Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Ekonomik Gündem > 10 soruda GSYH'nın kısa ama şefkatli tarihi

10 soruda GSYH'nın kısa ama şefkatli tarihi

Emrah Aydınonat'ın geçen hafta The Wall Street Journal Türkiye'de yayınlanan "10 Soruda GSYH ile ilgili bilmek istedikleriniz!" başlıklı yazısı, Gayrı Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) ile ilgili bazı temel soruları cevaplamaya çalışıyordu. Ne var ki, o yazıda cevaplanmayan önemli bir soru vardı: GSYH kavramı nasıl ortaya çıktı, nasıl uyduruldu ve bunun bizim için önemi ne? Bu hafta bu sorulara cevap vererek konuyu tamamlıyor.

1.GSYH'nın "uydurulmuş" bir kavram olması ne demek?

Diane Coyle, GDP (GSYH) başlıklı kitabında,* GSYH'nın "uydurulmuş" bir kavram olduğunu söylüyor. Ama bunu söylerken kötü bir şey ima etmiyor. Söylediği şu: Her iktisadi kavram gibi GSYH da iktisatçıların tanım ve varsayımları ile şekilleniyor. Bu önemli, çünkü GSYH'yı nasıl tanımladığımız, GSYH'nın ne kadar büyük olacağını, dolayısıyla bir ülkenin ne kadar zengin ve gelişmiş görüneceğini de belirliyor.* Tahmin edebileceğiniz gibi, bu sebeple, GSYH'nın tanımı siyasetten de bağımsız değil. Siyasetçilerin amaçları, GSYH'nın şekillenmesinde (uydurulmasında) önemli bir rol oynamış.

2.GSYH ne zaman uydurulmuş?

GSYH, pek çoğumuzun sandığından daha yeni bir kavram. Daha önce milli gelir hesaplama girişimleri olduysa da bildiğimiz anlamıyla GSYH, 1930'larda ortaya çıkmaya başlamış. Bugün kullandığımız GSYH tanımı, tarihteki iki önemli olayın etkisinde ortaya çıkmış: 1930'lardaki Büyük Ekonomik Bunalım ve 2. Dünya Savaşı. GSYH'nın neden bugün kullandığımız şekilde tanımlandığını (uydurulduğunu) anlayabilmek için GSYH'nın tarihine bakmak gerekiyor.

3.Peki öyleyse, GSYH hesaplama ihtiyacı nasıl doğmuş?

Dediğim gibi, milli gelir hesaplama çalışmaları daha önce de yapılmış ama Büyük Bunalım'la birlikte milli geliri tutarlı bir biçimde ölçme ihtiyacı artmış. Ekonomik bunalımın etkisiyle, "Ekonomik çöküşün boyutu nedir?", "Bunalımdan çıkmak için neler yapmak lazım?" gibi soruları cevaplamak önem kazanmış. Ekonominin toplam büyüklüğünü ve yapısını gösteren istatistiklere talep artmış.

4.Bugün tanımladığımız haliyle GSYH'yı kim bulmuş?

Tek bir isim vermek zor, çünkü GSYH kavramının gelişmesinde pek çok iktisatçının payı var. Kuramsal olarak ekonominin dengesini ölçme fikri, François Quesnay'ın Tableau Economique (Ekonomi Tablosu) adlı eserine (1758'e) kadar geri götürülebilir.* Bu fikrin uygulamaya konması ve üretimin planlanması için bir girdi-çıktı tablosu oluşturulması ise 1920'lerde Sovyetler Birliği'nde V. G. Groman ve P. I. Popov'un katkılarıyla gerçekleştiriliyor.* Daha sonra 1930'larda İngiltere'de Colin Clark ve ABD'de de Simon Kuznets milli gelir muhasebesine ve GSYH hesaplamasına önemli katkılar yapmışlar. Bu iki isim arasında, Kuznets biraz daha öne çıkıyor. Kuznets, 1934'de Kongre'ye sunduğu raporda ABD'nin milli gelirini hesaplamış ve milli gelirin 1929 ile 1932 arasında neredeyse yarı yarıya azaldığını göstermiş.* Colin Clark'ın öğrencisi olan Richard Stone ise çift kayıtlı muhasebe sistemini milli gelir hesaplarıyla buluşturmasıyla ve milli gelir hesaplamasındaki uluslararası standartların hazırlanmasına yaptığı katkılar ile tanınıyor. Her ne kadar, GSYH'yı şu kişi bulmuştur diyemesek de Simon Kuznets ve Richard Stone'un isimlerini hatırlamakta fayda var. Çünkü bu isimler GSYH'nın bugünkü şekliyle hesaplanmasına önemli katkılar yapmışlar. Kuznets'in milli gelirin hesaplanmasına yaptığı katkılar için 1971'de,* Stone'nun ise milli hesaplar sistemine yaptığı katkılar için 1984'de* Nobel Ödülü aldığını da hatırlatayım.

