Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Demokratik Açılım > Atalay: Sloganımız 'herkes için daha fazla özgürlük'

Atalay: Sloganımız 'herkes için daha fazla özgürlük'

İçişleri Bakanı Beşir Atalay, izledikleri aktif dış politika sonucu, terör örgütünü bölgede ve dünyada büyük ölçüde yalnızlaştırdıklarını söyledi.

Atalay, Genel Kurulda, ''Demokratik açılım'' adı da verilen ''Milli Birlik ve Demokratik Açılım Projesi''nin genel görüşmesinde yaptığı konuşmada, demokratik açılımın süreci ve kapsamı hakkında bilgi verdi.

Demokratik açılımın birbiriyle bağlantılı iki temel hedefi olduğunu belirten Atalay, bunların birincisinin terörün sonlandırılması, ikincisinin de demokrasi standardının yükseltilmesi olduğunu söyledi.

Ülkenin bütün sorunlarının çözümünü demokraside gördüklerini ifade eden Atalay, Türkiye'nin ertelenmiş, dondurulmuş, ihmal edilmiş ve bu nedenle kronik hale gelmiş siyasi, sosyal ve ekonomik sorunların çözümünün demokratikleşme olduğunu kaydetti.

Atalay, cesurca ve kararlılıkla yüzleşmek zorunda olunan, her biri onlarca yıllık geçmişi olan sorunların çözümünün, doğası gereği bir anda olamayacağına dikkati çekti.

Terörün sonlandırılmasının, terörle çok boyutlu ve kapsamlı mücadeleyi gerektirdiğini kaydeden Atalay, bu bilinçle hareket eden Hükümetin, terörle mücadelede, bütün imkanlarını seferber ettiğini, vatandaşların can ve mal güvenliğini sağlamak, ülkenin birlik ve beraberliğini güçlendirmek için her türlü tedbiri aldığını söyledi.

Atalay, güvenlik güçlerinin terörle mücadeledeki kahramanlığının, başarısının birlik ve beraberliği koruyan en önemli unsur olduğunu belirterek, şimdiye kadar olduğu gibi, bundan sonra da güvenlik güçlerine her türlü desteği vermeye devam edeceklerini ifade etti.

'TERÖRÜ, BÖLGEDE VE DÜNYADA YALNIZLAŞTIRDIK''

Terörü besleyen kaynakların kurutulması ve istismar unsurlarının ellerinden alınması için önemli çalışmalar yapıldığını ifade eden Atalay, şunları söyledi:

''Bunlara ilaveten izlediğimiz aktif dış politika sonucu, terör örgütünü dünyada ve bölgede büyük ölçüde yalnızlaştırdık. Özellikle sınır komşularımız Irak, İran, Suriye ve diğer ülkelerle yürüttüğümüz aktif ve yapıcı diplomasi sonucunda, terör örgütü önemli ölçüde etkisiz hale getirilmiştir. Terör örgütüne verilen uluslararası destek büyük oranda önlenmiştir. Bundan önce olduğu gibi bundan sonra da Hükümetimiz, Türkiye'nin ayağında bir pranga olan terör sorununu çözme konusunda kararlı olmaya devam edecektir. Ülkemize ve milletimize her yönden kaybettiren terörün olmadığı bir Türkiye, hepimizin huzur ve güven içinde, özgürce yaşayacağı bir Türkiye olacaktır.''

''AMAÇ, TÜRKİYE'NİN DEMOKRASİ AÇIĞINI KAPATMAK''

Atalay, AK Parti'nin varlık sebeplerinden biri ve belki de en önemlisinin, Türkiye'nin demokrasi açığını kapatmak olduğunu kaydederek, ''AK Parti iktidarı, bir yandan halkın iradesinin gerçek anlamda yönetime yansıması, diğer yandan da bireysel hak ve özgürlükler alanının genişlemesi için çok büyük gayret göstermiştir'' dedi.

