Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Ekonomik Gündem > Türkiye orta gelir tuzağından nasıl kaçacak?

 Türkiye orta gelir tuzağından nasıl kaçacak?
Gelişen piyasa ekonomilerinin çoğu bu yüzyılın ilk on yılında hızlı büyüyerek, düşük gelirliden, orta gelirli statüye yükseldi. Çok daha zor olan bir sonraki geçiş ise, orta gelirliden yüksek gelirli statüye yükselmek. Dünya Bankası'na göre 1960'lardan bu yana 101 orta gelirli ekonomiden yalnızca 13'ü bu önemli sıçramayı yapmayı başardı.

Küresel finansal krizin sonrasında orta gelir tuzağından kaçış, çok daha zor bir görev gibi görünüyor. Bu kriz küresel ekonomik büyümenin yavaşlamasını ve orta gelirli ekonomilerin üretkenliliğinin daha yavaş büyümesini tetikledi. Bu durum, söz konusu ülkelerin yaşam standartlarını daha da iyileştirme beklentileri üzerinde doğrudan baskı oluşturuyor.

Türkiye özelinde baktığımızda, kişi başına düşen gelir geçtiğimiz 12 yılda 3,492 dolardan 10,800 dolar civarına yükseldi. Türkiye bununla birlikte düşük orta gelirliden, yüksek orta gelirli bir ülke hâline geldi.

Dünyanın en büyük yüksek orta gelirli ülkelerinden biri olan Türkiye bunu büyük oranda geniş kapsamlı reformlar ve makro ihtiyati ekonomi politikalarıyla başardı. Ancak bu ilerlemeye rağmen Türkiye hâlâ orta gelir tuzağından kaçma mücadelesinde büyük zorluklarla karşılaşıyor. Bu hiçbir ülke için altına girmesi kolay bir şey değil. Sağlam makro ekonomi politikaları ve geniş kapsamlı yapısal reformların uygulanmasıyla birlikte, destekleyici bir küresel ekonomi ortamı gerektiriyor.

Türkiye'nin bir planı var: Vizyon 2023. Bu vizyon, GSYH'nin iki katının üzerine çıkarılarak 2 trilyon dolara, Türkiye'nin ihracatının üçe katlayarak 500 milyar dolara ve istihdam oranının yüzde 9 artırarak yüzde 55'e yükseltilmesi gibi geniş çaplı hedefler koyuyor. Bunlar her ekonomik koşulda büyük hedefler. Vizyon 2023, bu hedeflere ulaşılmasını sağlayacak en yararlı büyüme koşullarının oluşturulmasına yardımcı olmak için de bir yol haritası belirliyor.

Türkiye'nin reformlardaki önceliği beşeri sermaye stoğunun kalitesini güçlendirmek. Yüksek gelirli ülkeler daha çok yüksek beceriye sahip istihdama yaslanıyor ve bu da Türkiye'nin en çok ilerleme kaydetmesi gereken nokta. 25 yaşın üzerindeki ortalama bir Türk 7.6 yıllık eğitime sahip. Bu, OECD ortalamasının yaklaşık dört yıl altında.

Biz, bu açığı kapamak için zorunu eğitimi 8 yıldan 12 yıla çıkararak, çoğu yüksek gelirli ülke ile aynı seviyeye getirdik. Türkiye genç nüfusu göz önünde bulundurulduğunda, bu reform, beşeri sermayede hızlı bir şekilde önemli ilerleme sağlayacak. Ortalama eğitim yılı beklentisi artık 14.

Türkiye aynı zamanda eğitime ulaşılması ve bu hususta kızlar ve erkekler arasındaki açığı ciddi oranda kapatmak için büyük aşama kaydetti. Okul kayıtları bakımından, kızların erkeklere oranı yüzde 90'lardan yüzde 102'ye yükseldi.

Eğitime erişim konunun bir boyutu, kalite ise diğeri. Son yıllardaki ilerlemelere rağmen, Türkiye'nin matematik, okuma ve fen bilimlerindeki test sonuçları hâlâ OECD ortalamasının altında. Eğitim kalitesini geliştirmek için, eğitm harcamaları, ulusal bütçemizin en önemli konusu hâline geldi.