Simon Kuznets'in GSYH'nın tarihi açısından ayrı bir önemi var. Çünkü Kuznets, milli gelirin ve GSYH'nın, refahı ölçmesi gerektiğini savunmuş. Ne var ki, 2. Dünya Savaşı sırasında iktisatçılar ve politikacılar, refahın değil, her türlü üretimin değerinin ölçülmesinin daha uygun olduğuna karar vermişler.

5.GSYH'nın neyi ölçmesi gerektiğine nasıl karar verilmiş?

2. Dünya Savaşı'ndan önce tanımlandığı şekliyle milli gelir veya GSYH, savaş harcamalarının, özel tüketimi azalttığını dolayısıyla da ekonomiyi küçülten bir etkiye sahip olduğunu varsayıyormuş. ABD'nin Avrupa'da savaşa dâhil olmasıyla birlikte, ülkenin kıt kaynakları savaş ihtiyaçlarının üretilmesi için kullanılmaya başlanmış. Yani sivillerin refahını arttırmak için kullanılabilecek kıt kaynaklar, askeri üretim için tahsis edilmiş. Bu gelişmelerle birlikte iki soru da önem kazanmış: (a) Savaş harcamaları nasıl karşılanacak? (b) Savaş harcamaları ekonomiye nasıl etki ediyor? Bu sorulara cevap verebilmek için savaş için yapılan üretimin ve savaş harcamalarının ölçülmesi gereği doğmuş. Tabii, milli gelirin veya GSYH'nın neyi ölçmesi gerektiği tartışmaları da hararetlenmiş.

Bu tartışmaların boyutu ve önemi, dönemin ABD Ticaret Bakanlığı Milli Gelir bölümü şefi Milton Gilbert'in 1942'de yayınladığı "Savaş Harcamaları ve Milli Üretim" başlıklı makalede kolaylıkla görülebilir. Gilbert, Pearl Harbor sonrası artan savaş harcamalarının, iktisadi faaliyetleri büyük bir ölçüde arttırdığını düşünüyormuş. Bu sebeple, bu harcamaların milli gelir hesabında dikkate alınmamasını eleştirmiş. Mealen demiş ki, "milli gelirin bu şekilde hesaplanması, iktisadi faaliyetlerin gerçek karakterini göstermez ve ekonomi politikasını uygun bir şekilde yönlendiremez."* Bu katkısı nedeniyle, Milton Gilbert'i de GSYH'ya yön veren iktisatçılar listesine ekleyebiliriz.

6.Yani, savaş ekonomisi GSYH'ya son halini vermiş, öyle mi?

Öyle. 1942'de yayınlanan ABD Gayrı Safi Milli Hasıla (GSMH) istatistikleri savunma ve savaş harcamalarını içerecek şekilde hazırlanmış. Simon Kuznets milli gelirin bu şekilde hesaplanmasına itiraz etmiş ve bu yaklaşımı eleştirmiş. Ne var ki, tartışmada kaybeden taraf Kuznets olmuş. Özetle GSYH, refahı arttırıp arttırmadığına bakılmadan, tüm üretim faaliyetlerini ölçen bir kavram olarak yerleşmiş.*

7.Peki ya Kuznets kazansaydı?