Aslında tüm bu gayretlerin, atılan adımların, insan odaklı siyaset anlayışlarının ürünü olduğunu anlatan Atalay, ''Biz, insanımızı hiçbir ayrım gözetmeksizin onurlu birer varlık olarak görüyoruz. Çünkü insan eşref-i mahlukattır, yani yaratılmışların en şereflisidir. Partimizin ismindeki 'adalet' ve 'kalkınma' kelimeleri de insanın onurlu bir varlık olarak yaşamasına bir atıftır'' diye konuştu.

Atalay, buradaki adaletin, insan onurunun gerektirdiği, herkesin temel hak ve özgürlüklere sahip olarak eşit ve hür vatandaş olarak yaşadığı bir siyasal düzeni işaret ettiğini söyledi. Bakan Atalay, kalkınmanın ise yine insanın onurlu bir yaşam sürdürmesini sağlayacak bir ekonomik seviyeyi ifade ettiğini vurguladı.

''DEMOKRATİK AÇILIMLA ADALETİ GÜÇLENDİRECEĞİZ''

Demokratikleşmenin, insanların hak ettiği, eşit ve özgür vatandaşlar olarak aidiyet duygusunun geliştiği bir siyasi düzenin pekiştirilmesini sağlayacağını belirten Atalay, şunları söyledi:

''Unutmayalım ki, sosyo-ekonomik ve siyasal sorunlarımızın çoğunun kaynağında adaletsizlik vardır. Adaletin gerçek manada tesis edildiği yerde barış ve huzur vardır. Adaletin olduğu yerde sağlıklı bir birey-devlet ilişkisi vardır.

İşte biz, demokratik açılımla, mülkün temeli olan adaleti güçlendirmeye çalışıyoruz. Ülke sınırları içerisinde ve kim olursa olsun, herkesin kendisine adil davranıldığı ve bu devletin eşit ve özgür bir vatandaşı olarak görüldüğü duygusunu pekiştirmeye çalışıyoruz.

Aslında, demokratik açılımın hedeflerinin gerçekleşmesi, alınacak idari ve yasal tedbirlerle beraber elde edilecek kazanımların kimi hak ve özgürlüklerin standardının yükseltilmesinin, insan onuru ve adalet gibi değerlere dayanan bir zihniyetin toplumda yaygınlaşmasına bağlıdır. Kısacası, demokratik açılım köklü bir zihniyet değişikliğini ve dönüşümünü gerektirmektedir. Bütün vatandaşlarımızın yürekten inandığı bir iklim değişikliğini gerektirmektedir.''

''TÜRKİYE SON 7 YILDA BÜYÜK DÖNÜŞÜM GEÇİRDİ''

Meclisin, hükümetleri döneminde büyük fedakarlık ve kararlılık içinde çalıştığına işaret eden Atalay, başta Anayasa olmak üzere ilgili yasalarda demokratikleşme ve insan haklarının geliştirilmesi alanında önemli değişiklikler yapıldığını anımsattı.

''Türkiye'nin son yedi yılda her alanda ne kadar büyük bir dönüşüm geçirdiğini anlamak için yapılanların bazılarını burada hatırlatmakta fayda görüyorum' diyen Atalay, şöyle devam etti:

''İktidara gelir gelmez, insan haklarına saygının ve demokratikleşmenin bir göstergesi olarak, olağanüstü hal uygulamasına son verdik.

Olağanüstü yönetimler, terörle mücadelenin gerektirdiği bir durum olarak savunulabilir. Ancak olağanüstü yönetimin, doğası gereği geçici olması gerekirken, hepimizin malumudur...

Özellikle 90'lı yıllarda ülkemiz, faili meçhullerle, yargısız infazlarla ve işkencelerle anılan bir ülke haline gelmişti. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin verdiği yüzlerce ihlal kararıyla, ülkemizin uluslararası camiada ne kadar zor duruma düştüğü herkes tarafından bilinmektedir.

