Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Ekonomik Gündem > Zeybekçi: ABD-AB serbest ticarette anlaşırsa Türkiye yılda 10 milyar dolar kaybeder

 Zeybekçi: ABD-AB serbest ticarette anlaşırsa Türkiye yılda 10 milyar dolar kaybeder

DEİK'te Ekonomi Bakanlığı'na bağlanan yeni oluşum iş dünyasında "Hükümet DEİK'e müdahale mi ediyor?" tartışmalarını başlatırken Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi, The Wall Street Journal Türkiye'nin sorularını yanıtladı. Zeybekçi, telefonla verdiği röportajda eski DEİK'te koordinasyon bakımından tıkanmalar yaşandığına dikkat çekerek "DEİK'te Başkanın seçiminden başka bir dahlimiz olmayacak" dedi. Zeybekçi ayrıca AB ile ABD arasında süren Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı Anlaşması (TTIP) ile ilgili olarak "Türkiye, Meksika ve İsviçre ile birlikte docking (sürece dahil olabilecek rıhtımdaki ülke) pozisyonuna girebilir. Görüşüyoruz" dedi. İşte Zeybekçi'nin sorularımıza verdiği cevaplar:

Dün DEİK ilk yönetim kurulu toplantısını yaptı. Yeni yapı çok tartışıldı. Şimdi ne olacak?

Öncekinden çok daha farklı bir şekilde yönetim kurulunun tüm üyeleri başkan dahil tüm üyelerini Genel Kurul belirleyecek. İcra Kurulu üyelerini de Yönetim Kurulu belirleyecek. Yönetim Kurulu kendi içinden başkan yardımcılarını seçecek.

Evet ama yönetmeliğe göre Yönetim Kurulu'nu Genel Kurul seçecekti. Şu an oluşumda DEİK'in yeni icra kurulu belli. Bir seçim olmadı.

İlk seçici kurul Genel Kurul olacak. Bakanlık olarak bizim tek bir şeyimiz var: Seçilen Yönetim Kurulu'nun 35 üyesi içinden bir tane başkan seçmek. Bunun dışında hiçbir dahlimiz olmayan bir süreç başlattık. Tabii ilk oluşturmak da yönetmeliğimizde yazıldığı gibi bu şekilde oldu. Yönetmelik yayınlanırken yönetim kurulu listesini de yayınlamış olduk. Bu da ilk genel kurula kadar gidecek. İlk genel kurulu da, belki Kasım sonuna kadar gerçekleştirmek istiyoruz.

Yani Kasım ayında yapılacak genel kurulun ardından Yeni DEİK yoluna seçilmiş yönetim kuruluyla devam edecek

İş konseyi başkanları, kurucular ve Genel Kurul üyeleriyle birlikte yaklaşık 220 civarında üye ile oluşuyor. Üyeler kendi içinden yine seçim yapacaklar. Ama her alandan belirlenmiş sayıda üye olacak. Örneğin iş konseyi başkanlarından 7, kuruculardan 7 kişi diye o alanlarda temsil olacak. Temsilin en kılcal damarlara gitmesini sağlayıcı bir düzenleme yapıldı. Yönetim Kurulu oluştururken bu şekilde seçecek.

Dün Türkiye'nin logo değişimi yapıldı. DEİK'in yapısının değiştirilmesi, yeni logo faaliyetleri.. Yeni bir stratejik planı mı var hükümetin? Bütün bunları bir bütün olarak mı görmeliyiz? Türkiye'nin dışarıda temsili bir stratejik plan çerçevesinde mi gidiyor?

Ekonominin bütün dinamiklerinin, özel sektör tabii bunun başında geliyor, bütün dinamiklerinin harekete geçtiği, içinde yer aldığı, bütün dinamiklerin aktif olarak kendini içinde bulduğu bir süreç başladı. Türkiye'nin yeni logosunda dizayna renklere bakacak olursak da bütün bunlar sivil toplumun bütün aktörlerinin, TÜSİAD, MÜSİAD, TOBB, üniversiteler, herkesin içinde yer aldığı bir süreçle yapıldı. Bu tabii ki 2023'ün Türkiye'sini anlatıyor. 2053'ün Türkiye'sini anlatıyor. 2071'in Türkiye'sine bizleri şu andan hazırlıyor. Burada asıl sloganı sivil toplum kuruluşları yaptı. Belki biz de içinde yer almaya çalıştık ama onların hazırladığı logoyu Türkiye uzun yıllar kullanacak. Sağlık sektörü de turizm sektörü de kullanacak. Bir renk gördüğünüzde bütün dünyada Türkiye akla gelecek. Bunu mesela Amerika çok başarılı bir şekilde paylaştı. Renk ve yıldız kombinasyonunu çok başarılı bir şekilde figüre edince akla ilk gelen Amerika oluyor. Tabii Amerika yapıyor biz de böyle yapalım diye değil. Biz farklıyız. Biz Türkiye'yiz. Bizim kültürümüz, anlamımız, coğrafyamız, hitap ettiğimiz pazar farklı. DEİK ile bir araya gelmesiyle logo başka bir anlam kazanıyor. Türkiye'yi pazarlamamız lazım. Bu devletin gayretleriyle yapılacak bir iş değil. DEİK'i onun için yeniden düzenleme ihtiyacı oldu. DEİK'i çok daha düzenli bir hale getirme ihtiyacı bundan doğdu. DEİK bazı alanlarda çok başarılı hizmetler verdi ama bazı alanlarda tıkanıklık yaşandı.