Eğer tartışmayı Kuznets kazansaydı, belki de bugün siyasetçiler miting konuşmalarında, TOKİ konutlarını, duble yolları veya kamunun harcadığı "katrilyonları" falan değil, insanların refahını, mutluluğunu ve özgürlüğünü konuşuyor olacaktı! 2023'te en büyük ilk on ekonomiden biri olmak, savaş gemisi yapmak, milli tank üretmek, savunma sanayini geliştirmek ve çılgınca projeleri hayata geçirmek gibi hedeflerimizi bir de bu bağlamda değerlendirmekte fayda var.

8.Siyaset ve savaş GSYH tanımını, GSYH tanımı da ekonomi politikalarını şekillendirmiş, öyle mi?

Biraz öyle. Diane Coyle'ya göre, Kuznets'in bu tartışmayı kaybetmesi, GSYH hesaplamaları için bir dönüm noktası olduğu kadar, ekonomi politikaları açısından da bir dönüm noktası olarak kabul edilmeli.* Eğer kamu harcamaları GSMH ve GSYH hesaplamalarına bu şekilde girmeseymiş, kamu harcamalarıyla iktisadi büyüme sağlanabileceği fikri de hızlı bir şekilde gelişmeyebilirdi. GSYH'nın tanımı, kamunun ekonomide oynayacağı rolün büyük ölçüde belirlenmesine sebep olmuş. Bugün ekonomiyle ilgili raporlarda "büyümenin ana kaynağı kamu harcamaları oldu" diye bir şey okuduğumuzda bunu yadırgamıyoruz. Ama aslında GSYH'nın tarihini hatırlayıp, kamu harcamalarının refah arttıran bir büyümeye yol açıp açmadığı sorusunu aklımızda tutmamızda fayda var. Tabii gelir dağılımını bozan veya refahı azaltan kamu harcamalarıyla ve politikalarıyla "büyümek" istemiyorsak.

9.Her şey iyi güzel de bütün iktisat kavramları "uydurulmuş" değil mi?

Evet. GSYH da bütün diğer iktisat kavramları gibi iktisatçıların tanımladığı ve uydurduğu bir şey. Ancak, politikacılar GSYH'yı fetiş seviyesinde sevdikleri için, bu kavramın kapsamı, sınırları ve eksiklikleri pek çok diğer kavramınkinden daha önemli. "Uydurduğumuz" GSYH kavramı, ekonomi politikalarını ve dolayısıyla da günlük hayatımızı derinden etkiliyor. Gündemdeki faiz tartışmalarını düşünün. Amacımız ne olmalı? Kısa dönemde GSYH'yı arttırmak mı, yoksa uzun dönemde refahımızı arttıracak istikrarlı bir kalkınma sağlamak mı? Faizlerle oynayarak kısa dönemde GSYH'yı arttırmak isteyen siyasetçileri destekleyip desteklemeyeceğinize kadar vermeden önce, bu politika tercihinin refahınızı nasıl etkileyeceğini bilmek istemez miydiniz? Ekonomi dünyası, 2. Dünya Savaşı sırasında şekillenen bir kavram olan GSYH'ya bu kadar odaklanmış olmasaydı, belki de ekonomi politikalarının refah etkilerini daha fazla tartışıyor olurduk. Her şeye rağmen, en azından "uydurduğumuz" bu kavramın sınırlarını ve eksikliklerini bilerek hareket edebiliriz. GSYH bir amaç değil, bir gösterge. Neyi gösterdiğini bilirsek, "uydurulmuş" olmasının fazla bir önemi kalmaz.

10.Bu konuda daha çok okumak isteyenler için bir önerin var mı?

GSYH ile ilgili bu temel soruların cevaplarını vatandaşlık bilgisi kapsamında değerlendirmemiz gerekiyor, çünkü GSYH hayatımızı etkileyen ekonomi politikalarına yön veren bir kavram. Bugüne kadar GSYH ile ilgili sayısız kitap, rapor ve teknik doküman yayınlandı. Ancak, bu yayınlardaki teknik detaylar iktisatçı olmayanların konuya ilgisiz kalmasına neden oluyordu. Üstelik, bu yayınların neredeyse tamamı çok sıkıcıydı. İşi gereği GSYH ile uğraşmayanların, zaman ayırıp da okuyacağı şeyler değildi. Princeton Üniversitesi, 2014 başında yayınladığı bir kitapla bu durumu değiştirdi. Artık, hemen herkesin sıkılmadan okuyabileceği bir GSYH kitabı var: GDP: A Brief But Affectionate History (GSYH'nin kısa ama şefkatli tarihi).* Kitabın yazarı, Diane Coyle. Ben de bu yazıyı yazarken büyük ölçüde Diane Coyle'nin kitabından faydalandım. Hararetle tavsiye ederim.