Türkiye'yi, adeta olağan hale gelen olağanüstü halden hükümetimiz çıkarmıştır.

Aynı şekilde, normalleşme politikamızın bir parçası olarak, olağanüstü dönemleri çağrıştıran ve yargı bağımsızlığı noktasında sürekli tartışma konusu olan Devlet Güvenlik Mahkemeleri hukuk sistemimizden çıkartılmıştır.

'İkiz sözleşmeler' olarak bilinen Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi ile Sosyal ve Ekonomik Haklar Sözleşmesi hükümetimiz döneminde bu Yüce Meclis tarafından onaylanarak ülkemiz açısından bağlayıcı hale gelmiştir.''

İNSAN HAKLARI ODAKLI ANLAYIŞ

2004 yılında yapılan Anayasa değişikliğiyle, temel haklara ilişkin uluslararası anlaşmaları, iç hukuk sisteminde üstün bir konuma taşıdıklarını belirten Atalay, bu değişikliğin, uluslararası insan hakları mekanizmalarına olan bağlılık, dolayısıyla insan hakları odaklı siyaset anlayışlarının somut tezahürü olduğunu vurguladı.

Atalay, normalleşme sürecinde, düşünce ve ifade özgürlüğünün genişletilmesi ve terörle mücadele alanındaki aksaklıkların giderilmesi amacıyla Terörle Mücadele Kanunu'nda önemli değişiklikler yapıldığını anımsattı.

Vatandaşların günlük yaşamlarında geleneksel olarak kullandıkları farklı dil ve lehçelerin öğrenilmesi için özel kurslar açılabilmesine imkan sağlandığını hatırlatan Atalay, farklı dil ve lehçelerde yayın yapılmasının yasal güvenceye kavuşturulduğunu, TRT 6'nın yayın hayatına başladığını söyledi.

''İşkenceye sıfır tolerans'' politikası çerçevesinde yasal değişiklikler yapıldığını belirten Atalay, işkence ve kötü muamele suçunun tanımının genişletildiğini, cezaların artırıldığını, bu cezaların tecili ve paraya çevrilmesinin önlendiğini kaydetti.

Bakan Atalay, ''Bugün Türkiye, artık faili meçhullerle, yargısız infazlarla, işkence ve kötü muamelelerle anılmayan bir ülke haline geldiyse bunda AK Parti Hükümetlerimizin kararlı ve ısrarlı mücadelesi belirleyici olmuştur'' dedi.

Atalay, insana saygı esasına dayanan, özgürlükçü karakteri ön planda bir ceza hukuku düzeni kurulması amacıyla Türk Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu, Kabahatler Kanunu, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ve Denetimli Serbestlik Kanunu çıkarıldığını anımsattı.

''SİVİL TOPLUM GÜÇLENDİRİLDİ''

 

Demokratik bir yönetimin hayata geçirilmesi için, sivil toplumun güçlenmesi ve örgütlenme özgürlüğünün sağlanmasının çok önemli olduğuna işaret eden Atalay, bu amaçla, 5253 sayılı Dernekler Kanunu'nun yürürlüğe konulduğunu ve dernek kurma hakkına getirilen kısıtlamalar kaldırılarak, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine uygun olarak örgütlenme özgürlüğü sağlandığını kaydetti.

Atalay, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kullanımının daha demokratik temele dayandırılması amacıyla 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'nda da gerekli değişiklikler yapıldığını, açık, şeffaf ve hesap veren yönetim anlayışının gereği olarak Türkiye'de ilk defa 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu çıkarıldığını hatırlattı.

Bakan Atalay, demokratikleşmenin ve yerelleşmenin bir gereği olarak, belediyeler ve il özel idarelerin, Anayasada belirtilen 'yerinden yönetim' ilkesi çerçevesinde yeniden ele alındığını, bu çerçevede önemli yasal değişiklikler yapıldığını kaydetti.