Şimdi eğitim harcamaları, vergi gelirlerinin dörtte birini kapsıyor. Bu kaynaklarla, geçtiğimiz 12 yılda 500 bine yakın yeni öğretmeni işe aldık ve sınıflarda geniş bantlı iletişim sistemleri ve akıllı tahtalar ve öğrencilere verilen tablet bilgisayarlar da dahil olmak üzere, eğitim teknolojilerinin kullanımını artırdık.

İyileştirmemiz gereken ikinci alan ise işgücü piyasası esnekliği. Bu, istihdam oranını artırmak için zorunlu bir konu. Bu hususta, şimdiden 2023'ün sonuna kadar sürecek Ulusal İstihdam Stratejimize son hâlini vererek, eğitim ve istihdam arasındaki bağı güçlendirdik.

Eğitim ve istihdam piyasası reformları açıkça çok yakından bağlantılı. Eğitim, Türk kadınlarının istihdama katılım oranını artırmak için önemli bir faktörü oldu. Kadınlarda genel istihdama katılım oranı yüzde 30'ken, üniversite derecesi olan kadınlar için bu oran yüzde 70'lere kadar çıkıyor. Ayrıca, 2005'te istatistiklerin yayınlanmasından bu yana üç milyon kadın daha istihdam piyasasına girerek, kadınların istihdama katılım oranını yaklaşık yüzde 8 yukarı taşıdı.

Türkiye'nin orta gelirden yüksek gelirli statüye geçişine yardımcı olmak için son unsur da inovasyon ve teknoloji. Türkiye'nin işçi üretkenliliği, 2012 itibariyle ABD'deki işçilerininkinin yüzde 40'ının çok az üzerinde. Bu da üretkenliliği artırmayı hedefleyen ek reform ve yatırım ihtiyacını ortaya koyuyor.

Yüksek gelirli ülkeleri, orta gelirli ülkelerden ayıran şeylerden biri, teknoloji cephesinde ne kadar ileride oldukları. Başarılı bir ekonomi yalnızca teknolojinin yardımıyla değil, aynı zamanda kendi inovatif teknolojilerini geliştirmesine de bağlı.

Bunun için araştırma ve geliştirmeye (Ar-Ge) verdiğimiz desteği, yalnızca özel olarak değil, vergi teşvikleriyle de artırdık. 2002 ve 2012 yılları arasında Ar-Ge harcamaları, GSYH'ye oranı iki katının yalnızca yüzde 1 altına yükseldi. Bu arada patent başvuruları altıya, marka başvuruları üçe ve endüstriyel tasarım başvuruları da ikiye katlandı. Aslında Türkiye, 2013'te Patent İşbirliği Anlaşması (PCT) kapsamında orta gelirli ülkeler arasından en çok başvuru yapan üçüncü ülke. Ar-Ge harcamalarını 2018'de ikiye katlayarak GSYH'nin yüzde 1.8'ine, 2023'e kadar da GSYH'nin yüzde 3'üne çıkarmayı umuyoruz.

Bu başarıların Türk ekonomisinin orta ve yüksek teknoloji yoğunluklu mal ve hizmetlerinin üretim ve ihracatına da artan bir şekilde yansıması gerek.

Geçtiğimiz on yıldaki reformlar sayesinde Dünya Bankası'nın İş Yapma Kolaylığı, Dünya Ekonomik Forumu'nun Küresel Rekabetlilik Endeksi ve Birleşmiş Milletler'in İnsani Kalkınma Endeksi gibi birçok uluslararası ankette Türkiye'nin sıralaması 2002'den bu yana önemli derecede artış kaydetti.

Türkiye 2002'de makro ekonomi temellerini güçlendirmeye başladığında, bir sonraki on yılda faydalandığı ilerlemeler için ortamı hazırladı. İkinci nesil reformların tanıtılması ve uygulanmaya başlamasıyla, Türkiye'nin 2023 itibariyle azimli hedeflerine ulaşacağına ve önemli yüksek gelirli ülkelerden biri olacağına inanıyoruz.

wsj.com.tr, 01.10.2014

 


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.