Eğer okumadıysanız, geçen hafta The Wall Street Journal Türkiye'de yayınlanan "10 Soruda GSYH ile ilgili bilmek istedikleriniz!" başlıklı yazıyı da okuyabilirsiniz.

—Emrah Aydınonat, Bahçeşehir Üniversitesi'nde öğretim görevlisidir. TEPAV'da yazıları yayınlanmaktadır. En son "İktisat Nedir?" kitabını kaleme alan Aydınonat'ın ekonomi düşünce tarihi alanında "The Invisible Hand in Economics" isminde yayınlanmış bir kitabı daha bulunmaktadır.

wsj.com.tr, 19.08.2014

10 Soruda GSYH ile ilgili bilmek istedikleriniz!

2023 hedeflerinden biri, Türkiye'yi dünyanın en büyük Gayrı Safi Yurtiçi Hasılasına (GSYH'sına) sahip ilk on ekonomiden biri haline getirmek. Siyasetçiler ve iktisatçılar bize GSYH'nın artmasının iyi bir şey olduğunu söylüyor. Gazeteler hemen her gün GSYH'den ve GSYH'nin büyümesinden bahsediyor. Peki, nedir bu GSYH? Neyi ölçer? Emrah Aydınonat yazdı.

1.GSYH nedir?

Gayrisafi Yurtiçi Hasıla, belirli bir dönem (mesela, 1 yıl) içinde, yurt içinde üretilmiş nihai mal ve hizmetlerin piyasa değeridir. Örneğin, Türkiye'nin GSYH'sı, Türkiye'de bir yıl içinde üretilen tüm mal ve hiz

metlerin piyasa değerini ifade eder. Ya da bir yıl içinde Türkiye'de üretilen mal ve hizmetlere yapılan harcamaların, yani tüketim, yatırım ve kamu harcamalarının toplamı olarak düşünülebilir. Gayrisafi denilmesinin nedeni, aşınmayı ve eskimeyi dikkate almamasıdır. GSYH genellikle bir ülkenin toplam gelirinin bir ölçütü olarak kullanılır.

2.GSYH her üretimi, her iktisadi faaliyeti ölçer mi?

Diğer yazılar

Anaokullarındaki uzay faaliyetlerinden endişelenmeli miyiz?
Tesla 'yaratıcı yıkım'ı getirebilecek mi?
GSYH, her üretimi, her iktisadi faaliyeti ölçmez. Örneğin, evde kendi başınıza yaptığınız ve tükettiğiniz şeyler (yemek, temizlik vb.) GSYH'de dikkate alınmaz. Gönüllü olarak verilen, bakım hizmetleri gibi hizmetler de GSYH hesabında dikkate alınmaz. Akdeniz'deki balık sayısının artması, zıpkınla avlayıp eve götürdüğünüz balık sayısını arttırabilir ama bu GSYH hesaplamasında dikkate alınmaz. Dolayısıyla, Türkiye'nin milli gelirini arttırmaz. Öte yandan, balık çiftliklerindeki balık sayısı artınca, bu GSYH hesaplanırken dikkate alınır ve milli geliri arttırır (ESA2010*, 3.07).

3.GSYH, bedelsiz sağlanan, piyasada satılmayan şeyleri içerir mi?