İçişleri Bakanı Beşir Atalay, talep olması halinde isimleri değiştirilen yerleşim birimlerine, mevzuat hükümlerine uygun olarak eski isimlerinin verilmesine imkan sağlanacağını bildirdi.

Atalay, ''demokratik açılım'' ile ilgili Hükümet adına Genel Kurulda yaptığı açıklamada, açılım çerçevesinde şimdiye kadar yapılanlar ile bundan sonra yapacaklarına ilişkin bilgi verdi.

Demokratikleşme ve insan hakları alanında yapılanların yanı sıra sosyo-ekonomik yaraların sarılması ve altyapı sorunların çözümü için de çalışmalar yaptıklarını belirten Atalay, ''İzlediğimiz ekonomi politikaları sayesinde tüm vatandaşlarımızın refah düzeyi yükselmiş, geçmişe göre çok daha iyi bir duruma gelmiştir'' dedi.

Bölgeler arasında ekonomik kalkınma ve sosyal gelişme farklarını ortadan kaldıracak, geri kalmışlığın getirdiği işsizlik ve göç gibi sorunlarda rahatlama sağlayacak projelere ağırlık verdiklerine değinen Atalay, bu kapsamdaki Konya Ovası Projesi, Doğu Anadolu Projesi ve Güneydoğu Anadolu Projesinin 2013 yılında bitirilmiş olacağını bildirdi.

Atalay, KÖYDES ve BELDES projeleri için 2005-2009 döneminde ülke genelinde tahsis edilen toplam ödenek tutarının 5.8 milyar TL'ye ulaştığını kaydetti.

Hükümetleri döneminde terörden zarar gören vatandaşların bu zararlarının hızlı, etkin ve adil bir şekilde karşılanması amacıyla özel bir kanun çıkarılarak, terör ve terörle mücadeleden doğan zararlar nedeniyle vatandaşlara 1 milyar liranın üzerinde tazminat ödendiğini bildirdi.

''HERKES İÇİN DAHA FAZLA ÖZGÜRLÜK''

''Şehit ve gazilerimizin bu vatan için yaptıkları büyük fedakarlığı biz çok iyi biliriz'' diyen Atalay, Şehit ailelerinin ve gazilerimizin tüm meseleleriyle yakından ilgilendiklerini vurguladı.

Atalay, bugüne kadar şehit yakınları ve gazilerden 10 bin kişinin kamu kurumlarında ve özel sektörde istihdam edildiğini belirterek, köylerine dönmek isteyen ailelere yönelik başlatılan Köye Dönüş ve Rehabilitasyon Projesinin 14 ilde sürdürüldüğünü söyledi.

Atalay, ''AK Parti iktidarları döneminde alınan tedbirler sayesinde terör örgütünün ve bu sektörden beslenenlerin istismar ettiği unsurlar ellerinden bir bir alınmakta ve vatandaşlarımıza sahip çıkılmaktadır. Biz terörle mücadele ve demokratikleşme çerçevesinde attığımız bu başarılı adımları kesinlikle yeterli görmüyoruz. Bundan sonraki dönemde de milletimizin hak ettiği demokrasi ve insan hakları standartlarını yakalamaya yönelik kısa, orta ve uzun vadeli tedbirleri almaya devam edeceğiz'' diye konuştu.

Tedbirlerin, ülkenin tamamını rahatlamaya dönük olduğunu vurgulayan Atalay, şöyle devam etti:

''Zira, biz demokratikleşmenin toplumun bütün kesimlerini kapsadığı zaman başarılı olacağına inanıyoruz. Bu nedenle, demokratik açılımın sloganı 'herkes için daha fazla özgürlük'tür. Biz, herkes için daha fazla haklar, daha fazla özgürlük ve daha fazla demokrasi diyoruz. Bu, Türkiye'yi zayıflatmaz, tersine güçlendirir. Hangi gerekçeyle olursa olsun, temel hak ve özgürlükleri ihlal edilen herkesi korumak, demokratik hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetinin vazifesidir. Hükümetimiz, bu anayasal yükümlülüğün bilinciyle, mevcut insan hakları mekanizmalarını daha etkin hale getirmiştir.''