Nerede tıkanıklık ve hangi alanda eleştirileriniz vardı?

Koordinasyon. Bizim hedef ülkelerimiz var mesela. Gittiğimiz hedef ülkelerde, ilgili alanlarda, Cumhurbaşkanımızın ya da Başbakanımızın elde ettiği bir kazanımı alıp götürüp sonlandıracak olan özel sektördür. Oradaki bir sektörle ilgili herhangi bir konuyu devlet götürmeyecek ki! Onu özel sektör alıp götürecek. İşte orada bir tıkanıklık yaşanıyordu. Görüşmeler çok güzel, anlaşmalar harika, fiiliyata, ürüne dönmesinde sıkıntı yaşıyorduk. Veya tam tersi. Özel sektör bir yere gidiyor. Görüşmelerde bulunuyor. O ülkede bazen bakanlarla, Başbakanlarla dile getirilen konuların Türkiye'ye geldiğinde bir yönetmelik ya da kanuna dönüşmesinde bir sıkıntı oluyordu. Bunları ortadan kaldırmak için yapılan bir düzenleme bu. DEİK'in yönetmeliğine bakınca önceki hali ile bugünkü hali arasında bir müdahaleci anlayıştan çok çok çok daha uzaktır. Eskiden 25 yönetim kurulu üyesinin 13 tanesi belli bir merci tarafından belirlenirken şimdi hepsi genel kurul tarafından belirlenir hale geldi.

Tüm bunların yanı sıra DEİK'in içine siyaset girdiğine dair bir şüpheniz var mıydı?

Yok. Sadece bu sıkıntılardan bahsetmek lazım geçmişle ilgili. Bunun dışında tabii ki siyaset her yerde olabilir. Bugün de içinde siyaset vardır. Bugün DEİK'in genel kurul üyelerine bakacak olursak Ak Partilisi de CHP'lisi de MHP'lisi de görev alıyor olabilir.

Kur yükselişi devam ediyor. Size tepkiler geliyor mu özel sektörden?

Dolar kurunda 2.39 TL'yi geçen sene Ocak'ta gördükten sonra Türkiye'de biliyorsunuz aşağı yönlü bir hareket oldu. Baktığımızda doların bir nebze artışı Euro karşısındaki değer kazanmasından da kaynaklı. Diğer taraftan bizim söylediğimiz bir rakam vardı. Türkiye'de ihracatı teşvik edici, gereksiz ithalatı engelleyici kur seviyesini biz 2.15-2.25 aralığı olarak görüyorduk. Dolayısıyla burada hala Türkiye için iyi seviyelerdeyiz.

Evet ama sınırına gelmiş durumda.

O seviyelerde görüyoruz. Bunu gördüğümüz zaman da 7-8 ay önceydi. Yılsonu hedeflerine doğru da.. Artık benim özellikle kaçındığım şu. Şu saatte şu tarihte şöyle olacak gibi şeyler söylemenin hiçbir faydası yok. Önemli olan ihracata dayalı büyüme. İhracat olmamış olsaydı sıfır çekebileceğimiz bir dönemdi. Biz ihracata dayalı büyümeyi hedef koyduk ve kurun bu halinden rahatsız değiliz.

Türkiye'de kriz dönemlerinde ithalat da ihracat da düşer. İthalat ihracattan da hızlı düştüğü için ihracatın ithalatı karşılama oranında iyi bir değişim olur. Bu sene ihracat artıyor, ithalat düşüyor. Birisi yüzde 6.5-7 oranında düşerken ötekisi aynı oranda artıyor.

Bu neden oldu? Bu senenin farkı ne?

İhracatı teşvik edecek, gereksiz ihracatı engelleyici etkisi olan kur. Türkiye olarak biz burada çok başarılı bir trend yakaladık. Ekonomi Bakanlığı olarak biz gereksiz ithalatı engelleyici kurdan gayrı da önlemler almaya başladık ve devam edeceğiz. Biz Gümrük Birliği üyesi bir ülkeyiz ve Dünya Ticaret Örgütü kuralları çerçevesinde yapabileceklerimizi en sonuna kadar yaparak Türk sanayicisini, Türkiye'deki üretimi, üreterek büyümeyi, arzı artırarak enflasyonla mücadeleyi kalıcı bir şekilde sağlayacağımıza inanıyoruz.