Evet. Her ne kadar sizin evde yemek veya temizlik yapmanız dikkate alınmasa da piyasada satılmayan veya para karşılığı sunulmayan bazı ürün ve hizmetler GSYH'nın hesaplanmasında dikkate alınır. Örneğin, çiftçilerin kendi tüketimleri için yaptıkları üretim veya imece usulü yapılan inşaatlar dikkate alınır. Kamu kurumlarının bedelsiz sağladığı kamu hizmetleri de GSYH kapsamına girer. Bunlar için bir piyasa fiyatı oluşmadığı için, hesaplama maliyetler üzerinden yapılır (SNA2008*, 2.59, 6.130). Örneğin, kamu eğitim hizmeti, eğitim faaliyetlerinin maliyeti dikkate alınarak GSYH'ya eklenir. Yani GSYH hesaplanırken her şeyin değeri piyasa fiyatlarıyla hesaplanmaz. Piyasa için üretim yapmayan pek çok dernek, vakıf, kulübün bedelsiz olarak sağladığı hizmetlerin değeri GSYH hesaplamasında yerini bulur.

4.Uyuşturucu üretimi, kaçakçılık gibi yasal olmayan faaliyetlerin artması milli geliri arttırır mı?

Şaşıracaksınız ama evet! GSYH hesaplanırken, üretilen şeyin yasal bir şekilde üretilip üretilmediğine bakılmaz. Dolayısıyla, yasal olmayan iktisadi faaliyetler GSYH hesaplamasında dikkate alınır. Uyuşturucu üretimi, kumar ve fuhuş gibi yasa dışı faaliyetler ve yasalara uygun olmayan şekilde üretilen ürünler ve hizmetler arttığında (diğer şeyler aynıyken) GSYH de artar (SNA2008*, 3.96, 6.39, 6.42, 19.35, 25.25, 25.31; ESA2010*, 3.8, 11.26; TÜİK2012*, 1.1.4).

Benzer bir şekilde (diğer şeyler aynıyken) kayıt dışı ekonominin büyümesi de GSYH'yi arttırır. GSYH hesaplanırken, tıpkı yasa dışı iktisadi faaliyetler gibi, kayıt dışı iktisadi faaliyetler de dikkate alınır. Daha doğrusu kayıt dışı mal ve hizmet üretiminin boyutu tahmin edilmeye çalışılır (SNA2008*, 25. Bölüm, TÜİK2012*, 1.1.4).

5.GSYH'yı hesaplamak zor ve karmaşık bir iş midir?

Evet, hem de çok! GSYH'yı hesaplayabilmek için neyin ne kadar üretildiğini tespit etmek ve hangi malın/hizmetin kaç liradan satıldığını belirlemek gerekir. Piyasa dışı üreticilerin ürünleri içinse maliyetleri hesaplamak gerekir. Bunlar yapılırken, her malın üretiminde kullanılan ara malların değerinin de hesaplanmasına ihtiyaç vardır. Hizmetlerin değerinin ölçülmesi ise hizmetlerin tanımlanmasındaki ve ölçülmesindeki zorluklar nedeniyle apayrı bir derttir.

GSYH'nın hesaplanmasındaki zorluklar nedeniyle, TÜİK gibi istatistik kuruluşları, karmaşık hesaplama yöntemleri kullanır. Tüm iktisadi faaliyetleri ölçmek imkânsız olduğu için verilerin bulunamadığı veya eksik olduğu yerlerde de tahminler yapılır. Anketler, sayımlar yapılır, idari kayıtlar incelenir, mal akımları takip edilir, farklı kaynaklardan gelen veriler hataları ayıklamak için karşılaştırılır, dolaylı yöntemler kullanılarak kayıt dışı faaliyetlerin izi sürülür… Özetle, GSYH, ancak meşakkatli bir sürecin sonunda hesaplanabilir.

TÜİK, GSYH hesaplamasını yaparken Birleşmiş Milletler'in Ulusal Hesaplar Sistemi'nin (SNA) sınıflamasını kullanıyor. İstatistikleri Avrupa Hesaplar Sistemi'ne (ESA95) uygun olarak hazırlıyor. Bunlar ülkelerin verilerinin karşılaşStırılabilir olması için kullanılan standartlar. GSYH hesaplama işinin ne kadar detaylı, kapsamlı ve karmaşık bir iş olduğunu anlamak için BM'in Ulusal Hesaplar Sistemi'ne (SNA2008'e) bakmak yeterli.* 772 sayfalık bir dokümandan bahsediyorum! Son Avrupa Hesaplar Sistemi belgesi (ESA2010) ise 688 sayfa!* Hesaplamaların nasıl yapıldığı ile ilgili özet bir doküman arıyorsanız, 2012 yılında TÜİK'in yayınladığı "Üretim ve Harcama Yöntemi ile GSYH tahminler: Kavram, Yöntem ve Kaynaklar"* başlıklı 91 sayfalık belgeye bakabilirsiniz. Bu belgeleri incelediğinizde göreceğiniz şey şu: GSYH hesaplamak oldukça karmaşık bir iştir.