''SÜRECİN ÖNEMLİ YANSIMALARI...''

İçişleri Bakanı Atalay, açılım kapsamında yapılan kısa vadeli işlerin yasal düzenleme gerektirmediğini, bu çalışmaların idari tedbirler ve yönetmelik değişiklikleriyle yürütüldüğünü belirterek, orta vadeli çalışmalar doğrultusunda yasal düzenlemelerin yapılacağına dikkati çekti.

Atalay, geçen hafta 18 yaş altındaki tüm çocukların Çocuk Mahkemelerinde yargılanmasını sağlamaya yönelik kanun tasarısının Meclise sunulduğunu, geçen hafta cezaevlerinde tutuklu ve hükümlülerin yakınlarıyla anadillerinde görüşmesine imkan sağlayan yönetmeliğin yürürlüğe girdiğini bildirdi.

Atalay, ''Vatandaşlarımızın kullandığı farklı dil ve lehçelerle ilgili üniversitelerimizde akademik araştırma yapılması, enstitü kurulması ve seçmeli ders konması gibi uygulamalar, bu sürecin önemli yansımalarındandır'' dedi.

RTÜK'ün, farklı dil ve lehçelerde yayın yapılmasına imkan verecek kararının önemine de değinen Atalay, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde yaşayanların günlük yaşamlarını kolaylaştırmayı amaçlayan; yol kontrollerinin azaltılması ve yayla yasaklarının kaldırılması gibi idari tedbirler üzerinde de çalışıldığını bildirdi. Atalay, ''Terörle mücadeleyi aksatmayacak şekilde, bölgedeki insanlarımızın günlük yaşamlarının normalleşmesini sağlayacak bu tür tedbirlerin çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Diğer yandan, toplumsal ve dini hizmetler dahil, vatandaşlarımızın sosyal yaşamlarında farklı dil ve lehçeleri kullanmalarının önündeki engeller de kaldırılacaktır'' dedi.

FARKLI DİL VE LEHÇELERDE PROPAGANDA İMKANI...

İçişleri Bakanı Atalay, ''Bugüne kadar çeşitli sebeplerle isimleri değiştirilen yerleşim birimlerine, yerel talep olması halinde, mevzuat hükümlerine uygun olarak eski isimlerinin verilebilmesine imkan sağlanacaktır. Diğer yandan, siyasi partiler hukukunun alanını genişletmeyi, ifade ve örgütlenme özgürlüğünün bir gereği olan siyasi propaganda hakkının önündeki bazı yasal engellerin kaldırılması gerektiğini düşünüyoruz. Söz gelimi, siyasi partilerin seçim çalışmalarında vatandaşlarımızın kullandıkları farklı dil ve lehçelerde de onlara seslenebilme imkanı verecek gerekli çalışmalar bunlardandır'' diye konuştu.

İçişleri Bakanı Beşir Atalay, ''Demokratik Açılım, üniter yapımızı, birlik ve bütünlüğümüzü bozacak hiçbir unsur ihtiva etmemektedir. Aksine bu, bir Milli Birlik ve Kardeşlik Projesidir'' dedi.

Atalay, Genel Kurulda, ''Demokratik açılım'' ile ilgili genel görüşmede Hükümet adına yaptığı konuşmada, demokratik açılımın süreci ve kapsamı hakkında bilgi verdi.

Demokratik açılımın orta vadeli tedbirlerin genellikle yasal değişiklik gerektiren çalışmalar olduğunu söyleyen Atalay, hiçbir ayrım yapılmadan bütün vatandaşların hukuk önünde eşit olduğu ve hakkını arayabildiği mekanizmaların kurulmasını, mevcut mekanizmaların güçlendirilmesini amaçladıklarını kaydetti.

