş bir gizlilik kültürü var çünkü.
Anlamadım…
İki yıl önce rektörlerin makam araçlarıyla ilgili bir yolsuzluk olmuştu. Biz de birçok kamu kuruluşlarına, ‘’Kaç makam aracınız var’’ ve “Aylık yakıt giderleri ne kadar’’ diye iki basit soru yöneltmiştik. Kamu kuruluşlarının çoğundan cevap alamadık. Cevap verenler de bilgilerin gizli olduğunu ve verilemeyeceğini söyledi. Hatta bazıları “Devlet sırrı’’ olduğunu bile dile getirdi. Bunun gibi örnekler çok… Bu, Türkiye’de gizlilik kültürünün çok yaygın olduğunun göstergesi.


Türkiye, 2015’teki G20 zirvesine liderlik yapacak. Üstelik bu yılın teması, yolsuzlukla mücadele… Bunun çelişkili bir durum olduğunu düşünüyor musunuz?
Plana bakıldığında; bir yol haritası görmek mümkün. Eğer yolsuzluğa son vermek isteyen bir devlet varsa, planı izleyerek bunu kolayca hayata geçirebilir. Türkiye de planın hayata geçirilmesi için liderlik edecek. Ancak burada şöyle bir mesele var: Biz, tüm dünyayı yolsuzlukla mücadele etmeye teşvik ederken, acaba kendi içimizde de bunun savaşını verebilecek miyiz?
Verebilecek miyiz?
Bunu zaman gösterecek. Ancak şunu da göz ardı etmemek gerekiyor: Türkiye’nin, OECD ve Birleşmiş Milletler Yolsuzlukla Mücadele gibi uluslararası yükümlülük taşıyan çeşitli sözleşmelere imzası var. Türkiye, aslında bu alanda uluslararası sorumlulukları olan da bir ülke. Bu yüzden uluslararası kuruluşların gelip Türkiye’yi izlemesi de söz konusu.


Raporla birlikte dünyadaki Türkiye algısı hangi noktaya geldi?
Daha önce sorunlu gördüğümüz pek çok konuya dikkat çekiyorduk ancak sesimiz duyulmuyordu. Son Endeks neticesinde de tüm dünyada Türkiye’ye karşı büyük bir hayal kırıklığı yaşandı. Buraya gelip giden yabancılar, internet ve yayın yasaklarına da tanıklık edince, “Türkiye’de neler oluyor, bu ülke nereye gidiyor, demokratikleşme ne oldu” diye sormaya başladılar.


“Türkiye nereye gidiyor” sorusuna ne cevap veriyorsunuz?
“Kaygıyla izliyoruz” diyoruz.
Genel seçimler yaklaşıyor. Yayınladığınız raporun, Türkiye’deki seçmeni etkileyeceğini düşünüyor musunuz?
Refah düzeyi en yüksek ülkelerden biri olan İsveç ile Moldova’yı karşılaştıran bir rapor hazırlanmıştı. Yaşam standardının yüksek ve demokrasi anlayışının da ileride olduğu İsveç’te, yolsuzlukla ilgili bir skandal yaşandığında; seçmen davranışında etkilenme olduğu ortaya çıktı. Yani hâlihazırda iktidarda olan partinin oyları düştü. Moldova’da ise ekonomik kriz olmadığı için seçmen, yolsuzluk skandalını görmezden gelmişti. Sonuç olarak ekonomik alanda bir bozulma olmazsa, bizim gibi ülkelerde seçmen fazla etkilenmiyor. Türkiye de bu anlamda Moldova’ya benzeyen bir yerde. Burada medyanın da önemli bir etkisi var. Mesela bizim yayınladığımız rapora yer veren medya kuruluşlarının sayısı çok sınırlı. Hükümete yakın medya kuruluşları haberi görmedi bile. Halkımızın büyük bir kısmının, internete ve Twitter’a girmediğini de göz önüne alırsak; bu raporun büyük kitlelere ulaşmadığını rahatlıkla anlayabiliriz. Aynı zamanda yolsuzluk olaylarının da ne kadar yansıtıldığı önemli bir sorun.

Taraf, 08.12.2014

 


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.