Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Ekonomik Gündem > TÜSİAD Başkanı’ndan kutuplaşma eleştirisi: Türkiye sağlıksız bir ruh hali içinde

TÜSİAD Başkanı’ndan kutuplaşma eleştirisi: Türkiye sağlıksız bir ruh hali içinde

Türk Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Haluk Dinçer, son dönemde kutuplaşmanın arttığından yakındı ve "Türkiye giderek hiçbir konunun kutuplaşmaya kurban gitmeden kendi zemininde, kendi parametreleri ile konuşulamadığı, her şeye, her olaya bu kutuplaşma gözlüğü ile bakılan ve her konuda sıkı saflaşmanın yaşandığı sağlıksız bir ruh hali içinde. " dedi.

Dinçer, Görüş dergisinin Ekim sayısı için kaleme aldığı 'Kutuplaşma Türkiye'nin Hızını Yavaşlatır' başlıklı yazıda "Bu kutuplaşmadan 'artık bitsin bu kutuplaşma' diyerek çıkamayacağımız ortada. Eğitimden dış politikaya varana kadar her konuyu, bizi etkisi altına alan bu kutuplaşmaya havale etmeden teknik, bilimsel ve çağdaş standartlarda konuşmaya, tartışmaya ve kararlarımızı kutuplaşmanın etkisinde kalmadan almaya başlamanın zamanı gelmiştir ve geçmektedir." uyarısında bulundu.

Dinçer, şöyle devam etti:

"Yaşadığımız kutuplaşma sorununu çözemezsek her birimizin bir gruba mensup olmak zorunda kaldığı ve bu grubun içine hapsolduğu, mensup olduğu grubunun partisine oy verdiği, grubundan ayrı bir yaşam süremediği bölünmüş, zihnen bir birine değmeyen topluluklardan oluşan bir ülke olacağız. Kısaca söylersek ayrışacağız. Bu derecede kimliğin, grup aidiyetinin vurgulu olduğu ve bireyin tüm hayatının belirlediği bir ortamda çağdaş bir demokrasiden söz edemeyeceğiz. Oysa demokrasi temelde farklı siyasi gruplar arasında asgari diyalog ve uzlaşmalarla yaşayan bir sistem ve yaşama şansı olan politikalar sadece bu uzlaşmalarla sağlanabilir. Tarihin kutuplaşan ilk toplumu olmadığımıza ve buna benzer süreçleri mutlaka başka toplumlar daha önce yaşamış olduğuna göre bu olgunun dünyadaki örneklerini –bazı parçalarını kendimize yontmak amacıyla değil- gerçekten anlamak için araştırmak durumundayız. Kendi geçmişimizi ve dünyanın geçmişini ve bugünü daha iyi öğrenmek ve anlamak zorundayız. Çıkış yolunu bulmak için soğukkanlı bir görüş alışverişi ve tartışma dönemini açmamız gerekiyor. Bu süreçte kilit unsurlar soğukkanlılık, tarihi ve güncel gerçeklere sadakat ve çağdaş demokratik standartlardan sapmamak olacak. Bağırarak ve gerçekleri çarpıtarak siyasi başarılar elde edebiliriz ama bu kutuplaşma sorununu çözemeyiz."

"ÇÖZÜM SÜRECİ İÇİN DEMOKRATİK STANDARTLARDA ADIMLAR ATILMALI"

TÜSİAD Başkanı Dinçer, kutuplaşma için toplumun tamamını adım atmaya çağırırken; şunları kaydetti:

"Kutuplaşmanın bir ölçüde, tarihi sorunlarımızın uzun süre çözümsüz kalmasından ötürü kemikleştiğini söylemek mümkün. Her dönemde iktidarda olan kesimin kutuplaşma konusu olan sorunu sadece kendi açısından görmekte ısrar etmesi ve soruna uzlaşmaya dayalı bir çözüm bulmaya gayret etmemesinden dolayı bu sorunlarla kutuplaşma arasındaki ilişki bir kısır döngüye dönüşmekte. Kutuplaşma çözümleri zorlaştırırken, çözümsüzlük kutuplaşmayı kuvvetlendirmektedir. Türkiye'de kutuplaşmaya yol açan sorunlardan biri kuşkusuz Kürt sorunudur. İki yıl önce kamuoyuna açıklanan ve ilk günden toplumda hak ettiği desteği bulan çözüm süreci kutuplaşmayla baş etmenin doğru adımlarına bir örnek. Ancak böylesine kuvvetli bir başlangıca ve şiddeti uzunca bir süredir durdurmuş olmak gibi somut bir başarıya rağmen çözüm sürecinin gerçekten başarılı olması, çağdaş demokratik standartlarda bir dizi somut adım atılmasını gerektirmektedir. Başka bir deyişle çözüm getirmesi gerekmektedir.

Sadece güzel şeyler söylemek, kimsenin faydasını tartışmadığı kavramlardan bahsetmek, sorunları çözmeye de, bu sorunlar çevresinde oluşan ve kemikleşen kutuplaşmayı izale etmeye de yetmiyor. Kutuplaşmadan kurtulmak istiyorsak bizi bu noktaya getiren sorunlarımızdan kurtulmalıyız. Burada ise yolumuz bir kez daha çağdaş demokratik standartlara ve AB hedefine çıkmaktadır. Toplumsal kutuplaşmanın azaltılabildiği bir ortamda inanıyoruz ki Türkiye önünde bekleyen yapısal reformları hızla hayata geçirebilecek, küresel rekabet gücünü artıracak, AB uyum sürecini hızlandıracak ve bölgemizde barış özgürlük, refah ve güvenlik referansı olan bir ülke olabilecek."

Zaman, 10.11.2014


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.