YENİ MEKANİZMALAR KURULUYOR

Yeni kurulacak mekanizmalar hakkında bilgi veren Atalay, şunları kaydetti:

''Yegane gayemiz, vatandaşlarımızın onurlu, vakur, güvenlik içinde ve özgürce yaşamasını sağlamaktır. Bu bağlamda ilk olarak, oluşturmayı planladığımız insan haklarını korumaya yönelik yeni denetim mekanizmaları var. Bilindiği gibi, Anayasamızın 10. maddesi her türlü ayrımcılığı yasaklamaktadır. Bu hükmün uygulamasını izleyecek bağımsız bir mekanizmanın oluşturulması insan hakları standardımızın yükselmesine ciddi katkılar sağlayacaktır. Bu nedenle, birçok demokratik ülkede mevcut olan bağımsız bir Ayrımcılıkla Mücadele Komisyonu, ülkemizde de kurulacaktır. Komisyon, özel ve kamu sektörüne yönelik her türlü ayrımcılık şikayetini ele alarak, etkili bir denetim gerçekleştirecektir. Konu ile ilgili kanun tasarısı yakında Yüce Meclise gönderilecektir.

Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığını, bağımsız ve sivil bir İnsan Hakları Kurumuna dönüştürmeye yönelik çalışmalar tamamlanmak üzeredir. Kurumun yapısı ve yetkileri, ulusal insan hakları mekanizmalarının tabi olması gereken evrensel esasları belirten Paris Prensipleri ışığında düzenlenmektedir. Bu yeni Kurum da Ayrımcılıkla Mücadele Komisyonu gibi, insan hakları ihlallerini etkili bir şekilde denetleme işlevi görecektir. İnsan Hakları Kurumuna ilişkin kanun tasarısı da yakında Meclise sunulacaktır.

İşkence ve kötü muamele karşısında kararlı duruşumuzun son örneklerinden biri de İşkenceye Karşı BM Sözleşmesinin ihtiyari protokolünün onaylanmasına dair kanun tasarısıdır. Bu protokolün onaylanmasıyla birlikte, işkence ve kötü muameleyle mücadelenin uluslararası denetim boyutu daha da pekişmiş olacaktır. İhtiyari Protokolün onaylanmasını takiben en geç bir yıl içinde Ulusal Önleme Mekanizması kurulacaktır.''

İnsan hakları ihlalleri konusu başta olmak üzere kolluk hakkındaki şikayetlerin incelenmesi, izlenmesi ve sonuçlandırılmasını sağlamaya yönelik yeni bir mekanizma oluşturma çalışmasının devam ettiğini bildiren Atalay, ''Kurulması düşünülen Bağımsız Kolluk Şikayet Mekanizması, bir yandan işkence ve kötü muamelenin önlenmesine, diğer yandan da güvenlik güçlerimizin haksız yere yıpratılmasının engellenmesine hizmet edecektir'' dedi.

''AÇILIM, UCU KAPALI PAKET DEĞİL''

Atalay, yapılacak değişiklikler ve kurulacak mekanizmaların ''etnik kökeni, inancı, cinsiyeti veya siyasi tercihleri ne olursa olsun ülkemiz sınırları içinde yaşayan tüm vatandaşlarımızın temel hak ve özgürlüklerini korumayı'' amaçladığını söyledi.

''Biz bu adımlarla, herkes için daha fazla haklar, daha fazla özgürlük ve daha fazla demokrasi diyoruz'' şeklinde konuşan Atalay, bu tür değişikliklerin, Türkiye'nin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesiyle uyumlu hale getirmek için de gerekli olduğuna değindi.

Şimdiye kadar yapılanların demokratik açılım kapsamında alınan tedbirlerin sadece bir kısmı olduğunu ifade eden Atalay, demokratik açılım kapsamında yapılacakların nihai bir liste şeklinde olamayacağını söyledi.