6.GSYH'yi ölçmekte kullanılan yöntem sonuçlara ne kadar etki ediyor?

Çok! Belki hatırlarsınız, Nijerya yakın bir zaman önce bir gecede Afrika'nın en büyük ekonomisi haline geldi. 1990'lardan beri uyguladığı GSYH hesaplama yöntemini bir kenara bıraktı ve hesaplamayı yeni bir yöntemle yaparak bir gecede GSYH'sını %75 arttırdı.* Benzer bir şekilde, 2008 yılında TÜİK'in yöntem değişikliği ile Türkiye'nin GSYH'sı bir gecede %37 artmıştı.* 2010'da da kişi başına gelirimiz (yine bir yöntem değişikliği ile) bir gecede 2 bin 354 dolar artmıştı.* Özetle, GSYH'nın tanımı, yapılan varsayımlar ve hesaplama yöntemi, GSYH'nın büyüklüğüne büyük ölçüde etki ediyor.

7.GSYH'yi hesaplama yöntemi neden değiştiriliyor?

Hesaplama yöntemini değiştirerek GSYH'nın ve milli geliri arttırmanın bir göz boyama hatta bir üçkâğıt olduğunu düşünebilirsiniz. Ama değil. Ekonomilerin yapısı değiştikçe, hesaplama yöntemlerini, tanımları ve varsayımları değiştirmek de bir zorunluluk haline geliyor. Örneğin, hizmetler sektörünün önemi gittikçe artıyor. Yeni teknolojiler ortaya çıktıkça, üretim ve iş yapma biçimleri değişiyor. Daha önce ölçülmeyen pek çok iktisadi faaliyet kolu ortaya çıkıyor. GSYH hesaplama yöntemi de bu gelişmelere paralel olarak değiştiriliyor ve güncelleniyor. Örneğin, araştırma geliştirme (Ar-Ge) harcamaları eski hesaplama sisteminde yatırım harcaması olarak dikkate alınmıyordu ama Avrupa Hesaplar Sistemi Ar-Ge'yi bir yatırım kalemi olarak alacak şekilde güncellendi (ESA2010). Bu değişikliğin Avrupa Birliği, GSYH'sını %2 oranında arttırması bekleniyor.* Diğer ülkeler gibi Türkiye de gelecek dönemlerde bu yeni yöntemi kullanacak.

Ne var ki, GSYH hesaplama yöntemi çoğu zaman modern ekonomilerdeki hızlı değişimin gerisinde kalıyor. Bugün dijital teknolojilerin ve finansal küreselleşmenin etkilerinin GSYH hesaplarına tam olarak yansıtılabildiği söylenemez.*

8.Yani GSYH, her şeyi ölçmediği gibi, ölçülen şeyleri de tam olarak ölçmez. Öyle mi?

Aynen. Tüm bu çabalara rağmen, bir ülkenin GSYH'sı, o ülkenin belirli bir dönem içindeki mal ve hizmet üretimi ile ilgili sayısız tahmin ve ölçümün bir araya getirilmesiyle oluşur. Çoğu zaman veriler eksik ve tutarsızdır. Her üretim kalemini GSYH'ye yansıtmak zordur. GSYH içinde yer alan, yasa dışı ve kayıt dışı üretimi ölçmek zaten zordur. Üstelik, GSYH hesaplaması tüm üretken iktisadi faaliyetleri yansıtamaz. Bu sebeple, GSYH hesaplamaları kesinlik iddiası taşımaz.