AB- ABD arasında bir ticaret anlaşması konusunda görüşmeler var. Eğer biz bu görüşmeler içinde bulunmazsak Gümrük Birliği'ne bağlı bir ülke olarak bundan olumsuz etkilenebiliriz. Buradaki durumumuz ne şu anda?

AB ile ABD arasında imzalanacak olan TTIP yürürlüğe girdiğinde, ki beklenti 2017'de yürürlüğe girmesi, bizim de aynı yapının içinde olmamamız durumunda, eş zamanlı olarak ABD ile bu anlaşmayı imzalamamamız durumunda bizim için Gümrük Birliği'ni sürdürmek imkansız hale gelebilir.

Bu durumda bizim Gümrük Birliği'nden çıkma ihtimalimiz olabilir mi?

Yok çıkarız demiyoruz. Öyle bir ihtimali asla gündeme getirmiyoruz. Ne yapıp ne edip bu anlaşma içinde olmak zorundayız. Yaptığımız ilk çalışmaya göre biz anlaşmanın içinde olmazsak yıllık 5-10 milyar dolar dış ticaret kaybımız olur. Ama o gün yaşanmaya başlandığında kelimeleri doğru seçmek gerekirse bazı alanlarda bir istila haline dönüşebileceğinden endişe ediyoruz. Onun için zaten sürdürülmesi imkansız hale gelebilir diyoruz. Ama bunu AB ile yaptığımız görüşmelerde kayda geçirdik. AB de bizim elimizde olan bu Gümrük Birliği anlaşmasıyla ilgili upgrade edilmesi ve bunun tekrar düzenlenmesi, Türkiye'nin karar mekanizmalarında yer alması, ve Türkiye'nin AB ile 3'üncü ülkelerle imzalamış olduğu serbest ticaret anlaşmalarına otomatik olarak dahil olması gibi çözümler önerdik. ABD tarafıyla da yaptığımız görüşmelerde ABD'nin "Türkiye'nin durumunu anlıyoruz ama keşke AB ile aynı sepette gelseydi, bizim için hiçbir problem yoktu" tavı var. Ama AB ile aynı sepette gelemediğiniz için aynı şekilde görüşmelere devam edemiyoruz. Paralel bir serbest ticaret anlaşması görüşmesi konusunda biz bastıyoruz. Orada en son geldiğimiz nokta da şu: Docking dedikleri, yani rıhtımlama, ileride sürece dahil olma.. Bununla ilgili Türkiye, Meksika, İsviçre gibi 3-4 ülkenin böyle bir sürece dahil olması üzerinde konuşuyoruz. Burada Türkiye'nin olmazsa olmazı dünyada oluşan ekonomi haritalarının içinde olmak. Türkiye olarak biz bu yeni dönemde bu haritaların içinde olmalıyız. Dışında olmayı asla kabul edemeyiz. Bunu ABD'ye de AB'ye de söylüyoruz.

IŞİD bizim ihracatta öncelikli pazarlarımız konusunda neleri değiştirecek? Mültecilerin maliyeti 4.5 milyar dolar. Bu bizi ekonomik olarak zorlamaya başladı mı şu anda?

Ekonomik olarak bakınca iç piyasada böyle bir (mültecilerin) tüketimin olması, iç döngüyle baktığımız zaman bu bizi zorlamaz pek. Tabii ki bütçe açıklar verir. Ama bizim için önemli olan Irak'a, Suriye'ye ihracatımızdaki azalma. IŞİD'in oradaki 10-11 Haziran ile başlayan süreçte bölge ihracatımıza olumsuz etkisi oldu. IŞİD'in hareketlenmesi başladığında yüzde 46'ya kadar olan aylık kaybımız şimdi yüzde 20'lerin altına indi.

Ama o ihracat artışında Kızılay'ın yardımları çok etkili oldu. Reel ihracatta pek bir artış gözükmüyor.

Bunları ihracat düşüşünü engelleyici birşey olarak göremeyiz ki.. Reel olarak bizim Irak'a yaptığımız ihracatın yüzde 70'inin Bağdat ve Basra'ya olduğunu düşünürsek oraya geçmede bir engel vardı. Geçemiyorduk. Şimdi açıldı. Oraya inişler başladı. Durumu da şöyle görüyoruz biz. Iraklılar Türkiye'den alamayınca başka ülkelerden almadılar. Ötelediler. Çok hızlı bir şekilde Türkiye'ye dönüşün olacağını önümüzdeki aylarda görebiliriz diye düşünüyorum. Kaybettiğimiz oranı büyük oranda geri alırsak yıl sonu hedefleri daha iyi olur diye düşünüyorum.

wsj.com.tr, 30.09.2014

 


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.