Atalay, ''Çünkü biz demokratik açılımı ucu kapalı bir paket olarak değil, dinamik bir süreç olarak görmekteyiz. Süreç içerisinde ortaya çıkabilecek ihtiyaçlar ve değerlendirmeler ışığında da gereken her türlü adım atılacaktır. 2002 yılından itibaren de böyle olmuştur'' diye konuştu.

''MİLLETİMİZ BU ANAYASAYI HAK ETMEMEKTEDİR''

''Türkiye'de demokrasinin standartlarını gerçek manada yükseltecek olan şey, demokratik ve sivil bir anayasadır'' diyen Atalay, mevcut anayasanın her açıdan toplumun gerisinde kaldığını savundu.

Atalay, şöyle devam etti: ''Bu anayasanın gelişen Türk Milletinin 21'inci yüzyıldaki ihtiyaçlarını karşılayamadığı açıktır. Milletimiz bu anayasayı hak etmemektedir. Bu nedenle, mümkün olan en geniş toplumsal katılım ve mutabakatla, çoğulcu ve özgürlükçü bir anayasanın hazırlanması gerekmektedir. Biz bu değişiklikleri hedeflerken, Anayasanın değiştirilmesi teklif edilemez olan ilk üç maddesinin hiçbir şekilde değiştirilemeyeceğini defalarca açıkladık. Burada bir kez daha belirtmek isterim ki, Türkiye Cumhuriyetinin temel nitelikleri, devletin üniter yapısı, bayrağı, milli marşı ve resmi dili, bu tartışmaların dışındadır.

Yüce Türk Milleti ve onun değerli temsilcileri huzurunda bir kez daha yüreğimle ifade ediyorum. Demokratik açılım, üniter yapımızı, birlik ve bütünlüğümüzü bozacak hiçbir unsur ihtiva etmemektedir. Aksine bu, bir Milli Birlik ve Kardeşlik Projesidir.''

''FİTNE UNSURLARINI TEMİZLEMEK İSTİYORUZ''

Atalay, Genel Kuruldaki konuşmasını şöyle tamamladı: ''Birileri, sürekli milletimizi değişik faktörleri kullanarak, bölmeye, parçalamaya, aralarındaki ihtilafları artırmaya, birbirine husumet ve kin besletmeye hep çalışmıştır ve bu konu bir sürü unsurları kullanmışlardır. Biz, bu fitne unsurlarını önlemek, temizlemek istiyoruz. Milletimizin önünde bu fitne unsurları kalmasın. Birbirlerine bizim geleneksel medeniyet değerlerimizin o yapıştırıcı tutkallarıyla ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı, onurlu üyeliğiyle bağlarını daha çok artırsın, kardeşliğini artırsın. Bizim dileğimiz budur. Bunun ötesinde AK Parti'nin 7 yıldır yaptığı bellidir. Daha fazla refah, Türkiye'nin daha fazla büyümesi, uluslararası alanda Türkiye'nin daha güçlenmesi ve hepimizin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak daha bir alnımız ak, başımız dik her yerde gezelim. Bugün, bu yönde çok mesafe aldık.

Yüce Meclis, bütün Türkiye'nin meselelerinin konuşulduğu, olgunlaştırıldığı, karar verildiği bir kutlu çatıdır. Bu konuyla ilgili yola çıktığımız günden beri Hükümet olarak hep bu çatıya işaret ettik. Bu konular gelir orada görüşülür. Biz de bugün huzurlarınızda bu bilgileri arz etmiş oluyoruz. Bu vesileyle, verilebilecek her katkı bizim için önemli. Gelin hep beraber bir şefkat dilini, bir kardeşlik dilini bu Meclis olarak Türkiye'ye sunalım, vatandaşlarımıza sunalım. Bizim beklediğimiz budur. Muhalefetin vereceği her katkı, bizim için önemlidir.''

Zaman, 13.11.09


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.