9.GSYH'yı bir refah ölçütü olarak kabul edebilir miyiz?

Bize sık sık şu söyleniyor: "GSYH artınca refah da artar, insanlar daha mutlu olur, daha iyi bir yaşama sahip olurlar". Ancak, GSYH bir refah ölçütü değildir. Bir ülkenin toplam gelirinin artmasının o ülkede yaşayanların refahını arttırması şart değildir. GSYH hesaplanırken, refahı arttırıp arttırmadığına bakmadan, tüm üretim faaliyetleri ölçülür. İnsanların refahlarını veya yaşam standartlarını azaltan bazı üretim faaliyetleri de GSYH'nın artmasına neden olabilir. Örneğin, GSYH hesaplanırken, çevreyi kirleten bir fabrikanın veya doğal hayatı yok eden bir havalimanı inşaatının, insanların refahını ne ölçüde azalttığı dikkate alınmaz. Benzer bir şekilde, savaş harcamaları, üretilen tabancalar, tüfekler ve kruvazörler, GSYH'yı arttırır ama GSYH hesaplanırken, bu üretim faaliyetlerinin vatandaşların refahını ne kadar azalttığı ölçülmez. İnsanların kötü koşullarda çalışıyor olması veya boş zamanlarının olmaması gibi refah azaltıcı unsurlar da GSYH hesaplarında gözükmez. GSYH, toplam geliri ölçtüğü için, gelir dağılımı ile ilgili bilgi vermez. Bir ülkenin toplam geliri artarken, gelir dağılımı bozulabilir ve bazı insanlar zenginleşirken diğerlerinin geliri ve refahı azalabilir. GSYH bunları dikkate almaz, sadece toplam üretimin veya gelirin artıp artmadığına bakar. Bu sebeplerle, GSYH bir refah veya bir mutluluk ölçütü değildir.

GSYH kavramı ortaya çıkarken, neyin hesaplanması gerektiği ile ilgili tartışmalar olmuş. Sadece ürünler/hizmetler veya çıktı mı ölçülecek, yoksa insanların refahını arttıran şeyler mi ölçülecek? O dönemin önemli iktisatçılardan biri olan Simon Kuznets, refahın ölçülmesi gerektiğini düşünüyormuş ama sonunda iktisatçılar, üretimin ölçülmesi gerektiğine kanaat getirmişler. Bu önemli tercih ve seçim sonucunda, vatandaşların refahını azaltanlar da dâhil olmak üzere bütün ürün ve hizmetlerin değeri GSYH hesabına katılmış. Bu yol ayrımının sonucu, BM'in Ulusal Hesaplar Sistemi'ni anlatan SNA 2008 belgesinde de açıkça görülebilir. SNA2008, mealen şöyle diyor: GSYH genel olarak bir refah ölçütü olarak kabul edilse de SNA böyle olduğuna dair bir iddiaya sahip değildir, aksine SNA pek çok yerde GSYH'nın bu şekilde yorumlanamayacağını söyler (SNA2008*, 1.75).

10.Refahımı artırmayan, eksik ve kesin olmayan bir ölçütü neden önemsemeliyim?

Tüm eksikliklerine rağmen GSYH, bir ülkedeki iktisadi faaliyetin boyutlarını görebilmek için sahip olduğumuz en iyi ölçütlerden biridir. Ekonominin nasıl işlediğini anlamak için GSYH'yı ve bununla ilişkili üretim ve gelir göstergelerini takip etmek gerekiyor. Ancak bunu yaparken GSYH'nın sınırlarını ve eksikliklerini de akılda tutmak lazım. GSYH'yı, hem geliri, hem refahı, hem de kalkınmayı ölçmek için kullanamayız. Bu sebeple, ekonomi politikalarının ve tartışmalarının sadece GSYH'ye odaklanması da faydalı bir şey değil. GSYH'nın artmasının tam olarak ne anlama geldiğini anlamak için diğer göstergelere de bakmamız gerekiyor. Yani GSYH'yı, kişi başına gelir, gelir dağılımı ve kalkınma ile ilgili diğer göstergelerle birlikte değerlendirmek gerekiyor.

wsj.com, 07.08.2014

 


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.