Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Ekonomik Gündem > Orta gelir tuzağından kurtulmakta zorlanıyoruz

Orta gelir tuzağından kurtulmakta zorlanıyoruz

Seyfettin Gürsel

AKP iktidarının ilk on yılında gerçekleşen yüksek kişi başına gelir artışı performansı son iki yıldır teklemeye başladı. 2003’ten 2012 yılına kişi başına gelir, yüksek büyüme hızları ve Türk Lirası’nın reel değer kazanması sayesinde 3.000 dolardan 10.500 dolara yükseldi

Ancak güncel dolar cinsinden kişi başı gelir son iki yıldır bu düzeyde çakılı kalmış durumda. Bu sonucun başlıca iki nedeni var: GSYH büyümesinin yıllık ortalaması yüzde 3 civarına düştü, aynı zamanda da yüksek cari açık Türk Lirası’nın reel anlamda önemli ölçüde değer kaybetmesine neden oldu. Büyüme performansındaki dramatik düşüşün önemli bir sebebi, üzerinde fazla durulmayan emek verimliliğindeki artışların son iki yılda durmuş olması. Bu gelişmeler ‘orta gelir tuzağı’ tartışmasını doğal olarak ekonomi gündemimize soktu.

Orta gelir tuzağı kavramının arka planındaki ana fikir, teknoloji düzeyi verili iken, yatırımlarla üretim kapasitesini artırmanın yanı sıra teknoloji düzeyini ve emek verimliğini artırmanın gereğidir. Ekonomik kalkınmanın ilk dönemlerinde yüksek büyüme hızlarına ulaşmak nispeten kolaydır. Ancak üretim kapasitesi arttıkça, diğer ifadeyle sermaye stoku büyüdükçe, sermayenin ek getirisi giderek azalacağından, kişi başına gelir artışı giderek yavaşlar, ardından da durgunlaşır. Büyümenin bu tunç yasasına karşı koymanın yolu, teknoloji ile çalışanların bilgi ve beceri düzeylerini artırmaktan, aynı zamanda da ekonomik işleyişin etkinliğini sürekli geliştirmekten geçer. Kısacası çalışan başına üretimi (emek verimliliğini) artırmaktan geçer. Bu koşulları yeterince sağlayamayan ülkeler orta gelir grubundan yüksek gelir grubuna geçmekte zorlanırlar

Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi’nin (Betam) bu hafta yayınladığı araştırma (Türkiye uzun yıllar orta gelir tuzağından kurtulamayabilir), AKP iktidarının ilk yıllarında yüzde 6 civarındaki GSYH ve yüzde 4 civarındaki kişi başına reel gelir artışının ardında çok büyük ölçüde emek verimliliğindeki artışın etkili olduğunu gösteriyor. Kişi başına gelir artışı analitik olarak üç bileşenine ayrıştırılabilir: Çalışabilir nüfus oranı (15+ yaş nüfusun toplam nüfusa oranı), istihdam oranı (çalışanların çalışabilir nüfusa oranı) ve emek verimliliği (GSYH’nın çalışan sayısına oranı). Bu ayrıştırma yapıldığında 2005 (4)-2014 (1) döneminde büyümenin kalitesi açısından üç farklı alt dönemin temayüz ettiğini gözlemliyoruz.

2005 (4)-2008(1) dönemini kapsayan yaklaşık 3 yılda (çeyreklik istihdam serisi 2005’den önceye gitmiyor) yüksek kişi başı gelir artışına çok büyük ölçüde emek verimlilik artışlarının katkı yaptığı görülüyor. Şekil’den de izlenebileceği gibi, bu dönemde istihdam oranı değişimi kimi çeyrekte negatif kimi çeyrekte pozitif olurken, emek verimliliği artışları yüksek düzeyde seyrediyor. Kriz dönemini bir yana bırakırsak, yüksek kişi başı gelir artışı–yüksek emek verimliliği artışı döneminin ardından 2009 (1)-2011 (3) döneminde yüksek kişi başı gelir artışları devam ederken emek verimliliği artışlarının azalarak devam ettiğini, buna karşılık istihdam oranı artışlarının büyümeye önemli ölçüde katkı yapmaya başladığını görüyoruz. Diğer ifadeyle büyümenin hem yüksek olduğu hem de yüksek miktarda istihdam oluşturduğu bir dönem söz konusu. Bu sayede kriz sırasında yüzde 14’ün üzerine çıkan işsizlik oranı kriz öncesi seviyesi olan yüzde 10’un altına geriletilebildi.

Ancak son iki yılda GSYH ve kişi başı gelir artışlarında dramatik bir düşüş söz konusu. Ortalama büyüme oranı yüzde 3 civarına düşerken kişi başı gelir artışı da yüzde 2’nin altına geriledi. Tamamen iç talebe dayalı ekonomik büyüme cari açık/GSYH oranını yüzde 10 gibi sürdürülemez bir düzeye çıkartınca ekonomi yönetimi iç talebi dizginlemek, ihracatın büyümeye desteğini de teşvik etmek zorunda kaldı. Son iki yılda büyüme nispeten dengeli bir seyir izlemekle birlikte büyük ölçüde yavaşladı. Bu yavaşlamanın arz yönünden başlıca nedeni emek verimliliğindeki artışın durma noktasına gelmesidir.

Betam araştırması 2011 (4)–2014 (1) döneminde emek verimliliğinin büyük ölçüde düşen kişi başı gelir artışına katkısının sıfırlandığını gösteriyor (Bkz. Şekil). Son 9 çeyrekte emek verimliliği önce negatife dönüyor, ardından üç çeyrek boyunca yeniden bir miktar pozitif oluyor. Bu yılın ilk çeyreğinde ise yeniden düşmeye başlıyor. Bu dönemde kişi başına gelir artışının çok büyük ölçüde istihdam oranındaki artış sayesinde gerçekleştiği anlaşılıyor.

Emek verimliliği artışlarının durma noktasına gelmesinin ardındaki en önemli neden AKP hükümetinin siyasal endişelerle verim artırıcı yapısal reformları yapmaktan imtina etmesidir. Dış tasarruflarla ve iç taleple büyümenin kolay dönemi geride kalmıştır. Düşük emek verimliliği artışları devam ettiği takdirde basit bir hesap, orta gelir tuzağının sınırı olarak kabul edilen 15+ bin-16 bin dolarlık kişi başına gelir düzeyine ulaşmamızın en az on yıl alacağını gösteriyor.

Zaman, 27.07.2014


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.